SalĂ‚vat, SalĂ‚vat-ı Şerife, SalĂ‚t u Selam, Peygambere SalĂ‚vatın Onemi, Faziletleri
Bu dunyadaki butun Muslumanlar doğal olarak peygamberimiz (s.a.s) ile goruşmek, konuşmak isterler. Hatta onun yaşadığı devirde de hayatlarını birlikte yaşamak gonullerinden gecebilir. İşte salĂ‚vat bu işlevi bir dereceye kadar karşılamak icin vardır. Kim peygambere (s.a.s) salĂ‚vat getirirse onunla iletişime gecmiş olur. Zira peygamberimiz (s.a.s) hadis-i şeriflerinde, salĂ‚vatları kendisine getirmekle gorevli meleklerin bulunduğunu, ummetinin her bir ferdinin salĂ‚vatını alıp ona karşılık verdiğini belirtmektedir.
SalĂ‚vatın binlerce değişik ceşidi vardır. Bunların her birinin faziletleri farklıdır. Ortak olan noktaları peygambere dua ve selam temennilerinde bulunmaktır. Nitekim salĂ‚vatlarda Arapca değişik cekimlerde bulunan salĂ‚t dua, selam ise esenlik demektir.
Dua, ibadetin ozudur. Gayesidir. İbadette insan riyaya duşebilir. Bu taktirde, Allah gostermesin, yapılan ibadetler insanın aleyhinde olur. Ama kabul goren bir dua dunya ve ahret hayırlarına vesile olur. Onun icin bir dua ceşidi olan salĂ‚vatların onemi cok buyuktur.
Peygamberimize dua ve esenlik temennisinde bulunmak ne demektir? Peygamberimizin (s.a.s) buna ihtiyacı var mıdır? Peygamberimize (s.a.s) yuce Allah (c.c.) Makam-ı Mahmudu vaat etmiştir (bk. İsra suresi, 9). Allah (c.c.), sozunde durur. Caymaz. Ondan ote bir makam ve derece de bulunmamaktadır. Bu nedenle peygamberimizin (s.a.s), ummetinin duasına ihtiyacı yoktur. Zaten bir kişi bu duşunce ile salĂ‚vat getiriyorsa, yani ben getirdiğim bu salĂ‚vatlarla peygamberin manevi yukselmesini sağlıyorum, ona makam ve derece kazandırıyorum, diye aklından geciriyorsa yanlış bir itikat icerisindedir. Buyuk bir edepsizlikte bulunmaktadır. Bunu İmam-ı Rabbani (k.s.) Mektubatında da bu şekilde acıklamaktadır. Peygambere (s.a.s) karşı bu buyuk edepsizlik mutlaka bir gun itikatta yanlış yollara sapmayı doğuracaktır. Kişi kendisini peygamberden ustun gorurse, ki kalbinde bu duygu bir an gecse bile, Allah gostermesin, imanında buyuk yıkımlar yaşayabilir. Dinin temelinde peygambere iman, ozellikle peygambere karşı edep onemli bir rukundur. Hucurat suresi bunun uzerine inmiş, muminleri bu konuda değişik hususlarda uyarmıştır.
SalĂ‚vatta gorunuşte peygamberimize (s.a.s) dua ve selam temennilerinde bulunulur, hakikatte ise peygamberimizin dua ve selam temennileri salĂ‚vat getirenin uzerine gelir. Yani peygamberimiz (s.a.s) salĂ‚vata muhtac değildir ama bizler onun dua ve selamlarına cok muhtacızdır. Cunku peygamberimize (s.a.s) salĂ‚vatı Allah ve melekleri yapmaktadır. Biz salĂ‚vatı Allahın (c.c.) emri olduğu, peygamberimizin (s.a.s) hadis-i şeriflerde cokca tavsiye ettiği ve bizzat salĂ‚vatın bizim yararımıza olduğu icin getirmek isteriz.
SalĂ‚vat ile bir Muslumana şu itikat kazandırılmaya calışılır: Hz. İsa (a.s) taraftarları zamanla onu ilahlaştırdılar. Allahın oğlu olarak yucelttiler. HĂ‚lbuki o ancak Allahın bir kulu ve peygamberiydi. Bu tehlike butun peygamberler icin de soz konusu olabilirdi. Yuce Allah (c.c.), insanların peygambere imanda sağlam bir itikada sahip olmaları icin peygambere salĂ‚vat getirmeyi emretmiştir: Şuphesiz Allah ve melekleri peygambere salĂ‚t ediyorlar. Ey iman edenler, sizler de ona salĂ‚t ve selam edin! (Ahzab suresi, 56)
Bir insanın hayatında en az bir kere peygambere salĂ‚t getirmesi bu farzı yerine getirmesini sağlayacaktır. Tabii bir Muslumana yakışan edep olcusu onun adının gectiği her yerde ve zamanda salĂ‚vat getirmektir. Peygamberimizin adının gectiği halde ona salĂ‚vat getirmeyenleri hadisi şerifler ceşitli şekillerde uyarmıştır. Hadis-i şeriflerde bu gibi kişilerin burunlarının surtuneceği belirtilmiştir. Ayrıca bu tur kişiler insanların en cimrisi diye de vasıflandırılmıştır.
