Millî ve manevî değerleri coşkunlukla işleyen edebî eserler, o milleti manen kuvvetli kılar. Savaş sırasında cephedeki askere cesaret ve kuvvet, geride kalana sabır ve metanet verecek şiirlere, hikĂ‚yelere, destanlara, turkulere ihtiyac vardır. Boyle buhranlı devrelerde, milletin şĂ‚irlerden, yazarlardan beklediği manevî destek budur.

İşte Âkif, Turk milletine, cesaret, metanet, sabır aşılamak, daha doğrusu onda mevcut bulunan bu duyguları harekete getirmek uzere kaleme aldığı şiirine "korkma" sozuyle başlıyor. "Al sancak" yĂ‚ni bayrak, bir milletin istiklĂ‚linin semboludur. O elden ele dolaşan bir meş'ale gibi nesilden nesile sonmeden, yere duşurulmeden devredilecektir.

Bayrağın sonmesi, Turk milletinin istiklĂ‚lini kaybetmesi, "yurdun ustunde tuten en son ocağın sonmesi" ise, son Turk erkeğinin olumu demektir. O hĂ‚lde, son Turk erkeği, son nefesini vermeden, Turk istiklĂ‚lini yok etmek, Turk bayrağını sondurmek mumkun değildir. Zîra bayrağımız, milletimizin yıldızıdır. Bayrağın kaderi ile milletin kaderi birbirine bağlıdır. Bayrak bizimdir. Bize, milletimize aittir. Biz yaşadıkca onu kimse elimizden alamaz. Bu kıtada anlatılanları bir cumle ile ifĂ‚de etmek istersek; Turk milletinin butun fertlerini oldurmedikce, istiklĂ‚lini kimse yok edemez.

ŞĂ‚ir ikinci kıtada; bayrağımızın o zamanki kırgın, kuskun, ofkeli hĂ‚lini dile getiriyor. Turk vatanının bĂ‚zı kısımları istilĂ‚ edilmiştir. Bu yuzden bazı bayraklarımız indirilmiş, yerlerine duşman bayrakları asılmıştır. Kaş catmak, ofke hĂ‚lini ifĂ‚de eder. Kaş bizim edebiyatımızda hilĂ‚le benzetilir. Sevgilinin kaşları dĂ‚ima hilĂ‚l şeklinde gosterilmiştir. Sevgili de nazlı bir guzeldir. Aşıkına eziyet etmekten, onu uzmekten zevk duyar. Bayraktaki hilĂ‚l de, tıpkı nazlı bir sevgilinin kaşı gibi catılmıştır. Kahraman Turk ırkını uzmektedir. Turkun beklediği, ozlediği ise, gulen bir yuzdeki kaşlar gibi, hilĂ‚lin acılmasıdır. Turk milleti, bayrağımızı yine goklerde dalgalanır hĂ‚lde gormeyi arzu etmektedir. Bir aşıkm sevgilisinden guler yuz beklemesi gibi, istiklĂ‚le Ă‚şık Turk milleti de istiklĂ‚lin sembolu olan bayraktan, yuzunun gulmesini, hilĂ‚l şeklindeki kaşının acılmasını beklemektedir. Bu ise milletimizin en tabiî hakkıdır. Cunku, Turkler, istiklĂ‚lleri, bayrakları uğruna pek cok kan dokmuştur. Bu kanları bayrağa helĂ‚l etmesi icin, onun da artık nazlanmayı bırakıp, goklerde dalgalanması lĂ‚zımdır. Bu kıtada, Mehmet Âkif, ustu kapalı olarak Allah'a hitap etmekte, Turk milletine bu dayanılmaz hĂ‚li, duşman istilĂ‚sını reva gorduğu icin, Allah'a serzenişte bulunmaktadır. Zîra Musluman Turk milleti, asırlarca îlĂ‚-yı kelimetullah (Allah kelĂ‚mını, Kur'anı yuceltmek) İslĂ‚m dînini ve adaletini dunyaya yaymak icin savaşmıştır (gaza etmiştir). Bu uğurda pek cok şehit vermiştir. Boyle bir milletin duşman istilĂ‚sına uğraması haksızlıktır. Bu durum ancak gunahkĂ‚rlara reva gorulebilir bir cezadır. Turk Milleti dĂ‚ima Hakk'a (Allah'a) inandığı, taptığı, onun yolundan ayrılmadığı icin bu cezayı hak etmemiştir. Onun hakkı istiklĂ‚ldir.

Ucuncu kıt'ada şĂ‚ir "ben" diyor. Ancak kastettiği mĂ‚nĂ‚ aslında "biz"dir. Turk milleti adına konuşmaktadır. Turk milleti ezelden beri hur yaşamıştır, dĂ‚ima da hur yaşayacaktır. Ona esaret zinciri vurmaya kalkışmak cılgınlıktır. Zîra boyle bir harekete yeltenenler ağır şekilde cezalandırılır. Turk milleti, hurriyeti ve istiklĂ‚li uğrunda, onune cıkacak her engeli aşacak kudrettedir. O boyle yuce bir gaye icin, dağları yırtmak, engin denizleri taşırmak,bendleri aşmak gibi olağanustu hareketleri başarabilecek guctedir. Ergenekon EfsĂ‚nesi, Turk'un bu ustun vasfını ifĂ‚de etmektedir.

Dorduncu kıt'ada, şĂ‚ir, vatanımızı istilĂ‚ya yeltenen Avrupalılar'a meydan okuyor. Yirminci asrın başında Avrupa medeniyeti artık can cekişmektedir. Ondokuzuncu asırdaki ustunluğunu kaybetmiş durumdadır. Bu yuzden tek dişi kalmış bir canavardır. Ancak Avrupa bu zayıflamış durumunu hazmedemediğinden, mevcut teknik imkĂ‚nlarını seferber ederek, topuyla, tufeğiyle bizi yok etmek gayretindedir. Avrupa medeni imkĂ‚nlarını, Turkluğu dunya haritasından silmek icin, bir vasıta olarak kullanmaktadır Mehmetciğin sungusune topla, tufekle cevap vermektedir. Avrupalı kendini celik zırhlarla korurken Mehmetcik, onun modern silĂ‚hlarına îman dolu goğsuyle karşı durmaktadır. Bu silĂ‚hlarıyla, Avrupalı, kudurmuş bir canavar gibi uluyarak, kahraman Turk ordusunu sindirmeğe calışmaktadır. ŞĂ‚ir, askerlerimize, bu artık eski gucunu kaybetmiş, zĂ‚lim, Musluman Turk duşmanı, haclı ordularından korkmamalarını, îman dolu bir goğsun, en modern silĂ‚hlara karşı koyabileceğini haykırıyor. Neticede Mehmet Âkif, haklı cıkmış, Avrupa medeniyeti îrnanlı Turk askeri karşısında gerilemeğe mecbur edilmiş, bir kısmı Akdenize dokulurken, bir kısmı da bayrağımızı selĂ‚mlayarak, memleketimizi terketmiştir.

Beşinci kıt'ada, şĂ‚ir yine kahraman Turk askerine hitĂ‚p ediyor Turk yurduna alcakları (duşmanları) uğratmaması icin gerekirse canını feda etmesini tavsiye ediyor. Şehit govdelerinin meydana getireceği siperler, duşmana mĂ‚ni olacaktır. Bu kıt'ada "uğratmak" sozu de tesadufen kullanılmış değildir. ŞĂ‚ir bu sozu, "Duşman yurdumuza girmesin", "Onu yurda sokma" mĂ‚nĂ‚sına kullanmamıştır. "Uğramak" bir yerde cok kısa bir sure icin bulunmaktır. Mehmet Âkif, duşmanın cok kısa bir sure icin de olsa, yurdumuzda bulunmasına musamaha edilmemesini Turk askerinden islemektedir. ŞĂ‚ir, bu hayĂ‚sızca akının uzun surmeyeceğine, Allah'ın Turk milletine (Kur'Ă‚nda) vaadettiği zafer gununun yarından bile daha yakın bir zamanda doğacağına inanmaktadır. Bu îmanını, orduya da aşılamak arzusundadır.

