İLETİŞİM Tanım : İnsanlararası; kişilerin birbirlerine bilincli veya bilincsiz olarak iletmek istedikleri duygu ve duşuncelerini aktardıkları bir surectir. İceriği ne olursa olsun, bir sorunu cozmek icin insanların duşunce alışverişinde bulunmaları, bir başka deyişle, iletişim kurmaları gerekir. Uygarca konuşma ve tartışma becerisinin geliştirilmemiş olduğu toplumda, bir sorunu cozmek icin başlatılan etkileşim, kısa surede surtuşme ve catışmaya donuşur. Boylece, varolanı cozmek şoyle dursun, soruna yenileri eklenir; dunyanın bircok ulkesinde gorulen kanlı catışmaların kokeninde, bilincsiz koşullar altında yaratılan sosyal ortamdaki iletişim duzensizliği yatar. Bir insanın ilişkilerinin niteliği, o insanın yaşamının kalitesini gosterir. İlişki sorunları, gercekte iletişim yani duşunce alışverişi sorunlarıdır ve yaşamın değişik yonlerinde kendini gosterir. Aile yaşamınızda anne-babanızla aranızda bu tur sorunlar yer alabilir: Fikirlerinizi dinlemiyor, duşuncelerinizi surekli olarak bir kenara atıyor olabilirler. Ne zaman konuşmaya kalkarsanız, kendinizi bir tartışma icinde buluyor olabilirsiniz. Bu tur iletişim sorunları, eşiniz, nişanlınız ya da arkadaşlarınız arasında da soz konusu olabilir; arkadaşlık , meslek secimi, para harcamak gibi konularda farklı konulara sahip olduğunuz icin, cevrenizdekilerle surekli surtuşme icinde olabilirsiniz. İletişim sorunlarını cozmeden doyumlu bir yaşam surdurmek olanaksızdır. İnsanların coğu, doyumlu bir yaşam gercekleştirme cabası icindedir: Uzun yıllar okula gitme, meslekte yukselmeye cabalama, aileyi en guzel bicimde yaşatmak ve cocukları en iyi bicimde yetiştirmek icin uğraşma, anlamlı ve doyumlu bir yaşamı gercekleştirebilmek icindir. Doyumlu bir yaşamı gercekleştirme yonunde en onemli arac ise, iletişimdir. Peki başarılı bir iletişimin temel konuları nelerdir: 1- Karşımızdaki Kişilere Saygı Duymak: Onların varlığını kabul etmek, onemli ve değerli olduklarını hissettirmek, olduğu gibi benimsemek anlamını taşır. 2- Gercekten ve Doğal Davranmak: Abartıdan uzak, olduğu gibi davranmaktır. 3- İletişimin belki de en onemli oğesidir empati. Empati, bir anlamda, dış dunyayı karşımızdaki kişinin penceresinden gormeye calışmaktır. Kurulan bu duygu ortaklığı, iletişim guclu kılar. İletişim sadece konuşmak değildir. İletişim aynı zamanda; . Ne soylediğinizi bilmek, . Bunu ne zaman soylemenin daha uygun olacağına, . Nerede soylemenin doğru olduğuna karar vermek, . En iyi nasıl soyleneceği hususunda fikir yurutmek, . Olayları basite indirgeyerek sunabilmek, . Akıcı bir dille ve karşınızdaki kişiyle goz kontağı kurarak konuşabilmek, . Dikkati yoğunlaştırabilmek ve karşınızdaki kişinin verilen mesajı anlayıp anlamadığını kontrol edebilmektir. İLETİŞİMDE ENGELLER 1. EMRETME, YONETME “Yapman gerekir .............”, “Yapmak zorundasın ................” - Korku ya da aktif direnc yaratabilir; - Soylenenin tersini “denemeye” davet edebilir; - İsyankar davranışa ya da misillemeye yol acabilir. 2. UYARMA, TEHDİT ETME (GOZDAĞI VERME) “.........yapmazsan............olur”, “Ya yaparsın, yoksa.........” - Korku, boyun eğme yaratabilir; - Soz konusu sonucların gercekten meydana gelip gelmeyeceğini “denemeye” yol acar; - Gucenme, kızgınlık, isyankarlığa neden olabilir. 3. AHLAK DERSİ, VAAZ VERME “...........yapmalıydın”, “senin sorumluluğun”, “...........şoyle yapmak gerekir” - Zorunluluk ya da sucluluk duyguları yaratır; - Cocuğun durumunu daha şiddetle savunmasına yol acabilir; (Kim demiş?) - Cocuğun sorumluluk duygusuna guvenilmediği izlenimi verir. 4. OĞUT VERME, COZUM GETİRME “Ben olsam....”, “Neden.......yapmıyorsun?”, Bence.....”, “Sana şunu oneriyim.....” - Cocuğun kendi sorunlarını cozmekten aciz olduğunu ima eder; - Cocuğun sorunu butunuyle duşunup, değişik secenekler getirip secenekleri denemesine engel olur. - Bağımlılıkta da direnme yaratabilir. 5. MANTIK YOLUYLA İNANDIRMA, TARTIŞMA “İşte şu nedenle hatalısın.......”, “Olaylar gosterir ki......”, “Evet ama.......”, “Gercek şu ki....” - Savunucu tutumları ve karşı koymayı kışkırtır; - Coğunlukla cocuğun aileyle iletişimi kesmesine ve artık dinlememesine yol acar; - Cocuğun kendisini beceriksiz ve yetersiz hissetmesine yol acabilir. 6. YARGILAMA, ELEŞTİRME, SUCLAMA “Olgunca duşunmuyorsun....”, “Sen zaten tembelsin........” - Yetersiz, aptallık, yanlış değerlendirme anlamı taşır; - Cocuğun olumsuz bir yargıya hedef olma ya da azarlanma korkusuyla iletişimi kesmesine yol acar; - Genellikle cocuk yargı ve eleştirileri gercek olarak algılar (Ben kotuyum!) yada karşılık verir. (Siz de daha mukemmel değilsiniz!). 