Hacı Beşir Ağa, Osmanlı dĂ‚russeĂ‚de ağası olup Ahmed Yekdest hazretlerinin talebelerindendir. Ahmed Yekdest de, Muhammed Ma’sûm FĂ‚rûkî hazretlerinin yetiştirdiği yedi bin murşid-i kĂ‚milden biridir. Once saray hazînedĂ‚rı oldu. Kıbrıs’a, Mısır’a ve oradan da Hicaz’a gonderilerek şeyhul-haremeyn vazîfesi verildi. Bu vazîfesi sırasında Mekke-i mukerremede bulunan Ahmed-i Yekdest hazretlerinin derslerine ve sohbetlerine katıldı. Ondan pek cok feyz alıp tasavvufta yukseldi. DuĂ‚larına mazhar oldu. 1717 senesinde İstanbul’a cağrılarak dĂ‚russeĂ‚de ağalığına tĂ‚yin edildi ve olumune kadar tam otuz sene bu vazifeyi ifa etti... Beşir Ağa, İstanbul’un ceşitli semtlerinde cĂ‚mi, medrese, tekke, ceşme ve kutuphĂ‚ne yaptırmıştır. Ayrıca ilk matbaanın kurulmasında muhim rolu vardır. İbrĂ‚him Muteferrika, İstanbul’da ilk matbaayı actığı gibi, ilk kĂ‚ğıt fabrikasının da Yalova’da acılmasına gayret etti. Bu fabrika icin en uygun yer Beşir Ağa’nın Yalova’daki ciftliği idi. Ciftliğini bu iş icin seve seve vakfeden Beşir Ağa, fabrikanın kurulmasından cok kısa bir zaman sonra 1746 (H.1159) yılında vefĂ‚t etti. Kabri, Eyyub Sultan Turbesindedir. Vefat etmesine yakın, yanında bulunanlara, hocasının hocası olan Muhammed Ma’sûm FĂ‚rûkî hazretlerinin şu mektubunu okuyordu:
“SÂLİH KULLARI SEVMELİSİNİZ”
“Ey mes’ûd ve bahtiyĂ‚r kardesim! MĂ‚demki, Allahu teĂ‚lĂ‚nın sevdiği kullarının yolunda yurumek arzûsundasın, bu yolun şartlarını ve edeblerini gozetmelisin! En once, sunnet-i seniyyeye yapışmak ve bid’atlerden sakınmak lĂ‚zımdır. Cunku, Allahu teĂ‚lĂ‚nın sevgisine ulaştıran yolun esĂ‚sı, bu ikisidir. İşlerinizi, sozlerinizi ve ahlĂ‚kınızı, dînini bilen ve seven, dindĂ‚r Ă‚limlerin sozlerine ve kitĂ‚blarına uydurmalısınız. SĂ‚lih kullar gibi olmalısınız ve onları sevmelisiniz... SĂ‚lihlerle duşup kalkmayı aramalısınız. (İnsanın dîni, arkadaşının dîni gibidir) hadîs-i serîfini unutmayınız! Sunu, iyi biliniz ki, Ă‚hıreti [se’Ă‚det-i ebediyyeyi] isteyenlerin dunyĂ‚ lezzetlerine duşkun olmaması lĂ‚zımdır.
İyi biliniz ki, namĂ‚z, dînin direğidir. NamĂ‚z kılan bir insan, dînini doğrultmuş olur. NamĂ‚z kılmayanın, dîni yıkılır. NemĂ‚zları, mustehab zemĂ‚nlarında ve şartlarına ve edeblerine uygun olarak kılmalıdır. Bunlar, fıkh kitĂ‚blarında bildirilmiştir...”
Alıntı
__________________