KAN HAKKINDA GENEL BİLGİ
Kanın Hayati Fonksiyonları :
Kan bedenimize canlılık vermek icin yaratılmış bir yaşam sıvısıdır. Bedenimizde dolaştığı surece onu ısıtır, soğutur, besler, korur, ona enerji verir ve icindeki zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Bedenimizdeki haberleşmenin neredeyse tamamını ustlenir. Ayrıca damarlarda oluşan her yırtığı anında kapatır. Sistem boylelikle kendini surekli olarak yeniler.
60 kg. ağırlığındaki bir insanın damarlarında ortalama 5 lt. kan dolaşır. Kalp, bu miktarı bedende rahatlıkla bir dakikada dolaştırabilir. Ancak, fiziksel bir zorlanma sırasında ya da spor yaparken bir dakikada bu miktarın beş katını dolaştırabilir. Kan, sac koklerinden ayak parmaklarına değin bedenin her yerinde, atardamarlar, kılcal damarlar ve toplardamarların icerisinde akar. Damarlar oylesine kusursuz bir yapıda yaratılmıştır ki, iclerinde tanecikler cokelmez, tıkanıklıklar oluşmaz. Bu karmaşık sistemin icinde, ceşitli, besin maddeleri ve ısı taşınır.
Oksijen Taşıyıcısı :
Soluduğumuz hava, yaşamın en gerekli maddesidir. Ateşin, odunu yakabilmesi icin nasıl oksijene gereksinimi varsa, hucrelerin de enerji uretimi sırasında şekeri parcalayabilmek icin oksijene gereksinimi vardır. Bunun icin, oksijenin akciğerlerden kaslara ulaştırılması gereklidir. İşte, karmaşık bir boru hattına benzetebileceğimiz kan dolaşım sistemimiz de bu gorevi ustlenir.
Oksijeni taşıma gorevini, alyuvarların icindeki hemoglobin molekulu yerine getirir. Yassı, yuvarlak ve her iki yanı basık bir yapıda olan alyuvarların yalnızca biri neredeyse 300 milyon hemoglobin taşır. Alyuvarların, kusursuz bir calışma sistemi vardır. Oksijeni taşımakla kalmayıp, onu gerektiği yerde de bırakabilir. Bunu da en gerekli yer ve zamanda, orneğin cok calışan bir kas hucresinin yanından gecerken yapar. Alyuvarlar, oksijeni bu şekilde gerekli dokulara verirken, şekerin yakılmasından acığa cıkan karbondioksiti de alarak akciğere taşır ve orada bırakır. Bunun ardından hemen yeniden oksijenle bağlanır ve onu yeniden gerekli dokulara taşır.
Basıncı Ayarlı Bir Akışkan :
Hemoglobin molekulleri oksijenin yanı sıra azotmonoksit (NO) gazını da taşır. Eğer bu gaz kanda taşınmasıydı, kan basıncı surekli değişim gosterecekti. Hemoglobin ayrıca azotmonoksit yardımıyla bir dokuya ne kadar oksijen verileceğini de denetlemektedir. Dikkat ederseniz, sozunu ettiğimiz bu "denetleme"yi yapan, sadece bir molekul, yani hicbir beyni, gozu, bilinci, aklı olmayan karmaşık bir atom yığınıdır. Bir atom yığınının vucudumuzu kusursuzca denetlemesi ise, elbette ki bu vucudu kusursuzca yaratmış olan Allah'ın sonsuz ilminin bizlere bir gostergesidir.
İdeal Tasarımlı Hucreler :
Alyuvarlar, miktar bakımından diğer kan hucrelerine gore coğunluktadır. Yetişkin bir erkeğin damarlarında 30 milyar alyuvar yuzer. Bu sayıdaki alyuvarlarla bir futbol sahasının neredeyse yarısı kaplanabilir. Kanımıza, dolayısıyla tenimize renk veren hucreler alyuvarlardır.
Alyuvarlar yassı disklere benzer. Esneklikleri sayesinde en dar kılcal damarlardan ya da en kucuk gozeneklerden gecebilir. Alyuvarların bu esneklik ozelliği olmasaydı, vucudun pek cok noktasında takılı kalırlardı. Cunku kılcal damarlar yalnızca 4-5 mikrometre kalınlığındadır (1 mikrometre=milimetrenin binde biri). Oysa alyuvarların capları 7,5 mikrometredir.
Eğer alyuvarlar boylesine buyuk bir esneme ozelliğinde yaratılmamış olsalardı ne olurdu? Bu sorunun cevabını şeker hastalığını araştıranlar bilir. Şeker hastalarının kan hucreleri genellikle esnekliklerini yitirir. Bu nedenle, hastaların gozlerindeki hassas dokular esnek olmayan kan hucreleri tarafından tıkanır. Bu tıkanma ise korluğe yol acabilir.
Otomatik İşleyen Acil Durum Sistemi :
Bir alyuvar hucresi bedende yaklaşık 120 gun dolaşır. Bu surenin sonunda gorevini tamamlamış olur ve makrofaj adlı savunma hucreleri tarafından yenir. Bu kayıp, surekli tekrarlanan bir uretimle dengelenir. Normal koşullarda, saniyede 2,5 milyon alyuvar uretilir, ancak gerektiğinde bu sayı artırılabilir. Uretim hızı, eritroprotein adlı bir hormon yardımıyla dengelenmektedir. Orneğin kaza sonucunda oluşan ağır kanamalarda ya da burun kanaması gibi durumlarda alyuvar kaybı hızla dengelenir. Ayrıca alyuvarların ek uretimi, solunan havadaki oksijen miktarının duşmesi durumunda da gercekleşir. Orneğin Himalaya dağlarına tırmanıyorsanız, havadaki oksijen giderek duşecek, vucut ise azalmakta olan oksijeni daha yuksek bir verimle kullanabilmek icin boyle bir tedbiri kendiliğinden alacaktır.
Mukemmel Bir Ulaşım Sistemi :
Kandaki hucrelerin dışında, vucuda giren bircok madde de kanın plazma denen kısmında taşınır. Bu sıvı, kan hucreleri icermediğinden sarı berrak bir renktedir. Plazma, beden ağırlığının %5''İni oluşturur ve bunun da % 90'dan fazlası sudur. İcinde tuzlar, mineraller, karbonhidratlar, yağlar ve yuzlerce değişik turde protein yuzer. Kandaki proteinlerin bazıları taşıyıcı proteinlerdir. Bunlar yağları kendi uzerlerine bağlayıp onları gerekli dokulara ulaştırır. Eğer yağlar proteinler tarafından bu şekilde taşınmasaydı, birbirleriyle birleşir ve kanda, corbadaki yağ obekleri gibi, denetimsiz bir şekilde yuzerlerdi. Bu ise olumcul sağlık sorunları meydana getirirdi.
Bedendeki ozel haberci gorevini ise plazmada dolaşan hormonlar ustlenir. Hormonlar, organlar ve hucreler arasında kimyasal mesajlar taşıyarak haberleşmeyi sağlar.
Albumin, sayıca en fazla olan plazma proteinidir ve bedende bir anlamda taşıyıcılık gorevi yapar. Kolesterol gibi yağları, hormonları, zehirli bir safra kesesi maddesi olan sarı bilirubini, ve penisilin gibi ilacları kendine bağlar. Zehirleri karaciğerde bırakır, besin maddelerini ve hormonları ise gerekli oldukları yerlere goturur.
Butun bunlar uzerinde duşunduğumuzde ise, vucudun ne kadar olağanustu detaylara sahip olduğu ortaya cıkmaktadır. Bir proteinin yağ, hormon ve ilacların ayrımını yapabilmesi, gerekli yerlerin ihtiyaclarını tespit etmesi, miktarlarını belirleyip ilgili yerlerde bırakması ortada kusursuz bir plan olduğunu gostermektedir. Kaldı ki burada saydıklarımız, vucuttaki on binlerce farklı biyokimyasal olaydan sadece bir kac tanesidir. Vucudun icindeki trilyonlarca farklı molekul, muhteşem bir uyumla calışmaktadır. Ve tum bu molekuller, gercekte tek bir hucrenin, anne rahminde oluşan ilk hucrenin bolunup coğalmasıyla oluşmuştur. Acıktır ki, insan vucudundaki bu muhteşem sistem, insanı tek bir damla sudan yaratmış olan Allah'ın muhteşem sanatıdır.
Ozel Denetim Mekanizmaları :
Besin maddelerinin, atardamarlardan gerekli oldukları dokulara ulaşabilmesi icin, doku duvarını aşması gerekir. Doku duvarı, cok kucuk gozeneklere sahip olsa da, hicbir madde kendiliğinden bu duvardan gecemez. İşte bu sorunu cozen ve besinleri doku duvarından geciren etken, kan basıncıdır. Ancak besin maddelerinin dokulara gerektiğinden fazla gecmesi durumunda ise, bu kez dokuda iltihaplanma oluşacaktır. Bu nedenle, kan basıncını dengelemek icin, sıvıyı kana geri ceken bir mekanizma kurulmuştur. Bu gorevi yine albumin ustlenir. Albumin, doku duvarlarındaki kucuk gozeneklerden gecmek icin fazla buyuktur ve kandaki yuksek yoğunluğu nedeniyle, suyu bir sunger gibi emer. Albumin olmasaydı beden, adeta suda beklemiş bir fasulye gibi şişerdi.
Beyinde ise, kandaki maddelerin denetimsiz bir bicimde doku duvarlarından gecmemesi gereklidir. Cunku istenmeyen bir madde sinir hucrelerine (noronlara) zarar verebilir. Bu nedenle beyin, zarar gelebilecek tum olasılıklara karşı korunur. Gozenekler, yoğun hucre tabakaları ile kapatılmıştır. Her maddenin, bir kontrol noktasından gecer gibi oncelikle bu hucreleri aşması gerekir. Bu şekilde, bedenin en duyarlı organına dengeli bir besin akışı sağlanmış olur.
__________________