RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-, sabrın ceşitlerini ve fazîletlerini bildirdiği bir hadîs-i şerîfinde sabrı şoyle tarif etmiştir.
SABRIN UC CEŞİDİ
“Sabır uctur:
Musîbetlere karşı sabır, Kullukta sabır,Gunah işlememekte sabır.
Kim, kaldırılıncaya kadar
musîbete guzelce sabrederse AllĂ‚h ona uc yuz derece yazar. Her iki derece arasında semĂ‚ ile arz arası kadar mesĂ‚fe vardır. Kim de
tĂ‚atte sabrederse AllĂ‚h ona altı yuz derece yazar. Her iki derece arasında yeryuzu ile yedi kat aşağısı arası kadar mesĂ‚fe vardır. Kim de
mĂ‚siyete (gunaha) karşı sabrederse AllĂ‚h ona dokuz yuz derece yazar. İki derece arasında yer ile Arş arası kadar mesĂ‚fe vardır.” (Suyûtî, el-CĂ‚miu ’s-Sağîr, II, 42; Deylemî, II, 416)
SABRI KOLAYLAŞTIRMAK İCİN NE YAPMALIYIZ?
Her hĂ‚lukĂ‚rda AllĂ‚h ’ın emir ve yasaklarındaki nîmet, hikmet ve ilĂ‚hî mukĂ‚fĂ‚t­ları duşunmek, sabrı kolaylaştırır. BĂ‚zen sırtımızdan atamadığımız tabiî felĂ‚ketleri, taşımaktan başka cĂ‚remiz yoktur. Her cĂ‚resizliğin yegĂ‚ne cĂ‚resi, AllĂ‚h ’tır. ŞikĂ‚yetler, feryĂ‚d u figĂ‚nlar, sızlanmalar, kayıptan başka birşey değildir. Bunun icindir ki, başımıza gelen hĂ‚diselere sabredip CenĂ‚b-ı Hakk ’a sığın­mak, her şeyin O ’ndan geldiğini bilmek ve bir imtihĂ‚n olduğunu idrĂ‚k edip mukĂ‚fĂ‚­tını duşunmek, en akıllıca iştir.
İnsanın bu imtihĂ‚n dunyĂ‚sında her arzu ettiğine nĂ‚il olması mumkun değildir. Erişemediğimiz şeyler icin,
“Olmaması, hakkımızda hayırdır!” veya
“Olan şeyde hayır vardır!” demek, kulluğa en uygun olan ve bizi mĂ‚nevî derecelere nĂ‚il eyleyen en guzel bir hĂ‚ldir.
EN FAZÎLETLİ SABIR
Sabır, zorla değil, gonul hoşluğu ile kulun, Rabbine teslîmiyetidir. Hele gucu var iken, sabredip intikĂ‚m almamak, yuce bir fazîlettir.
Sabrın birinci şartı, musîbet ile ilk karşılaşıldığı anda olmasıdır. Tavı gecmiş bir sabrın, fazla bir mukĂ‚fĂ‚tı yoktur.
Bu itibarla, evlĂ‚dını veya yakınını kaybetmiş kimsenin, ilk andaki sabır ve teslîmiyeti muhimdir!
Enes bin MĂ‚lik -radıyallĂ‚hu anh- ’dan rivĂ‚yet edildiğine gore Hazret-i Peygamber -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-, cocuğunun mezarı başında feryĂ‚d ederek ağlayan bir kadının yanından gecti. Ona:
“–AllĂ‚h ’tan kork ve sabret!” buyurdu.
Kadın:
“–Cekil git başımdan; zîrĂ‚ benim başıma gelen felĂ‚ket senin başına gelmemiştir!” dedi.
Kadın, Hazret-i Peygamber -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’i tanıyamamıştı. Kendisine, O ’nun RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- olduğunu soylediler. Kadın bunu duyar duymaz Peygamber Efendimiz ’in kapısına koştu. Orada kendisini engelleyen herhangi bir kimse olmadığı icin doğrudan Efendimiz ’in huzûruna cıktı ve (ozur dileyerek):
“–YĂ‚ RasûlallĂ‚h, Siz ’i tanıyamadım.” dedi.
AllĂ‚h Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-:
“–Hakîkî sabır, felĂ‚ketin ilk Ă‚nında gosterilendir!” buyurdu. (BuhĂ‚rî, CenĂ‚iz, 32)
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan