Kapadokya Nevşehir, Niğde, Aksaray ucgeni arasında kalan bolgeye Persler’in verdiği ad. Katpatukya "Guzel Atlar Ulkesi" anlamına geliyor. Belki de "Duşler Ulkesi" demek daha uygun duşer. Bir de siz gidip gezin de gonlunuze gore bir ad verin.
Kapadokya, gidip gormemiş olup da resimlerinden bilenler icin peribacaları'dır. Peribacaları gercekten doğanın eşsiz armağanları olarak cok ilgi cekici. Ama Kapadokya gezip gormuş olanlar icin cok daha derin, cok daha zengin bir anlamı cağrıştırır: Yuzlerce yuzlerce yıl once yaşamış insanların yarattığı uygarlık, hıristiyanlığın ilk yıllarına uzanan mistik bir atmosfer, baskılara karşı inancın direnci...ve olağanustu bir doğa!..
Bir de duşgucunuzun elverdiği kadar hayal kurma olanağı.
Nevşehir, Niğde, Aksaray ucgeni arasında kalan bolge Kapadokya olarak adlandırılıyor. Kapadokya ismi Persler’den geliyor. Persler Katpatukya olarak adlandırmışlar bu bolgeyi. Guzel Atlar Ulkesi anlamına geliyor.
Bolgede Perslerden once Hitit ve Frigya yerleşimleri de olduğu biliniyor. Sonra da bir ara bağımsız krallıkla yonetiliyor ve ardından Roma, Bizans, Selcuk ve Osmanlı uygarlıkları iz bırakıyorlar.
OLAĞANUSTU DOĞA
NASIL OLUŞTU?
Burada birkac satırda ozetleyeceğimiz ve halen de suren doğal oluşum 60 milyon yıldır suruyor.
60 milyon yıl once, ucuncu jeolojik devirde Toroslar yukseldi, kuzeydeki Anadolu platosunun sıkışmasıyla yanardağlar faaliyete gecti. Erciyes ve Hasandağı ile ikisinin arasında kalan daha kucuk Golludağ lavlar puskurttuler. Platoda biriken kuller yumuşak bir tuf tabakası oluşturdu. Tuf tabakasının uzeri yer yer sert bazalttan oluşan ince bir lav tabakası ile ortuldu. Bazalt catlayıp, parcalara ayrıldı. Yağmurlar catlaklardan sızıp yumuşak tufu aşındırmaya başladı. Isınan ve soğuyan hava ile ruzgarlar da oluşuma katıldı. Boylece sert bazalt kayasından şapkaları bulunan koniler oluştu. Bu değişik ve ilginc bicimli kayalara halk bir ad yakıştırdı. "Peribacası" dedi. Bazalt ortusu olmayan tuf tabakaları ise erozyonla vadilere donuştu, ilginc şekilli kanyonlar oluştu. Bunlar doğanın bolgeye armağanı oldu.
İnsan eli, emeği ve duygusu işe koyuldu. 9-10 bin yıl oncesine ait yerleşimlerden ilk Hristiyanların kayalara oydukları kiliselere, buyuk ve guvenli yeraltı kentlerine kadar uzun bir donemde bir buyuk uygarlık yaratıldı.
Doğanın ve insanoğlunun bu macerasına tanıklık etmek icin haydi, hemen Kapadokya’ya!
Kapadokya'yı kendi başınıza gezmeniz zor. Cok şeyi kacırırsınız. Gezip gorduğunuz yerleri iyi bir rehberiniz yoksa eksik algılamanız kacınılmaz.
Onun icin bolgeye duzenlenen turlarla gitmenizi, kendiniz gitmişseniz yerel seyahat acentalarının duzenlediği gunubirlik turlara katılmanızı oneririz.
Burada sayfalarımızın elverdiğince gezilip gorulebilecek yerler hakkında doğru bilgiler bulacaksınız. Rehber eşliğinde gezmezseniz GEZİ'yi geziniz sırasında yanınızda bulundurmakta yarar var.
NEVŞEHİR
Eski cağlarda Nyssa ve Soandos olarak anılan kent merkezine Turkler Muşkara diyorlardı. Buralı olan Lale Devri’nin unlu sadrazamı Damat İbrahim Paşa nufusu artırmak icin Sarılar Turkmen oymağını yerleştirdi, nufusu artıp buyuyen bu yeni kente"Yeni Şehir" anlamına Nevşehir denildi.
Şehir merkezi doğa ve tarih acısından bolgenin en yoksul yeri sayılabilir. Gene de gorulecek ne cok şey var. Kentin sırtını yasladığı tepede gorduğumuz kale 12. yy. Selcuklu yapısıdır. Damat İbrahim Paşa zamanında ve son olarak da 1966’da onarım gormuştur. Onde ve arkasında iki kapısı bulunan kalede 4 burc ve 42 mazgal bulunmaktadır.
Şehrin ortalarındaki Damat İbrahim Paşa Kulliyesi 1718-1726 yılları arasında yapıldı. Kubbesi kurşunla kaplı olduğu icin Kurşunlu Cami olarak da anılır. Nevşehir taşından yapılan kulliyenin on bahcesinde sekiz sutunlu bir şadırvanı bulunmaktadır. Tek şerefeli bir minaresi vardır. İmarethane, kutuphane, kervansaray (Beylik Hanı), Muze olarak kullanılan okul kulliyeyi tamamlayan yapılardır. Caminin yanında Paşa’nın 1946’da yapılmış anıtı gorulmektedir.
Nevşehirli İbrahim Paşa Muzesi’nde lale devrine ait fotoğraf ve minyaturler bir salona toplanmıştır. İkinci salon arkeolojik eserlere, ucuncusu ise etnografik eşyalara ayrılmıştır.
Kentle birleşmiş sayabileceğimiz Nar kasabası Kapadokya’nın olağanustu doğası ile ilk yakın tanışmamızı sağlar. Kayalara oyulmuş evler, odalarla onlerine yapılan yeni kısımlar birleşerek tek ev oluştururlar.
Merkeze 8 km. uzaklıktaki Cat kasabası turistlerin ilgisini yeni yeni cekmeye başladı. Kayalara oyulmuş, uzun dehlizlerle geniş bir alanı kaplayan eski yaşam alanları ve cevredeki doğal oluşumlar ilgi cekicidir.
Nevşehir'de oteller dışında cok iyi lokantalar, barlar yok, eğlence yeri hic yok. Bunlar icin Urgup, Goreme, Avanos'a gideceksiniz.
UCHİSAR
Bolgeyi dolaşmaya Nevşehir, Goreme ve Urgup’e eşit uzaklıkta bulunan Uchisar’dan başlamalı. Kent merkezine 10 km. uzaklıktaki Uchisar, Ortahisar’la birlikte bolgenin doğal kalesi gorunumunde, adı da bu benzetmeden geliyor. Yoksa insan yapısı bir "hisar" değil. Uchisar’ın kale olarak kullanımı Hititler doneminden başlıyor. Bizanslılar ise Arap akınları karşısında kendilerini korumak icin kullanmışlar.
Uchisar’ın tepesine cıkıp kilometrelerce karelik alana yayılmış muhteşem gorunumu seyretmekte yarar var. Yalnız kış aylarında dikkatli olmak gerekiyor. Buzlanmadan oturu ayağınız kayabilir. Uchisar eskiden kaya oyma evlerle doluydu, sonradan yerleşime kapatıldı.
Nevşehir-Urgup karayolundan Uchisar’a uc yol ayrımı var. Eğer bunlardan Urgup’e en yakın olanını (ucuncusu) tercih ederseniz, sağ tarafınıza bir vadi goreceksiniz. Guvercinlik Vadisi olarak adlandırılan vadide kayalara oyulmuş guvercin yuvaları cok ilginc bir goruntu oluşturuyor. Vadide kayakiliseleri de var ama ziyarete acık değil.
GOREME VE ACIK HAVA MUZESİ
Uchisar’dan Goreme’ye devam ediyoruz. 2,5 km’lik yolun tam ortasında durup, bağ arasından ikiyuz metre yurursek guzel bir seyir noktasına ulaşıyor ve Uzundere ile Avcılar Vadilerini kuşbakışı goruyoruz. Daha cok zamanı olanlar Goreme kasabasından vadilere girip daha yakından gorebilirler.
Goreme peribacalarının icinde yerleşimin surduğu 2000 nufuslu bir kasaba. Elbette yerleşik nufus bu kadar.
