Asperger Sendromu
Asperger Sendromu,yaşam boyu suren bir hastalıktır ve tanısı cocuk yaşta konabilmektedir. Yaklaşık 62 yıl once Viyanalı pediatrist Hans Asperger bu sendroma sahip cocuklara ilişkin ilk tanımlamayı yapmıştır. Ozellikle erkeklerde gorulen bu sendromla ilgili birtakım şablon davranışları ve becerileri belirlemiştir. Bu şablon şunları icermektedir; empati eksikliği, arkadaşlık kurmadaki beceri eksikliği(yetersizliği), tek yonlu konuşma, ozel ilgi alanına giren konularla/işlerle yoğun meşguliyet ve sakar hareketler.. Asperger sendromu, otistik gurubun bir bolumu olan bir ozurdur. Bu genelde, gurubun daha ”yuksek” tarafında yer aldığı duşunulen kişilere uygun bir tanıdır. AS, otizmin cok uc (higher end) bir bozukluğu olarak duşunulmektedir. Bu bağlamdaki kişilerle kıyaslandığında low functioning otistik cocuk kendi dunyasında yaşar, higher functioning otistikler bizim dunyamızda ama kendi yontemiyle yaşar. (Van Krevelen, 1991
Leo Kanner ve Hans Asperger sosyal bağları zayıf, iletişimi yetersiz ve ozel ilgi alanlarına sahip cocukları betimlemişlerdir. Kanner, şiddetli otizm belirtileri gosteren cocukları tanımlarken Asperger, becerileri daha yuksek cocukları tarif etmiştir. Kanner’in tanı kriterlerinde onemli iki nokta; diğer insanlara karşı tepkisizlik ve yoğun dil sorunlarıdır-klasik sessiz ve kapalı cocuk. Lorna Wing, ufak yaşlarda bazı cocukların klasik otistik ozelliklere sahip olduğunu ama daha sonra akıcı bir dil geliştirdiklerini ve diğer insanlarla sosyalleşmeye istekli olduklarını belirtmiştir. Bu cocuklar klasik otizm tanısının otesine gecmekle birlikte ileri seviyedeki sosyal becerilerde ve konuşmada hala onemli sorunlar yaşamaktadırlar. Son araştırmalar Asperger sendromu tanısı icin ortalama yaş olarak 8 yaşı gosterse de yaş dilimi, daha ufak cocuklardan yetişkinlere kadar geniş bir alanı kapsamaktadır.
Asperger sendromu terimini ilk kez 1981 yılında yayımlanan bir makalesinde kullanan Lorna Wing’ e gore bu sendromun temel klinik belirtileri şunlardir:
- Empati eksikliği,
- Naif, uygunsuz tek yonlu iletişim,
- Arkadaşlık kurmada beceri eksikliği,
- Takıntılı, tekrar edici konuşma,
- Sozel olmayan iletişimde eksiklik,
- Belirli konularla yoğun meşguliyet,
- Sakar, koordinasyonu bozuk hareketler, tuhaf vucut duruşları.
Artık Asperger sendromu, otistik yelpaze icinde bir alt-grup olarak kabul edilmektedir ve kendi tanı kriterleri mevcuttur. Ayrıca klasik otizmden daha yaygın olduğunu ve oncesinde otizm tanısı almamış cocuklarda gorulebildiğini duşundurtecek kanıtlar bulunmaktadır.
Asperberger Sendromu’nun Genel Ozellikleri
Asperger sendromunda, tipik olarak otistik cocuklarda gorulen sosyal ilişki ve iletişim sorunlarının yanı sıra “dar ilgi alanı” gorulur. Cok sınırlı konularda ve dar cerceveli alanlarda derin bilgilere sahiplerdir, bu nedenle bu cocuklara "kucuk profesor" yakıştırması yapılır. Otizmden farklı olarak zamanında konuşmaya başlarlar; aşırı bilgiclik ve el becerilerinde ozel sorunlar gorulur. Bu cocuklar normal veya ustun zekaya sahiptirler. Mekanik oyuncaklara cok duşkundurler ve. ilgi alanı dar olan insanlarla daha iyi yakınlık kurarlar. Amacsızca bir takım nesneleri toplayabilirler, oz bakım sorunları yoktur. Erişkinlikte ise, kurallara sıkıca bağlı, soğuk ve mesafeli insanlar olarak tanınırlar.
