Yuce Allah harika bir teşbihle imanın insan gonlundeki yerini ve davranışlarındaki tezahurunu şoyle ifade etmiştir: “Gormezmisin ki Allah nasıl bir misal getirdi? Guzel bir kelime, koku yerde sabit, dalları gokte olan guzel bir ağac gibidir. O ağac Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. İşte Allah oğut alsınlar diye insanlara boyle misaller getirir. (İbrahim, 24 - 25)

Mufessirlerin cumhuruna gore soz konusu guzel kelimeden maksat kelime-i şehadettir. Muminin kalbinde kok salan bu kelime butun iyilik ve guzelliklerin koku mesabesindedir, amelleri değerli ve gecerli kılan odur. İmana ve ihlasa dayanmayan soz ve davranışlar ise koksuz ağac gibidir. Ayette gecen guzel ağacdan maksat ise mu’mindir. Duygu ve duşunceleri iman ve ihlasla sulanan mumin her an guzel yemişler sunan verimli bir ağac gibidir. Bu ağacın koku derinlerdedir. Şuphe ve inkar ruzgÂrları, ilhad selleri bu koklu ağacı sokemez. Mumin guclu iman sayesinde dimdik ayaktadır. Bu ağacın goruntusu de guzel, meyveleri de guzeldir. Mevsimlik değildir, her an meyve sunar.

Bu teşbih imanın fert hayatındaki tezahurunu gozler onune serdiği gibi genelde İslam medeniyet ve toplumların yapısını ve goruntusunu de ortaya koymaktadır. İslam medeniyeti asıl itibariyle vahye dayanır. Yanıp sonen duygulara, gecici heveslere, fertlere, zaman ve zemine gore değişen duşuncelere dayanmaz. Butun eşya ve olaylar yaratıcının varlığı ve birliği esasına gore değerlendirilir. Tevhid temel olcudur. Fert ve toplum hayatı tevhid zeminine oturtulduğu zaman sağlamdır. İman zemininde yukselen İslam medeniyeti dalları semayı kaplayan muhteşem bir ağac gibi asırlarca insanlığa guzel meyveler sunmuş, inancsızlık colunde bunalanları golgesinde serinletmiştir.

Her ağacın bakıma ihtiyacı olduğu gibi iman ağacının da bakıma ihtiyacı vardır. Mumin onu her an faydalı ilim, salih amel, tefekkur ve tezekkurle sulamalıdır. Aksi halde o da diğer ağaclar gibi kurumaya yuz tutar. Hz. Peygamber (s.a.v) bu durumu şoyle ifade etmişlerdir:

“Elbisenin eskidiği gibi iman da kalp de eskir. İmanınızı yenileyiniz” (A. İbni Hanbel Musned 2/359) İman, oğretimin yanında bilhassa eğitim işidir. Davranışlara yansımayan iman yapraksız, meyvesiz ağac gibidir. İslamiyet hayattan dışlandıkca verim azalmakta, kullanılmayan ilac gibi etkisiz kalmaktadır. Kelam konusu olan imanla dinimizin kaynağı iman elbette bir değildir. Nitekim teşrih masasında incelenen kadavra ile diri insan da aynı değildir.

İslÂm’a değer verildikce İslam toplumu değerli oldu. İslam ağacı ilimle, tefekkurle amel-i salih ile sulanıp korundukca dallanıp budaklandı. Bir donem yeryuzunun ucte birine fiilen hakim oldu. İlim, sanat ve hukuk alanında olumsuz eserler verdi, pek cok buluşlara onculuk etti. Guclu İslam sayesinde muslumanlar ornek ve onder toplum haline geldiler. Taklid eden değil, taklid edilen oldular. Ayette belirtildiği gibi koku sabit, dalları semayı tutmuş bir ağac gibi başları dik ve onurlu yaşadılar. Zira İslam’ın carkı hızlı donuyordu, ozellikle orta cağ muslumanların cağıydı. Zaman gecti cark yavaşladı hatta tersine donmeye başladı, değirmenden un cıkmaz, ağac meyve vermez oldu. Zira bu ağac bakımsız kaldı. Etrafında zararlı bitkiler turedi. Zaman zaman İslam ağacının zayıflayıp kuruması icin bu zararlı bitkiler beslenip buyutuldu. Hz. Peygamber bu durumu onceden haber vererek şoyle buyurdu: “Halatın tel tel kopup zayıfladığı gibi İslam prensipleri de teker teker cozulecek” (A. İbni Hanbel Musned Hadis no: 147) Bu cozulme, prensiplerin bizzat zayıflaması anlamında değil, uygulanmaması anlamındadır. Cunku islam “Hic kopmayan sağlam bir kulp” tur. (Bakara: 256)


