Muhterem Osman Nûri Topbaş Hocaefendi, bizlere "Gercek dostluğu nasıl bulabiliriz?" sorusunun cevabını veriyor: "Dostluk, muştereklikten kaynaklanır. Gercek dostluk, ayrı bedenlerin Ă‚deta bir kalple yaşamasıdır. "
Dostluk; sevenin sevilende kendi husûsiyetlerini gormesinden kaynaklanır. Gercek dostlar arasındaki muhabbet, fizikteki birleşik kaplar misĂ‚li, his ve fikirlerde aynîleşmeyi sağlar. ZîrĂ‚ gercek dostluk, iki gonul arasındaki cereyan hattı gibidir. Bu cereyanla, yĂ‚ni muhabbet akışı ile, dostların her hĂ‚li birbirine sirĂ‚yet eder. Bu itibarla gercek dostluk; ayrı bedenlerin bir kalp ile, yĂ‚ni aynı duyuşlar icinde yaşamasıdır.
DOSTLUK NASIL YAŞATILIR?
Dostluğun yaşatılması da, dostların her hĂ‚dise karşısında aynı duygulara sahip olmasına bağlıdır. Dolayısıyla duygu muşterekliğine sahip olmayanların, akrabĂ‚lık veya arkadaşlık gibi zĂ‚hirî veya tesĂ‚dufî yakınlıklarının gercek dostlukla alĂ‚kası yoktur. Nitekim
Ebû Leheb,
Hazret-i Peygamber ’in oz amcası olduğu hĂ‚lde, O ’na en uzak duşen bedbahtlardan biriydi. Bu yuzden dostuyla kalbî beraberliğe sahip olmayan, onun sevinciyle sevinip huznuyle mahzun olmayanların dostluk iddiĂ‚ları, dort duvar arasındaki kuru beraberlikler gibi, bir kıymet ifĂ‚de etmez.
DOSTLUĞUN HARCI MUHABBETTİR
Dostluğun temel harcı muhabbettir.
Hakîkî muhabbet; cefĂ‚ları safĂ‚, zahmetleri de rahmet hĂ‚line getirir. Bu itibarla bir kimsenin muhabbetinin gercek olup olmadığını anlamak icin, sevdiğinin meşakkatlerine ne kadar tahammul gosterebildiğine bakmak kĂ‚fîdir. Nitekim CenĂ‚b-ı Hak da en cok, dostluğun zirvesinde yaşayan peygamberlerini cile cemberinden gecirmiştir.
Dostlarla kalbî beraberlik durumunda, onların sundukları en acı yemişler ve zehirle pişmiş aşlar bile tatlılaşır.
Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚ ’nın ifĂ‚desiyle:
“Bir dosta, dostun cefĂ‚sı nasıl ağır gelir ki?.. CefĂ‚ ve ıztırap bir şeyin ici gibidir. Dostluk onun kabuğuna benzer. Dostluğun belirtisi belĂ‚lardan, Ă‚fetlerden, mihnetlerden hoşlanmak değil midir? Dostluk, (her ahvĂ‚lde karakteri değişmeyen bir) altın gibidir. BelĂ‚ ise ateşe benzer. HĂ‚lis altın, ateş (yĂ‚ni ıztıraplar) icinde saf bir hĂ‚le gelir.”
“Dostlarla oturan kişi, kulhanda alevler icinde bile olsa, (o dostluğun lezzetiyle) gul bahcesinde oturuyor gibidir.”
İnsanı olgunlaştıran,
cilelerdir. Bir sĂ‚hildeki taşlara baktığımız zaman, uzerinde hicbir sivrilik ve puruzun kalmamış olduğunu goruruz. ZîrĂ‚ dalgalar asırlarca onları dove deve butun sivriliklerini Ă‚deta torna etmiştir. Cileler de boyledir.
ENSÂR-MUHÂCİR DOSTLUĞU
Bu bakımdan gercek dostluk, hayatın sadece rahat zamanlarında, iyi gunlerinde yaşanan dostluk değildir.
Asıl dostluk, zor zamanlarda da gosterilebilen dostluktur ki insanın olgunluğunun da nişĂ‚nesidir.
EnsĂ‚r-MuhĂ‚cir dostluğu bunun en parlak misĂ‚lidir.
Oyle ki
EnsĂ‚r-ı KirĂ‚m, Ă‚deta mal beyĂ‚nında bulunarak, butun varlıklarını ortaya koyup
MuhĂ‚cir kardeşleriyle eşit olarak boluşmeyi goze alabilmişlerdir. Buna mukĂ‚bil gonulleri birer kanaat hazinesi hĂ‚linde olan MuhĂ‚cirler de istiğnĂ‚ gostererek:
“Malın ve mulkun sana mubĂ‚rek olsun kardeşim, sen bana carşının yolunu goster, yeter!” diyebilme olgunluğunu gostermişlerdir. (Bkz. BuhĂ‚rî, Buyû, 1)
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, 40 Soru 40 Cevap, Genc Kitaplığı, Erkam Yayınları.
DOSTA DOST OLMAK İCİN DUNYAYA GELDİK - VİDEO
BUTUN ALEMLE DOST OLMAK - VİDEO
İslam ve İhsan