Bu cocukların sosyal hayatında, genelde bir tane cok yakın arkadaşları vardır ve bu kişinin de sıklıkla dar, kısıtlı ilgi alanları vardır. Duygusal hayatında hep akılcı ve heyecansız yorumlamalara sahiptir, davranış sorunları gorulebilir, jest, mimik ve vucut dilini kullanmada sorunları vardır. [Frith, 1991]. Bu sendromda genetik ilişki sıklıkla baba ve oğul arasında kurulur. Otizm ve Asperger Sendromu birbirine donuşebilir bir nitelik taşır.
Asperger Sendromu’nun klinik ozellikleri şoyle sıralanabilir: normal dil gelişimi, normal zeka ve hatta bazen ustun zekaya sahip olma, beceriksizlik, bilgicce, ders veriyormuş gibi konuşma tarzı, antisosyal şiddet iceren davranış. Gorulme sıklığı 1000’de 1’dir. Erkeklerde 2-4 kez daha fazladır. Tanı genelde 5 yaş civarında konabilir. Dikkat eksikliği- Hiperaktivite Sendromu ve depresyonla eş zamanlı gorulur. Ozellikle dede ve babalarda ailevi geciş gorulur. Asperger sendromu olan cocuklarla yapılacak sosyal beceri ağırlıklı calışmalar, onların sosyal ortamlarda daha az sıkıntı cekmelerini sağlayacaktır.
Yuksek işlevli Otizm ve Asperger Sendromu arasında ne fark vardır?
Erken cocukluk doneminde otizm tanısı almış ama daha sonra karmaşık cumleler kurma becerisi, temel sosyal iletişim becerileri gelişmiş ve normal seviyede entelektuel kapasiteye sahip cocuklar mevcuttur. Bu grup onceleri yuksek işlevli otizm olarak tanımlanmıştır (ozellikle bu tanım ABD’de populerdir). Bu terim coğunlukla erken gelişim doneminde otizm tanısı almış cocuklar icin kullanılmakta, erken gelişimi klasik otizme uymayan cocuklar icin tercih edilmemektedir.
Bu iki terim arasındaki fark nedir ve farklı ozellikleri mi tanımlamaktadırlar? İki terim “Yuksek İşlevli Otizm/Asperger sendromu” arasında fark olup olmadığını belirlemek icin sayısız araştırma yapılmıştır. Şu anki sonuclar aralarında anlamlı bir fark olmadığını gostermektedir. Farklı olmaktan cok aynıdırlar.
Genel ozelliklerini inceleyecek olursak;
a) Motor beceriler:
Asperger sendromunda, gecikmiş motor yetiler ve motor beceriksizlik tanı icin gerekli olmayan, ancak bu bozuklukla birlikte olabilen ozelliklerdir. Asperger sendromu olan kişilerde bisiklete binme, topu yakalama, kavanozları acma, maymun barlarına tırmanma gibi motor becerilerin gec kazanıldığı ile ilgili oyku alınabilir. Sıklıkla gozle gorulur sakarlıkları, esnek olmayan yurume oruntuleri, garip duruşları, zayıf el becerileri ve onemli derecede gorsel motor koordinasyon bozuklukları vardır. Bu tablo sıklıkla, otistik cocukların motor gelişimine benzemese de (cunku otizmde sıklıkla motor beceriler goreceli olarak iyidir), yaşca daha buyuk olan otistik cocukların bazı yonleri ile benzerlikler gostermektedir (Volkmar 1995). Otizm de hareket bozuklukları bildirilmiş olsa da (Leary ve Hill 1996), genellikle bildirilen klasik Kanner otizminde motor fonksiyonlar goreceli olarak gucludur. Asperger sendromu olan cocuklar ise beceriksizdirler. Szatmari ve ark. (1990) yuksek fonksiyonlu otizmi olan kişilerin el hızı ve becerisinin Asperger sendromu olan kişilerden daha iyi olduğunu ileri surmektedir. Ayırt edici gelişimsel oruntuden bakılınca, otistik cocukların konuşmadan once yurudukleri, Asperger sendromu olan cocukların ise yurumeden once konuştukları ileri surulmektedir.
b)Dil Becerileri
Dil becerilerine değinmeden once terimler uzerinde durmak yerinde olacaktır. Bunlardan fonoloji (phonology), ilgili lisanda konuşulurken cıkarılan seslere ait kodlamayı icerir. Sentaks (syntax, grammer), kelimeler uzerinde yapılan işaretleri ve kelime eklerini (coğul, gecmiş, cins) ve iyi oluşturulmuş, gramatik olarak doğru, muphem olmayan cumlelerin oluşumunu sağlayacak şekilde soz dizimini icerir. Semantik (semantics), kişinin kelime hazinesinde (lexicon) bulunan sozcuklerin anlamını ve cumle duzeyinde sozel mesajların bir anlam taşımasını ifade eder. Pragmatik (pragmatic), kişinin karşısındaki anlamlı mesajlar verebilmesi icin konuştuğu lisanda uyması gereken kuralları kapsar. Dilin iletişimsel olarak kullanılmasıdır (Rapin 1998).
Şu durumlarda, dil gelişiminden endişe edilmelidir (Rapin 1998):
On sekiz aylık iken, onun altında anlamlı kelimenin olması
İki yaşına geldiği halde kısa cumleleri (phrase) kuramama
Uc yaşına geldiği halde cumle kuramama
İki yaşından buyuk cocukların konuşmasının anne ve babası tarafından anlaşılamaması
Dilin iletişim amacı ile kullanılmaması
Yetersiz idrak etme (poor comprehesion)
Asperger dilin edinilmesinde başlangıcta gecikme olan olgular olsa bile, akıcı konuşmalarının olduğunu ileri surmektedir (Volkmar 1995). Gillberg (1991) tanımladığı cocukların hepsinde iyi ya da cok iyi ekspresif dil becerilerinin olduğunu ve beş yaşlarına geldiklerinde hemen normal seviyede konuşmalarının olduğunu bildirmektedir. Bununla birlikte idrak etme (comprehension) ve dilin kullanımı (pragmatik fonksiyonlar) ile ilgili problemlere dikkat cekilmektedir. Bu guclukler, iletişimin sozel olmayan bolumunu de kapsar ve bazı farklılıklar ileri surulmuşse de otizmi olan cocuklara cok benzer. Wing (1981) iletişim icin dilin kullanımında bozuklukların olduğunu ileri surmektedir. Bu alanlarda gecikmenin olması Asperger sendromu ve otizmi ayırt edici ozellikler olup olmadığı kesin değildir (Volkmar 1995). Van Krevelen (1971), otizmi olan cocuklarda dilin iletişim fonksiyonunu kazanmadığını bildiriken, Asperger sendromu olan cocuklarda dili ‘’tek yonlu trafiğe’’ benzetmektedir.
Asperger sendromu olan cocukların otizmi olan cocuklardan daha iyi ekspresif dil becerileri olup olmadığını değerlendirme calışmaları celişkili sonuclar vermiştir. Genel olarak yuksek fonksiyonlu otizmde dil ve iletişim sorunlarındaki sapma daha fazladır. Bunlardan bazıları: yaşamın erken donemlerinde bıgıldama (babble), ekolali, zamirleri ters kullanma, tekrar edici konuşma; daha sonraki donemlerde ise artikulasyonda, kelime ve ses cıkarmadaki eksikliklerdir.