7. OVME, GORUŞUNE KATILMA, TEŞHİS KOYMA “Cok guzel........”, “Haklısın, o oğretmen berbat birine benziyor”, “Bence harika bir iş yapıyorsun.....” - Ailenin beklentilerinin cok yuksek olduğunu ima eder; - İstenilen davranışı yaptırabilmek icin, soylenen ictenlikten yoksun bir manevra gibi algılanabilir. - Cocuğun oz-imgesi (Kendini algılayışı) ile ovgu uygun değilse cocukta kaygı yaratabilir. 8. AD TAKMA, GULUNC DURUMA DUŞURME “Koca bebek....”, “Hadi bakalım supermen”, “Geri zekalı”, “Hadi sende sulu goz - Cocuğun kendini değersiz hissetmesine, sevilmediği kanısına varmasına yol acabilir; - Cocuğun oz-imgesi uzerinde cok olumsuzdur; - Genellikle karşılık vermeye iter. 9. TAHLİL ETME, TEŞHİS, TANI KOYMA “Senin derdin nedir biliyor musun?”, “Herhalde cok yorgunsun” “Aslında sen oyle demek istemiyorsun” - Tehdit edici; tedirgin edici olabilir ve başarısızlık duygusu uyandırabilir; - Cocuk kendisini korumasız, kıstırılmış hisseder, kendisine inanılmadığı kanısına varabilir; - Cocuk, yanlış anlaşılma endişesi ile iletişimi keser. 10. GUVEN VERME, TESKİN, TESELLİ ETME “Aldırma.......boş ver, duzelir......”, “Hadi biraz neşelen........” “Zamanla kendini daha iyi hissedersin.......” - Cocuğun kendini “anlaşılmamış” hissetmesine neden olur; - Kızgınlık duyguları uyandırır (“Size gore kolay tabii”) - Cocuk genellikle mesajı “kendini kotu hissetmen doğru değil” biciminde algılar. 11. İNCELEMEK, ARAŞTIRMAK, SORUŞTURMAK “Neden?....Kim?.....Sen ne yaptın?......Nasıl?.....” - Soruları cevaplama genellikle eleştiri veya zorunlu cozum getirdiğinden cocuklar genellikle hayır demeye, yarı doğru cevap vermeye, kacmaya yonelir veya yalan soyler; - Sorular genellikle soru soranın nereye varmak istediğini acıklamadığından, cocuk korku ve endişeye kapılabilir; - Ailenin endişelerinden doğan sorulara cevap vermeye calışan cocuk kendi sorununu, gozden kacırabilir. 12.KONU DEĞİŞTİRME, İŞİ ALAYA VURMA, ŞAKACI DAVRANMA “Daha guzel şeylerden konuşalım...”, “sen neden dunyayı yonetmiyorsun?” - Yaşamın guclukleriyle savaşmak yerine, onlardan kacınmak mesajını ima edebilir; - Cocuğa sorunların onemsiz, sacma ve gecersiz olduğu anlamını verebilir; - Cocuk bir guclukle karşılaştığında acık davranmaktan cekinebilir. Yanıt İletişim Engeli “Benim oğlum okulu EMİR VERME, bırakamaz, buna izin vermem.” YONLENDİRME “Okulu bırakırsan benden para UYARMA, mara bekleme.” GOZDAĞI VERME “Oğrenme herkese nasip olmayan AHLAK DERSİ VERME odullendirici bir deneyimdir.” “Odevini yapmak icin neden bir OĞUT VERME, plan yapmıyorsun?” COZUM GETİRME “Universite mezunu, lise mezunundan NUTUK CEKME, yuzde elli fazla kazanır.” OĞRETME “Uzak goruşlu değilsin. Duşuncelerin YARGILAMA, ELEŞTİRME, henuz yeterince olgunlaşmamış.” SUCLAMA “Her zaman gelecek icin umut OVME veren iyi bir oğrenci oldun.” “Hippi gibi konuşuyorsun.” AD TAKMA, ALAY ETME “Caba gostermediğin icin okuldan YORUMLAMA, hoşlanmıyorsun.” ANALİZ ETME “Duygularını anlıyorum, ama GUVEN VERME, son sınıfta daha iyi olacak.” DUYGULARI PAYLAŞMA “Eğitimsiz ne yapacaksın? SINAMA, SORU SORMA, Nasıl gecineceksin?” CAPRAZ SORGULAMA “Yemekte sorun istemiyorum.” KONUYU SAPTIRMA DİNLEME BECERİLERİ (ETKİN DİNLEME) 12 yaşında kız cocuğu anlatıyor: Zaman zaman anneme bir şey anlatmak istediğimde, “Anne sana bir şey soyleyebilir miyim?” derim. O da “Tabii, soyle” der. Bunun uzerine ben de anlatmak istediğimi anlatırım. Tam bitirdiğimde, bana “Ne soylemiştin?” diye sorar. İletişim sisteminin temel oğelerinden biri de dinlemedir. İyi bir dinleyici, iletişim kurduğu kişinin yalnız soylediklerini değil, yuzu, eli, kolu ve bedeniyle yaptıklarını da “duyar”; cunku yuz ifadeleri, el ve kol hareketleri, bedenin duruş tarzı, sesin tonu gibi sessiz mesajlar kullanarak da, iletişim kurulur. a) Pasif – Edilgen Dinleme: Sessizlik, karşımızdaki kişiye gercekten kabul edildiğini duyumsatan ve sizinle duygularını daha fazla paylaşması icin onu yureklendiren, cok guclu sessiz bir iletidir. Sessizlik, her zaman anlatana gercekten tum dikkatinizi verdiğinizi kanıtlamaz. Bu nedenle dinlerken, ozellikle duraklamalarda, onu gercekten dinlediğinizi gostermek icin sozlu ya da sossuz belirtiler vermeniz son derece onemlidir. Baş sallamak, one eğilmek, gulumsemek, kaşını catmak ve başka davranışlar, uygun zamanlarda yapılırsa, anlatanı gercekten duyduğunuz mesajını verir. b) Kapı Aralayıcı Mesajlar: Bazı kimseler daha cok konuşmak icin ek yureklendirme beklerler. Bu tur bir destekleme icin verilen mesajlara “kapı aralayıcılar” denir. Ornek: “İlginc devam etmek ister misin?” “Bu konuda başka birşeyler daha soylemek ister misin?” c) Etkin Dinleme (Katılımlı Dinleme) Etkin dinleme dinleyenin, anlatılanı yalnız duyduğunu değil, aynı zamanda doğru olarak anladığını da gosterir. Bu yuzden bu yontem en sağlıklı iletişim yontemi olarak kabul edilmektedir. Konuşan bireyin soylediği sozleri acarak, tekrar etmekten ibaret olan Etkin-Katılımlı Dinleme, insanlar arasında yalın, daha anlamlı bir ilişkinin gelişmesine fırsat verir. Anne babasının kendisini dinlediğini goren cocuk once, kendisine değer ve onem verildiğini, kabul edildiğini, buna bağlı olarak da sevildiğini duşunur. Aynı zamanda cocuk duygularını ifade etme olanağı bulduğundan “anlaşıldım” duygusunu yaşar ve rahatlar. Bu durum, hem benlik saygısının artmasına, hem de kendisini dinleyen kişiye yakınlık duymasına neden olur. Bu sağlıklı mesaj akışı cocuğun ailesiyle bağını guclendirir ve iletişimin devamını sağlar. Etkin dinlemede ebeveyn cocuğun kendi başına duşunmesine yardım eden kişi rolundedir. Sorumluluk cocuğa bırakılmıştır. Ebeveyn sadece cozum bulma konusunda ona yardım eder. Cocuklar dinlenmemeleri ve ciddiye alınmamaları konusunda aşırı duyarlıdırlar. Dinlenmediklerini hemen fark ederler. Uzun sure dinlenmeyen cocuklar savunmaya gecebilirler, işbirliğine yatkın olmazlar ve iclerine cekilebilirler. Israrlarına rağmen annesinin kendisini dinlememesi uzerine ellerini ısıran cocuk orneği vardır. Cocuklar coğunlukla dinlenmeme nedeniyle calma, saldırganlık, kendine zarar verme davranışlarıyla “Lutfen beni dinle. Duygusal bir kırıklık yaşıyorum, dikkatini bana ver” mesajını iletmektedirler. ETKİN DİNLEMEYE ORNEK Serdar’ın dişlerine tel takılacaktı. Karnının ağrıdığını soyledi: ANNE : Dişciye gideceğin icin sinirlisin. SERDAR : Evet, gitmekistemiyorum. ANNE : Keşke gitmek zorunda olmasaydın. SERDAR : Acaba cok iğne yapacak mı? ANNE : Diş telin takılırken iğne olup olmayacağını mı merak ediyorsun? SERDAR : Evet. ANNE : Pek sanmıyorum. Ne olacağını bilememek insanı korkutuyor. SERDAR : (Rahatlar) Evet. Ne olacağını bilememek korkutuyor. Acı cekmekten nefret ediyorum. Aslında acıdan korkuyorum. Ama korkmamam gerektiğini de biliyorum. ANNE : Korktuğunu bilmiyordum. İnsanların coğu acıdan korkar. Acı erkekleri de kadınlar kadar korkutur. DUYGULARINI İFADE ETMEDE COCUĞA YARDIM Ebeveynin, kendini ifade etmesi icin cocuğa yardımcı olması gerekir. Ebeveyn duyguya bir anlam verdiğinde cocuğu daha kotu etkileyeceğinden korktuğu icin, genellikle bu tur bir yaklaşım icinde bulunmazlar. Cocuğu icinde bulunduğu kotu durumdan uzaklaştırarak ona yardımcı olduğunu duşunurler ancak bu durum cocuğu daha cok uzer. Oysa cocuk hissetmekte ve duşunmekte olduğu, kısaca o anki yaşadıklarını sozcukler halinde duyduğu zaman rahatlar. Bir başkası, onun ic dunyasında yaşadıklarını anlayabilmiş ve bunu dile getirmiştir. Bir ornekle bu konu uzerinde duralım. Herhangi biri tarafından sorgulandığı, suclandığı veya oğut verildiği zaman, cocuğun yapıcı ve olumlu duşunmesi zordur. Basit bir “Ya...Hımm...Anlıyorum” bile bazen cok işe yarar. Bu tur onaylamalar, anlayışlı, sıcak bir “hıhım” la da pekiştirildiğinde, cocuğa kendi duşunce ve duygularını keşfetmesi icin ortam hazırlar ve kendi cozumlerine ulaşmasını sağlar. Bir ornek verelim: Gunluk yaşamda anne-baba cocuk ilişkisinde yer yer mucadele yaşanır. Zamanın yetersizliği bazen bu mucadeleyi oylesine arttırır ki ebeveynle-cocuk, karşılıklı olarak birbirlerine “duşman” gibi gorunebilirler. Anne-babanın “ellerini yıka”, “elbiselerini as”, “odevini bitirdin mi?”, “pijamalarını giy”, “yatağa gir”, “uyu” şeklindeki komutları zaman zaman cocuğun, “ Ben ne istersem onu yaparım” şeklindeki olumsuz tepkisine neden olabilir. Ebeveynin “benim istediğimi yapacaksın” yanıtıyla savaş başlar. Burada anne-baba suclarken, tehdit ederken, emir verirken, uyarırken, şu soruya kafasında yanıt bulmalıdır: Cocuk olsaydım bu durumda ben neler hissederdim? Burada onemli olan ebeveynin gorduğunu soyleyerek, sorunu dile getirerek, gerektiğinde cocuğu bilgilendirerek ve kendi duygularını yansıtarak işbirliği icine girmesidir. Anne babanın kendisini cocuğun yerine koyduğunda yapacağı yaklaşım, suclama ve tehdit etme icermeyeceğinden cocuğa, karşısında olmak yerine onun yanında olduğu mesajını verecektir. Bunu yapmak icin nerede hatalı olduğunu soylemek yerine, durumu anlatabilirsiniz, bilgi verebilirsiniz, uzun uzun anlatmak yerine bir sozcukle ozetleyebilirsiniz. Cok fazla soru sormayın. “SEN” MESAJI YERİNE “BEN” MESAJI VERİN Sen mesajı iletişimi engeller. Sen mesajı sen dilidir. Genellikle kızgınlık ifadesi icin kullanılır : Sen : Kes şunu! ( Emir ) Sen : Sen yoksa! ( Uyarı-Tehdit ) Sen : Senden daha iyisi beklenir. ( Ahlak dersi verme ) Sen : Benim sana gosterdiğim gibi yap. ( Cozum getirme ) Sen : Olgun biri gibi duşunmuyorsun. ( Eleştirme ) Sen : Cocuk gibi davranıyorsun. ( Aşağılama ) Sen mesajı hicbir zaman bizim hakkımızda bir şey soylememektir. Odak noktası her zaman karşımızdaki kişidir. Birey, davranışları hakkında neler duşunduğu