Peygamberimizin (s.a.s) dua ve selam temennilerine şefaat de denir. Yani şefaatin aslı ve hakikati dua ve selam temennisidir. Sanıldığı gibi şefaat sadece ahret ve gunahkĂ‚rlar icin gecerli değildir. Peygamberimiz (s.a.s) turbelerinde cennet bahcelerinden bir bahce icerisinde bulunmaktadır. Ummetinden kendisine salĂ‚t u selam getiren her fertten gercek manasıyla haberdar olmaktadır. Onlara dunya yaşamında karşı karşıya bulundukları sıkıntıların, problemlerin ortadan kalkması veya hafiflemesi icin dua ve selam temennileri ile yuce Allah (c.c.) katında şefaatte bulunmaktadır. Ahrette gunahkĂ‚r muminlerin Allah tarafından affedilmesi yanında diğer muminlerin Allah katında yuksek makamlara ulaşması, cennetteki derecelerinin artması da peygamberin (s.a.s) şefaati ile mumkun olmaktadır.
Peygamberimizin (s.a.s) şefaatinin uzerimizde her daim bulunması icin belli bir sayıdaki salĂ‚vatı her zaman virt edinmek akıl karıdır.
Peygamberimiz (s.a.s) şu anda ahret hayatındaki yaşamı sırasında ummetinden, ummetinin fertlerinden uzak değildir. Levh-i mahfuz bir kitap gibi peygamberimizin (s.a.s) onunde durmaktadır. İstediği an kendisine salĂ‚vat getiren her bir kişinin gecmişteki, şimdiki, gelecekteki her şeyini bilmektedir. Bu nedenle salĂ‚t ve selamla kendisiyle iletişimde bulunan her bir kişi ondan maddi ve manevi sıkıntıları, problemleri icin dua almakta, Allahın izni ve yaratmasıyla buyuk maddi ve manevi ikramlara nail olmaktadır. Bu pek cok hadis-i şerifle mujdelenen bir husustur.
Ne zaman bir sıkıntıyla, problemle karşılaşsam hemen salĂ‚vat cekmeye başlarım. O sıkıntının veya problemin ortadan kalktığını veya hafiflediğini mutlaka muşahede ederim. Bunu kendi ozel hayatımda binlerce kez tecrube ettim. Peygamberimizin (s.a.s) cektiğim salĂ‚vatlarla bana dua ettiğini duşunduğum icin onunla bu zaman zarfında kalbi bir rabıta da kurmuş olurum. Bu durum peygambere imanımı daha yakinleştirdiği gibi onunla aramdaki ilişkiyi her gecen gun daha da guclendirmektedir. SalĂ‚vat peygamberin (s.a.s) aramızda yaşayan samimi bir dost; her sıkıntımızda, problemimizde yardıma koşan bir buyuğumuz gibi kabul edilmesini sağlamaktadır.
SalĂ‚vat oyle bir ozellik taşımaktadır ki, ona hayran olmamak elde değildir. Şoyle ki: SalĂ‚vat şeklen peygambere dua cumlesi mahiyetindedir. SalĂ‚vatta duaya muhtac bir kul olarak peygamber (s.a.s) konumlandırılmaktadır. Bu sayede peygamberin ilahlaştırılması onlenmektedir. Kendisinden once peygamber olan Hz. İsanın başına gelen şeyden peygamberimiz bu sayede korunmaktadır. SalĂ‚vat manevi yonu ile yani hakikatte ise peygamberimizin salĂ‚vat getirene dua ve şefaatte bulunmasıdır ki, bu yonu ile gizlenmiştir. Kişinin peygambere imanına bırakılmıştır. Kişi inancı ve itikadı oranında getirdiği salĂ‚vatla manevi olarak destek gorduğunu duşunmektedir. Peygamber (s.a.s) salĂ‚vat getirene dua ve şefaatte bulunmakta, bu sayede yuce Allah da o kişiye yardım etmekte, icerisinde bulunduğu sıkıntıyı, problemi ya ortadan kaldırmakta ya da hafifletmektedir. Bu sayede salĂ‚vat ile bir insan hicbir zaman peygamberini ilah konumuna yukseltememekte, fakat manevi olarak onunla olan bağını guclendirmekte, Allah ile olan ilişkisinde peygambere (s.a.s) yakışan ve yaraşan konumu verebilmektedir. Kişi salĂ‚vat sayesinde yuce Allahın (c.c.) istediği ve razı olduğu bir şekilde peygamber inancını, peygambere imanı muhafaza edebilmektedir. Geliştirmektedir.