Belirgin olarak artmış gereksiz soz kullanma, uzun konuşmalar ya da ardı arkası kesilmez monologlar yapma Asperger sendromunu yuksek fonksiyonlu otizmden ayırt ettirici ozellik olduğu ileri surulmektedir. Yapılan calışmalarda yuksek fonksiyonlu otizm grubunda intonasyon oruntulerinin işlevsel olarak yararlı bir şekilde kullanılması, Asperger sendromuna gore daha az olduğu bildirilmektedir. Asperger sendromunda kontrol grubuna gore daha az sapma vardır.
Asperger sendromu olan kişilerin iletişim becerilerinde uc alan klinik ilgiyi cekmektedir: Birincisi: Ses tonunu değiştirme (inflection) ve intonasyon otizmdeki gibi monotonik ve rijid olmayabilir. Konuşmada belirgin ‘’prosody’’ hataları vardır. Orneğin intonasyon derecesi sınırlı olabilir. İfadenin iletişimsel işlevi ile cok az ilgili olarak kullanılır. İkincisi: Konuşma sıklıkla tanjentiel ve sirkumstansiyeldir. Enkoherant ya da cağrışım kaybı hissi uyandırır. Hatta bazı olgularda bu belirti olası bir duşunce bozukluğunun gostergesi olabilir. Sıklıkla konuşmada koheransın ve karşılıklılığın olmayışı, tek taraflı, benmerkezci konuşma tarzı ile sonuclanır. Yorumlar yapmada ve konu başlıklarını değiştirmede yetersizlikler gorulur. Asperger sendromu olan kişiler icsel duşuncelere eşlik eden sesleri bastırmada gucluk cekebilirler. Ucuncusu: Asperger sendromu olan kişiler belirgin şekilde gereksiz sozcukler kullanırlar. Bazı yazarlar, bu bozukluğun ayırıcı tanısında en goze carpan ozellik olduğunu ileri surerler. Durmaksızın konuşabilirler. Genellikle konuşmaları ilgilendikleri favori konuları ile ilgilidir. Sıklıkla dinleyicinin ilgilenip ilgilenmediğine, konuyu takip edip etmediğine bakmazlar. Karşısındaki kişinin araya girip yorum yapmasına ya da konuyu değiştirme girişimlerine karşı ilgisizdirler. Boyle uzamış monologlara rağmen bir noktaya ya da sonuca varamazlar. Karşısındaki kişinin, konun mantıksal ya da iceriğinin anlaşılır hale getirme girişimleri sıklıkla başarısızlıkla sonuclanır (Volkmar 1995)
b) Bilişsel İşlevler
Asperger sendromunda normalin altında zeka bolumu bildirilmiş ve ileri surulmuşse de, DSM-IV ve ICD-10’ da kabul edilen yaşa uygun bilişsel işlevsellik ve bilişsel gelişimde onemli gecikmenin olmadığıdır. Cocukluk cağı otizminde, genel zeka duzeyi ile ilgili ozgul olcut yok olduğu icin bu bozukluğun tanısı tum fonksiyon duzeylerinde konulabilmektedir. Bu sistemin icinde değerlendirildiğinde, yuksek fonksiyonlu otizm (zeka bolumu>70, ya da >80, ya da >85) ile Asperger sendromunun aynı bozukluk olmadığı ima edilmektedir.
Wing (1981) ve Gillberg (1989) hafif derece zeka geriliği olan kişilerde Asperger sendromu tanısının konulabileceğini ileri surmuşlerdir. Szatmari ve ark. (1989) buna katılmamaktadır. ICD-10 (DSO 1988) da Asperger sendromlu olan kişilerin coğunun normal zeka duzeyinde, ancak sıklıkla beceriksiz olduğu bildirilmektedir.
