Batılı aydınların Osmanlı hakkındaki gozlemleri sizi şaşırtacak! Osmanlı toplumunun sahip olduğu ozellikleri yazan Avrupalı aydınlar, Turkleri hayranlık ve hayretle anlatıyorlar.
Osmanlı Devleti ’nin devamlılığını sağlayan îman, ahlĂ‚k ve bunların eseri olan muhteşem ve mukemmel ictimĂ‚î yapının mĂ‚nevî kaynağını, hic şuphesiz Kur ’Ă‚n ve Sunnet teşkil etmektedir.

İslĂ‚m tĂ‚rihinin sahĂ‚be devrinden sonra en ihtişamlı safhasını teşkil eden Osmanlı Devleti, hukumdarından cobanına kadar butun halkının Allah sevgisi ve Peygamber muhabbetiyle temeyyuz ettiği bir devlettir. Yaratılana, Yaratan ’dan oturu sevgi ve merhamet nazarıyla bakıldığı; yetim, garip, yoksul ve kimsesizlerin hor gorulmeyip değer verildiği; butun dunyaya rahmet ve şefkat uslûbunun bilfiil sergi lendiği o devrin keyfiyetini, ecdĂ‚dımızın kendi muşĂ‚hedeleriyle anlatmak mumkun iken biz bu hususiyetleri, ozellikle yabancıların îtiraf mahiyetindeki sozleriyle anlatmak istiyoruz. Zira biliyoruz ki asıl fazîlet, duşmanın bile ikrar ve îtirĂ‚fa mecbur kaldığı fazîlettir.

İşte ecdĂ‚dımızı izzetli kılan meziyetlere dĂ‚ir bazı batılıların muşĂ‚hedelerinden birkac misĂ‚l:



OSMANLI'DA DİLENCİ YOK DENECEK KADAR AZDI

Corneille Le Bruyn:

“...Turklerin hayrĂ‚t ve hasenĂ‚ta cok duşkun olduklarını ve hatta hıristiyanlardan cok daha fazla hayrĂ‚t ve hasenĂ‚t vucûda getirdiklerini kabullenmeye mecbûruz. Osmanlı mulkunde yok denecek kadar az dilenciye tesĂ‚duf edilmesinin başlıca sebeplerinden biri de hayır ve hasenĂ‚t vakıflarıdır.”

MUSLUMAN TURKLER SOZLERİNE SADIKTIRLAR

Mouradgea d ’Ohsson:

“Musluman Turkler yemin ve ahidlerine son derece sĂ‚dıktırlar. AllĂ‚h ’ın adını ağızlarından duşurmemek gayretlerine bakıldığında, sozlerine CenĂ‚b-ı Hakk ’ı şĂ‚hid gostermeden başka hicbir soze luzum gormezler.”

Henri Mathieu:

“Turkler ’de eşsiz bir hazîne mĂ‚hiyetinde mevcûd olan nĂ‚mus ve ahlĂ‚k anlayışını tasdik etmemek buyuk bir haksızlık olur. Onlar, doğruluğu, fazîletin temeli olarak kabul eden ve verdiği sozu de mukaddes bilen kimselerdir.”

OSMANLI'DA COCUKLAR GUZEL BİR ÂİLE TERBİYESİ İLE YETİŞİR

Dr. A. Brayer:

“Osmanlı ’da cocuklar, yetişip kemĂ‚l yaşına geldikleri zaman ana ve babalarının yanlarında bulunmakla iftihar ederler. Ana-babaları kucukken kendilerine nasıl şefkat gosterdilerse, cocuklar da aynı şekilde mukĂ‚bele etmekle bahtiyar olurlar.

Oysa diğer memleketlerde cok defa cocuklar olgunluk cağına girer girmez, ana ve babalarından ayrılırlar. MĂ‚lî menfaatleri hususunda onlarla cekişe cekişe munĂ‚kaşa ederler. Hatta bazen kendileri refĂ‚h icinde yaşadıkları hĂ‚lde, onları sefĂ‚lete yakın bir hayat icinde bırakırlar. Bunlar, ana-babalarına karşı onların kendilerine cok ihtiyacları olduğu bir devrede Ă‚detĂ‚ yabancılaşırlar.”

SOKAKLARDA KEDİ VE KOPEKLERE CİĞER DAĞITAN KİŞİLER

Guer:

“...Musluman Turk ’un şefkati hayvanlara bile şĂ‚mildir. Bu hususta vakıflar ve ucretli şahıslar vardır. Bu şahıslar, sokaklardaki kopek ve kedilere ciğer dağıtırlar. Verilenlere alışmış olan hayvanlar da, besicilerin şefkatli seslerini o kadar iyi tanırlar ki, işitir işitmez hemen yanına koşmakta hicbir zaman kusur etmezler.”

Corneille Le Bruyn:

“Turklerin iyiliği sĂ‚dece insanlara munhasır kalmayıp kuşlara bile şĂ‚mildir. İclerinden bazıları, pazar kurulan yerlere muntazaman devam ederek kafeslerde satılan kuşları satın alıp hemen Ă‚zĂ‚d ederler.”