Cağımızda Vahhabilik, Selefilik gibi mezhebi akımların etkisi ile salĂ‚vatın manevi, yani hakiki yonu pek dikkate alınmamaktadır. Yok sayılmaktadır. Peygamberi ilahlaştırmamak icin boyle bir gayretin icerisinde bulunulmuştur. O zaman da salĂ‚vatın bir anlamı olmamaktadır. İnsanlar salĂ‚vat getirmekten uzaklaşmaktadırlar. SalĂ‚vatın onemi ve faziletlerinden habersiz olmaktadırlar. Peygamber tıpkı her insan gibi olumle aramızdan ayrılmış ve bu dunya ile insanlarla ilişkisi olmayan biri konumuna getirilmiş bulunmaktadır. HĂ‚lbuki binlerce evliya şahittir ki, peygamberimiz olumunden sonra da diridir. Ummetinin icerisindedir. Bu dunyadaki insanların diriliğindeki dirilikten daha ustun bir dirilikle diri olarak turbesinde cennet bahcelerinden bir bahce icerisinde yaşamaktadır. Ummetinden her bir fertle de yakından ilgilidirler, ilgilenmektedirler. SalĂ‚vat getiren her kişinin salĂ‚vatını almakta ve ona salĂ‚vatta ve şefaatte bulunmaktadır. Zaten bu durum onlarca hadis-i şerifle de doğrulanmaktadır. Ehl-i sunnet inancı da bu duşunceyi, inancı gerektirmektedir.
Peygamberimize (s.a.s) imanı sadece tarihi bir şahsiyete iman olarak algılamak doğru değildir. O taktirde bu iman cok sığ olur. Derinlikten, anlamdan yoksun kalır. Her an ufak bir şuphe ile toza ve dumana karışabilir. Onun ruhaniyetinin aramızda olduğuna inanmak, ozellikle salĂ‚vat getirdiğimizde onun bunu aldığını ve buna karşılık verdiğini kabul etmek peygambere imanın yakinleşmesini ve derinleşmesini sağlar. Bu iman ve itikat sayesinde onu ruyada gormek mumkun olur.
Olen insanların ruhları Berzah Ă‚lemine intikal eder. Genellikle onların bu dunya ile bir ilgileri olmaz. Ama peygamberlerin ve velilerin ruhları boyle değildir. Onlar olseler bile istedikleri anda istedikleri yerde ruhları ile bulunabilirler. Bu yuce Allahın (c.c.) onlara ve bizlere verdiği bir nimettir, rahmettir. İsimleri hurmetle anıldıkları anda o yerde hazır ve nazır olurlar. Nakşibendiyye tarikatında hatme-i haceganda zikirden sonra sadat-ı kiramın isim ve unvanlarının uzun uzun anılıp dua buyrulmasının bir nedeni de onların ruhaniyetlerinin zikir meclisine teşrif etmelerini sağlamak, bu sayede himmetlerini almaktır.
Tabii burada yeri gelmişken şunu belirtelim ki, ruh cağırma seanslarına gelenler cinlerdir, genellikle onların en azgınları bulunan şeytanlardır. Bu, başka bir konudur. Medyumlar ruhlarla ilişki kuracak kabiliyette değildirler. Onlar ancak cinlerle konuşabilirler. İlahi nurları muşahede edecek seviyeye ulaşmadan peygamberlerin ve velilerin ruhlarını gormek, onlarla goruşmek kimseye muyesser olmaz.
Ruh, Allahtan ilahi bir nefhadır. Ruyada peygamberi gorduğunde onu tanır. Kim olduğunu bilir. Eğer gorduğu kişi hakkında peygamber mi, değil mi diye bir kuşku duyulsa, o zaman o gorulen kişi peygamber varisi bir velidir. Onun icin peygamberimiz (s.a.s) şoyle ifade buyurmuşlardır: Ruyada beni goren beni gormuştur. Zira şeytan benim suretime giremez.
Coğu kişi omurlerinde bir defa da olsa peygamberimizi ruyalarında gormek isterler. Bunun yolu da ona cokca salĂ‚vat getirmekle olur. Cokca salĂ‚vat kişinin ruhunu peygamberimizin (s.a.s) ruhaniyetiyle karşı karşıya getirir. Onu bir gun de olsa ruyada gorme saadetini sağlayabilir. Peygamberi ruyalarında cokca gorenlerin ortak vasıfları ona cokca salĂ‚vat getirmeleri ve ehl-i beytine, hususiyle peygamberimizin soyundan gelen dini acıdan doğru ve guzel insanlara, peygamber yolunda yuruyen kişilere, yani sadat-ı kiramlara hurmet etmeleridir.
