ŞĂ‚h-ı Nakşibend Hazretleri, helĂ‚le riĂ‚yet hususuna cok ihtimam gosterirdi. Şupheli şeylerden kacınmakta da buyuk bir hassĂ‚siyet sergilerdi. Sohbetlerinde devamlı: “İbadet on kısımdır; dokuzu helĂ‚l rızık taleb etmek, biri ise diğer amellerdir.”[1] hadîs-i şerîfini okur ve muhtevĂ‚sıyla amel etmeyi emir buyururdu.[2]HĂ‚ce Hazretleri yiyeceğini kendi ziraatinden elde ederdi. Her sene bir miktar arpa, biraz borulce ve zerdali yetiştirirdi. Ziraat yaparken kullanılan hayvanların, tarlanın, tohumun ve suyun helĂ‚l olması hususunda cok ihtiyatlı davranırdı. Bu sebeple pek cok Ă‚lim, teberruken onun helĂ‚l yemeğinden yemek icin sohbetlerine iştirĂ‚k ederdi.[3]

Nakşibend g, meliklerin sofrasından yemez, hediyelerini kabûl etmezdi. Melik Huseyin ’in hanımı, kendi elleriyle işlediği elbiseler gondermişti. Butun ısrarlara rağmen Nakşibend Hazretleri onları kabûl etmedi. HĂ‚lbuki o zaman uzerinde keceden bir gomlek vardı. Sarık ve ayakkabıları da cok eski idi.[4]

NAMAZDA HUŞU İCİN HELÂL YEMEK YEMELİ

BuhĂ‚ra ’nın Ă‚limlerinden biri Nakşibend Hazretleri ’ne:

“–Namazda kalp huzuru ne ile hĂ‚sıl olur?” diye sormuştu. Hazret ona şu cevĂ‚bı verdi:

“–HelĂ‚l yemek yemeli ve yerken uyanık olmalıdır. Namaz dışındaki zamanlarda, abdest alırken ve iftitah tekbirini getirirken de uyanık olunursa namazda kalp huzûru sağlanabilir.”[5]

Bir defasında mĂ‚nevî hĂ‚llerinin kaybolduğundan yakınan bir talebesine:

“–Yediğin lokmaların helĂ‚lden olup olmadığını iyi araştır!” buyurmuştu. Talebe gidip araştırdığında, yemeği pişirirken ocakta, helĂ‚l olup olmadığı şupheli bir parca odun yaktığını tespit etti ve hemen tevbe etti.[6]

Nakşibend Hazretleri, el emeği ile calışıp kazanmaya da cok ehemmiyet verir ve bu hususta:

“Tevekkul sahibi kişi, nefsini gormemeli ve calışarak tevekkulunu gizlemelidir.” buyururdu.[7]

Onun dustûru, dunyevî işlerde calışıp kazanmak ve kimseye yuk olmamak, ancak calışırken de Hak TeĂ‚lĂ‚ ’dan gĂ‚fil olmamaktı.



[1] Deylemî, Musnedu ’l- Firdevs, III, 107/4062.

[2] Enîsu ’t-TĂ‚libîn, s. 63.

[3] Enîsu ’t-TĂ‚libîn, s. 64; Muhammed BĂ‚kır, a.g.e, s. 37, 112, 138; ReşahĂ‚t, s. 159, 184.

[4] Enîsu ’t-TĂ‚libîn, s. 65, 67.

[5] Enîsu ’t-TĂ‚libîn, s. 84.

[6] Heyet, EvliyÂlar Ansiklopedisi, III, 441.

[7] Muhammed BĂ‚kır, a.g.e, s. 70.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan