NÂzım Hikmet 20 Kasım 1901'de Selanik'te doğdu (aile cevresinde 40 gun icin bir yaş buyuk gorunmesin diye bu tarih 15 Ocak 1902 olarak anılmış, kendisi de bunu benimsemiştir), 3 Haziran 1963'te Moskova'da oldu.
Baba tarafından dedesi NÂzım Paşa valiliklerde bulunmuş, ozgurlukcu, şairliği olan bir kişiydi. Mevlevi tarikatındandı. Anayasacı Mithat Paşanın yakın arkadaşıydı. Babası Hikmet Bey ise Mekteb-i Sultani (sonradan Galatasaray Lisesi) mezunu, once ticaret yaşamını denemiş, başaramayınca Kalem-i Ecnebiye'ye (dışişleri) bağlanmış bir memurdu.
Dilci, eğitimci Enver Paşa'nın kızı olan annesi Celile Hanım, Fransızca konuşan, piyano calan, ressam denecek kadar iyi resim yapan bir kadındı.
NÂzım Hikmet'in eğitiminde donemin ileri duşuncelerine sahip aile cevresinin buyuk etkisi oldu. Bir yıl kadar, Fransızca oğretim yapan bir okulda, sonra Goztepe'deki Numune Mektebi'nde (Taşmektep) okudu. İlkokulu bitirince, arkadaşı VÂl Nureddin'le birlikte Mekteb-i Sultani'nin hazırlık sınıfına yazıldı. Ertesi yıl ailesinin paraca sıkıntıya duşmesi yuzunden bu masraflı okuldan alınarak Nişantaşı Sultanisi'ne verildi.
Bu arada dedesi NÂzım Paşa'nın etkisiyle şiirler de yazmaya başlamıştı. Bir aile toplantısında denizciler icin yazdığı bir kahramanlık şiirini dinleyen Bahriye Nazırı Cemal Paşa cok etkilenerek bu yetenekli gencin Heybeliada Bahriye Mektebi'ne gecmesini istedi, aileden olumlu karşılık alınca da bu okula girmesine yardım etti.
NÂzım Hikmet 1917'de girdiği Heybeliada Bahriye Mektebi'ni 1919'da bitirip Hamidiye kruvazorune stajyer guverte subayı olarak atandı. Aynı yılın kışında son sınıftayken gecirdiği zatulcenp hastalığı tekrarladı. Aile dostu olan Deniz Hastanesi Başhekimi Hakkı Şinasi Paşanın gozetiminde iki ay suren bir sağaltım doneminden sonra, kendisine iki ay da evde dinlenme izni verildi. Bu sure sonunda da toparlanamadığı, deniz subayı olarak gorev yapabilecek sağlık durumuna kavuşamadığı gorulunce, 17 Mayıs 1920'de, Sağlık Kurulu raporuyla, askerlikten curuğe cıkarıldı.
Bu arada hececi şairler arasında genc bir ses olarak oldukca unlenmişti. Bahriye Mektebi'nde tarih ve edebiyat oğretmeni olan, ayrıca aile dostu olarak evlerine de gelip giden Yahya Kemal'e buyuk hayranlık duyuyor, yazdığı şiirleri gosterip eleştirilerini alıyordu. 1920'de "Alemdar" gazetesinin actığı bir yarışmada unlu şairlerden oluşan secici kurul birincilik odulunu ona vermiş, Faruk Nafiz, Yusuf Ziya, Orhan Seyfi gibi genc ustalar ondan sevgiyle soz eder olmuşlardı.
İstanbul işgal altındaydı ve NÂzım Hikmet coşkun bir vatan sevgisini yansıtan direniş şiirleri yazıyordu. 1920'nin son gunlerinde yazdığı "Genclik" adlı şiiri gencleri ulkenin kurtuluşu icin savaşmaya cağırmaktaydı.
1 Ocak 1921'de ise Mustafa Kemal'e silah ve cephane kacıran gizli bir orgutun yardımıyla dort şair, Faruk Nafiz, Yusuf Ziya, NÂzım Hikmet, VÂl Nureddin, Sirkeci'den kalkan Yeni Dunya vapuruna gizlice bindiler. İnebolu'ya varınca, Ankara'ya gecebilmek icin beş altı gun, izin ve yol parası beklemeleri gerekti. Ama Ankara'dan yalnız NÂzım Hikmet ile VÂl Nureddin'e izin cıktı.
İnebolu'da gecirdikleri gunlerde, Anadolu'ya gecmek uzere, onlar gibi izin bekleyen, Almanya'dan gelme genc oğrencilerle tanışmışlardı. Aralarında Sadık Ahi (sonradan Mehmet Eti adıyla CHP milletvekili), Vehbi (Prof. Vehbi Sarıdal), Nafi Atuf (Kansu, sonradan CHP genel sekreteri) gibi kimseler de bulunan bu oğrenciler Spartakistler olarak anılıyor, sosyalizmi savunuyor, Turkiye'nin Misak-ı Milli sınırlarını ilk tanıyan ulke olarak Sovyetler Birliği'nden ovguyle soz ediyorlardı. Bunlar NÂzım Hikmet ile VÂl Nureddin icin yepyeni bilgilerdi.
Ankara'ya vardıklarında kendilerine verilen ilk gorev İstanbul gencliğini milli mucadeleye cağıran bir şiir yazmak oldu. Uc gun icinde yazıp bitirdikleri bu uc sayfadan uzun şiir Matbuat Mudurluğu'nce, 1921 martında 11,5 x 18 cm boyutlarında dort sayfa olarak, on bin adet bastırılıp dağıtıldı. Şiirin yankıları o kadar buyuk oldu ki, Millet Meclisi uyeleri boyle guclu bir cağrının doğurabileceği sorunların nasıl cozuleceğini tartışmak gereğini duydular. Matbuat muduru Muhittin Birgen şiiri yayımlayıp dağıttığı icin olumsuz eleştiriler aldı. İstanbullu gencler Ankara'yı doldururlarsa onlara nerede, nasıl iş bulunacağı onemli bir sorundu. Meclis'te sorguya cekilmekten tedirgin olan Muhittin Birgen bir daha boyle bir duruma duşmemek icin, NÂzım Hikmet ile VÂl Nureddin'i Maarif VekÂleti'ne devretmeye karar verdi.
Bu arada Celile Hanım'ın uzaktan akrabası olan İsmail Fazıl Paşa, yazdıkları şiirle ortalığı karıştıran bu iki yetenekli şairi Meclis'e cağırarak Mustafa Kemal Paşaya takdim etti.