Allahu TeÂl buyuruyor:
Oyle ise siz beni (ibĂ‚detle) anın ki ben de sizi anayım. Bana şukredin; sakın bana nankorluk etmeyin! (Bakara sûresi: 152)
Ey mu’minler! Beni tĂ‚atla anın ki, Ben de sizi sevap, lutuf, ihsĂ‚n, hayır ve saĂ‚det kapılarını acmak sûretiyle anayım.
İmĂ‚m GazzĂ‚lî şoyle demiştir: Zikir bazen dil ile, bazen kalb ile, bazen de Ă‚zĂ‚larla olur. Dil ile Allah’ı zikir; O’na hamd, O’nu tesbîh ile yuceltmek ve kitabını okumaktır.
Kalb ile zikir uce ayrılır:
1. Allah’ın zĂ‚tına ve sıfatlarına delĂ‚let eden delilleri duşunmek ve O’nun mulku hakkında kalbe doğan şuphelere cevap aramaktır.
2. O’nun teklif ve hukumlerinin, emir ve yasaklarının va’d ve vaîdlerinin keyfiyetini acıklayan delilleri duşunmektir. Cunku tekliflerin mĂ‚hiyetini anlayınca ve emirleri tutup yasaklardan kacınmanın doğuracağı neticeyi bilince iş yapmak insana kolay gelir.
3. Her bir zerresi Ă‚lem-i kuds’u yansıtan parlak birer ayna oluncaya kadar Allah’ın mahlûkatının esrĂ‚rını tefekkur etmektir. Kul, o aynaların her birine baktıkca celĂ‚l Ă‚leminde olanları seyreder. Bu ise nihĂ‚yeti olmayan bir makamdır.
Lokman Hakîm, oğluna şoyle nasîhatta bulunmuştur:
“Ey oğlum! Allah’ı zikreden bir topluluk gorunce onlara katıl. Âlim isen ilmin yararlı hĂ‚le gelir. CĂ‚hil isen sen onlardan bilgi alırsın. Umulur ki Allah, onlara rahmetini indirir; sen de bundan istifĂ‚de edersin. Allah’ı zikretmeyen bir topluluk gorunce onlarla oturma! Cunku bu sebeple Ă‚lim isen ilmin sana fayda vermemiş olur. CĂ‚hil isen onlar senin ancak cehĂ‚letini veya gunahını artırır. Korkulur ki, sen de onlarla beraber Allah’ın gazabına uğrarsın.”
Allah’ım bizi, seni zikreden kullarından eylesin!
Ruhu’l-Beyan c. 3. s. 94-96)
__________________