ya da davranışın kendisini somut bicimde nasıl etkilediği hakkında bir şeyler soylemiş olsaydı, mesaj, sen mesajı yerine ben mesajı olurdu. Ben mesajlarının daha etkili olmasının nedeni “sorumluluk mesajı” olarak değerlendirilmelerinden kaynaklanır. Ben mesajı gonderen bir kişi kendi hakkında yaptığı değerlendirmeyi karşısındaki kişiyle paylaşmak uzere sorumluluk yuklemektedir. Bu nedenle karşısındaki kişinin davranışını değiştirme olasılığı da yuksektir. Diyelim ki siz bir şey anlatırken, karşınızdaki kişi ikide bir sozunuzu kestiği icin sinirlendiniz. Davranışı (sozunuzu kesmesi) sorun cıkarmış oluyor. Sorunun sahibi sizsiniz. İcten ice sinirleniyorsunuz. Ancak ona “kabasın” diyerek vereceğiniz tepki, iletişimi bozar. Cunku sen mesajı, karşımızdaki kişi hakkında olumsuz bir yargıyı icerir. Oysa “boyle sık sık sozumun kesilmesi beni rahatsız ediyor” şeklindeki bir tepki, duygularınıza karşıdaki kişiyi ortak etmeyi hedefler . Bu da iletişimi zedelemez. ANNE : Kahvaltı bulaşıkları konusunda gun gectikce sorumsuzlaşıyorsun. (Sen-iletisi) COCUK : Sende her zaman sabah işlerini yapmıyorsun. (Sen-iletisi) ANNE : Bu farklı. Benim evde yapacak başka bir cok işim var. Dağınık cocukların arkasından evi toplamak gibi! (Sen-iletisi) COCUK : Ben dağınık değilim. (Savunma iletisi) ANNE : Sen de kardeşlerin kadar dağınıksın. Bunu da biliyorsun. (Sen-iletisi) COCUK : Herkesin kusursuz olması bekliyorsun. (Sen-iletisi) ANNE : Kusursuz olmak icin bir fırın ekmek yemen gerekir. (Sen-iletisi) COCUK : Sen de aşırı titizsin. (Sen-iletisi) ONERİLER 1. Cocuğunuza zaman ayırın. Cocuğunuzla gecmiş zaman asla boşa gecmiş zaman değildir. Cocuğu sevmek, ona bolca ve pahalı oyuncak almak değil onunla ortak faaliyetleri paylaşmak, ona zaman ayırmak, onunla oyun oynamaktır. Cocuğu sevmek sozle sevgiyi ifade etmenin otesinde, eylemle bu duyguyu ona yaşatmaktır. 2. Cocuğunuzla birlikte olduğunuz zaman tum dikkatinizi ona yoğunlaştırın. Bu nedenle de, başka bir işle meşgulken değil, kendinizi rahat hissettiğinizde cocuğunuzla ilgilenerek, anne ya da baba olmanın keyfini cıkarın. 3. Aşağılamak, suclamak, cocuk adına karar vermek yerine, cocuğu dinleyin. 4. Dinlendiğini duşunen cocuk kabul edildiğini, dolayısıyla sevildiğini duşunen cocuktur. 5. Goz kontağı kurarak, gulumseyerek kabul belirtisini beden diliyle pekiştirin. Boylelikle cocuk “kişiliğine saygı duyulduğunu” duşunerek iletişimini surdurur. 6. Anne ve babasının kendisini dinlediğini goren cocuk duygularını ifade etme olanağı bulur. Aldığı tepkilerle “anlaşıldım” duygusunu yaşar. Boylelikle rahatlar. 7. Cocuğunuza karşı davranışlarınızda tutarlı olun. Kendi icinizde celişkili davranışlarda bulunmanız ya da anne ve babanın birbiriyle celişen bicimde davranması, cocuğu “doğruyu bulma” konusunda zorlar. 8. Cocuğunuzu başka cocuklarla karşılaştırmayın. Cocuk, anne babası tarafından onemsenmek, değerli bir insan olarak kabul edilmek ihtiyacındadır. Onun diğer cocuklarla karşılaştırılması, kendini değerli bir insan olarak gormesini engeller. Cocuğun kendine ozgu, bağımsız bir birey olarak kabul edilmesi, ruh sağlığının temelini oluşturur. CATIŞMA Ana-baba cocuk ilişkilerini, icinde yaşanan toplumun etkisi belirler. Turk aile ve eğitim sistemine bakıldığında genelde otoriter, kısıtlayıcı,aşırı koruyucu ve kontrol edici bir yapının ortaya cıktığı, cocukların saygılı, baş eğici, pasif, uysal kişilik yapısıyla bicimlendiği; kurallara uygun davranışlar odullendirilirken, aktif, sorgulayıcı,atılgan davranışların cezalandırıldığı gorulmektedir. Başka bir deyişle, toplumumuzda coğunlukla cocuklar pasif ve soz dinlerken anne babayla olumlu ilişkilere girmekte, kendi goruşlerini ifade edebilen aktif ve girişken cocuklar ise catışma kaynağı olmaktadır. Ulkemizde, anne ve babalar, cocuk ve genclerle catışmalarını dile getirirken; genclerin soz dinlememesinden anne ve babalarının değer ve inanc yargılarına uymamalarından, standart ilke ve kurallara ayak uyduramamalarından yakınmaktadırlar. Kendilerini kolaylıkla ifade edebilecek cağdaki genclerde, anne ve babalarına ilişkin goruş ve yargılarını şu cumlelerde ozetlemektedirler: • En buyuk sıkıntım anlaşılmamak, ne yapsam boş, beni hic anlamıyorlar. • Ben anne ve babama nasıl saygı duyuyorsam, aynı şeyi onlardan da bekliyorum. • Cocuklarınıza karşı anne baba olmak yerine birazda arkadaş olabilirseniz cok iyi olur • Tembelliğin zararlarını anlatmak yerine calışmanın yararlarını bize anlatın. • Karşılıklı anlaşmak ve onemsemek yalnızca maddi isteklerin karşılanmasıyla bitmiyor. • Sorumluluk duygusunu kazandırmak istiyorsanız bize kendiniz ornek olun. • Başkalarıyla surekli kıyaslanmaktan rahatsızız. Gencler en onemli sorunun, farklı değer inanc ve