İnsan kĂ‚inĂ‚tın hur varlığıdır. İradesiyle istediğini yapabilir, duşunup konuşabilir. Her an bir kazancın peşinde koşar. Kazandığı şeyler ise temelde ikiye ayrılır. Bunların bir kısmı mahdud ve gecicidir. Diğer kısmı ise ebedî ve kalıcıdır.Yuce Rabbimiz hakikatin ne olduğunu acık bir şekilde bildirmiş ve kullarını serbest bırakmıştır. “Dileyen iman etsin, dileyen inkĂ‚r etsin” buyurmuştur. Doğru karar vermelerine yardımcı olmak icin de inkĂ‚r edenlerin karşılaşacağı ceza ile iman edenlerin kazanacağı mukĂ‚fĂ‚tı bildirmiştir. Hele iman edip sĂ‚lih ameller işleyenlerin ecrini asla zĂ‚yi etmeyeceğini haber vermiştir. (el-Kehf 18/30) Onlar bu kazanclı işlerinin karşılığını ebedî cennetlerde sonsuza kadar alıp duracaklardır. Hem de aynen değil, kat kat fazlası ve en guzel hĂ‚liyle…
Gunluk hayatımızda gecici nimetlerin hĂ‚lini devamlı seyrederiz. MeselĂ‚ baharda yağmur yağar, her taraf yeşerir, rengĂ‚renk cicekler acar. İki hafta gecmeden bu guzelim renkler solmaya başlar. Bir muddet sonra sararır. Biraz sonra da kuruyup ruzgĂ‚rın savurduğu cer-cop hĂ‚line geliverir. (el-Kehf 18/45) Bu ornek gozumuzun onunde her sene tekrarlanır. Âkıbeti ise kıyamettir. Dunya bir daha baharı goremez ve yok olup gider. FĂ‚nî kazancların sonu hep bu şekildedir. Ama kalıcı amellerin kazancı asıl kıyametten sonra başlar ve asla yok olmaz. Allah TeĂ‚lĂ‚ şoyle buyuruyor:
“Servet ve oğullar, dunya hayatının susudur; bĂ‚kî kalan sĂ‚lih ameller ise Rabbinin nezdinde hem sevapca daha hayırlı hem de umit bağlamaya daha lĂ‚yıktır.” (el-Kehf 18/46)
TUKENMEYEN KAZANC ANCAK ALLAH İLE YAPILAN ALIŞVERİŞLERDE ELDE EDİLİR Mal, mulk ve evlat da bir nimettir. Hayatın susudur. Ama onlara takılıp kalmamak gerekir. Aksine onları ebedî kazancın sermayesi kılmak lĂ‚zımdır. Şunu unutmayalım ki bitmeyen, tukenmeyen kazanc ancak Allah ile yapılan alışverişlerde elde edilir. Allah (c.c) kuluyla ticaret yapar. Onun canını, vaktini ve malını satın alır, karşılığında sonsuz nimetler ihsĂ‚n eder. Allah kulunun canına ve malına cok buyuk bir değer bicmiştir. Başka kimse onu veremez. Kulun canını vermesi, sadece şehit olması anlamına gelmez. Sıhhatini, vaktini, aklını Allah yolunda kullanması da buna dĂ‚hildir. Allah ile alışveriş yapan kişi, canını sadece Allah ’a itaatte kullanır, malını da ancak Allah yolunda harcar.1 İşte vakıf insanlar bu ticarete giren yiğitlerdir. Ne muhteşem bir ticarettir bu! Satın alan Allah TeĂ‚lĂ‚, ucret Cennetu ’l-Me ’vĂ‚, aracı ise Muhammed Mustafa (s.a.v)…
Zamanla tukenen kazancların peşinde koşanlar da aslında onları ebedî zannederek calışırlar. Şeytan onlara oyle hayal ettirir. Zira hic kimse fĂ‚nîliği istemez. Âhirete inanmazlar ama “varsa bile orada da bu mal ve evlat bana verilir” diye duşunurler. Ancak bir muddet sonra hayal kırıklığına uğrarlar. Hic bitmeyecek zannettikleri şeylerin yok oluşunu acıyla seyrederler. Nimet zannettikleri şeylerin azaba donuşunu gorurler. Dolayısıyla dunyada nefsi yenerek kalıcı gibi gorunen sahte suslere değil, gercekten ebedî olan işlere yonelmek gerekir. “Allah, doğru yola gidenlerin hidĂ‚yetini artırır. BĂ‚kî kalacak olan sĂ‚lih ameller, Rabbinin nezdinde hem mukĂ‚fat bakımından daha hayırlı, hem de Ă‚kıbetce daha iyidir.” (Meryem 19/76)
Peki bu Ă‚yetlerde bahsedilen kalıcı sĂ‚lih ameller nelerdir?
