İnsanın bu Ă‚lemde zuhûru, Âdem -aleyhisselĂ‚m- ile başlamıştır. İlk insan, ilk peygamber ve ilk murşid-i kĂ‚mil odur. KıyĂ‚mete kadar teselsul edecek butun insanlık nesli, ilk yaratılış Ă‚nında ustuste cakışmış sonsuz golgeler gibi onun ferdî varlığında meknûz ve mundemicti.
Bu hakîkate işĂ‚ret etmek uzere Ă‚yet-i kerîmede şoyle buyrulmuştur:
يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذِى خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا
وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالاً كَثِيراً وَنِسَاءً
“Ey insanlar! Sizi tek bir nefsten (Âdem’den) yaratan, ondan da eşi (HavvĂ‚’yı) yaratarak (yeryuzunde) ikisinden bircok erkek ve kadın var eden Rabbinizden sakının!..” (en-NisĂ‚, 1)
ALLAH TEÂLÂ İNSANI EŞREF-İ MAHLUKAT OLARAK YARATTI
AllĂ‚h TeĂ‚lĂ‚, insanı mukerrem kıldığını ve butun mahlûkattan daha şerefli yarattığını şoyle beyĂ‚n buyurmaktadır:
وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَنِي آدَمَ وَحَمَلْنَاهُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ
وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَى كَثِيرٍ مِمَّنْ خَلَقْنَا تَفْضِيلاً
“CelĂ‚lime yemin olsun ki Biz, hakîkaten insanoğlunu şan ve şeref sĂ‚hibi kıldık. Onları, (ceşitli nakil vĂ‚sıtaları ile) karada ve denizde taşıdık, kendilerine guzel guzel rızıklar verdik, yine onları, yarattıklarımızın pek coğundan ustun kıldık.” (el-İsrĂ‚, 70)
Boyle mukemmel yaratılmış bulunan insan, kudret-i ilĂ‚hiyenin binbir nakışı ile muzeyyen olan bu Ă‚lemde ilĂ‚hî san’atın zirvesini teşkîl eder. Bu husûsu Suleyman Celebi “Mevlid”inde şoyle ifĂ‚de etmektedir:
Hak TeĂ‚lĂ‚ cun yarattı Âdem’i
Kıldı Âdem’le muzeyyen Ă‚lemi.
İNSAN KÂİNATIN KUCULTULMUŞ ŞEKLİDİR
Kucuk bir Ă‚lem olması acısından Âdem ile buyuk bir Ă‚lem olan kĂ‚inĂ‚t, aslı aynı olan bir hakîkatin iki ayrı imkĂ‚nda birer farklı tezĂ‚huru olduğundan, bir yaprağın iki yuzu gibidir; Ă‚deta ikiz kardeştir. Diğer bir ifĂ‚deyle insan, kĂ‚inĂ‚tın kucultulmuş şekli olduğu icin, kĂ‚inĂ‚ttaki esrĂ‚rın anlaşılması ve eşyĂ‚nın hakîkatinin idrĂ‚k edilmesinde en buyuk vazîfe ona duşmektedir.
Bir buğday tanesi, buğday cinsinin tum husûsiyetlerini icinde taşıdığı gibi, her ceşit tohumun icinde o cinsin butun husûsiyet ve karakteri mevcuttur. İnsan da, kĂ‚inatta var olan her şeyin hakîkatini muhtevî mustesnĂ‚ bir varlıktır. Bu bakımdan insan, Ă‚deta kĂ‚inĂ‚tın icinde durulduğu bir oz, bir tohum gibidir. Nitekim bu hakîkati beyĂ‚n sadedinde Şeyh GĂ‚lib şoyle der:
Hoşca bak zĂ‚tına kim zubde-i Ă‚lemsin sen,
Merdum-i dîde-i ekvĂ‚n olan Ă‚demsin sen!
“Gonul gozu ile bir bak kendine. Yaratılanların ozusun sen. KĂ‚inĂ‚tın gozbebeği olan Ă‚demsin sen.”
İNSANIN YARATILMASINDAKİ İLÂHİ MAKSATLARDAN BİRİ
İnsanın yaratılmasında bircok ilĂ‚hî maksat vardır. Bunlardan biri de, AllĂ‚h TeĂ‚lĂ‚’nın, hilkat san’at ve guzelliğine delil olabilecek bir zirve vucûda getirmek istemesidir. İnsanın yaratılmasındaki murĂ‚d-ı ilĂ‚hî o kadar muhimdir ki bu maksadın gercekleşebilmesi icin CenĂ‚b-ı Hak, idrĂ‚k edebildiğimiz ve edemediğimiz husûsiyetleriyle butun bir kĂ‚inĂ‚tı halketmiş ve onu insanın istifĂ‚desine sunmuştur.
İNSAN, ALLAH’IN HALÎFESİDİR
İnsan, yeryuzunu îmĂ‚r etmek ve gonul mahsûlu eserler meydana getirmekle mukelleftir. Cunku o, yeryuzunde AllĂ‚h’ın halîfesi olmak icin yaratılmıştır. CenĂ‚b-ı Hakk’a vekîl olarak yaşamak demek olan bu hilĂ‚fet vazîfesi, fıtrat-ı asliyede meknûz istîdĂ‚dlarında, yĂ‚ni fıtratında bu vazîfeyi yerine getirebilecek kĂ‚biliyetleri taşıması itibĂ‚riyledir. AllĂ‚h TeĂ‚lĂ‚, bu istîdĂ‚dın yeşermeye memur bir tohum gibi geliştirilerek matlûb neticeyi hĂ‚sıl edebilmesi icin gerekli programı, yĂ‚ni emir ve nehiyleri Kur’Ă‚n-ı Kerîm’de beyĂ‚n etmiştir. Buna hakkıyla riĂ‚yet edenlerin mĂ‚nevî derecelerini bildirmek uzere hadîs-i şerîfte şoyle buyrulmuştur:
“Her kim Ben’im velî bir kuluma duşmanlık ederse, Ben ona karşı harb îlĂ‚n ederim. Kulum, Bana en cok kendisine emrettiğim farzları îfĂ‚ ederek yaklaşır. Farzlara ilĂ‚veten işlediği nĂ‚file ibĂ‚detlerle de yaklaşmaya devĂ‚m eder; nihĂ‚yet Ben onu severim. Kulumu sevince de Ben Ă‚deta onun işiten kulağı, goren gozu, tutan eli ve yuruyen ayağı olurum. Ben’den ne isterse mutlaka veririm, Bana sığınırsa onu korurum.” (BuhĂ‚rî, RikĂ‚k, 38)
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları
__________________