duşunce yapısına sahip olan bu kuşak tarafından “anlaşılmamak” ve onlarla sağlıklı bir iletişim kuramamak olduğunu belirtmektedirler. Bu gorulerin ışığında en onemli konunun anne baba ve genc arasında catıma olduğu anlaşılmaktadır. Guzel olan, umit verici nokta ise, genclerin, bu iletişimin kurulması icin caba gostermeye hazır olmalarıdır. İnsan ilişkilerinde catışma; bireylerin, karşılıklı olarak birbirlerinin ihtiyaclarına mudahale etmesi durumunda, ve ya değerleri uyuşmadığı zaman, ilişkiler arasında baş gosteren uyuşmazlık , zıtlaşma , kavga ve surtuşmeleri ifade etmektedir Genc ile anne baba arasındaki catışma, genellikle anne babanın, gencin kişiliğini hice sayarak ona kişisel konularda secme ve karar verme ozgurluğunu tanımamasından kaynaklanmaktadır. Oysa gencin bağımsızlığını elde etmesinde en onemli faktor, aile icinde oluşturulan etkileşim ortamıdır. Kademeli olarak artırılan sorumluluk, kendi kendine karar verme ve bağımsızlık olanakları, gencin sorularıyla daha kolay başa cıkmasına ve yetişkinliğe daha rahat gecmesine fırsat verir. Bu bağlamda anne baba gencin ihtiyaclarını bilerek ona yaklaşmalıdır. Genc; • Kendini gercekleştirmek, • Başkaları tarafından anlaşılmak, • Erişkinlerce kabul gormek, • Kendine ozgu bağımsız bir birey olarak tanınmak, • Arkadaş grubuna ait olmak ve grup tarafından kabul gormek, • Kendi kendine yeterli olmak ve karalarını tek başına almak, • Ailesi tarafından desteklenmek ve ilgi gormek ister. Vaka Orneği Kız 16 yaşında, lise oğrencisi. Birkac yıldan beri babasını cebinden habersiz para alıyor. Babam bugune kadar bana ihtiyacın var mı diye sormadı. İşine daha cok onem veriyordu. Bana ilgisiz kalırdı. Babamın yuzunu gorduğum sure iki saati gecmezdi. Okula gelmezdi. Derslerimi sormazdı. Cebinden beş kuruş cıkmasından korkan bir insandı. Beni cok serbest bıraktı. Bu calma olayından sonra arkadaşların kotu mu iyi mi diye yine sorular sormaya başladı. Benimle hic ilgilenmiyorlar diye duşunuyordum. Bazen beni gercekten sevmiyorlar mı diye duşunduğum oluyordu. Bu olayı babama tepki olarak bazı şeyleri anlaması icin yaptım. Olay olmasaydı her şey eskisi gibi devam edecekti. İlgilenmeyeceklerdi benimle. Bu ornek vakada da gorulduğu gibi, genc, “duygusal doyumsuzluğunu”, sevgi ve ilgi aclığını maddeyle ve parayla telafi etmeye calışmakta, anne ve babasının sevgi, ilgi ve desteğine ihtiyac duyduğunu vurgulamaktadır. Kendi yorumuna gore, sergilenen bu davranış bozukluğu, onların yanlış tutumuna verilen bir tepkidir. Kısaca gencler bir yandan isyankar, otoriteye karşı tutumlarını surdururken ote yandan anne babanın destek, ilgi ve sevgisine ihtiyac duyarlar. BABA :Saclarının boyle uzun olmasına dayanamıyorum. Berbat gorunuyorsun. Neden kestirmiyorsun? COCUK : Ben boyle seviyorum. BABA : Ciddi olamazsın. Hippiye benziyorsun. COCUK : Benziyorsam ne olur? BABA : Bu catışmayı cozmek zorundayız. Sacını bu bicimde kabul edemem. Ne yapabiliriz? COCUK : Sac benim. İstediğim gibi yaparım. BABA : Neden birazcık kestirmiyorsun? COCUK : Ben senin sacına karışıyor muyum? BABA : Hayır, ama ben serseriye benzemiyorum. COCUK : Haydiii... Ben serseriye mi benziyorum? Arkadaşlarım beğeniyor, ozellikle kızlar. BABA : Beni ilgilendirmez. Midemi bulandırıyor. COCUK : Oyleyse bana bakma. Kazan-kaybet yaklaşımı anne babaların zaman zaman başvurdukları bir yontemdir. Bu yontemi uygulayan anne babalar, cocukla olan ilişkilerini bir “guc mucadelesi” şeklinde gorurler. Kendilerinin her zaman doğruyu bildiklerini duşunurler. Thomas Gordon tarafından Yontem 1 olarak isimlendirilen yaklaşımda “ebeveyn kazanmakta, cocuk kaybetmektedir.” Yontem 2 olarak adlandırılan yaklaşımda ise “cocuk kazanmakta ebeveyn kaybetmektedir”. Yontem 1 Yontem 1’de,ebeveyn, cocuğun uygulaması gerekeni duyurur ve ondan istediği şeyi, kabul edemeyeceğini umit eder. Eğer cocuk cozumu beğenmezse once cocuğu cozum yolu konusunda ikna etmeye calışır, bunda başarılı olmazsa guc kullanır. Yontem 1’e ornek : COCUK : Okula gidiyorum. Allahaısmarladık. BABA : Yağmur yağıyor, yağmurluğunu giymemişsin. COCUK : İhtiyacım yok. BABA : Yok mu? Islanır, uşutursun. COCUK : Yağmurluk giymek istemiyorum. Nefret ediyorum yağmurluktan. BABA : Ama yavrum hem sıcak tutar hem de kuru kalırsın. Lutfen giy. COCUK : Hayır nefret ediyorum, giymeyeceğim. BABA : Odana git ve yağmurluğunu giy diyorum sana. Aksi halde okula gondermem. COCUK : Tamam. Siz kazandınız bu rezil yağmurluğu giyeceğim. Bu ornekte ebeveyn kazanmış cocuk kaybetmiştir. Yontem 2 Bu yağmurluk catışmasında ebeveyn-cocuk ilişkisi Yontem 2’ye gore şoyle gelişir : COCUK : Okula gidiyorum. Allahaısmarladık. BABA : Yağmur yağıyor, yağmurluğunu giymemişsin. COCUK : İhtiyacım yok. BABA : Yok mu? Islanır, uşutursun. COCUK : Cok fazla yağmıyor. BABA : Cok yağıyor. COCUK : Yağmurluk giymek istemiyorum, nefret ediyorum o yağmurluktan. BABA : Ben giymeni istiyorum. COCUK : Ben nefret ediyorum diyorum. Onu giymeyeceğim. Eğer giymeye zorlarsan bende seni sinir ederim. BABA : Tamam. Vazgectim. Okula yağmurluk giymeden git. Bundan sonra hicbir konuda ısrar etmem, sen kazandın. Bu ornekte de cocuk kazanmış ebeveyn kaybetmiştir. Bu ornek cocuk merkezcidir ve egemenlik cocuktadır. Aile icinde karar veren, yargılayan ve yonlendiren odur. “ Cocuklarınız sizin cocuklarınız değildir. Onlar yaşamın kendi icin ozlediği kız ve oğlanlardır. Sizden değil, sizin aracılığınızla dunyaya gelmişlerdir. Sizinle birlikte olmalarına karşın size ait değillerdir. Onlara sevginizi verebilirsiniz ama duşuncelerinizi hayır. Cunku onların kendi duşunceleri vardır... Onlara benzemek icin cabalayabilirsiniz, ama onları kendinize benzetemezsiniz. Cunku yaşam dun ile oyalanmaz ve geriye doğru gitmez. ” “ Değiştiremeyeceğimi Kabul Etmek ” “ Tanrım, bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirebilmem icin yureklilik; Değiştiremeyeceklerimi kabul edebilmem icin huzur; İkisini birbirinden ayırt edebilmem icin akıl ver. ” Sorunun cozumune alternatif, “Kaybeden Yok” yontemidir. Yukarıdaki olay, “Kaybeden Yok” yonetiminde şoyle gelişir: Yontem 3 COCUK : Okula gidiyorum. Allahaısmarladık. BABA : Yağmur yağıyor, yağmurluğunu giymemişsin. COCUK : İhtiyacım yok. BABA : Sanırım oldukca yağıyor. Bu durum bizi ilgilendiriyor cunku elbiselerin ıslanır ve uşutursun. Bu da bizi etkiler. COCUK : Benim yağmurluğumu giymek istemiyorum. BABA : Oyle anlaşılıyor ki sen bu yağmurluğu kesinlikle giymek istemiyorsun. COCUK : Evet, nefret ediyorum. BABA : Sen gercekten yağmurluktan nefret ediyorsun. COCUK : Evet o ekose. BABA : Ekose desenli yağmurluktan nefret ediyorsun, değil mi? COCUK : Evet okulda kimse ekose desenli yağmurluk giymiyor. BABA : Sende herkesten farklı bir şey giymek istemiyorsun. COCUK : Tabii istemiyorum. Arkadaşlarımın ki hep duz renkli. BABA : Anladım şu an yağmurluğunu değiştirmek mumkun değil. Ote yandan uşutmene de gonlum razı olmuyor. İkimizin de kabul edeceği bir cozum onerebilir misin? COCUK : Belki bugunluk annemin yağmurluğunu alabilirim. BABA : O senin istediğin gibi mi? COCUK : Evet, o guzel. BABA : Sanırım annen bugunluk giymene izin verir. COCUK : Ona sorayım. COCUK : Sordum. Annem izin veriyor. BABA : Bu durumdan memnun gorunuyorsun. COCUK : Tabii, cok iyi. BABA : Yağmurluk seni kuru tutacak, sen bu cozumden memnunsan ben de memnunum. İyi gunler. Burada, cocuk ve babası, sorunu “karşılıklı doyum” ilkesi icin de cozmuşlerdir. İhtiyaclar karşılıklı dile getirilmiş ve sorun iki tarafında kabul edebileceği şekilde cozume varmıştır. Burada onemli olan, tarafların kendi ihtiyac ve hakları kadar karşısındakinin de ihtiyac ve haklarına saygı gostermesidir. “Uzlaşma” ancak boyle bir ortamda gercekleşebilir. Cocuğun Sorumluluğunda Olmasına Karar Verilen Ve Birlikte Sorun Cozme Gerektirmeyen Sorunlar 1. Dersler : Ne zaman calışacak, ne kadar calışacak ya da calışmayacak. 2. Sacların uzunluğu ne kadar olacak? 3. Ne zaman yatacak? 4. Ne yiyecek? 5. Arkadaşları kim olacak? 6. Odasını nasıl duzenleyecek? 7. Harclığını nasıl harcayacak? Birlikte Cozulmesi Gereken Sorunlar 1. Cocuk evdeki işlere ne olcude yardımcı olacak? 2. Cocuğa alınacak şeylerden hangisini ana baba alacak hangisini cocuk kendi harclığıyla alacak? 3. Oturma odasında cocuğun dağıttıklarını kim toplayacak? ONERİLER 1. Cocuğunuzun sorununu kendi kendine cozmesine fırsat tanıyın. 2. Cocuğun duygu ve ihtiyacları hakkında karşılıklı konuşun. 3. Kendi duygu ve ihtiyaclarınızdan bahsedin. 4. Karşılıklı olarak uygun bulacağınız cozum yolları arayın. 5. Aklınıza gelen tum fikirleri, değerlendirme yapmadan bir kağıda yazın. 6. Beğendiğiniz onerileri ve beğenmediklerinizi saptayın ve izleyip uymayı duşunduklerinizin hangileri olacağına karar verin. DİSİPLİN Disiplin ; cocuk eğitiminin bir parcasıdır. İsmi ne olursa olsun , disiplinin onde gelen ilgi alanı , davranışı etkili bir şekilde ele almaktır.Disiplin bu nedenle cocuğun gelişiminde onemli rol oynar. Disiplinin uc temel amacı vardır. Bunlar ; 1-Sevgi ve guven ilişkisi geliştirmek 2-Benlik değerinin temelini atmak 3-Başkalarını anlayarak ve onların kişiliklerine saygı gostererek model gorevini gercekleştirmek olarak sınırlandırılabilir. Disiplin , aile icindeki denge ve duzenin oluşturulmasında buyuk onem taşır. Ancak disiplin coğunlukla “cezalandırma”ile eşanlamda değerlendirilir. Her ne kadar kelime anlamıyla “katılık” ve “kuralcılık” gibi kavramları cağrıştırıyor olsa da gercek anlamda disiplin , cocuğun topluma uyumu uzerine