Muʼmin, gecim ehli insandır. Din kardeşleriyle ne pahasına olursa olsun, iyi gecinmeye gayret eden ve kendisiyle iyi gecinilen kimsedir. Bir ihtilĂ‚f vukû bulduğunda; “ben haklıyım sen haksızsın” gibi tartışmalara dahî girmeden, kardeşinin hatĂ‚ ve kusurlarını orterek affetme buyukluğunu gosterebilen kimsedir.CĂ‚fer-i SĂ‚dık Hazretleri buyurur:
“Bir kişiyi affettiğim icin hicbir zaman pişman olmam! Bu affım sebebiyle pek cok zarara uğrasam da, affetmek bana, verdiğim bir cezĂ‚ sebebiyle bin defa pişman olmaktan cok daha guzel gelir.”[1]
MUMİN GECİMLİ OLUR Muʼmin, gecim ehli insandır. Din kardeşleriyle ne pahasına olursa olsun, iyi gecinmeye gayret eden ve kendisiyle iyi gecinilen kimsedir. Bir ihtilĂ‚f vukû bulduğunda; “ben haklıyım sen haksızsın” gibi tartışmalara dahî girmeden, kardeşinin hatĂ‚ ve kusurlarını orterek affetme buyukluğunu gosterebilen kimsedir. Zira din kardeşiyle uc gunden fazla kus durmanın helĂ‚l olmadığını,[2] bir sene suren dargınlıklarınsa, o kardeşinin kanını dokmek kadar ağır bir curum olduğunu[3] bilen bir muʼminin, başka turlu hareket etmesi, zĂ‚ten duşunulemez.
AFFETMEK VE BAĞIŞLAMAK İLE İLGİLİ AYETLER Gerektiğinde Allah rızĂ‚sı icin nefsinden ferĂ‚gat ederek arayı duzeltmek, îman ve takvĂ‚ muktezĂ‚sıdır. Nitekim Ă‚yet-i kerîmelerde şoyle buyrulmaktadır:
“İyilikle kotuluk bir olmaz. Sen (kotuluğu) en guzel bir şekilde onle. O zaman seninle arasında duşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.” (Fussilet, 34)
“…O hĂ‚lde AllĂ‚h ’a karşı gelmekten sakının da aranızı duzeltin, eğer muʼminler iseniz Allah ve Rasûlʼune itaat edin.” (el-EnfĂ‚l, 1)
“Mu ’minler ancak kardeştirler. Oyleyse kardeşlerinizin arasını duzeltin. AllĂ‚h ’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” (el-HucurĂ‚t, 10)
HAZRET-İ ALİ ’NİN TAVSİYELERİ Muʼminlerin halîfesi Hazret-i Ali -radıyallĂ‚hu anh-ʼın, Mısır vĂ‚lisi MĂ‚lik bin HĂ‚ris el-Eşterʼe gonderdiği “EmirnĂ‚me”de yer alan şu tavsiyeler, affetme husûsunda, ne guzel bir gonul ufku sergilemektedir:
“Emir ve idĂ‚ren altında bulunan halka karşı, merhamet, muhabbet ve guzel muĂ‚meleyle kalbini tezyîn et!..
AhĂ‚liden -beşeriyet îcĂ‚bı- hatĂ‚ sĂ‚dır olabilir; ellerinden kasten veya hatĂ‚en bĂ‚zı yanlışlıklar zuhûr edebilir. Allah ’tan kendin icin af ve musĂ‚maha dilediğin gibi, sen de onları affet, guzel muĂ‚melede bulun. Sakın hicbir affından dolayı pişman olma! CezĂ‚ verince de sevin­me!..
FAZİLET OLAN AF Bununla birlikte -her hususta olduğu gibi- af ve musĂ‚mahanın da olcusunu kacırmamak gerekir. Fazîlet olan af; hatĂ‚sını anlayıp pişman olana karşı gosterilendir. HatĂ‚, isyan ve zulumde inat edeni affetmek ise, bir fazîlet değil, bilĂ‚kis, bir zaaf ve Ă‚cizliktir. Cunku hatĂ‚ ve yanlışında ısrar edeni affetmek, onun aynı yanlışı tekrarlamasına fırsat vermek demektir.
MevlÂn Hazretlerinin ifÂdesiyle;
“AdĂ‚let, meyve ağaclarını sulamaktır; zulum ise dikenleri sulamaktır...”
Ayrıca af ve bağışlama, affedecek kişinin şahsına karşı işlenen suclarda mevzubahistir. Fakat oyle suclar vardır ki, dînî mukaddesĂ‚ta, ulvî değerlere ve toplumun hukûkuna saldırı mĂ‚hiyetindedir. Boyle durumlarda affetmek yerine, ıslah icin cezĂ‚ya başvurmak, adĂ‚leti temin etmek ve doğru ile yanlışı acıkca izhĂ‚r etmek gerekir. Zira boyle bir suclu affedildiğinde, bunun daha buyuk haksızlıklara yol acacağı, dolayısıyla topluma zulmedileceği muhakkaktır.
PEYGAMBERİMİZİN AFFI VE BAĞIŞLAMASI Nitekim Hazret-i Âişe -radıyallĂ‚hu anhĂ‚- VĂ‚lidemiz, Peygamber Efendimiz ’in bu husustaki davranış şeklini şoyle ifĂ‚de buyurmuştur:
“…Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-, kendisine kotuluk yapan kimseden intikam alma(ya muktedir olduğu hĂ‚lde, onu cezĂ‚landırmaz)dı. Fakat AllĂ‚h ’ın yasak et­tiği şeyler ciğnenince, o yasağı ciğneyeni Allah adına cezĂ‚landırırdı.” (Muslim, FedĂ‚il, 79; Ebû DĂ‚vûd, Edeb, 4)
Dipnotlar:
[1] İbn-i Abdilberr, Edebu ’l-MucĂ‚lese, s. 116.
[2] Bkz. Ebû DĂ‚vûd, Edeb, 47/4912.
[3] Bkz. Ebû DĂ‚vûd, Edeb, 47/4915.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Cafer-i Sadık (rahmetullĂ‚hi aleyh), Erkam Yayınları


İslam ve İhsan
GIYBETİNİ YAPANLARI AFFETTİ VE SADAKA SEVABI KAZANDI - VİDEO