Rasûlullah (s.a.v) bir gun;
“–el-BĂ‚kiyĂ‚tu ’s-SĂ‚lihĂ‚t ’ı (kalıcı sĂ‚lih amelleri) cok soyleyin!” buyurdular. AshĂ‚b-ı kirĂ‚m:
“–Onlar nelerdir ey Allah ’ın Rasûlu?” diye sordular. Allah Rasûlu (s.a.v);
“–el-Milletu, (yani dinin ozudur)” buyurdular. Tekrar sorduklarında Efendimiz (s.a.v) yine aynı cevabı verdiler. Dorduncusunde ise;
“–Tekbir, tehlil, tesbih, tahmid ve lĂ‚ havle ve lĂ‚ kuvvete illĂ‚ billĂ‚h” buyurdular. (Ahmed, III, 75)
el-Milletu, din demektir. Yani bu sozler dinin tamamını ihtiva eder, ozunu teşkil eder. Bunlar dinimizin temel zikirleridir ve ona mahsus sozlerdir. Onları ancak bu dinin mensupları bilir. Bu sozler muslumanın dilinden hic duşmez. Bunları insan ne kadar kalbinin derinliklerinde hakkıyla idrak edebilirse, dinde o kadar derinlik kazanmış demektir. Bu sozlerin ecri sahibi icin kalıcıdır, ebediyyen saklanır, asla bitip tukenmez. Sahibi bunlarla Allah TeĂ‚lĂ‚ ’ya yaklaşır. Diğer bir rivayette ayrıca bu zikirlerin, “ağacın yapraklarını doktuğu gibi gunahları doktuğu” bildirilmiştir.2
Saîd b. Museyyeb şoyle demiştir: “el-BĂ‚kiyĂ‚tu ’s-SĂ‚lihĂ‚t… Onlar kulun şoyle demesidir: AllĂ‚hu ekber, subhĂ‚nallah, el-Hamdu lillĂ‚h, lĂ‚ ilĂ‚he illallĂ‚h, lĂ‚ havle velĂ‚ kuvvete illĂ‚ billĂ‚h.”3
İnsan gecici işleri yaptığında, calıştığı kadar karşılık alır. O miktarı alınca karşılığı bitmiş olur ve yeniden calışıp tekrar kazanması gerekir. Kalıcı ameller icin boyle bir sınır cizilmemiştir. Yaptığın işin karşılığını sonsuza kadar alır durursun. Asla bitip tukenmez.
İbn Abbas (r.a) Ă‚yette ozendirilen kalıcı sĂ‚lih amelleri şoyle sıralamıştır: Allah ’ın zikri; tebĂ‚rekallah, estağfirullah, sallallĂ‚hu alĂ‚ Rasûlillah gibi zikirler, namaz, oruc, hac, sadaka, kole Ă‚zĂ‚d etmek, cihĂ‚d, sıla-i rahim… Yani bunun gibi butun guzel ameller. Bunlar cennette gokler ve yer devam ettiği muddetce sahibi icin ebediyyen kalacak amellerdir.4
Bunlara guzel, soz, beş vakit namaz, niyetler ve istekler de ilave edilir. Zira ameller niyetlerle kabul edilir ve Allah ’a yukselir. HĂ‚sılı Allah ’ın rızĂ‚sı taleb edilerek ihlasla yapılan, Allah ’a itaat olan her şey bĂ‚kî kalan sĂ‚lih amellerdendir. Bunların karşılığı aslĂ‚ tukenmez. Hatta zamanın gecmesiyle artarak devam eder. Bu da Allah ’ın nihayetsiz bir lutfudur.
