İcimizde farklı sesler dolaşır; aklın sesi, nefsin sesi, şeytanın fısıltısı, vicdanın sesi ve gonlun sesi gibi. Coğu zaman bu ic gurultu, insanı huzursuz eder, kararsız bırakır ve hatta strese sokar. İstişĂ‚re, doğruyu bulma noktasında onemli bir yardımdır. Ancak burada da ehliyle istişĂ‚re son derece muhimdir. Fakat oyle zaman olur ki, istişĂ‚re de gonlu dindirmeye yetmez. İşte o zaman bir şey daha yapılmalı, gonlun sesini duymaya calışmalıdır.“Bir seferinde Osman Fazlı Efendi, murîdi İsmail Hakkı Bursevî ’ye:
“Bursa ile alĂ‚kan var mı, yoksa ondan ayrı mısın?” diye sorar.
İsmail Hakkı bu soruya:
“Allah TeĂ‚lĂ‚ ’dan başka her şeyden ayrı kalmaya gayret ediyorum” diye cevap vermesi uzerine:
“İşte boyle ol. Alakan luzumuna gore şeklî olsun.” tavsiyesinde bulunur.
Bursa ’da huzuru olup olmadığını, halk ile arasının nasıl olduğunu sorduktan sonra:
“İstanbul, Bursa ve diğerleri yaratılanların olsun, sen Allah ’tan başkasına unsiyetin olmaması icin gayret et.” (Goğsune işaret ederek) “Nazarın buraya olsun. Allah sana ikameti ilham ederse ikamet et, yoksa hicret et. Bu tarîkatta amel, ilham ve istihĂ‚re iledir, nefs-i emmarenin vesveseleriyle değil” der.”[1]
GONLUNDEKİ SESE KULAK VER
FĂ‚nî Ă‚lemde herşeye karşı ilgimiz, bir misafir ve emanetci ilgisi olmalıdır. SĂ‚hiplik, mĂ‚likiyyet, hĂ‚kimiyyet ve ebedîlik bakış acısı ile bağlılık, hakikatte nefsin bir aldanışıdır. Bu itibarla Hak dostları bu ikazı surekli tekrarlamak suretiyle esas hayatın Ă‚hiret hayatı olduğuna dikkat cekerler. Gonlu leylĂ‚lara değil yalnız MevlĂ‚ ’ya bağlamanın gereği uzerinde ısrarla dururlar.
İcimizde farklı sesler dolaşır; aklın sesi, nefsin sesi, şeytanın fısıltısı, vicdanın sesi ve gonlun sesi gibi. Coğu zaman bu ic gurultu, insanı huzursuz eder, kararsız bırakır ve hatta strese sokar.
İstişĂ‚re, doğruyu bulma noktasında onemli bir yardımdır. Ancak burada da ehliyle istişĂ‚re son derece muhimdir. Fakat oyle zaman olur ki, istişĂ‚re de gonlu dindirmeye yetmez. İşte o zaman bir şey daha yapılmalı, gonlun sesini duymaya calışmalıdır. Gerci burada zaman zaman nefsin sesi ile karıştığı olabilir. Ancak kalbin safiyeti olcusunde bu ses ayırtedilebilecektir. Allah Resûlu (sallallĂ‚hu aleyhi ve sellem) bu hakikati şoyle beyan eder:
VĂ‚bisa İbni Ma ’bed (radıyallĂ‚hu anh) ’den rivayet edildiğine gore şoyle dedi:
ResûlullĂ‚h (sallallĂ‚hu aleyhi ve sellem) ’ın huzûruna varmıştım. Bana:
“İyiliğin ne olduğunu sormaya mı geldin?” buyurdu.
“Evet”, dedim.
O zaman şunları soyledi:
“Kalbine danış.”
“İyilik, oz benliğinin (zatının) uygun gorduğu ve yapılmasını kalbin onayladığı şeydir. Gunah ise icini tırmalayan ve başkaları sana yap diye nice nice fetvĂ‚lar verse bile icinde şuphe ve tereddut uyandıran şeydir.”[2]
Kalbin sesini duymada tereddut yaşanacak olursa, o zaman da Allah Resûlunun oğrettiği isihĂ‚re usulune (yani Allah ’tan hakkında hayırlı olana yonlendirmesini istemeye) yonelmelidir. Bunun nasıl yapılacağı konusu, ilmihĂ‚l kitaplarımızda tarif edilmiştir.
[1] Tarık Velioğlu, Osmanlı ’nın Manevi Sultanları, s. 238.
[2] Ahmed b. Hanbel, Musned, IV, 227-228; DĂ‚rimî, Buyû ’ 2.
Kaynak: Adem Ergul, 365 Lider Davranış, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan