Muşriklerin Ozellikleri

Kur’Ă‚n-ı Kerim, inkĂ‚rcılara bazen kĂ‚fir, bazen de muşrik demektedir. Bu onların yaptıkları işlere, takındıkları tavırlara gore verilen bir isimlendirmedir. İnkĂ‚r acısından ikisi arasında fazla bir fark bulunmamaktadır. Kur’an, muşrikleri tanıtırken, yalnızca Firavun’a iman edenleri, Hz. Muhammed’e karşı cıkan Mekkeli muşrikleri değil; hem onları hem de tum zamanlar boyunca olabilecek butun muşriklerin ozelliklerini tanıtıyor. Şirkin nasıl bir şey olduğunu ortaya koyarak, insanları sakındırıyor.


Allah (c.c.)’a ait olan sıfatları başkasına veren muşriktir.

Evrende olan olayları Allah’ın yarattığını kabul etmeyip, bunların tabiat (doğa) tarafından yaratıldığına inanan muşriktir.

Tabiatı veya diğer sebepleri yaratılan değil de, yaratıcı gibi kabul eden muşriktir.

Yeryuzunun ve insan irĂ‚desinin dışındaki butun oluşumlara ait tasarruf Allah’ın elindedir. Muşrikler, bu tasarruf hakkını başkalarına da verirler. Hayatın her alanına ilĂ‚hî hukumler koyma yetkisi Allah’ındır. Ancak muşrikler, Allah’ın bu yetkisine saldırarak, ya kendileri adlarına, ya da başka bir insan veya put adına hukum koyarlar.

İnsanları Allah yaratmıştır. Dolaysıyla onlar Allah’ın kullarıdır. İbĂ‚det yalnızca Allah’a yapılır. Ama muşrikler Allah’tan başkasına da kulluk yaparlar. O’nun dışındaki varlıkların da onunde tıpkı bir ilĂ‚h gibi secde ederler. Kendi hevĂ‚ ve hevesleri doğrultusunda insanlar adına, bir ulus ve ideoloji adına hukumler/yasalar koyarlar ve bunlara kalpten bağlanır, Allah’ın hukumlerini bir tarafa atarlar. Bunlar şirk koşmaktadırlar.

Allah’ın helĂ‚l ve haram olculerini kabul etmeyip, O’nun gonderdiği ilkeleri bir tarafa atarak, kendi arzusuna gore helĂ‚l ve haram olculeri koyanlar; insanların, partilerin, devletlerin veya orgutlerin koyduğu haram ve helĂ‚l olculerini kabul edenler muşrik olurlar.

Bir insanın, bir orgutun, bir ideolojinin goruşlerini, hukumlerini Allah’ın hukumlerinden daha doğru, daha cağdaş, daha iyi bulanlar, Allah yerine başka ilĂ‚h tanımış olurlar (9/Tevbe, 31).

Allah’a ait gorme, haberdar olma, mutlak anlamda ilĂ‚hî yardım yapma, gunahları affetme, gozetleme gibi sıfatları varlıklara veya insanlara verenler muşrik olmuşlardır.

Soz gelimi, bağlanılan şeyhlerin cok uzak yerlerden oğrencilerini (muridlerini) evlerinin icinde bile gorduğunu, ibĂ‚det veya zikirleri ancak şeyhlerin Allah’a ulaştırabileceğini, şeyhlerin diledikleri yere diledikleri zaman gidebileceklerini, istedikleri zaman kerĂ‚met gosterebileceklerini kabul etmek, şuphesiz ki şirke cok benzemektedir.

Olmuş veya yaşayan kimi insanların ilkelerini mutlak hukum ve ilke saymak, onların goruşlerini en ustun, hatta Allah’ın Ă‚yetlerinden daha yuce saymak, olunun mezarı başına gidip, ona hesap vermek şirkin, yani Allah’a ortak bulmanın ta kendisidir.

Cunku Allah’a ait sıfatlar bir olumluye veya olmuşe verilmektedir. Tekrar edelim ki, ister bir başka insanın, ister insanın kendi hevĂ‚sının, ister bir grubun, isterse bir coğrafyanın olsun; Allah’ın ilĂ‚hlığına ait bir ozelliği onlarda gormek, onlarda da aynı ozelliklerin var olduğuna inanmak şirktir. Bunu yapanlar da muşriktirler.

