CenĂ‚b-ı Hak, Ă‚yet-i kerîmede şoyle buyurur: “O (Allah) ki, olumu ve hayatı, hanginizin amel bakımından daha guzel olduğunu imtihan icin yarattı...” (el-Mulk, 2) Dikkat edilirse CenĂ‚b-ı Hak bu Ă‚yet-i kerîmede; “اَكْثَرُ عَمَلًا” değil “اَحْسَنُ عَمَلًا” buyuruyor. Yani kimin “daha cok” amel edeceğine değil, kimin “daha guzel” amel edeceğine ehemmiyet verdiğini bildiriyor.
BĂ‚yezîd-i BistĂ‚mî Hazretleri, Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’den:

“Bir kısmınız dunyĂ‚yı, bir kısmınız ahireti ister...” (Âl-i İmrĂ‚n, 152) Ă‚yet-i kerîmesini dinlediğinde ağlamaya başladı ve şoyle dedi:

“Bu beyĂ‚n, AllĂ‚h ’ın, kullarına bir sitemidir ki: «Bir kısmınız dunyĂ‚ya, bir kısmınız Ă‚hırete rĂ‚zı olur. Beni isteyen nerede?» demektir.”

GERCEK ÎMÂN

O hĂ‚lde gercek îmĂ‚n, sırf lafızda kalan bir sozden; ameller de, birtakım kuru ve rûhsuz hareketlerden ibĂ‚ret değildir. Gonlun tĂ‚ derinliklerinden taşan samîmî duygularla yaratana inanmak ve ona bağlanmak, emir ve nehiylerini zevk ve şevkle kabûllenmek ve bu hĂ‚l ile amel-i sĂ‚lih icrĂ‚ ederken O ’nun rızĂ‚sından gayrı bir maksada aslĂ‚ iltifat etmeyip değer vermemek îcĂ‚b eder. Aksi hĂ‚lde kul, nifĂ‚k hĂ‚lindedir, munĂ‚fıktır. Bu sıfattan kurtulamaz ve nefsinin zebûnu olarak gazab-ı ilĂ‚hîye dûcĂ‚r olur.

CENÂB-I HAKK'IN ARZU ETTİĞİ AMEL

AllÂh TeÂl buyurur:

“Ey Rasûlum, hevĂ‚ ve hevesini ilĂ‚h edinen kimseyi gordun mu?..” (el-CĂ‚siye, 23)

Bu demektir ki, CenĂ‚b-ı Hakk ’ın arzu ettiği îmĂ‚n ve amel, samîmî bir gonulle ve sırf kendi rızĂ‚sı icin olandır.

Arınmış ve ihlĂ‚sa kavuşmuş bir kalbin samîmî tevbesini şu kıssa ne guzel ifĂ‚de eder:

SAMİMÎ TEVBE EDEN BİR SAHABÎ

Ashabdan bir kimse, gaflete duşup yaptığı hırsızlık curmunden nedĂ‚met duyarak tevbe-i nasûh etmişti. NihĂ‚yet RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ’in huzûruna gelip işlediği curmu îtiraf etti ve şer ’î cezĂ‚nın tatbîkini istedi. Bunun uzerine eli kesildi. Bu esnĂ‚da sahĂ‚bî, vucûdundan kopup yere duşen eline bakarak:

“–Ey elim! Seni benden koparana hamd u senĂ‚lar olsun! Yoksa sen benim butun vucûdumu yakacaktın!..” diyor, gonlunu kuşatan huzûr ve surûru boylece ifĂ‚de ediyordu.

AllĂ‚h Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-, buyururlar:

“Amelini ihlĂ‚slı yap! (Boyle yaparsan), amelin azı (bile) sana kĂ‚fî gelir.” (İhyĂ‚u Ulûmiddîn, IV, 676)

“AllĂ‚h, sizin sûretlerinize ve mallarınıza bakmaz! Fakat sizin (ihlĂ‚s ve takvĂ‚ bakımından) kalblerinize ve amellerinize bakar.” (Muslim, Birr, 34)

ALLAH KATINDA DEĞERLİ OLAN

ZîrĂ‚ CenĂ‚b-ı Hakk, kimin daha cok kimin daha az ibĂ‚det ettiğine değil, kimin daha hĂ‚lisĂ‚ne ibĂ‚det ettiğine, yĂ‚ni kendi katında değerli olanın ihlĂ‚s olduğuna işareten Ă‚yet-i kerîmede şoyle buyurur:

“O (AllĂ‚h) ki, olumu ve hayatı, hanginizin amel bakımından daha guzel (yĂ‚ni ihlĂ‚slı) olduğunu imtihĂ‚n icin yarattı...” (el-Mulk, 2)

CenĂ‚b-ı Hakk, ameldeki guzelliği, yĂ‚ni ihlĂ‚sı tesbît ve tescîl icin kullarını ceşitli şekillerde imtihĂ‚n eder. Nitekim îmĂ‚n ettikleri icin turlu turlu işkencelere mĂ‚rûz kalan mu ’minler hakkında onların ihlĂ‚s ve samîmiyetlerini muhĂ‚faza edip dînî hayatlarında sebĂ‚tkĂ‚r olmalarını îkĂ‚z sadedinde Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’de şoyle buyurur:

“Elif, LĂ‚m, Mîm. İnsanlar (yalnız) «inandık» demeleriyle bırakılıverileceklerini, kendilerinin imtihana cekilmeyeceklerini mi sandı(lar)?”

“Andolsun ki, biz onlardan evvelkileri de imtihĂ‚n etmişizdir. AllĂ‚h elbette sĂ‚dık olanları bilir ve elbette yalancı olanları da bilir.” (el-Ankebût, 1-3)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Muhabbetteki Sır, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan