Ateizm Karşısında İslĂ‚m
Ateistlerin carpıtmalarına rağmen İslĂ‚miyet butun sadeliği ve yeniliğiyle beraber apacık ortadadır.
Kendisine ateistlerce (ozellikle materyalistler) atfedilen olumsuz niteliklerin cok uzağında, cağımız insanına bir umut olma ozelliğini muhafaza etmektedir.
İnsanlığa hitap eden din (İslĂ‚miyet) ateistlerin duşunduğunun aksine ne bir ideoloji, ne sadece ekonomik ve politik bir yapı, ne de felsefî bir dunya goruşudur.
O evreni ve canlıları kucaklayan, butun insanları insan olmak bakımından hoşgoruyle karşılayan, onları dili, rengi, kulturu, sosyal statusu, ekonomik durumu, cinsiyeti, nesebi ya da gecmişiyle yargılamayan tek yaratıcı inancını savunan, putperestliği yıkan ve yeryuzunde adaleti amaclayan engin bir inanc sistemi ve hayat duzenidir.
Buyukluğu ve kucaklayıcılığı icerisinde yaşamın her alanıyla ilgili olarak bizlere temel ilkeler sunan, hayatî konularda cozum yolları oneren evrensel bir değerler sistemidir.
Canlılara şefkatle yaklaşılmasını isteyen, insanlar arasında iyiliği ve durustluğu tavsiye eden ve maddi Ă‚lemin gecici olduğunu duşunduren bir yaşam tarzıdır.
Bu anlamda İslĂ‚miyet herhangi bir teorisyenin zihnine sığacak kadar dar olmadığı gibi, butun varlığa, tarihe, toplumsal yapıya ve insanlığa idelojilerin yaptığı gibi tek bir ilkeyle yaklaşacak kadar da sığ bir bakış değildir.
Sosyal alanda toplum ve fert dengesini gozeten İslĂ‚miyet, hem ferdin hem de toplumun haklarını koruyan, toplumsal duzenin yanında bireysel hakların da savunucusu olan ilĂ‚hî bir dindir.
İslĂ‚m birtakım ideolojiler gibi toplumla fert arasında ucurum oluşmasına imkĂ‚n tanımamış, birini diğerine feda etmemiştir.
Hukukta adalet ve eşitlik ilkesini esas almış butun insanların bunlara her koşulda riayet etmelerini tavsiye etmiştir.
İslĂ‚miyet calışmayı, ticareti, durust yollarla para kazanmayı teşvik etmiş, aldatmayı, yalanı, somuruyu ve borcluyu ezmeyi ise şiddetle yasaklamıştır.
Bilimde araştırmayı ve tecrubeyi teşvik etmiş, hurafelerin, bĂ‚tıl inancların ve kĂ‚hinliğin şiddetle karşısında yer almıştır.
Yonetimde danışmaya ve secime onem vermiş, idarecileri de halkın hizmetcisi olarak gormuştur. Halkına zulmeden yoneticilere, krallara, sultanlara, diktatorlere lĂ‚net okumuş, onları muşfik ve merhametli olmaya cağırmış yonetimde yaşlı, yoksul, kimsesiz ve zayıfların kollanmasını tavsiye etmiştir.
İslĂ‚miyet her turlu egoizmi ve ırkcılığı reddetmiş, bu amacla oldurmeyi ve zulmetmeyi reddetmiş, bir başkasının canına, malına, ailesine, inancına ve ozel yaşamına mudahale edilmesini de yasaklamıştır.
Muslumanlara, musluman olmayanların inanclarına da saygı gostermelerini ve kesinlikle bir başkasının inancına kotu soz soylememesini tavsiye etmiş, kimseye de inanc konusunda baskı yapılmamasını oğutlemiştir.
İslĂ‚miyet gunluk ibadetin temiz olan her yerde yapılabileceğini belirtmiş, bu iş icin herhangi bir mekĂ‚n şartını koşmamıştır.
Namaz, oruc, zekĂ‚t ve hac gibi belli şekil ve zamanlarda yapılması zorunlu olan ibadetlerde dahi insan vucudunun ve psikolojisinin yapısını goz onunde bulundurmuş, hastalık, bilgisizlik, tehlikelidurum, cocukluk, yaşlılık, unutkanlık vb. durumlarda kimseyi sorumlu tutmamıştır.
İslĂ‚miyet inancın kul (insan) ile Allah arasındaki bir mesele olduğunu belirtmiş bu konuda olumlu ya da olumsuz dış mudahaleyi yasaklamıştır.
Âlimlere buyuk onem vermesine rağmen, onlar dahil olmak uzere kimsenin Allah adına soz soyleyemeyeceğini ve insanlara dayatma yapamayacağını ifade etmiş, hıristiyanlıkta gorulduğu gibi ruhban sınıfına da (klerikal yapılanma) imkĂ‚n tanımamıştır.
İslĂ‚m ibadetlerde dahi insanla Allah arasına kimsenin giremeyeceğini belirtmiş, insanlar arasında hicbir kimsenin bir diğerini cennete ya da cehenneme gonderme yetkisinin bulunmadığını ifade etmiştir.
Din Ă‚limi dahi olsa kimsenin din adına affetme ya da ceza verme durumunda olmadığını soylemiştir.
İslĂ‚miyet ibadetlere buyuk onem vermekle birlikte insanların bunların eksikliğinden dolayı umitsizliğe ya da karamsarlığa kapılmalarını da iyi gormemiş bir an once bu tur insanların kendilerini toparlamalarını tavsiye etmiştir.
İslĂ‚miyet ceşitli gerekcelerden dolayı alkol, uyuşturucu ve kumar gibi alışkanlıklara kapılanların da kendilerini bırakıp, dinden uzaklaşmamalarını istemiş, zor olsa bile bu tur alışkanlıkların tedrîcen sona erdirilmesi gerektiğini hatırlatmıştır.
İslĂ‚miyet umitsizliği de yasaklamıştır. Gecmişi ve yaptıkları ne olursa olsun bir insanın Allah'a donebileceğini ve yaşamın her safhasının da bu iş icin guzel bir fırsat olduğunu ifade etmiştir.
Gorulduğu gibi İslĂ‚miyet gerek bireysel, gerek toplumsal ve gerekse evrensel acılardan mutluluğun temini yonunde ilkeler ortaya koymuş, nicin var olunduğu ve nereye gidileceğine dair getirmiş olduğu acıklamalarla insanlara bir vizyon sunmuştur.
Ateizmin ise insanlara bir vizyon sunması ve varlık alemiyle ilgili tatmin edici acıklamalar getirmesi bugune kadar mumkun olmamıştır. Sadece nicin var olduğumuzla alĂ‚kalı olarak değil ayrıca nasıl var olduğumuz ve nereye gideceğimizle ilgili olarak da ateizmin sunacağı bir şey bulunmamaktadır.
Doğrusu ateizmden boyle bir izah beklemenin de anlamı yoktur.
Cunku kendisi reaksiyoner bir tavırdır. Sistemli ve ahenkli bir dunya goruşu ortaya koymak yerine dine ve Allah inancına karşı eleştirel bir tutum takınmakla yetinmiştir. Ortaya yeni bir şey koyamadığı gibi insanların ufkunu acacak, onlara umit verecek ve geleceği aydınlatacak bir sistem de sunmamıştır.
Yukarıdaki durum ideolojik ateizm icin de soz konusudur. Orada dahi her turlu dayatmaya ve fikrî doğmatizme rağmen tıkanma olmuş ve insanların yeni arayışlara girdiği gozlenmiştir. HĂ‚lĂ‚ bir kısım insanların teorik olarak ideolojik ateizmden vazgecmemiş oldukları gozlense de sonuc itibariyle onların da ozeleştiri de bulundukları bilinmektedir.
Her şeye rağmen İslĂ‚miyet butun sadeleği ve cekiciliği ile insanlığın onunde durmaktadır.
Geleneğin ve değişik kulturlerin her turlu olumsuzluğuna rağmen İslĂ‚miyet'in oz kaynakları (Kur'an ve Hz. Peygamber'in dinle ilgili sozleri) bizlere tarihi kaynaklarca ulaştırılmıştır.
Gorunen o ki geleneğin bizlere sunduğu İslĂ‚mla kaynakların bizlere anlattığı İslĂ‚m arasında da azımsanmayacak ve kucumsenmeyecek farklılıklar bulunmaktadır.
Ozunde barış, kardeşlik, erdemlilik, temizlik, insan severlik ve hoşgoru olan İslĂ‚m ne yazık ki gunumuzde, olduğundan farklı bir şekilde sunulmuştur.
Butun insanlığa hitap ettiği halde ozellikle Ortadoğudaki bazı toplumların gelenek ve kulturleriyle ozdeşleştirilen İslĂ‚m, kendine en fazla ihtiyac duyulduğu bir asırda kenarda kalmış ve modernitenin ihtiyac duyduğu manevi boşluğu doldurmasına musade edilmemiştir.
Bilgisiz ve kaba insanlar yuzunden de bazı cevrelerce kendisinden nefret edilen ve uzaklaşılan İslĂ‚m dini her turlu hurafeden, paganizmden, fetişizmden, buyuculukten, miskinlikten ve bilim duşmanlığından uzak olduğu halde gerici bir din gibi takdim edilmiş ve karalanmıştır.
Geleneğin (ozellikle son bir bucuk iki asırdır) bizlere sunduğu İslĂ‚m karşısında bazı ateistlerin itirazları da doğrusu anlamsız değildir.
Her halukĂ‚rda onların da insan unsurundan kaynaklanan birtakım olumsuzlukları gormeleri ve dinden uzaklaşmaları ihtimal dahilindedir. Nitekim gunumuzde de boyle olaylara sıkca rastlanmaktadır.
Ancak bunun sorumlusu ne dindir (İslĂ‚mdır), ne yaşamı bizlere bahşeden Allah, ne de "Birbirinizi sevin. Sevmedikce iman etmiş olmazsınız..." diyen Hz. Peygamber'dir.
(Dr.Aydın Topaloğlu'nun kitabından derlenmiştir.)
__________________