ADAB
Ahlak,terbiye ve nezaket kuralları. Birini ziyafete davet etmek manasını ifade eden edeb, İslam'ın guzel saydığı soz ve davranışlardır. Bu itibarla edep, insanların kendisine davet olunan bilimum hayır, zarÂfet, usluluk ve guzel ahlak demektir. Edeb, insanı ayıplanma ve kotulenme sebeplerinden koruyan nefsin koklu bir kuvvetidir.

Ayet ve Hadisler Işığında Adab-ı Muaşeretten Ornekler
*** Herkese karşı tatlı dilli, guler yuzlu acık kalbli olmak. Allah iyi huylu guler yuzlu kimseyi sever.
*** Herkes ile guzel goruşmek, halka eziyet vermekten sakınmak. "Musluman diğer muslumanların elinden ve dilinden emin olduğu kişidir."
*** Kotuluğe karşı iyilikte bulunmak ve halkın eziyetlerine karşı sabırlı olmak. Allah katında sıddîkların mertebelerine erişmek icin zulmedeni affetmek, irtibatı kesenle irtibat kurmak esirgeyene esirgemeden vermek gerekir.
*** Kuskunluğe, dargınlığa, duşmanlığa son vermek. Muslumanın muslumanla uc gunden fazla dargın durrnası helal değildir.
*** Dargın iki muslumanın arasını bulmaya calışmak. Yalan soylemenin caiz olduğu yerlerden biri, dargınların barışmalarını sağlamak icin soylenen yalandır. Bu da sadaka vermek kadar hayırlı bir iştir.
*** İnsanların kusurlarını araştırmamak, bilakis bu kusurları ortmeye calışmak. Başkasının kusurunu arayan, once kendi kusurunu gormelidir. Başkasının kusurunu orten bir muslumanın kusurunu da Allah orter ve onu affeder.
*** Dostlar birbirlerini arkalarından mudafaa etmelidir, haklarındaki yanlış fikirleri duzeltmelidirler. Kardeşine yardımda bulunana Allah da yardım eder.
*** İnsanlara karşı kotu zan ve tohmette bulunmamak, nefret uyandırmamak, dedikodu yapmamak. Bu sozlerin konuşulduğu yerleri terketmek.
*** Her insanla, kapasite ve mevkilerine gore konuşmak. Cahille ilmî konuşma yapılamayacağı gibi, alimle de cahille konuşulduğu gibi konuşulmaz. İnsanlara akıllarına gore hitap edilmelidir.
*** Buyuklere hurmet ve saygı; kucuklere, duşkunlere şefkat ve merhamet, ozellikle aile arasındaki fertlere iyi muamele etmek İslam'ın esaslarındandır. Allah ana babaya saygısızlık bir tarafa "of" demeyi dahi yasaklamıştır. Başkasına merhamet etmeyene merhamet olunmaz.
*** Herkes hakkında hayır dilemek ve, yardımda bulunmak musluman kardeşliğinin bir ozelliğidir. Ancak bu yardımlaşma kotulukte değil, iyilikte olmalıdır. Mumin kendisi icin arzu ettiği guzel şeyleri Musluman kardeşi icin de arzu etmelidir. Kendini kotuluklerden koruduğu gibi etrafındakileri de korumaya calışmalıdır.
*** Selam, muslumanlar arasında sevgi bağlarının kurulmasında onemli bir aractır. Selam vermek sunnet, almak ise farzdır. Peygamberimiz (s.a.s.) selamı yaymamızı, tanısak da tanımasak da her muslumana selam vermemiz gerektiğini bununla da imanımız olgunluğa erdiği icin Cennet'e gireceğimizi mujdelemiştir. Bu nedenle gencler ihtiyarlara, binek uzerinde olanlar yuruyenlere, yuruyenler oturanlara, arkadan gelenler onden gidenlere, bir kişi cok kişiye selam vermelidir. Selama daha guzel bir şekil de karşılık vermek gerekir. "es-Selamu aleykum" diyene "ve aleykumu'sselam ve rahmetullahi ve berekatuhu" denmelidir. Verilen selamı alma durumunda olmayana selam vermek mekruhtur. Yemek yiyene, namaz kılana, Kur'an okuyana, hutbe dinleyene selam verilmemelidir. Kafirlere selam verilmez. Acıktan acığa Allah'ın emrini ciğneyen ve bu halinde ısrarlı olana da selam verilmez. Topluma verilen selama bir kişi karşılık verirse, diğerlerinin selam alma sorumluluğu kalkar. Selam getiren birinden selamı almak, mektupta yazılı selama ya mektupla ya da o anda sozle karşılık vermek gerekir. Eve girerken ev halkına selam verildiği gibi ayrılırken de selam vererek ayrılmak faziletli bir iştir. Boş bir yere girilirken de "es selamu aleyna ve ala ibadillahi's-Salihîn" diyerek selam verilir. Selam, muminin mumine yaptığı hayırlı bir duadır. "Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi uzerine olsun." Manasına gelen selamlaşmanın yerini basit kelimeler tutmaz.
*** Karşılaşan iki musluman birbirlerinin ellerini tutarak musafaha eder. Peygamber'e (s.a.s.) salavat okur, hal hatır sorarlar. Bu durumda olan kişiler henuz birbirlerinden ayrılmadan Allah onlara mağfiret eder.
*** Aksırana karşı hayır dua etmek. Aksıran kişi "elhamdulillah"der, yanındaki musluman "yerhamukellah" yani "Allah sana merhamet etsin " diye dua eder, aksıran kişi de "yehdîna ve yehdîkumullah " yani Allah bizi de sizleri de hidayete daim kılsın" diye karşı duada bulunur. Buna "teşmît" denir.
*** Musluman gittiği meclise temiz elbiseyle gitmelidir. Yaşlı ve bilgili kimselerden ustte oturmamalı, kendine soz duşmedikce konuşmamalı, soylenilen faydalı şeyleri dinlemelidir. Sonradan gelenlere yer vermeli, birbirlerine karşı guler yuzlu, tatlı sozlu olmalıdır. Meclisten ayrılırken arkadaşlarından izin alarak ve selam vererek ayrılmalıdır. Bu kural cemiyet ve cemaat muaşeretindendir.
*** Muslumanlar uygun zamanlarda mumin kardeşlerini, buyuklerini ve yakın akrabalarım ziyaret etmeli, onların gonullerini hoş etmeye calışmalıdır. Ancak ziyaretin, cok uzun ve usandırıcı olmamasına ozen gostermelidir. Ziyarete gelenlere imkan nisbetinde ikram etmelidir. Allah'a ve ahirete inanan, misafirine izzet ve ikramda bulunmalıdır.
*** Musluman, din kardeşinin davetine icabet eder, ziyaretinde bulunur. Boylece aralarında muhabbet artmış olur. Peygamber (s.a.s.), "Sizden birinizi kardeşi duğun yemeğine veya benzer bir ziyafete davet edince icabet etsin." buyurmuştur. Ancak bu tur yerlerde Allah'ın yasakladığı icki ve benzeri şeyler bulunuyorsa oraya gitmemelidir. Kotulukleri engelleyeceğine kanaat getirirse, gidebilir. Merasimler kulfetten ve gosterişten uzak olmalıdır.
*** Muslumanlar, din kardeşleri yanlarına geldiklerinde, hurmet olsun diye ayağa kalkabilirler.Alim zatların ellerini opmek caizdir. Ancak dunyalık bir menfaat elde etmek icin el opmek, boyun bukmek, hele hele dalkavukluk yapmak asla doğru değildir. Buyuklerin huzurunda yerlere kadar eğilmek ve yeri opmek haramdır.
*** Muslumanlıkta komşuluğun buyuk ehemmiyeti vardır. Komşu haklarına son derece riayet etmeli, onlara zarar verecek her turlu hareketlerden kacınmalıdır. Kotuluklerinden, komşusu emin olmayan kimse gercek mumin olamaz.
*** Hastaları ziyarette bulunmak, onların afiyetlerine dua etmek dinî bir gorevdir. Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadisinde: "Beş şey vardır ki, kardeşine karşı muslumana vazife olur. Bunlar da, verilen selamı iade, aksırana hayır dua, davete icabet, hastayı ziyaret ve cenazeleri mezara kadar takip etmektir." buyurmuştur. Muslumanlar, vefat eden din kardeşlerinin cenazelerini kabirlerine kadar uzuntulu ve duşunceli goturur kabre defnederler, haklarında rahmetle duada bulunurlar. İmkan buldukca muslumanın cenaze namazını da kılmalıdır. Kabirlerini ziyaret ederek haklarında hayır duada bulunmak bir vefa borcudur. Ancak kabir ziyaretleri İslamî olculer icerisinde olmalı, aşırı ta'zim hareketlerinden sakınmalıdır. Kabir ziyareti insana olumu ve geleceğini hatırlatır, uyanmaya vesile olur.
*** Evlere ve odalara girerken usule riayet etmek gerekir. Cahiliye devrinde evlere hucum edilircesine girilirdi. Ziyaretci eve girer ve girdikten sonra da 'girdim' diye seslenirdi. Cok defa, ev sahibinin ailesiyle onları başkasının gormesi doğru olmayan halde, kadın veya erkeğin avret yerlerinin acık olduğu olurdu. Bu hal, uzuntu verip gonulleri yaraladığı gibi evleri emniyet ve huzurdan yoksun bırakırdı. Ayrıca gozler tahrik edici yerlere takıldığı zaman nefisleri bu şekilde fitneye suruklerdi. İşte bu sebepten dolayı Allah muslumanları yuksek bir adab-ı muaşeretle terbiye etmiştir. Evlere girmeden izin isteme adabı ve ev halkına guven verip onlardan kuşkuyu gidermek icin girmezden evvel selam verme adabını getirmiştir.
"Ey inananlar, kendi evlerinizden başka evlere, izin alıp halkına selam vermeden girmeyiniz. Herhalde bunun, sizin icin daha iyi olduğunu duşunup anlarsınız." "Eğer orda kimseyi bulamazsanız size izin verilinceye kadar iceri girmeyin. Bu sizin icin daha iyidir..." (en-Nur, 24/27-28). Aynı şekilde erginlik cağına erişmemiş cocuklarla hizmetcilerin başkalarının odalarına girerken izin almaları yolunda eğitilmeleriyle bunların girmesinin ancak hangi vakitlerde olabileceği de belirtilmiştir:
"...Sizden henuz erginlik cağma erişmemiş cocuklar uc vakitte sizden izin istesinler. Sabah namazından once, oğlenden sonra elbisenizi cıkarıp yatacağınız vakit ve yatsı namazından sonra. Bunlar, sizin ustunuzun acılabileceği uc vakittir. Bunun dışında ne size ne de onlara bir gunah yoktur, " (en-Nur, 24/58).
İşte boylece İslam, gerek başkaları icin gerek ev halkı icin ciğnenmesi asla doğru olmayan ozel bir dokunulmazlık koymuştur. İslam'da devletin temeli aile olduğundan, insanlar evlerinde yabancı kimselerin anî baskınlarına maruz bırakılmaz. Ancak ev sahiplerinden izin isteyip, onların musaadesi alındıktan sonra girilebilir.
*** Muslumanın davranışları yumuşak ve yavaş olmalıdır. Bu muaşeret kuralı icin Kur'an-ı Kerim'de tavsiye ve emir buyrulan acık ve anlaşılır şu ayet ne guzeldir: "İnsanları kucumseyip yuz cevirme ve yeryuzunde boburlenerek yurume. Zira Allah, kendini beğenip ovunen kimseyi sevmez. Yuruyuşunde mutedil ol, sesini de kıs. Cunku seslerin en cirkini eşeklerin sesidir. (Lokman, 31/18-19).
