Yaratan ama yaratılmış olmayan, rızıklandıran fakat rızıklanmaya ihtiyacı olmayan, tek kuvvet sĂ‚hibi, her hayrın ve guzelliğin mutlak kaynağı, zuhûrunun, yĂ‚ni apacık gorunuşunun ve yakınlığının şiddetinden dolayı bĂ‚tın olan, eserleriyle ve eserlerindeki nĂ‚mutenĂ‚hî tecellileriyle zĂ‚hir olan, bir ve tek olan, Ă‚lemlerin yuce SultĂ‚nı Rabbimiz olan AllĂ‚h’a (celle ve alĂ‚); sonsuz ve en beğendiği, hoşnûd olduğu hamdlerle hamd ederiz.
İnsanlığın var oluş sebebi, kendi icimizden gonderilen, AllĂ‚h’ın Sevgilisi, EnbiyĂ‚nın SultĂ‚nı, evliyĂ‚nın baş tĂ‚cı Efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa’ya (s.a.s) ve seckin Ă‚l ve ashĂ‚bına sayısız salĂ‚t ve selĂ‚mlar gonderiyoruz...
“Hayru’n-nĂ‚s men yenfe‘un-nĂ‚s”
“İnsanların en hayırlısı insanlara hayırlı, faydalı olanıdır” hadîs-i şerifine gore amel etmek amacıyla, rûhumuzun derinliklerinden, kalbimizin dilinden icimizi titreterek kopup gelen şu cağrıya uyup bir hizmet amacı ile ‘BismillĂ‚h’ dedik... Neydi bu bizi titreten cağrı?
“Din kardeşlerinize, dolayısıyla bu dine faydalı olun...”
Biz de; en guzel hayır tukenmeyen hayırdır, bu ise ilimdir, irfandır, sevgidir diyerek, bu dine hizmet eden değerli ilim adamlarımızın kıymetli yazılarını ve gonlundeki aşk, vecd ve heyecĂ‚nı kaleme dokmeye kĂ‚biliyetli olan kardeşlerimizin yazılarını belli zaman aralıklarıyla sizlere ulaştırmak istedik. Ve şu an elinizde tuttuğunuz calışma ZUHÛR etti... Bu niyetimizi hĂ‚lis kılmasını MevlĂ‚mızdan (c.c) niyĂ‚z ederiz.
Bu zuhûr edişin zamanı olarak, Ă‚lemlere rahmet olarak gonderilen ve şu icinde bulunduğumuz ‘Kutlu Doğum’ ayında kevn u mekĂ‚nı, kĂ‚inĂ‚tı şereflendiren, Efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa’nın (s.a.s) Mekke’de zuhûr edişi hĂ‚tırĂ‚sına Nisan ayını sectik...
Duşunmelidir ki biz, Efendimizi (s.a.s) iyi tanımalı, şu buyuk imĂ‚n ve İslĂ‚m nimeti icin kendimizi O’na muteşekkir hissetmeliyiz. Bu da pek tabii O’nun bizim icin yaptıklarını oğrenmekle, O’nu sevmek ve yolunda yurumekle olur. Kısa bir duşunce ve tarih tayy-i zamanı yapalım. Zamanı durelim ve gecmiş gozumuzde canlansın.
Yer Mekke. Efendimiz (s.a.s) Kur’Ă‚n-ı Mubîn’i okudu diye muşrikler O’na hakaret ediyor. Allah’a davet ettikce işkencelere maruz kalıyor. Namaz kılarken mubĂ‚rek sırtına dokulenler, opulesi ayaklarına batsın diye yollara serpilen dikenler ve eziyetler eziyetler... Bir-iki avuc hurmayla bir ay gecirecek bir durumda bırakılış ve diğer ashĂ‚ba (r.anhum) yapılanlar...
Yer TĂ‚if. Hayat veren dĂ‚vete cağırış ve taş yağmuruna tutuluş… Buna rağmen yuce dilinden azim dua:
“Affet! Bilmiyorlar, bilselerdi yapmazlardı.”
Bunca ezĂ‚ ve cefĂ‚ya katlanmak neden? Kendi asrında bir kavim iman etsin diye mi? Yoksa kıyĂ‚mete kadar her insan bu hidĂ‚yet guneşinden gonul aynasını nurlandırıp Hakk’a guzel bir kul olsun diye mi? Elbette ikincisi. Şimdi zamanı ileri alalım. Yaşadığımız hayat, Efendimizin (s.a.s) cektiği sıkıntıya karşı bir teşekkur mudur yoksa bir boş vermişlik midir? Eğer teşekkur ise biz zaten O’nun izinden yuruyoruz demektir. Eğer boş vermişlik ise hayatımız nefsĂ‚nî, şeytĂ‚nî istekler cizgisindedir. Hemen silkinelim, kendimize gelelim, Allah’a (c.c) ve O’nun şanlı Rasûlune donelim. İşte bu dergi bĂ‚tıldakini Hakk’a, gaflettekini huzûra, dalĂ‚lettekini hidĂ‚yete, dini heyecana, huşûa, aşka birliğe Kur’Ă‚n ve Sunnete cağırma amaclı bir calışmadır.
Hazırlayanlara, emeği gecenlere, destek verenlere ve okuyanlara faydalı olmasını umit eder cĂ‚n u gonulden selam ve mahabbetlerimizi arz ederiz...

Zuhûru perde olmuştur zuhûra
Gozu olan delil istermi nûra...


Zuhur Dergisi

__________________