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’in sevgili kızını kalıcı amellere yonlendirmesini Hz. Ali ’den dinleyelim: “Hz. FĂ‚tıma (r.a), babasına Ă‚ilesinin en sevgili olanı idi. Değirmen cevirdiği icin elinde, kırba ile su taşıdığı icin boynunda yaralar oluşur, evin temizliğiyle meşgul olurken de ustu başı toz toprak icinde kalırdı. Bir ara Allah Rasûlu ’ne bĂ‚zı koleler getirilmişti. Hz. FĂ‚tıma ’ya:
«–Babana gidip bir hizmetci istesen!» dedim. O da gitti. Efendimiz ’in bĂ‚zı kimselerle konuştuğunu gorup geri donmuş. Ertesi gun Rasûlullah (s.a.v) FĂ‚tıma ’ya gelerek:
«–Kızım ihtiyĂ‚cın ne idi?» diye sordular. FĂ‚tıma sukût edip cevap vermedi. Ben araya girip:
«–Ben anlatayım ey Allah ’ın Rasûlu!» diyerek meseleyi arzettim. Rasûlullah (s.a.v):
“–Ey FĂ‚tıma! Allah ’tan kork! Allah ’ın farzlarını edĂ‚ et! Âilenin işlerini yap! Yatağına girince otuz uc kere «SubhĂ‚nallah», otuz uc kere «el-Hamdu lillah», otuz dort kere «Allahu ekber», de! Boylece hepsi yuz yapar. Bu senin icin hizmetciden daha hayırlıdır” buyurdular. Hz. FĂ‚tıma:
«−Allah ’tan ve Allah ’ın Rasûlu ’nden rĂ‚zıyım!» dedi. Rasûlullah (s.a.v) ona hizmetci vermedi.”5
Ali (r.a) o gunden sonra bu zikri hic ihmĂ‚l etmediğini soylerdi. Bunu duyan biri ona, hayatının en zor Ă‚nını hatırlatarak:
“–Sıffîn gecesi de mi okudun?” dedi. Ali (r.a):
“–Evet, Sıffîn gecesi de okudum” cevabını verdi. (Muslim, Zikr, 80)
Bu bĂ‚kî ameller aynı zamanda insanı cehennem azĂ‚bından koruyan birer kalkandır. Ebû Hureyre (r.a) anlatıyor: Birgun Rasûlullah (s.a.v):
“–Kalkanlarınızı alınız!” buyurdular. Biz:
“–Duşman geldi de onlara karşı mı kalkanlarımızı alalım?” diye sorduk. Efendimiz (s.a.v):
“–Hayır, sizi cehennemden koruyacak kalkanlarınızı alınız: «SubhĂ‚nallĂ‚hi velhamdu lillĂ‚hi ve lĂ‚ ilĂ‚he illallĂ‚hu vallĂ‚hu ekber» deyiniz! Bunlar kıyĂ‚met gunu kurtarıcı olarak gelir ve sizi karşılar. Bu sozler bĂ‚kî kalacak sĂ‚lih amellerdir” buyurdular.6
Sozumuzu Hz. Omer ’in duasına “Ă‚mîn” diyerek bitirelim:
“Allah ’ım! Dunyayı bize susledin ve ondan sonrasının dunyadan daha hayırlı olduğunu haber verdin! Bizim nasibimizi daha hayırlı ve daha kalıcı olan tarafta kıl!”7 Âmîn!
Dipnotlar: 1) İbn Atıyye, el-Muharraru ’l-vecîz, Katar: VizĂ‚ratu ’l-EvkĂ‚f, 2007, IV, 416.
2) İbn MĂ‚ce, Edeb, 56.
3) Muvatta ’, Kur ’Ă‚n, 23.
4) Taberî, CĂ‚mi‘u ’l-beyĂ‚n, XVIII, 35.
5) Ebû DĂ‚vûd, Harac, 19-20/2988. Bkz. BuhĂ‚rî, AshĂ‚bu ’n-Nebî, 9, Humus, 6; NefekĂ‚t, 6, 7; DeavĂ‚t, 11.
6) HÂkim, el-Mustedrek, I, 725/1985.
7) İbn-i Ebî HĂ‚tim, Tefsîr, II, 612; Suyûtî, ed-Durru ’l-mensûr, II, 295.
Kaynak: Murat Kaya, Altınoluk Dergisi - Şubat 2020, Sayı: 408
İslam ve İhsan
SALİH AMEL İŞLEYENLERDEN OLABİLMENİN ONEMİ VE FAZİLETİ