Muhammed Salih EKİNCİ tarafından yazıldı.


-Hocam, sunnetin vahiy kaynaklı olmadığı iddiaları var. Bu konu etrafında neler soylersiniz?
Hocaefendi: Şimdi şoyle sorayım; Kur’an vahiy midir değil midir?


-Vahiydir.

Hocaefendi: Kur’an-ı Kerim Sunnetin de vahiy olduğunu soyluyor. وما ينطق عن الهوي ان هو الا وحي يوحي Yani din konusunda konuştukları hep birer vahiydir Efendimizin. Kur’an-ı Kerim İslam’ın ana hatlarını almıştır. Tefarruatı ise Peygamberimiz AleyhissalÂtu VesselÂm’ın acıklamalarına bırakmıştır. انا انزلنا اليك الكتاب لتبين للناس “Biz sana insanlara beyan edesin diye kitabı indirdik” buyuruyor. Sadece vahyi Kur’an’dan ibaret gorursek, Sunneti vahiy kabul etmezsek Peygamber AleyhissalÂtu VesselÂm’ın getirdiği tafsilatın hicbir onemi kalmıyor, bağlayıcılığı kalmıyor. Kur’an-ı Kerim amel etmek icin gelmemiş midir? Amel icin gelmiştir. Boyle olunca Kur’an-ı Kerim’le amel etmek imkanı kalmaz. Cunku Cenab-ı Hak mesela Kur’an-ı Kerim’de namaz kılın buyurmuştur. Ama nasıl kılacağız? Beyan etmemiştir. Nasıl amel edeceğiz? Zekatı verin demiştir mesela. Haccı yapın, orucu tutun. Nasıl yapacağımızın beyanı yoktur.
Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de buyuruyor: “Muslumanlar aralarında cereyan eden tum munazaalarda seni hÂkim kılmadıkca Musluman olmazlar” buyuruyor. Peygamberi her munazaada hÂkim kılmazsak Musluman olmuyoruz. Her munazaanın detayı Kur’an-ı Kerim’de var mıdır acıkca? Yoktur. Nasıl Kur’an’la amel edeceğiz ki? O zaman hÂşÃ‚ ve kell Kur’an-ı Kerim boşuna inmiş demektir. Onunla amel imkÂnı olmadıktan sonra boşuna inmiş olmaz mı?
SUNNET OLMADAN KUR’AN’LA AMEL ETMEK MUMKUN DEĞİLDİR
Kur’an-ı Kerim amel etmeyi emretmiştir ama ameli nasıl yapacağımızı Resulullah Aleyhissalatu VesselÂm’ın acıklamasına yonlendirmiştir. Yani Kur’an-ı Kerim ile amel ancak Allah Resulu’nun tafsilatıyla oluyor. Sunnetin farz veya vacib olduğunu, vahiy olduğunu Kur’an-ı Kerim ispatlıyor. ان كنتم تحبون الله فاتبعوني يحببكم الله “Eğer Allah’ı severseniz bana tabi olun ki Allah sizi sevsin” buyuruyor. اطيع الله و اطيع الرسول و اول الامر منكم Bakınız burada ulu’l emr’de itaat tabiri yoktur. Allah’a itaat ayrı, bir de Resulullah’a itaat vardır. Resulullah’a itaat nedir? Kur’an-ı kerim’de bulunmayan emirlerine itaat etmek demektir. Bundan dolayı اطيع “İtaat edin” emri Allah Resulu’nde tekrar edilmiştir, ama ulu’l emr de tekrar edilmemiştir. Cunku asıl olan Allah ve Resulu’ne itaat etmektir. Ulu’l emr’e itaat ise her halukarda sozkonusu değildir. Onlara Allah ve Resulu’ne itaat ettikleri olcude itaat edilir. Veya umumi bir maslahat varsa idari işlerde onlara itaat edilir. Hulasa Resulullah’a itaat etmek farzdır. Bu konuda pek cok ayet-i kerime varid olmuştur. Sunnet olmazsa dinin emirlerini yerine getirmek mumkun değildir. Kur’an-ı Kerim’in vahiy olduğuna inanan bir insan Sunnet’in de vahiy olduğunu kabul etmek zorundadır. Kabul etmezse Kur’an’ı da reddetmiş oluyor.
