MĂ‚nevî yola talip olanlarda evvelĂ‚; durustluk, tevĂ‚zû, engin gonul, mulĂ‚ye­met, gecimlilik, ihlĂ‚s ve istikĂ‚met aranır. İkinci olarak da; gayret, samîmiyet, fe­dakĂ‚rlık aranır.MĂ‚rifet Ă‚lemi (tasavvuf) cok değişiktir. Kimi insan mĂ‚rifet Ă‚lemi dendiği zaman bir koy kadar bilir. Bazısı bir kasaba kadar buyuk bilir. Bazıları da, bir koca ulke kadar gozunde buyutur. Bazıları da, dunyayı ve Ă‚hireti tahayyul eder. MĂ‚rifet Ă‚lemini o kadar buyultur. Lakin işin aslı hicbiri değildir... Ancak nasibi olan, tadan bilir... Bazı kimseler tasavvufun, seyr u sulûkun ne olduğunu bilmedikleri veya nasipleri olmadığı icin bu mĂ‚nevî yolun aleyhinde konuşmuşlardır.
Cunku perdeli, hicablı kişilerin zannettikleri gibi bu mĂ‚nevî yollar, gelişi, guzel sonradan uydurulmuş, icat ve ihdas edilmiş bid ’at yolu değildir. Kokleri
Ebû Bekir Sıddık ve
Aliyyu ’l- MurtazĂ‚ efendilerimize dayanan Allah TeĂ‚lĂ‚ ve Tekaddes hazretlerine vuslat yoludur.
MARİFETULLAH TALİPLİLERİ
Ciddî, RahmĂ‚nî, ulvî, Ă‚rifler, velîler yoludur. Hulasa Allah TeĂ‚lĂ‚ ve Tekaddes hazretlerinin kendisine cezbettiği ihlĂ‚slı Ă‚şıklar yoludur. Durust, mustakîm, sĂ‚f, her kotulukten muberrĂ‚, gonul ehillerinin yoludur. Hak celle ve Ă‚lĂ‚ hazretlerini, O ’nun sevdiklerini sevenlerin yoludur. Nefisleri olenlerin, Hak ’la var olanların yoludur. Bağrı acık, gozu yaşlı erenler yoludur.
MĂ‚nevî yola talip olanlarda evvelĂ‚; durustluk, tevĂ‚zû, engin gonul, mulĂ‚ye­met, gecimlilik, ihlĂ‚s ve istikĂ‚met aranır. İkinci olarak da; gayret, samîmiyet, fe­dakĂ‚rlık aranır.
Sozun kısası, mĂ‚rifetullah taliplileri ara­dıkları gonul hoşluğunu ancak tasavvuf yolu ile elde edebilirler. İstifĂ‚de edebilmek icin niyetlerin hĂ‚lis olması ve gayretlerin de Allah rızĂ‚sı icin olması lĂ‚zımdır.
İSLAM'IN TAM TATBİKCİLERİ
İnsan; ancak seyr u sulûk yoluyla ih­lĂ‚­sı, gayreti olcusunde kemale erer ve o zaman Kur ’Ă‚n ahkĂ‚mını lĂ‚yıkı vechile yerine getirebilir. Cunku nefsi olmuştur. Hak ile var olmuştur. Dîni bilgisi, gorgusu tamdır. Edep ve haya sahibidir. İcinde, şuphe, vesvese, kuruntu diye bir şey kalmamıştır. Her an Rabb ’ini anar olduğu icin gĂ‚fil değildir. ÎkĂ‚nı, ihlĂ‚sı, istikĂ‚meti kuvvet bulmuştur. Buna rağmen, namazı, niyazı, ibĂ‚deti, istiğfarı boldur. Her meziyetler uzerinde toplandığı icin Allah ’ın dostu olmuştur.
Bu zumre, Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’in ahlĂ‚k, adĂ‚p ve emirlerinden zerre kadar inhiraf et­mekten son derece korkarlar. En ince hususları seve seve buyuk bir neşe icinde îfĂ‚ ederler. İslĂ‚m yolunun tam tatbikcileridir. Cunku nefisleriyle mucĂ‚dele etmesini bilirler.
Bazı kimselerin şeyhleri hakkında aşırı sevgileri dolayısıyla mubalağalı konuşmalarını vesîle ittihaz edip de, mĂ‚nevî seyr u sulûk yoluna ileri geri, yersiz, luzumsuz sozler sarfetmek cok mĂ‚nĂ‚sız ve husranı mûciptir. Cunku bu Hak yolu, istîdĂ‚dı olup da, kabul olunan Hak erlerini yetiştirme ve terbiye etme okuludur.
Sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin ve ashĂ‚b-ı ki­rĂ‚m hazerĂ‚tının yoludur. Tarîkat, kasıtlı olarak, herkese yan­lış anlatıldığı gibi, tembel tembel bir kenarda oturup, her­kese el acmayı, fertlere cemiyete yuk olmayı değil, calışmayı, yardımlaşmayı, fertlere, cemiyete hizmeti emreder. Cunku Allah ’ın rızĂ‚sı, calışmakta ve hizmettedir.
Hatta “BĂ‚r (yuk) olma, yĂ‚r ol!” sozu sık sık tekrarlanır.
MURŞİD-İ KAMİLLER YAPTIKLARI İCİN KARŞILIK BEKLEMEZLER
Hadîs-i şerîfte buyurulmuştur:
“Âlimler peygamberlerin vĂ‚risleridir.”
Âlim, vĂ‚ris-i enbiyĂ‚ demektir. Cunku CenĂ‚b-ı Hakk ’ı bilen, seven, O ’ndan korkan ve O ’nun emirlerini îfĂ‚ edenler ancak bunlardır.
Murşid-i kĂ‚miller Ă‚rif-i billah olanlar, halka karşı yaptıkları hizmetten dolayı en ufak bir talepte bulunmaz. Hatta Allah TeĂ‚lĂ‚ ’ya yaptıkları kulluğa karşı da en ufak bir karşılık beklemezler, karşılık beklemenin kulun CenĂ‚b-ı Hak indindeki derecesinin duşmesine sebep olacağını bilirler.
CenĂ‚b-ı Hakk ’ı lĂ‚yıkı vechile bilemeyen, korkmadan dĂ‚imî mĂ‚siyet işleyen kimsenin ne kadar zĂ‚hiri bilgisi olursa olsun, ona Ă‚lim demek muvĂ‚fık olmaz. Cunku bilmiş olsa idi, mĂ‚siyete cur ’et etmez, kendisini Allah ’ın emirleri yolunda, kemĂ‚le erdirmeye gayret ederdi.
SĂ‚dık DĂ‚nĂ‚, Altınoluk Sohbetleri-I. s. 30-37
Kaynak: SĂ‚dık DĂ‚nĂ‚, Altınoluk Dergisi, Sayı: 391
İslam ve İhsan