SalĂ‚vat ruha bir rahmet duygusu tattırır. Bir muddet salĂ‚vat getirdikten sonra ruhun rahatladığını, yakıcı bir susuzluktan sonra suya kanan bir insanın yaşadığı serinlik hali gibi bir duyguyu yaşattığını herkes tadabilir.
SalĂ‚vat getirme dunya ve ahret hayatında uzerimizde bulunan sıkıntıların ve problemlerin ortadan kalkmasını veya hafiflemesini sağlarken gunahlarımızın affedilmesini ve peygamberimizin (s.a.s) şefaatlerinin uzerimizde bulunmasını da gercekleştirir. Bunlar hadis-i şeriflerde belirtilen hususlardır. Hicbir kimse ameli ile cennete giremez. Herkes ancak Allahın rahmeti ile kurtuluşa erebilecektir. Bunun icin her insan peygamberin (s.a.s) şefaatine muhtactır. Cunku Allahın (c.c.) rahmeti, peygamberin duası ve şefaati ile iner.
Yuce Allah (c.c.) peygamberimizi ovme sadetinde onu kendi guzel isimleri ile tavsif buyurmuşlardır: And olsun, size kendi icinizden oyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya duşmeniz ona cok ağır gelir. O size cok duşkun, muminlere karşı da cok şefkatli (rauf), ve merhametlidir (rahim). (Tovbe suresi, 128)
Ne zaman mevlit torenlerinde bulunsam peygamberimizin (s.a.s) ruhaniyetinin de mutlaka oraya geldiğine sadat-ı kiramın himmetiyle şahit olmuşumdur. Oyle ki peygamber adına duzenlenen konferanslarda, torenlerde de bu keşif bana hep ayan olmuştur. Şimdi şoyle duşunmekteyim ki, boyle ilgili torenlere bizzat peygamberimiz (s.a.s) ev sahipliği yapmakta, gelenlere de manevi hediyeler vermektedir. Muminlere sarılmakta, onlarla musafaha etmektedir. Peygamberimiz (s.a.s), adına duzenlenen hicbir torenden habersiz olmamaktadır. Ruhaniyetiyle ve dostlarının da ruhaniyetleriyle bizzat oraya teşrif etmekte ve orayı şenlendirmektedir.
SalĂ‚vatın anlamını, onemini şu hadis-i şerif bana ziyadesiyle hissettirmiş ve duşundurmuştur: Bir sahabi peygamberimize (s.a.s) gelerek, ya Rasulallah ben sana cok salĂ‚vat getiriyorum. Acaba bunu ne kadar yapmam gerekir, dedi. Peygamberimiz (s.a.s) dilediğin kadar yap, buyurdular. O zaman sahabi dualarımın dortte birini sana salĂ‚vata ayırsam uygun olur mu, dedi. Peygamberimiz (s.a.s) dilediğin kadarını ayır. Ama daha fazla yaparsan senin icin hayırlı olur, buyurdu. Sahabe o halde ucte ikisi yeter mi, dedi. Peygamberimiz (s.a.s) yine aynı karşılığı verdi. Bunun uzerine sahabe dualarına ayırdığı butun zamanı salĂ‚vat getirmeye ayıracağını soyledi. Peygamberimiz (s.a.s) o zaman o sahabeye şoyle buyurdular: Boyle yaparsan Allah butun sıkıntılarını giderir ve gunahlarını bağışlar.
İnsan dualarında farkına varmadan şer de isteyebilir. Nefis cihetiyle Allahtan zenginlik isteyen pek cok Musluman vardır. HĂ‚lbuki zenginlik, icerisinde buyuk fitnelerin olduğu bir dunya nimetidir. Her insan icin hayırlı olmaz. Orneğin zekĂ‚tla imtihanda herkes başarılı olamayabilir. Yuce Allah (c.c.) engin rahmetiyle coğu Muslumanlara bu turden fitne kapılarını acmamaktadır. Dunya yaşamında bizim icin neyin hayırlı neyin hayırsız olduğunu bilememekteyiz. SalĂ‚vatla peygamberimizin (s.a.s) dualarını uzerimize duşurduğumuzde bilerek veya bilmeyerek bizim icin hayırlı olan şeylere dua etmiş oluruz. Hususiyle dualarda Allaha hamd u sena ettikten sonra salĂ‚vatlara daha bir onem verirsek kurtuluşa, dunya ve ahret hayatında mutluluğa erebiliriz.
Yuce Allah (c.c.), bizlere peygamberimize (s.a.s) salĂ‚vat getirme nimetini nasip eylesin. Peygamberimizin dualarını ve şefaatlerini her daim uzerimizde bulundursun. Âmin.
__________________