Yorede Hristiyanlık oncesi donemden kalan mezar odalarını kayalar uzerinde goruyoruz.
Goreme Acık Hava Muzesi’ne girmeden kasabanın icinde gormemiz gereken yerler var. Orta Mahalle Kilisesi kasabanın icindedir.
Avcılar Koyu’nun Uchisar cıkışına yakın dinlenme yerinin 200 metre kuzey yonundeki Yusuf Koc Kilisesi ozel arazi icinde ve guvercinlik olarak kapalı kaldığı icin freskleri iyi korunmuş durumdadır, ama sutunları yıkılmıştır. Yol uzerinde Karşı Bacak Şapeli’ni, sutun ve kemerleri iyi durumda olan Durmuş Kadir kilisesini de goruyoruz. Avcılar koyunden Acık Hava Muzesi’ne giderken peribacalarının arasından bir boğazı gecip acık alana cıktığımızda yazın kuru olan sel yatağından yuruyup catalda sola donuyoruz (sağa donersek Gorkun deresi ve vadisinde koni bicimindeki dikitleri toplu olarak gorebiliriz) ve El Nazar Vadisi’nde El Nazar Kilisesi’ne ulaşıyoruz. Cadırı andıran bir koni icine oyulmuş El Nazar’ın bir kısmı yıkılmış olmasına rağmen tavan resimleri izlenebilmektedir. Vadide El Nazar ile Goreme arasında Saklı Kilise bulunuyor. Patikadan tırmanılan platodan sağdaki vadiye inildiğinde gorulen kilisenin girişi 500 yıl kadar oncesi bir toprak kayması nedeniyle kapanmıştır. Freskleri orijinaldir.
Goreme Acık Hava Muzesi girişinin yakınındaki Meryem Ana kilisesini gorup muzeye girebiliriz. Muze alanı icerisinde kucuklu buyuklu cok sayıda kilise ile keşiş yemekhaneleri (refektorium), mezar odaları, kiler ve mahzen goreceğiz. ( Muze hergun 08.00 - 17.00 arası acık. Tel: 0. 384. 271 21 67 ) Kiliselerin hepsini acık bulamayabilirsiniz. Surekli olarak restorasyon ve koruma calışmaları yapılmakta olduğundan acık olanla yetineceğiz.
Muze alanındaki manastırlarda 7. yy’dan 12. yy’a kadar kilise mimarisini izlemek mumkundur. Duz tavanlı, beşik tonozlu, tek veya uc apsisli, merkezi hac planlı mimariye gore yapılmış kiliselerin fresklerinde de ikonalaşma cağı ve yerel uslupları yansıtan resimleri izleyebiliyoruz. Yoredeki manastırları "sayısız" olarak nitelersek yanlış olmaz. Bir coğu harap durumda, freskleri yokedilmiş olarak gunumuze ulaşabilmiş. Goreme vadisi kaya oyma kiliselerinin yanında doğal gorunumuyle de etkileyici bir manzara sunuyor. Sırtlara doğru cıkıp Kılıclar Vadisi ve Aktepe’yi seyrediyoruz.
Burası fotoğraf cekmek icin de uygun yerlerden.
Muze alanındaki kilise ve diğer yapılardan onemlilerini gorelim:
Girişte hemen karşımıza gelen yuksek kayaya Kızlar Manastırı deniyor. Dort kat halinde oyulmuştur. Birinci şapel en ustteydi, yıkıldı ve kucuk bir parcası kaldı, merdivenle cıkıp kalan kısma bakıyoruz. İkinci şapel kaya kutlesinin icindedir, uzun bir gecitle ulaşılmaktadır.
Elmalı Kilise guneydeki ucurumun kıyısındaki tumseğe oyulmuştur, asıl girişin yolu coktuğu icin duvarına acılmış tunelden giriyoruz. Duvar ve tavan resimleri yer yer dokulmesine rağmen guvercinlik olarak kullanılmış olduğundan oldukca iyi korunmuştur. Ayasofya’nın temel planına uygundur.
Dokuz kubbeli, dort sutunlu, Grek hac planlı ve uc apsisli kilise 11. Yy. ortası ile 12. Yy. başına tarihleniyor. İsa'nın yaşamından 15 sahne resmedilmiş. Ana kubbede Pantokrator ( Evrenin Efendisi ) İsa, diğerlerinde melekler goruluyor.