İşlevselliğin genel duzeylerinde benzerlikler olmasına rağmen, Asperger sendromu ve yuksek fonksiyonlu otizm arasında sozel ve sozel olmayan yetilerde onemli farklılıklar vardır. Genellikle Asperger sendromunda yuksek fonksiyonlu otizme gore, sozel zeka bolumunun yuksek, performans zeka bolumunun duşuk olduğu ileri surulmektedir. Asperger sendromu olan kişiler, kendi iclerinde değerlendirildiklerinde sozel zeka bolumlerinin, performans zeka bolumlerinden daha yuksek olduğu bildirilmektedir. Ancak metodolojik sorunlar sonucları sıklıkla karıştırmaktadır. Ayrıca sıklıkla sonuclar tekrar gosterilmemiştir.
Ozgul beceriler acısından değerlendirildiğinde, Asperger sendromu olan cocukların sozel muhakeme yetilerinin yuksek fonksiyonlu otizmden daha iyi olduğu ileri surulmektedir. Aynı şekilde sozel bellek ve işitsel algı gorevlerini yerine getirmede onemli derecede iyidirler. Bununla birlikte uzaysal becerileri (diğer becerilerine gore) goreceli olarak daha kotudur. Yuksek fonksiyonlu otizmi olan cocuklarla karşılaştırıldıklarında, gorsel-motor butunleştirmede, gorsel-uzaysal algıda, sozel olmayan kavram oluşturmada (non-verbal concept formation) ve emosyonel algıda (emotion perception) da eksiklikler gosterirler.
Asperger sendromunda tanımlanan diğer erken gelişimler harfler ya da numaralardan buyulenmedir. Gercekten kucuk cocuk hic anlamasa da kelimeleri cozebilir (‘’Hyperlexia’’) (Volkmar 1995 ).
Yurutucu fonksiyon bozuklukları, sosyal ve duygusal yetersizlik ve sozel kavram oluşturma sorunları her iki grupta da benzerdir. Yuksek fonksiyonlu otizm grubu zihin teorisinde oldukca beceriksizdir.
c) Sosyal Etkileşimde Nitel Bozulma
DSM-IV’ gore Asperger sendromu ve otizmin sosyal olcutleri aynı ise de, Asperger sendromunda genellikle daha az belirti vardır. Erken oykuleri değerlendirildiğinde, yuksek fonksiyonlu otistik cocukların, annelerine, diğer yetişkin ve yaş grubundaki cocuklara duyarlı olmadığı, başka kişilerden hoşlanmadığı ileri surulmektedir. Asperger sendromlu cocuklar sıklıkla, erken bebeklik doneminden beri ‘’sevgilerini gosterebilen’’ ve ilgilerini paylaşan cocuklar olarak bildirilmektedir. Bu niteliklerin coğu, gec cocukluk ve ergenlik donemine kadar devam ettiği ve yuksek fonksiyonlu otizmde, Asperger sendromu olan kişilere gore bir cok alanda duyarsızlık ve cevreye acayip yanıtlar vermenin daha tipik olduğu ileri surulmektedir. Asperger sendromu olan cocuklar, yuksek fonksiyonlu otistik cocuklara gore arkadaşlık yapma ve insanlarla tanışmaya daha ilgili gibi gorulurler ancak sosyal ve duygusal olarak diğer kişilerle başarılı olarak ilişki kurma yetileri olmadığından, olasılıkla diğer kişilere daha fazla acayip ve uygunsuz yaklaşımları olacaktır.