Muhteşem iman ağacının golgesinden ve meyvelerinden hem muslumanlar, hem de gayr-i muslimler istifade etti. Eskisi kadar olmasa da bu istifade yine surmektedir. Bu ağac sulanıp korundukca istifade daha da artacaktır. Bu sulama ve koruma işi de oncelikle muslumanların gorevidir. Ağacın her zaman ve zeminde meyve verme kabiliyeti vardır. Muhim olan bu kabiliyeti yaşatmaktır. Bu da ictihadla, tecdidle, koke bağlı kalmak şartıyla yeni acılımlarla olur. Koke bağlı kalmak şarttır. Zira ayette de belirtildiği gibi bu ağacın koku sabittir. Zaten koksuz hic bir şey yaşamaz. Yanıp sonen ideolojiler koksuzluğun ornekleridir. Koke zarar vermeden dallarda bazı budamalar yapılır ki yeni filizler cıksın, boylece ağac guclensin.

İslam’ın guclenip genişlemesine yol acacak butun acılımlar iman ağacının sulanması mesabesindedir. Bu işi yapacak olanlar da uzmanlardır. Ziraatte uzman olmayanlar yanlışlık yaparak ağacları kurutabilirler.

Din alanındaki yenilenme daha ziyade tefekkur, sanat ve hukuk alanında olacaktır. Duşunceler de nesiller gibi uremekle hayatiyetlerini devam ettirirler. Gelişen dunyaya ayak uydurmak, daha da ote İnsanlık kervanının kılavuzu olabilmek icin her bakımdan ornek ve onder olmak muslumanın en onemli gorevidir. Yerinde saymakla yol katedilmez. Geriye ise ornek almak icin bakılır, tarihte yaşanmaz tarihten ibret ve ornek alınır. Butun mesele koku mazide olan Âti olmaktır. “Koku yerde sabit, dalları gokte olan guzel bir ağac” benzetmesi tam da bunu belirtmektedir. MÂzi kavramı hem gecmiş zaman hem de derinliği ifade eder. İman ağacının kokleri hem Hz. Adem’e kadar uzanan maziye, hem de mumin kalbinin derinliklerine iner. Âti (gelecek) kavramı ise hem kıyamete kadar ki istikbÂli hem de genişliği kapsar. Bu da İslam’ın butun zaman ve mekanları kuşatması demektir.

Koku kÂim, meyvesi daim olan bereketli İslÂm ağacı yanında bir de koksuz ve meyvesiz inkÂr ağacı vardır ki yuce Mevl bunu da şoyle tanımlamaktadır:

“Kotu bir kelime de, yerin ustunden koparılmış, sabit olmayan kotu bir ağac gibidir. (İbrahim: 26) Buradaki kotu kelimeden maksat inkar, kotu ağactan murad ise kÂfirdir. İnkar ağacının ne koku, ne dalı ne de faydalı meyvesi vardır. İnkara dayalı soz ve davranışların ne Allah katında ne de insanlar yanında değeri vardır. Bu ağac insanlığa hep zehirli meyveler sunmuş, hali hazırda da sunmaktadır. Bu ağacın hayatı tabiî değildir. Şeytan ve onun askerleriyle ayakta tutulmaktadır. Yalan ve nefret suyuyla sulanmakta, sahte meyveler vermektedir. Bu ağac Firavun ve Nemrutları ve onların yandaşlarını golgelendirmektedir. Fakat hep altındakilerin tepesine yıkılmıştır. Zira koksuzdur.

Netice şudur ki; guzellikler guzellikleri, kotulukler ise kotulukleri doğurmaktadır. Hurma ağacından Ebû cehil karpuzu devşirilmediği gibi zakkum ağacından da hurma devşirilmemektedir. Butun mesele iman ağacının ihlasla, ilimle, amel-i salihle yeşertmek, hayat veren meyvelerini her an devşirebilmektir.



Kaynak: islamseli
__________________