Azize Barbara Kilisesi’ne(Şapel) Elmalı’nın ters yonunden giriliyor. İki sutunlu kubbesi, hac planı ile 11. Yy. ozellikleri taşıyor. Tavanında ve duvarlarında basit halk suslemeleri goruluyor. Cok renkli ve karışık kompozisyonlar resmedilmiş. Girişin karşısındaki hayvan figurleri buyu bozmayı ifade ediyor.
Yılanlı ( Aziz Onuphorios ) Kilise adını azizlerin savaşıp yok ettikleri ejderha resminden alıyor. Enlemesine dikdortgen planlı, beşik tonozludur.
Mezarların bulunduğu bolum ise duz tonozludur. Kilise tonozunun iki yanında aziz tasvirleri var. Kilisenin guneyinden batısına doğru gorduğumuz L bicimindeki kaya kutlesinde kiler, mutfak ve yemekhaneler var.
Resimlerin en iyi izlenebildiği, renklerin butun canlılığıyla korunduğu kilise olan Karanlık Kilise tumuyle resimlerle bezenmiştir. İsa’nın doğumundan olumune hayatının anlatıldığı resimler oldukca iyi durumdadır. (Karanlık Kilise’yi bir rehber eşliğinde dolaşmanızı, fresklerin neyi tasvir ettiğini rehberden dinlemenizi oneririz.)
Carıklı Kilise’ye merdiveni yıkıldığından demir bir merdivenle cıkıyoruz. Dort kubbeli yapısıyla St. Barbara’ya, resimleri bakımından Karanlık Kilise’ye benziyor. Tahribata rağmen resimler butunluklerini korumaktadır. Otoparkın alt yanındaki Tokalı Kilise bolgenin en buyuk kilisesidir. Merdivenle inilen bir alt kilisesi de bulunan Tokalı cağdaş restorasyonu tamamlanmış tek kilisedir.
Goreme’den ayrılmadan once Kılıclar Vadisi’ni gorebiliriz. Goreme Vadisi ile Aktepe arasında beyaz tuf kayalardan oluşan bu vadilere Buyuk ve Kucuk Kılıclar deniliyor. İcinden su yolu gecen peribacaları, tunelleri, ilginc bicimli kayalıkları ile etkileyici bir gorunumu olan vadide dort sutunun taşıdığı buyuk kubbeli Kılıclar Kilisesi de goruluyor.
Goreme’den sonra Ortahisar ve Urgup yonune devam edilebilir, biz bir başka yolu, Kızılcukur, Zelve ve Cavuşin’i gorerek Avanos’a giden yolu izleyeceğiz.
Kızılcukur Vadisi
Goreme’den Cavuşin’e kadar olan alan gercekten duşsel goruntulerle doludur. Cavuşin Koyu’nun icinden gecen toprak yol bizi Gulludere ve Kızılcukur adlı iki doğa harikasına goturecek. Cavuşin Koyu’nde caminin yanından donen toprak yolu izleyerek yarım saatlik bir yuruyuş de yapabiliriz. Vadilerin belirli bir kesimine kadar otomobille de gidilebilir ama akşam serinliğinde yurumeyi tercih edelim. Yuruduğumuz sel yatağına Gulludere deniliyor. Burası inzivaya cekilen keşişlerin yeriymiş. Kayalarda keşişlerin inziva hucrelerini goruyoruz. Bugun de inziva icin ideal yer olduğunu duşundurtuyor. Kuş seslerinden başka bir ses duyulmuyor. Gulludere ve Kızılcukur’un farklı bicimde oluşmuş kaya kutlelerine 12 kilise oyulmuş. Bu kiliseler Cavuşin’deki vaftizci John Kilisesi’nin etrafında toplanmış ilk Hristiyanların buraya yerleştiğini duşundurmektedir.
Kızılcukur ozellikle akşam uzerleri, gunbatımına yakın cok etkileyici bir manzara sunuyor. Derin, kıvrımlı ve yamacları kırmızı renkli vadiye akşam guneşi vuruyor, oturup seyre dalıyorsunuz, her dakika renkler değişiyor. İsterseniz bir oyun oynayın, dikkatle bakın once, sonra gozlerinizi iki dakika kapatıp yeniden bakın, renklerin değiştiğini daha acık goreceksiniz.
__________________