-Hocam, diyorlar ki Sunnete uymak gerekir ama Sunneti Kur’an’a arz etmemiz gerekir. Cunku mustakil olarak Sunnet tek başına bir hukum koyamaz. Ancak ayetleri teyid ederse amel edilir. Mesela recm meselesinde bekarken zina edenlerin cezasına dair ayeti one surerek recmi inkar ediyorlar. Bu konuda neler soylersiniz?
Hocaefendi: Kur’an-ı Kerim’deki Resulullah’a itaat etme emri mutlaktır, mukayyed değildir. Kur’an’daki ayetler Resulullah’a mutlak itaatin farz olduğunu ifade ediyor. Cunku bunu takyid edecek bir şey yoktur. Onu tahsis edecek bir şey olmadığı zaman umum uzere kalıyor. Bu dille ilgili meselelerdir. Yani bu ifade şekilleri sadece Arap dilinde değil, butun dillerde vardır. Resulullah’a itaat emrinde takyid yani sınırlandırma yoktur. Ona itaat emri vardır, onu ornek alma emri vardır ve bunları takyid eden herhangi bir başka emir yoktur. Eğer takyid edilirse bu kendimizden yaptığımız bir takyid olurdu. Bu da gecersizdir. Ancak Allah TeÂl takyid etseydi o zaman mukayyed olurdu.
Hadis Kur’an-ı Kerim’e arz edilir ve Kur’an’a ters ise alınmaz. Ters olmak ayrı bir şeydir, Kur’an’da olmayan bir şeyi koymak ayrı bir şeydir. Kur’an’daki hukme başka bir şey getiriyor veya acıklamasını yapıyor. Yahut tahsis ediyor veya takyid ediyor. Veya da Kur’an’da bulunmayan bir hukum getiriyor. Hicbirisi de Kur’an’a ters duşmuyor. Ama eğer tezad oluyorsa ayetle hadisi cem etmek mumkun değilse o zaman hadis reddedilir. Zaten usul-i hadisin kaidelerinden biri de budur. Mevzû hadisin alametlerinden birisi Kur’an-ı Kerim’e ters duşmesidir. Kur’an’da olmayan bir hukmu Sunnet getirdiği zaman Sunneti reddetmek gerekir diyen hicbir muteber alim gelmemiştir. Bircok mesele Sunnetle teşri kılınmıştır. Mesela Peygamber Aleyhissalatu Vesselam Medine-i Munevvere’ye hicret ettikten sonra Beytu’l Makdis’e yoneldi ve namaz kıldı. Kur’an-ı Kerim’de “Beytu’l Makdis’e yonel” diye bir emir yoktur. Kur’an-ı Kerim’de onun neshi vardır. Kendisi hukum olarak yoktur. madem nesh vardır, demek ki hukum var idi. Hukum de Kur’an-ı Kerim’le ispatlanmamış, Sunnetle ispatlanmıştır. Goruyoruz ki Kur’an bizzat Sunnetin kendi başına mustakil hukum koyacağını ispatlıyor.
Başka bir ayet-i kerimede “O peygamber size guzel şeyleri helalleştirir kotu şeyleri de haramlaştırır” buyruluyor. Goruluyor ki Cenab-ı Hak Efendimize teşri yetkisi vermiştir. Onlarca meseleler vardır hukmu Sunnetle subut bulan, bu meseleler Kur’an’da da yoktur. Mesela Kur’an-ı Kerim’de iki kız kardeşle aynı anda evlenmenin yasaklığı vardır. Ama bir kızla teyzesini aynı anda evlenmenin haramlığı yoktur. Bu mesele Sunnet ve icma ile sabit olmuştur. ve bunu inkar eden de kimse cıkmamıştır.

darusselam sitesinden alıntıdır.

__________________