Asperger sendromu olan kişiler sıklıkla sosyal olarak izoledirler ancak başkalarının varlığının farkındadırlar. Yaklaşımları uygunsuz, garip olabilir. Genellikle yetişkinlerle olmak uzere konuşmayı başlatabilirler. Konuşmaları tek taraflı, bilgiclik taslar şekilde ve sıklıkla olağan dışı dar başlıklar ile sınırlı, kendisinin favori konuları ile ilgilidir. Asperger sendromu olan kişiler ‘’yalnızlar’’ olarak tanımlansa da sıklıkla arkadaşlık yapmaya ve insanlarla tanışmaya buyuk ilgi gosterirler. Bu istekleri, beceriksiz yaklaşımları, ve diğer kişilerin hissettiklerine, niyetlerine ve ima edilen iletişime (orneğin sıkıntı belirtileri, bırakma isteği, yalnız kalma ihtiyacı) duyarsızlıkları ile gercekleşmez. Surekli olarak tekrarlayan arkadaşlık yapmadaki yetersizlikler, başarısızlıklar sonucunda depresyon gelişebilir. Asperger sendromu olan kişiler duygusal etkileşime uygunsuz olarak yanıt verirler ya da yorumlamakta başarısızlık gosterirler. Sıklıkla duyarsızlık, bicimsellik (formality), diğer kişilerin duygusal ifadelerine aldırmama gorulur. Diğer kişilerin emosyonlarını, niyetlerini, sosyal adetlerini (social convention) bilişsel ve bicimsel (formalistic) tarzda doğru olarak tanımlayabilirler. Ancak bu bilgilere sezgisel ve spontan tarzda yanıt veremezler. Bu nedenle etkileşimin temposu bozulur. Belirgin bicimsel kurallar ve katı sosyal adetler gozlenebilir. Bu ozelliklerin en azından bazılarını, yuksek fonksiyonlu otizmi olan olgularda da gorebiliriz. Ancak daha tipik olarak otistik kişiler, ilgisiz, ice cekilmiş, diğer kişilerin farkında değilmiş gibi gorulurler. Diğer taraftan Asperger sendromu olan kişiler, diğer kişilerle ilgilenmeye heveslidirler, ancak onlarla başarılı olarak ilişki surduremezler (Volkmar 1995).
Van Krevelen (1971), otistik cocukların kendi dunyalarında yaşadıklarının ve diğer insanlar yokmuş gibi davrandıklarını, Asperger sendromu olan kişilerin ise kendi tarzlarında bizim dunyamızda yaşadıklarını ve diğer insanların farkında olduğunu ancak onlardan kacındıklarını belirtmektedir. Asperger sendromu olan cocuklar, yuksek fonksiyonlu otistik cocuklara gore arkadaşlık yapma ve insanlarla tanışmaya daha ilgili gibi gorulurler ancak sosyal ve duygusal olarak diğer kişilerle başarılı olarak ilişki kurma yetileri olmadığından, olasılıkla diğer kişilere daha fazla acayip ve uygunsuz yaklaşımları olacaktır. Orneğin Asperger sendromu olan cocuk, diğerlerine sarılarak ya da cığlıklar atarak ilişki kurmaya calışabilir ve sonra onların verdikleri yanıtla şaşırabilir. Bu davranışlar yuksek fonksiyonlu otistik cocuklarda seyrekce tanımlanır (Volkmar 1995).
d) Davranış, ilgi ve etkinliklerde sınırlı, basmakalıp yineleyici oruntusu
DSM-IV’ te bu alandaki tanı olcutleri aynıdır. Listedeki belirtilerin en az bir tanesinin varlığı gereklidir. Asperger sendromunda bu belirtilerden en sık olarak gozleneni sınırlı ilgi oruntusu ile surekli uğraşıp durmadır. Tersine otizmde bu alandaki diğer belirtiler belirgindir. Asperger sendromu olan kişiler, ilgilendikleri konu ile ilgili bilgileri, ilk sosyal iletişim fırsatında hemen karşı tarafa gostermek isterler. Zamanla (orneğin her sene ya da iki senede bir) konu başlıkları değişebilir. Sınırlı ilgi oruntusu cocukluk cağında kolaylıkla tanınmayabilir. Orneğin dinozorlara yoğun ilgiler, ya da modaya uygun kurgusal karakterler cocuklar arasında aynı anda yaygın olarak gorulebilir. Daha sonra, ilgiler olağan dışı ya da dar konu başlıkları uzerine kayınca daha goze carpar hale gelir. Bu sınırlı konu başlıklarını (orneğin yılanlar, yıldızların isimleri, haritalar, TV rehberleri, demir yolu tarifeleri) oğrenme gibi garip olabilir (Volkmar 1995).
Erken oykuleri değerlendirildiğinde, yuksek fonksiyonlu otistik cocukların aynılıkta daha ısrarlı davrandıkları, hayali oyunlar oynamadıkları, daha fazla motor stereotipi gosterdikleri, acayip, olağandışı nesne ve konularla surekli uğraştıkları ileri surulmektedir. Asperger sendromlu cocuklar yuksek fonksiyonlu otistik cocuklar gibi rutine-bağlanan cocuklar olduğu bildirilse de, Asperger sendromu olan cocuklar sıklıkla, erken bebeklik doneminden beri ‘’sevgilerini gosterebilen’’ ve ilgilerini paylaşan cocuklar olarak bildirilmektedir.
Asperger sendromunda yuksek fonksiyonlu otizme gore anormal meşguliyetler (olağan dışı nesnelerin dışında) ve ilgilerin daha sık olduğu bildirilmektedir. Bu meşguliyetleri diğer insanlara aktarma da ozellikle Asperger sendromu olan cocukların ozelliğidir. Asperger, izole becerilerin “hipertrofik gelişimini” iyi tanımlamıştır. Kerbeshian ve ark. (1990) Asperger sendromunun tanısının ayırt edilmesinde hipertrofik becerilerin varlığının, sınırlı ilgilerin ya da bircok alanda duyarsızlığın olmasının onemli olduğunu ileri surmektedir.
Asperger Sendromu’nun nedenleri
Asperger sendromuna neden olarak, cevresel faktorler, beyin zedelenmesi, zor doğum veya bebekken gecirilen hastalık gibi bircok sebep one surulmuştur. Şu anda sebebin ne olduğuna kimse kesin olarak emin olamıyor. Araştırmalar halen surmekte, ancak, kişilerin genetik yapısının asperger sendromunda onemli rol oynadığı duşunulmektedir.
Asperger sendromu kultur ve dil ayırımı gozetmez. Bu, kadınlardan cok erkekleri etkileyen bir durumdur. İnsanlar, asperger sendromu olan kadınların karşılaştıkları zorlukları gormekte zorlanabilirler.
Asperger sendromu olan kişilerin, diğer insanlara gore, disleksik olmaları, sindirim ve akıl sağlığı ile ilgili sorunlar yaşamaları daha olağandır.”
Asperger Sendromu ile ilgili 2 olay
a) John’un hikayesi
İnsanlar John’la karşılaştıkları zaman, onun bazı problemleri olduğunu fark edemeyebilirler. John, herkes gibi okula gitmeyi cok istiyordu ve olaylara katılamadığı icin de cok hayal kırıklığına uğradı. Hicbir zaman takımlara secilemiyordu, ve bahcede oynarken diğer cocuklara katılamıyordu. Ancak, matematik ve bilgisayarda cok iyiydi, ve arkadaşlarını, şakaları hatırlamadaki mukemmel hafızasıyla eğlendirebildiğini keşfetti. 18 yaşına geldiğinde John’a Asperger sendromu tanısı kondu. Daha sonra ise disleksiya ile tanımlandı, aynı zamanda depresyon da geciriyordu.