*** Musluman doğru sozlu olmalıdır. Kur'an-ı Kerim, Muminlerin doğru ve dikkatli konuşmasını, soyleyecekleri sozu olculu ve bu sozun nereye varacağını duşunerek soylemelerini emretmekte ve onları salih amele yol acan guzel soz soylemeye yonlendirmektedir. Cunku Allah, doğruların, doğru sozlulerin yardımcısıdır. Doğru sozlulerin hareketlerini hatadan korumayı, işlerini duzeltip yoluna koymayı kendilerine bir mukafat olarak vadetmiştir. Bu guzel davranışı yerine getiren muminin hatalarını Allah'u Teala'nın bağışlaması ne engin bir rahmettir. İnsanoğlunu da ancak Allah'ın bu bağış ve rahmeti kurtarabilir: "Ey inananlar, Allah'tan korkun ve doğru soz soyleyin ki Allah işlerinizi duzeltsin ve gunahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve Rasulune itaat ederse buyuk bir başarıya erişmiş olur. " (el-Ahzab, 33/71)
*** Musluman israf etmemelidir. İsraf, herhangi bir şeyi gereğinden fazla kullanmak demektir. "...Yeyin, icin fakat israf etmeyin, Allah israf edenleri sevmez." (el-A'raf, 7/31) buyurulmaktadır. Yine "...Allah, israfcı ve yalancı kişiyi hidayete erdirmez. " (el-Mu'min, 40/28) dusturu yer almaktadır. En'am Suresi 141. ayeti de yine bu hukmu beyan etmek-tedir: "..israf etmeyin, cunku Allah israf edenleri sevmez."
İnsan iyilik yaparken de israf yapmamalıdır, "..onlar infak ettikleri zaman bile israf etmezler." (el-Furkan, 25/67)
Ayrıca kusurları bağışlamak her işi guzel bir niyetle ve saf bir kalb ile yapmak, işlerinde doğruluktan ayrılmayıp dirayet ve akıl dairesi icinde yurutmek, buyuklerin dine uygun emirlerine itaat etmek, halkın itimadını ve guvenini kazanmak, her işte aşırı gitmemek, munasip kişilerle guzel bir surette goruşup konuşmak, kendisine emanet edilen sırlara ve eşyaya hainlik etmemek, zulumden uzaklaşarak insafla hareket etmek, insanlara karşı mutevazî olmak, sozunde durarak ahdine vefa gostermek, ihtiyac sahiplerine karşı comertce davranmak, insanlar hakkında daima iyi zan beslemek, luzumsuz ve kalb kırıcı sozlerden sakınmak, her yaptığı işi hakkaniyet olculeri icinde yapmak, kızgınlık ve şiddetten sakınarak yumuşak huylu olmak, namusu, haysiyeti ve mukaddes değerleri korumak, daima hayır ve iyilik yolunu tutmak, dostluğa onem vermek, hakkına razı olmak, vaktini boşa gecirmeden calışmak, korkaklığı terkederek yiğit ve cesur olmak, yapılan iyiliklere karşı teşekkur etmek, şehevî duygularına hakim olmak her turlu bela ve musîbetlere sabretmek, bir işte azim ve sebat sahibi olmak, gunahlardan kacınmak, herkesin mertebesini bilip hakkında ona gore muamele etmek, kanaat sahibi olmak, şaka ve nuktelerinde bile ahlak dışı olmamak, başkalarını kotulemekten kacınmak, kendini yuksek gormemek, ici başka dışı başka olmamak, insanlığa ve inanclarına uygun olan her şeyi yapmak, bu işi yapmadan evvel o işin ehli ile istişare'de bulunmak, yaptığı iyilikleri başa kakmamak, ağır başlı ve vakur olmak, koğuculuk yapmamak gibi guzel meziyetler insanlar arasında saygınlık ve muhabbet doğurur. Bunlara riayet etmek İslam'ın ortaya koyduğu muaşeret adabındandır.
__________________