Ebû Muhammed Şenbekî bir defĂ‚sında Ebû Bekr el-BetĂ‚ihî'nin yanına gitmişti. Huzûrunda buyuk bir arslan vardı. Arslan, Ebû Bekr el-BetĂ‚ihî'nin huzûrunda ağzını yuzunu toprağa suruyordu. Ebû Bekr el-BetĂ‚ihî ise, bĂ‚zı suĂ‚llere cevap veriyormuş gibi arslana bir şeyler soyluyordu. Biraz sonra arslan oradan ayrılıp gitti. Ebû Muhammed Şenbekî, Ebû Bekr el-BetĂ‚ihî'ye yaklaşıp;

"Size hayvanlarla konuşup onlara faydalı olmak gibi nîmetleri ihsĂ‚n eden Allahu teĂ‚lĂ‚ icin bana soyler misiniz? O arslan size ne dedi? Siz ona ne soylediniz?" dedi.

Buyurdu ki:

"YĂ‚ Şenbekî! Arslan bana dedi ki, uc gundur ağzıma yiyecek bir şey almadım. Aclık beni cok rahatsız etti. Seher vakti Allahu teĂ‚lĂ‚ya yalvardım. Bana, senin rızkın, HemĂ‚miyye koyundeki bir inektir. Onu parcalayıp yiyeceksin. Onu avlarken sana da bir zarar isĂ‚bet edecek, denildi. Ben ise şimdi, bana geleceği bildirilen o zarardan korkuyorum. Ne yapayım? Ben de arslanın anlattıklarını dinledikten sonra ona, sana isĂ‚bet edecek zarar, sağ tarafında hafif bir yaradır. O yara sebebiyle bir hafta elem cekersin. Sonra yara iyi olur, dedim. Cunku o koydeki bir ineğin bu arslanın rızkı olduğunu, o ineği avlarken o koyden on bir kişinin cıkıp buna hucûm edeceklerini, adamlardan ucunun carpışma sırasında ağır olarak yaralanacağını, arslanın da sağ tarafından bir yara alacağını, yaralılardan birinin oleceğini, bir saat sonra ikincisinin ve yedi saat sonra ucuncusunun oleceğini, arslanın da bir hafta sonra yarasının iyi olacağını Levh-i mahfûzda gormuştum." diye anlattı.

Ebû Muhammed Şenbekî, bu anlattıklarını hayretle dinledikten sonra, hĂ‚diseyi tĂ‚kib etmek uzere HemĂ‚miyye koyune doğru yola cıktı. Oraya vardığında arslanın ondan once koye vardığını gordu. Durum aynen Ebû Bekr el-BetĂ‚ihî'nin bildirdiği gibi olmuştu. Bir hafta sonra Ebû Bekr el-BetĂ‚ihî'nin yanına tekrar geldi. Baktı ki yine o arslan, Ebû Bekr el-BetĂ‚ihî'nin huzûrunda duruyordu ve yarası da iyileşmişti.
__________________