MİSAFİRLERİNE NİMET NAZARIYLA BAKARLARDI

Dr. A. Brayer:

“Osmanlılar ’da oyle bir rûh vardır ki bu sayede onlar, her Hak misĂ‚firine mukaddes bir nîmet nazarlarıyla bakarlar.

Ev sĂ‚hibi, misĂ‚firine evinin en guzel dĂ‚iresini tahsîs ederek her hizmetini canla başla yapar. Hatta misĂ‚firi hastalandığı zaman hekîme parasını dahî verir. Zira misĂ‚fire masraf yaptırmayı ayıp saymaktadırlar.

MisĂ‚fir evden ayrılırken de orada kalmak sûretiyle gosterdiği lutufkĂ‚rlığın bir minnet ve şukran hatırası olarak, ev sahibinden kendisine birkac hediye de takdîm edilir.”

Bertrandon de la Broquiére:

“Turkler birbirlerine saygı duyan iyi niyetli insanlardı. Yemek yerken coğu zaman gormuşumdur, yanlarından bir fakir geciyorsa onu kendileriyle birlikte yemek yemeye cağırıyorlardı. Bu bizim hic yapmadığımız bir şeydi.” (B. Broquiére, Deniz Aşırı Seyahat, s. 174)

İSTANBUL'UN TURK HALKI AVRUPA'NIN EN NAZİK VE KİBAR TOPLULUĞUDUR


Viguier:

“...Sohbet edenlerin ifĂ‚deleri vecîz ve telaffuzları da pek temizdir. Tebessumlerinde incelik ve el hareketlerinde ayrı bir zerĂ‚fet ve sĂ‚delik vardır. Ecnebîleri en cok hayrette bırakan cihet, bir kacının birden konuşmayıp, yalnız birinin soz soylemesidir. Konuşan, umûmiyetle sozunu pek kısa tutar. Dinleyen de, soz bitene kadar guzel bir dikkat hĂ‚lindedir. Birbirlerine karşı fikirlerini hurmetle mudĂ‚faa ederler.

Soylenen sozlerde herhangi bir fenĂ‚lık, koğuculuk, iftirĂ‚ gibi kotulukler ve edebe mugĂ‚yir lĂ‚ubĂ‚lî muhtelif lakırdılar yoktur. Yaşlı ve buyuklere karşı hurmetle onların hakkına riĂ‚yet, hayĂ‚l edilemeyecek bir nezĂ‚ket icindedir.

Diyebilirim ki Osmanlılar ’ın ahlĂ‚kî husûsiyetleri, insanı Ă‚detĂ‚ teshîr eder. Yuruyuşlerinin serbestlik ve ihtişĂ‚mı, misĂ‚fir kabullerindeki guler yuzlulukleri ve nihayet selĂ‚mlığa girip cıkarken riĂ‚yet ettikleri teşrîfĂ‚tın zarĂ‚feti karşısında hayran olmamak elde değildir.”

Edmondo de Amicis:

“...Tedkîk ve tesbîtlerime gore İstanbul ’un Turk halkı, Avrupa ’nın en nĂ‚zik ve en kibar topluluğudur. Koca şehrin en ıssız sokaklarında dahî bir yabancı icin hicbir hakĂ‚ret ve zarĂ‚ra uğrama tehlikesi yoktur. HattĂ‚ namaz vakitlerinde bile cĂ‚mîleri gezmek kĂ‚bildir! Bu ziyĂ‚retlerde bir ecnebî, kiliselerimizi dolaşan bir Turk ’ten daha cok hurmet ve riĂ‚yet gorebileceğinden emîn olabilir. Halk arasında kustahca bir bakış şoyle dursun, fazla mutecessis bir nazara bile hicbir zaman tesĂ‚duf edilmez. Kahkaha sesleri gĂ‚yet nĂ‚dirdir. Sokakta kavga eden ayak takımı da enderdir. Kapı, pencere ve dukkĂ‚nlardan hicbir kadın sesi aksetmez.”



TURKLERDE KİBİR VE GURUR YOKTUR

A. Brayer:

“Musluman Turkler arasında hayĂ‚nın bir neticesi olarak kibir ve gurur Ă‚detĂ‚ yok olmuştur. Cunku kibir ve gurur, İslĂ‚m ’ın pek şiddetli bir şekilde yasakladığı menfîliklerdendir.

Bundan dolayıdır ki Osmanlı ’nın yuruyuşunde vakar ve ihtişĂ‚m olmakla beraber aslĂ‚ kibir ve azamet yoktur. O, dĂ‚imĂ‚ yavaş sesle konuşur. El ve kol hareketlerinde hicbir zaman mutehakkimĂ‚ne bir edĂ‚ sezilmez. Hizmetinde tatlılık ve kolaylık vardır.”

VelhĂ‚sıl, hayatlarını huzur ve saĂ‚det icerisinde gecirmek isteyen toplumlar, ecdĂ‚dımızın bu yuksek seciye ve ahlĂ‚kından lĂ‚yıkıyla hisse almaya gayret etmelidirler.



Kaynak: Osman Nûri TOPBAŞ, 40 Soru 40 Cevap, Erkam Yayınları, 2011, İstanbul
İslam ve İhsan