yoğunlaşmakta , davranışı yonlendirmeyi amaclamaktadır. Disiplin , cocuğa istenilen davranış ve alışkanlıkları oğretmek , kendi kendini denetleme ya da ic denetim demek olan ahlak gelişimini sağlamaktadır. Bu da dıştan gelen bir zorlamayla olmaz. Onemli olan , icselleşmiş bir sorumluluk duygusunun oluşturulmasıdır. Disiplin konusu tartışılırken , cocuğun gelişimine bağlı olan sınırlılıkları dikkate alınmalıdır. Ozellikle erken cocukluk yıllarında , cocuğun ihtiyacını belirlemek ve davranışın değişimini sağlamak anne babayı olduğu kadar cocuğu da tatmin eder. Anne ve baba , uygun davranışı sergilemesi icin cocuğa olumlu model oluşturarak , sınırlarını belirleyerek , acıklama yaparak yardımcı olabilir. İstenmeyen davranış karşısında hoşnutsuzluğun belirtilmesi , cok zorunlu hallerde cezaya başvurulması beklenir. İstenen davranışı yaptığında ise olumlu yuz ifadesi ve ovucu sozlerle değerlendirilmesi , cocuğun davranışının şekillendirilmesinde etkili olacaktır. Disiplin, tutarlılık ve esneklik gibi bazı ikilemleri icerir. Bir yandan cocuğa kuralların tutarlı bir şekilde verilmesi gerekir. Ote yandan katı bir şekilde uygulanan kararlar hoşnutsuzluğun oluşumuna neden olabilir. Cocuklar bazen ebeveynin esnek davranmasını bekler. Orneğin okul oncesi cocuğu kazağını asmayı unutabilir , ya da ilkokul birinci sınıf cocuğu sevmediği şapkasını giymek istemeyebilir. Boyle durumlarda erişkinin esnek olmaya ihtiyacı vardır. Sevilen ve kişiliğine saygı duyulan cocuk başkalarını sever ve onlara saygı duyar. Boylelikle sevgi ve saygı erken gelişim yılları boyunca disiplinin temelini oluşturur. Dayak ve zor kullanarak davranışı yonlendirmeyi amaclayan anne baba ; a-Cocuğun kendilerine karşı korku , ofke ve kızgınlık icinde olmasına sebep olur. b-Cocuğa saldırgan olmayı ve sorunlarını şiddet yoluyla cozmeyi oğretir. c-Zayıf vicdan ve ahlak gelişimine yol acar. Cezalandırma Yerine Başka Secenekler Disiplin davranışı yonlendirme olduğuna gore , istenen davranışı yapması yonunde cocuğa ceza yerine diğer secenekler sunulmalıdır. Şunu unutmamak gerekir ; cocukların gelişim kapasitelerinin sınırlı oluşu , benlik kontrolunun gelişimini etkilemektedir. Bu nedenle erişkinin koyduğu kurallar acık , basit ve yapılabilir turde olmalıdır. Erişkin , cocuğu yonlendirirken tutarlı olmalı ve bazı davranış girişimlerinin sureklilik kazanabilmesi icin ovguden yaralanmalıdır. Davranışı yonlendirirken yapılan ilk hata yanlış davranışı gormezlikten gelme , ikinci hata ise ilk care olarak cezaya başvurmaktır. Eğer cocuk yanlış bir davranış (kabul edilemeyecek bir davranış) sergiliyorsa bunun gecerli bir nedeni vardır. Derdini anlatacak yaşta olmayan cocuklarla ilgilenirken , yetişkinin oncelikle, bu nedeni tahminler yuruterek keşfetmesi gerekir. Yaramazlığın temelinde girişkenlik cabası yatmaktadır. Ancak bu cabanın anlaşılamaması , cocukta sucluluk duygusunun oluşumuna yol acar. Ağlayan bir bebek gibi , yaramazlık yapan cocuk da , bir ihtiyacı dile getirmek icin anne ve babasının dikkatini cekmek uzere bu davranışı gercekleştirmektedir. Ozellikle iletişim kurulduktan , istenen ve istenmeyen davranışlardan haberdar olduktan sonra cocuk istenmeyen davranışta ısrar ediyorsa ; bu ısrarında ebeveyne yonelik bir amac ve mesaj bulunmaktadır. Ozellikle istenmeyen bir davranışı bile bile tekrar etmek pasif agrasif davranış olarak tanımlanan cezalandırma ile eşanlamlıdır. Orneğin okul başarısı konusunda aşırı duyarlı olan bir anneye başarısız yazılı kağıdını sevincle gostermek gibi. Kabul edilemez bir davranışla karşılaştığınızda onun yerine kabul edilen bir davranışı koymaya calışın. Orneğin ; kırılma tehlikesi olan cam surahiyle oynayan cocuğa kızmak ya da yasaklamak yerine , aynı buyuklukteki plastik surahi ile oynamasına izin vermek. Annenin yeni naylon corabını denemek isteyen cocuğa , eski corabıyla oynama fırsatı gibi. Cocuğu Sevdiğinizi Operek , Okşayarak ,Beden Dilinizle de Gosterin Bir cocuk sevilmediğini hissettiği surece kendini değersiz ya da yetersiz hisseder. Freud İnsanoğlu fark edilmek ve onemsenmek ihtiyacını yaşamın her evresinde duyar. Bebekler de yaşamın ilk evrelerinden başlayarak dokunulmayı , kucaklanmayı isterler. Zaman icinde beden teması , goz kontağı , gulumseme , canlı bir cevre , muzik ya da konuşma şeklinde ses uyarıcısı verme iletişim icin gerekli oğeleri oluşturur. Kucaklayarak , operek , okşayarak kurulan ilişki de bedensel temasa duyulan ihtiyacın karşılanmasında onemli rol oynar. Cocuğu olduğu gibi kabul eden , onu destekleyip yureklendiren aile uyeleri cocuğun benlik değerlerinin tohumlarını ekmiştir. Bazı araştırma bulguları , psikosomatik hastalıkları olan kişilerin yeteri kadar yakın bedensel temasla , sevilme deneyimine