Yetişkinliğe adım atarken, GCSE ve A-level (mezuniyet) notlarının cok iyi olmasına rağmen, ozel bir destek sağlanana kadar, universite hayatıyla baş etmekte cok zorlandı. Mulakat teknikleri ve gununu organize etmekte, ozel destek gorene kadar, iş bulmakta cok zorlandı, bu destek ona bircok kapıyı actı. İş verenleri onun cok calışkan ve detaylara dikkat eden birisi olduğunu duşunuyorlar.
b) Jane’nin hikayesi
Jane’in okulda cok arkadaşı yoktu ve okul bahcesinde oynanan hayali oyunları anlayamıyordu. Başkalarının duşunduğu ama soylemediği şeyleri soylediği icin, arkadaşları ona cok kaba birisi olduğunu soyluyorlardı. Bir yetişkin olarak da dışarı cıkıp arkadaşlarla kaynaşmayı cok zor buldu, ama satranc oynamaktan cok keyif alıyordu, eşiyle de bir satranc kulubunde tanıştı. Kocası ve cocukları onun bir rutine bağlı kalmak istemesini ve ani değişikliklerden aşırı rahatsız olmasını anlayışla karşıladılar, ev hayatlarını da buna gore ayarladılar.
Jane bir muhasebeci olarak iş buldu, işi, iş yerinde yapısal değişiklikler olup, bircok calışan değişene kadar cok iyi gidiyordu. Jane bunlardan aşırı derecede huzursuz oldu, ve bir doktora gitti. Doktor onu, sonunda ona asperger sendromu tanısı koyan bir pisikoloğa havale etti.
DSM-IV tanı olcutleri:
A. Aşağıdakilerden en az ikisinin varlığı ile kendini gosteren toplumsal etkileşimde nitel bozulma:
1. toplumsal etkileşim sağlamak icin yapılan el-kol hareketleri, alınan vucut konumu, takınılan yuz ifadesi, goz goze gelme gibi bircok sozel olmayan davranışta belirgin bozulmanın olması
2. yaşıtlarıyla gelişim duzeyine uygun ilişkiler geliştirememe
3. diğer insanlarla eğlenme, ilgilerini ya da başarılarını kendiliğinden paylaşma arayışı icinde olmama (orneğin ilgilendiği nesneleri gostermeme, getirmeme ya da belirtmeme)
4. toplumsal ya da duygusal karşılıklar vermeme
B. Aşağıdakilerden en az birinin varlığı ile kendini gosteren davranış, ilgi ve etkinliklerde sınırlı, basmakalıp ve yineleyici oruntulerin olması:
1. ilgilenme duzeyi ya da uzerinde odaklanma acısından olağan dışı, bir ya da birden fazla basmakalıp ve sınırlı ilgi oruntusu cercevesinde kapanıp kalma
2. ozgul, işlevsel olmayan, alışılageldiği yapılan gundelik işlere ya da torensel davranış bicimlerine hic esneklik gostermeksizin sıkı sıkıya uyma
3. basmakalıp ve yineleyici motor mannerizmler (orneğin parmak şıklatma, el cırpma ya da burma ya da karmaşık tum vucut hareketleri)
4. eşyaların parcalarıyla surekli uğraşıp durma
C. Bu bozukluk, toplumsal, mesleki alanlarda ya da onemli diğer işlevsellik alanlarında klinik olarak belirgin bir sıkıntıya neden olur
D. Dil gelişiminde klinik acıdan onemli bir gecikme yoktur (orneğin 2 yaşına geldiğinde tek tek sozcukler, 3 yaşına geldiğinde iletişim kurmaya yonelik cumleler kullanılmaktadır)
E. Bilişsel gelişmede ya da yaşına uygun kendi kendine yetme becerilerinin gelişiminde, uyumsal davranışta (toplumsal etkileşim dışında) ve cocuklukta cevreyle ilgilenme konusunda klinik acıdan belirgin bir gecikme yoktur.
NOT: Daha iyisi yapılana kadar, en iyisi bu
__________________