ANESTEZİ İlk kez Yunanlılar tarafından kullanılan bu terim;ağrı duyusunun bilinc ile birlikte gecici olarak kalkması anlamına gelmektedir. Yaradılışından itibaren insanoğlu ağrı ile savaşmış ve bunun gecirilmesi icin ceşitli yollara başvurmuştur. Ancak cerrahi girişimlerdeki ağrının onlenebilmesi icin geliştirilen uygulamaların tarihi cok eskilere dayanmamaktadır. Anesteziden evvelki devrede cerrahi girişim ancak hastanın buyuk ızdırabına, hatta olumu pahasına yapılıyordu.1800 yılında İngiliz kimyager Humphry Davy dişinin ağrısını nitrozoksit koklamak suretiyle gecirdiğini bildirirken 1842de Dr. Crawford W. Long hastalarını ameliyat ederken ağrı duymamaları icin eter koklatmayı denemiştir.1946da ise Bostonda Massachussetts General Hospitalde inhalasyon yolu ile uygulanan anestezi altında ilk ameliyat gercekleştirilmiştir. Turkiye’de ise 1850 li yıllardan itibaren gelişimi başlayan anestezi uygulamaları, 1950 li yıllardan sonra tıpta uzmanlık dalı haline getirilmiş ve bu uygulamanın yalnızca bu işle ilgili uzman hekimler tarafından yapılması yasal olarak duzenlenmiştir. Ulkemizde uzmanlık dalındaki bu eğitim, tıp doktorluğundan sonra tıp fakulteleriyle, bakanlık eğitim hastanelerinde 4 yıllık eğitim alarak ilgiliye uzmanlık belgesi verilerek sağlanmaktadır. Anestezinin gelişmesi ile hasta cerrahi girişimin butun zararlı etkilerinden korunduğu gibi, cerrah da uzun ve ayrıntılı ameliyatlar yapma imkanına kavuşmuştur. ANESTEZİDE KULLANILAN GAZLAR VE GENEL OZELLİKLERİ AZOT PROTOKSİT: Tatlı bir lezzeti olan, renksiz, kokusuz bir gazdır. Yanıcı ve patlayıcı değildir. Oksijen gibi yanmayı kolaylaştır. Organizmada bir değişikliğe uğramaz. Yalnız plazmada eriyik bir şekilde beyin hucrelerine gider. Solunum merkezine ozel bir etkisi yoktur. Kalp uzerinde hicbir etkisi yoktur, kalp durması gorulmez, karaciğer hucrelerini tahriş etmez, bobrekte hicbir harabiyet yapmaz. Anestezi başlangıcında tukruk ifrazatında biraz artma yapar. Azot protoksit yuksek dozlarda verildiğinde anestezi yapar. Kafa ici basıncı yuksek olan hastalarda basıncı daha da yukseltir, bu yuzden verilmemelidir. Bu gaz organizmada hava ile dolu boşluklara suratle gecer ve bu boşluklarda basıncı arttırır. ETER: Sıvı halde bulunan, renksiz, kendine has keskin kokulu, ucucu bir gazdır. Suda ve yağlı maddelerde erir. Kolayca tutuşur. Hava ve oksijenle karışınca patlayıcı ozellik gosterir. Alkol, kloroform ve benzidin ile her oranda karışır. Anestezide kullanılacak eterin tamamen dondurulmuş, kapalı şişelerde ve serin bir yerde saklanması gerekir. Eter vucutta parcalanmaz.%85-90 gibi buyuk bir kısmı değişmemiş olarak akciğerler ile atılır ve geri kalan ise idrar yolu ile, deri ile ve vucut salgıları ile atılır. Eterin vucuttan tamamen atılması icin 8 saat gerekir. Eter bronş ve bronşiolleri genişlettiğinden, astım ve bronş spazmı olan hastalarda rahatlıkla kullanılır. Eter anestezisinde gorulecek sorunlar: • Oksuruk • Kusma ve bulantı • Fazla sekresyon (balgam) • Larenks spazmı • Konvulsuyonlar • Ust solunum yolu tıkanması • Solunum depresyon HALOTAN: Renksiz, berrak ve tatlımsıdır. Alev alıcı ve patlayıcı değildir. Kuvvetli bir inhalasyon anesteziki olduğu icin buharlaştırıcı ile iyi doze edilerek verilmesi gerekir. Halotanın cok geniş kullanım alanları nardır. Yanıcı olmaması, iyi doze edilebilir olması, ameliyat sonrası kusma ve bulantıya sebep olmaması buyuk avantaj sağlayan taraflarıdır. Karın ameliyatlarında kas gevşeticiler ile beraber kullanılması ile operatorun rahat calışmasını sağlar. ETRAN: Hafif renkli, berrak ve hoş kokulu bir anestezik maddedir. Oda ısısında ve atmosfer basıncında sıvı haldedir. Cam şişelerde uzun sure saklanabilir. Derin kas gevşemesi yapması niteliği vardır. Analjezik etkisi kısa ve zayıftır. Kucuk ve buyuk ameliyatlarda, endoskopik muayenelerde, toraks ici ameliyatlarında, kulak, burun, boğaz, goz ameliyatlarında alev alma ve patlama tehlikesi olmadığı icin elektrikli cihazların kullanılacağı yontemdir.
__________________