Kur’Ân’ın mu’cîzedir, yani, i’cÂzı ve icÂzı vardır. Mu’cizeliği beşer kelÂmı olmaması, butun zamanları taraması, yaş ve kuru herşeyi icine almasıdır.
Kur’Ân bitmez tukenmez bir deryadır. Butun meyveler, bitkiler de Allah’ın tekvini Âyetlerindendir. İnsanlar yıllardan beri araştırdıkları halde, yine onların sırlarını tam cozebilmiş değiller. Nerede kaldı ki, mÂn deryası olan ve KelÂm-ı Ezelî’den gelen Kur’Ân’ı tam anlamak...
“Kur’Ân anlatımda en kısa yolu secer. Buna icÂz denir. MeselÂ, “Ve mimma rezeknahum yunfiguuun”, uc kelime, on heceli bir Âyettir. “Kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda bağışta bulunurlar” anlamındadır.
Bu on hecede, zekÂtın kabulunun şartlarını sıralar.
Bediuzzaman buradaki icazı şoyle acar: “ZekÂta muhtac olmayacak derecede, malın bir kısmını, azını zekÂt vermek, Ali’den alıp Veliye vermek değil, kendi malından vermek, verirken Allah’ın nimetini, Allah’ın kullarına verdiğinden, minnet etmemek; zekÂtı, sefih ve ahlÂksızlara değil, nafakasına sarf edeceklere vermek, Allah namına vermek, sadece malın değil, ilmin, fikrin, sozun, bilginin zekÂtını vermek...” Orada bir sahifede ozetleniyor. Elbette daha yuzlerce mÂn cıkarmak mumkun.
MeÂl ise, bu mÂnÂları asla vermez, veremez. Dolayısıyla tercume, yetersiz kalır. Kur’Ân, butun zamanlara, mesleklere, meşreplere, şartlara ve imkÂnlara gore veciz bir şekilde hitap eder. MeÂl ise, yalnız kendi devresine hitap eder. Tercume, kabuk ve deri gibidir. Meyvenin kabuğu soyulduğunda, vucuttan deri sıyrıldığında, kısa zaman sonra sararır, renk değiştirir. Tercume de, Kur’Ân mÂnÂlarını ruhunu, derisini soyar gider.
http://www.yeniasya.com.tr/ali-fersa...tercume_433265
__________________