Altıncı kıt'ada da şĂ‚ir, Turk ordusuna vatanın kutsiyetini hatırlatıyor. Toprak ile vatan arasında buyuk fark vardır. Toprağı vatan hĂ‚line getiren onu elde etmek ve korumak icin şehit olan atalarımızın, o topraktaki mezarlarıdır. Kısacası alelĂ‚de toprak buyuk bir değer taşımaz. Ama vatan toprağı, uğrunda şehit olan atalarımızın kaniyle sulanmış olduğu, şehit mezarlarıyla dolu bulunduğu icin mukaddestir.
Bu vatanı dunyalara değişmeyiz. Toprak dunyanın her yerinde vardır. Ancak şehit atalarımızın rnezarları sĂ‚dece bu vatanın uzerinde mevcuttur. Bu yuzden vatanımızı korumak icin seve seve canımızı veririz. Yedinci kıt'ada da, aynı duygu ve duşunceler işleniyor. Bu vatan cennet kadar kıymetlidir. Şehit olanın ruhu, dini inanclarımıza gore doğrudan doğruya cennete gider. Şehitlerimiz, bu vatan topraklarında yattığı icin, vatanımız da cennetten farksızdır. Bu vatan topraklarının her tarafı şehit mezarlarıyla baştan başa doludur. O kadar ki, toprağı sıksak şehitler fışkıracak sanırız. Bu yuzden de, bu vatan bizim en mukaddes, en sevgili varlığımızdır. Canımızı, canımızdan cok sevdiğimiz insanları, varımızı yoğumuzu Allah'a seve seve veririz. Esasen her şeyi bize veren Allah'tır. İstediği zaman da elimizden alır. Onun emrine karşı gelmek, isyan etmek aklımızdan gecmez. Fakat Allah'tan bir tek dileğimiz vardır: O da bizi yaşadığımız surece vatanımızdan ayrı duşurmemesidir.

ŞĂ‚ir, sekizinci kıt'ada Allah'a hitĂ‚p ediyor. ŞĂ‚irin Allah'tan yegĂ‚ne dileği, mabedinin goğsune yabancı (duşman) eli değmemesidir. Camilerimiz ve mukaddes saydığımız butun varlıklarımıza duşman eli değmemelidir. Bu ezanlar ebediyen, Turk yurdunun ustunde inlemelidir. Ezan sesi hicbir zaman susmamalıdır. İslĂ‚miyetin beş şartından biri de kelime-i şahadet getirmek, yani "eşhedu en la ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhû ve resûluhu" demektir. Gunde beş vakit okunan ezan'ın mĂ‚na ve muhtevası icerisinde kelime-i şahadet de vardır. Bir insanın Musluman olması icin kelime-i şahadet getirmesi şarttır. Ezan ve kelime-l şahadet olmayınca, İslĂ‚miyet de olmaz.

Dokuzuncu kıt'ada, ezan sesleri, yurdumuzun ustunde inlediği muddetce şehitlerimizin de ruhlarının şĂ‚dolacağına işaret ediliyor. Ezan sesi, sadece yaşıyanlara değil, olulere, hattĂ‚ onların mezartaşlarına bile tesir eden yuce bir mĂ‚nĂ‚ taşır. Şehit atalarımızın maddeden tecerrud etmiş (sıyrılmış) ruhları yerden fışkırarak ezan sesiyle ayağa kalkacak ve arşa yukselecektir.

Son kıt'ada şĂ‚ir, zafer gununun heyecanını yaşıyor. Şanlı bayrağımız dalgalanmakta, şafağın kırmızılığıyla adetĂ‚ yarış edercesine, gok yuzunu Kızıl renge boyamaktadır. Turk ırkı, yeniden hurriyetine ve istiklĂ‚line kavuşmuştur. Artık onun icin yıkılmak, yokolmak duşunulemez. Bayrağımız goklerde dalgalanmaya başladığı icin, şehitlerimizin kanlarını helĂ‚l edebiliriz. Zira, hedefe ulaşılmış, yuce gaye gercekleşmiştir. Kısacası zafer kazanılmıştır. Esasen bu Allah'a tapan ve doğruluktan ayrılmayan buyuk Turk milletinin en tabiî hakkıdır.

Boylece ŞĂ‚ir, şiir boyunca vatanımızın kutsiyetini, istiklĂ‚lin mĂ‚nĂ‚ ve ehemmiyetini bu uğurda canım vermenin her Turk askeri icin, bir borc olduğunu ifĂ‚de etmiştir. Son kıt'ada da kahraman Turk ordusuna cok yakında gercekleşeceğini umit ettiği, buyuk zaferin heyecanını yaşatmak suretiyle, onun manevî gucunu son noktasına ulaştırmayı başarmıştır.
__________________