sahip olmadıklarını , opulup , kucaklanmadıklarını ortaya koymuştur. Cocuğun Babayla Da Olumlu İlişkilere İhtiyacı Vardır Başarılı anne baba ilişkisinin ardında bile doğrudan veya dolaylı baba desteği gorulur. Yapılan araştırmalar , annenin sağlıklı bir hamilelik donemi gecirmesi , doğumun başarılı olması ve olumlu anne cocuk ilişkisiyle , destekleyici baba modeli arasında pozitif bir ilişki olduğunu ortaya koymaktadır. Gelişim sureci icinde başarılı sosyal etkileşim , yeterli ozguven ve kendini disipline etmek gibi ozelliklerin kazanılmasında , başarılı bir baba modeliyle kurulan ozdeşimin onemi tartışılmaz. Bazı araştırmalar ise okul başarısının yuksek olması ile , olumlu baba cocuk ilişkisi arasındaki paralelliği vurgulamaktadır. Ayrıca cinsel kimliğin kazanılmasında , ozellikle erkek cocuklar icin baba ozel bir onem taşır. Baba modelinin yetersizliği cinsel kimlik karmaşasına neden olabilir. Bu nedenle baba , cocuk buyutmek gorevini anneye bırakmak yerine sorumluluğunun bilincinde hareket ederek cocuğun ihtiyacı olan birlikteliğe ortam hazırlamalı , onunla ortak faaliyetlere girişerek , ortak ilgi alanları bulunarak iletişimini guclendirmelidir. Vaka Orneği (T.Gordon’dan ) Erkek , uc yaşında Cocuk , işinden eve donup gazetesini okumaya calışan babasını her gece devamlı rahatsız ediyordu. Babasının kucağına cıkıyor , gazeteyi buruşturuyor , ya elinden cekiyor , ya kendisiyle oynamasını istiyordu. Baba cocuğa şunları soyluyordu: “Bir sorunumuz var. Sen , eve gelince seninle oynamamı istiyorsun ; oysa ben işten sonra cok yorgun oluyorum ve bir sure gazete okuyarak dinlenme gereksinimi duyuyorum. Bu sorunu hem seni hem de beni mutlu edecek şekilde nasıl cozumleyeceğiz?” Cocuk hemen “Ben biliyorum , benimle oyna!” diye cevap verdi. Baba “Bu senin hoşuna gider , ama benim icin iyi bir cozum olmaz” dedi. Biraz aradan sonra şu oneride bulundu: “Şoyle yapsak ne dersin? Sen beni gazeteyi okuyuncaya kadar rahat bırak , ondan sonra seninle oynayalım.” Cocuk bu cozumu kabul etti. Birkac gun sonra cocuk annesine: “Babamı rahatsız etme , şimdi onun dinlenme zamanı ,” diyordu. Sorumluluk Duygusu Nasıl Kazandırılır? Sorumluluk erken cocukluk doneminden başlayarak cocuğun yaşına , cinsiyetine ve gelişim duzeyine uygun gorevler vermekle başlar. İki bucuk yaşından başlayarak doke saca da olsa cocuğun corbasını kendi başına icmesine fırsat vermek , oyuncaklarını toplamasını beklemek , kendi odasında kendi yatağında yatmasına ortam hazırlamak sorumluluk konusunda cocuğu cesaretlendirici ve destekleyici bir ortam sağlar. Boyle bir ortam cocuğun kendi kendisine yetmesine ve kendi kendini yonetmesine fırsat vereceğinden onun kendine olan guvenini de arttıracaktır. Tam tersine koruyucu yaklaşım; cocuğun kendi kendine yeten, bağımsız bir birey olmasını engeller. Cocuk veya genci korumak, onu kanatları altında buyutmek, kendi başına sorunuyla baş başa bırakmamak onun gelişimini engeller. Ona yarar yerine zara verir. Benlik saygısının tohumları, sorumluluk verilirse gelişir. Aile icindeki etkileşim cocuğu ya “ben değerliyim” ya da “ben değersizim” duygusuna goturur. Cocuğun kendisini “ben değerliyim” diye algılayabilmesi ve onemli olduğunu hissedebilmesi icin oncelikle yakın cevresinden sosyal kabul gormesine ihtiyacı vardır. Bu ortamın oluşturulması icin de cocuğa uygulama olanağı vermek gerekir. Dilediği gibi giyinen, giysisini kendi secen, dilediği resimleri yapan, yemeğini baskısız şekilde yiyen, kişiliğine saygı gosterildiğini goren ve kendini ozgurce ifade edebilen cocuk “ben değerliyim” diye duşunur. Cocuğun onemli ve değerli hissetmesi onu yeni atılımlara ve başarılara goturur. LAMBA NEDEN SONDU? Onu ruzgardan korumak icin cubbemle orttum. İşte bu yuzden sondu. Cicek neden soldu? Onu aceleci bir sevgiyle bağrıma bastım. İşte bu yuzden soldu. Nehir neden kurudu? Yalnız kendim kullanayım diye bir yerine bent yaptım. İşte bu yuzden kurudu. Rubabın teli neden koptu? Onu , gucunu aşan bir nağme uzerinde zorlamaya calıştım. İşte bu yuzden koptu. Rabindhranat TAGORE ŞUNU COK İYİ ANLAMALIYIZ Kİ, BİR BAŞKASINI TEHDİT ETTİĞİMİZDE, AŞAĞILADIĞIMIZDA, UZDUĞUMUZDE, BOŞ YERE ACITTIĞIMIZDA, YARALADIĞIMIZDA, BİR BAŞKA İNSAN UZERİNDE DENETİM KURDUĞUMUZDA YA DA BİR İNSANI REDDETTİĞİMİZDE, KUCUK DE OLSA HASTALIK YARATAN GUC KAYNAKLARINA DONUŞURUZ; OYSA İNCE, DUŞUNCELİ, YARDIMCI, GERCEK DEMOKRAT, DUZGUN, SICAK VE SEVECEN İNSANLAR YİNE KUCUK AMA İYİLEŞTİRİCİ GUC KAYNAKLARIDIR. Abraham MASLOW KAYNAKLAR 1. Cuceloğlu, Doğan: Yeniden İnsan İnsana 2. Dokmen, Ustun: İletişim Catışmaları Ve Empati 3. Gordon, Thomas: Etkili Ana Baba Eğitimi 4. Gordon, Thomas: Etkili Ana Baba Eğitimi Uygulaması 5. Yavuzer, Haluk: Cocuk Eğitimi El Kitabı
__________________