İslĂ‚m ulkelerinde bazı adamlar, muslumanlık iddia etmelerine rağmen, batı dunyasından gelen butun fikirleri, butun olculeri en ustun sayarlar. Onlara, ‘bakınız Allahımız şoyle buyuruyor’ denildiği zaman, “o din işi”, “o ayrı” ayrı derler.

Gorulduğu gibi muşriklik, inkĂ‚rcılıktan cok, Allah var denildiği halde, Allah’a benzer ilĂ‚hlar bulmanın, O’na ait ozellikleri varlıklara da verip onları da Allah gibi ustun tutmanın adıdır. İslĂ‚m’ın mucadele ettiği en onemli inkĂ‚r işte bu şirk anlayışıdır. İslĂ‚m geldiği zaman Mekkeliler tanrısız değillerdi. Evreni Allah’ın yarattığını, rızkı O’nun verdiğini kabul ediyorlardı. Ama O’na putları ortak ediyor, başka şeylere kulluk yapıyorlardı (31/Lokman, 25). Gunumuzde muslumanların sakınması gereken temel tehlike budur.

Kur’Ă‚n-ı Kerim, muşriklere ait bazı ozel durumlara da dikkat cekmektedir: Şirk en buyuk zulumdur, oyleyse muşrikler aynı zamanda zĂ‚limdirler (Lokman, 13).

Muşrikler, gercek ilme değil; zanna (sanrıya, tahmin ve teorilere) uyarlar. Onlar ilmin, aydınlığın, doğrunun peşinde olduklarını soylerler ama, onların gercek sandığı şey, Allah katında bir değer ifade etmez. Onlar sıkışınca Allah’a duĂ‚ eder, yalvarırlar, ama rahata ve refaha kavuşunca Allah’ın Ă‚yetlerinden yuz cevirirler (17/İsrĂ‚, 67). Putlarını, yani Allah’a eş koştukları şeyleri cok severler, onlara candan bağlıdırlar (37/SaffĂ‚t, 35-36).

İslĂ‚m’ın teklifleri muşriklere cok ağır gelir (42/ŞûrĂ‚, 111). Onlar mu’minleri sevmezler, devamlı duşmanlık beslerler. Dunyaya aşırı bağlıdırlar (2/Bakara, 96). İslĂ‚m’a karşı cıkışları noktasında tutarlı değillerdir. Yaptıkları işler sebebiyle Allah katında suclu (mucrim) olmuşlardır.

Bugun yapılması gereken, ‘falanca adam kufur sozu soyledi, şu soz ve davranışıyla şirke duştu; murted oldu, muşrik oldu, ona hangi cezayı verelim?’ diye fetvĂ‚ arayışı değil; İslĂ‚m’ın, guzellikler ve kurtuluş yolu olduğunu en guzel yolla insanlara ulaştırmak, hatayı biraz da kendimizde arayıp zayıf muslumanların dinden uzaklaşma sebeplerini azaltmaya calışmaktır. Şirk konusu, bu bilgileri cevremizdeki duzenin kurbanı ve cĂ‚hil insanlar icin kılıc gibi kullanmak icin oğrenilmez. Kendimizi, en kucuk bir ihtimalle bile şirke duşurebilecek davranışlardan şiddetle sakınmamız ve insanları bu hale getiren bataklıkla mucĂ‚dele etmeyi, şirk duzeni ile mucĂ‚dele edilmeden bunun onununun alınamayacağını idrĂ‚k etmek ve insanları en buyuk tehlike olan bu belĂ‚dan kurtarmanın yollarını aramak, tebliğ etmek, canlı Kur’an olmaya calışıp tevhidi bayraklaştırdığımızı davranışlarımızla isbat etmek icin olmalıdır.

“İman edip de imanlarına herhangi bir zulum (şirk) bulaştırmayanlar var ya, işte guven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır.” (6/En’Ă‚m, 82)

Peygamberimiz (s.a.s.), mu’minlere şoyle duĂ‚ etmelerini tavsiye ediyor: “Bile bile şirk koşmaktan Allah’a sığınırım, bilmediklerimden de Senden af dilerim”.
SelĂ‚m olsun, şirkin en kucuğunden ve en gizlisinden bile kacan tevhidî soyleme ve eyleme sahip olan muvahhid genclere!
Ahmed Kalkan

__________________