Hz. Suleyman ’ın (a.s) en guclu ve en zengin olmak istemesindeki sır nedir? Hz. Suleyman (a.s) Allah ’tan nicin daha once kimseye verilmeyen zenginlik ve kudretin kendisine verilmesini istiyor...Hz. Suleyman ’ın (a.s) en guclu ve en zengin olmak istemesindeki sır...
HZ. SULEYMAN ’IN (A.S.) ZENGİNLİK VE KUDRET İSTEMESİNDEKİ SIRLAR
SuleymĂ‚n -aleyhisselĂ‚m- ’ın kimsenin muktedir olamayacağı guclerin kendisine verilmesini istemesi, tefĂ‚hur (ovunmek) icin değildi. Zamanındaki zĂ‚lim pĂ‚dişahları zelîl etmek icindi. Cunku devrindeki pĂ‚dişahlar, gurur ve kibir icinde zulmediyorlardı. Fahreddîn RĂ‚zî, SuleymĂ‚n -aleyhisselĂ‚m- ’ın duĂ‚sına şoyle bir mĂ‚nĂ‚ da vermiştir:
“Rabbim! Bana oyle şanlı bir mulk ver ki, ben ona kavuşup oldukten sonra «DunyĂ‚ mulkunun vefĂ‚sı olsaydı, SuleymĂ‚n ’a olurdu!» denilsin de, kimsenin dunyĂ‚ saltanatına hırs ve rağbeti kalmasın!” Bu ifĂ‚deden anlaşıldığına gore SuleymĂ‚n -aleyhisselĂ‚m- ’ın asıl maksadı, dunyĂ‚ mulkunu değil, Ă‚hiret mulkunu istemektir.
Âyet-i kerîmede buyrulur:
“Her kim Ă‚hiret kazancını isterse, ona ondan veririz. Her kim de dunyĂ‚ gelirini isterse, ona da ondan veririz; fakat onun icin Ă‚hirette bir nasîb yoktur.” (eş-ŞûrĂ‚, 20)
HZ. SULEYMAN ’IN (A.S.) KABUL EDİLEN DUASI Yine Ă‚yet-i kerîmede buyrulduğu uzere AllĂ‚h TeĂ‚lĂ‚, Hazret-i SuleymĂ‚n ’ın duĂ‚sını kabûl etti:
“Biz ruzgĂ‚rı O ’na boyun eğdirdik. O ’nun emriyle, istediği yere tatlı tatlı akıp giderdi. Butun binĂ‚ yapan, dalgıclık yapan şeytanları da. Ve (kotuluk yapmamaları icin)
zincirlerle birbirine bağlanmış diğerlerini (yĂ‚ni cinleri veya isyancı kabîleleri, kole ve esirleri de O ’na boyun eğdirdik!)
” (SĂ‚d, 36-38)
Bu Ă‚yetlerden anlaşıldığına gore, AllĂ‚h TeĂ‚lĂ‚, binĂ‚ ve dalgıclık yapmak icin şeytanları (cinleri) Hazret-i SuleymĂ‚n -aleyhisselĂ‚m- ’ın emri altına vermiştir. Bu şeytanlardan bir kısmı, Hazret-i SuleymĂ‚n ’ın emriyle buyuk binĂ‚lar, mescidler, saraylar, resimler, havuz gibi canaklar, sĂ‚bit buyuk kazanlar yapıyorlardı ki, bu işleri yapmaya insanlar guc yetiremiyorlardı. Bu şeytanlardan bir kısmı da, denizden ceşitli nîmetler, cevherler ve ancak denizde bulunabilen guzel eşyĂ‚lar cıkarıyorlardı.
Âyet-i kerîmedeki;
“zincirlerle birbirine bağlanmış diğerleri” ifĂ‚desi ise iki şekilde anlaşılmıştır:
1. Bir kısım mufessirler, SuleymĂ‚n -aleyhisselĂ‚m- ’ın elinde bulunan kole ve esirler olarak yorumlamışlardır. Bu tefsîre gore Hazret-i SuleymĂ‚n, kole ve esirleri iş yapmaları ve kacmamaları icin bağlatmıştır.
2. Bir kısım mufessirler de bu ifĂ‚denin, bazı şeytanların (cinlerin) Hazret-i SuleymĂ‚n ’ın emrine karşı geldikleri ve bu yuzden calışmaları ve cezĂ‚landırılmaları icin zincire vuruldukları anlamına geldiğini soylemişlerdir. Ekseriyetle bu ikinci goruş kabûl edilmiştir.
İbn-i Kesîr de bu ikinci goruşu kabûl eder ve zincire vurulanların, şeytanların inatcı, isyankĂ‚r, iş yapmaktan imtinĂ‚ eden, direnen veya guzel iş yapmayan kısmı olduğunu soyler.
Hazret-i SuleymĂ‚n ’a boyle bir kudret ve ihtişam veren AllĂ‚h TeĂ‚lĂ‚, O ’na geniş bir tasarruf salĂ‚hiyeti de vermişti. CenĂ‚b-ı Hak şoyle buyurur:
“«–İşte bu bizim bağışımızdır! İster ver, ister (elinde)
tut; hesapsızdır!» dedik. Doğrusu O ’nun, bizim katımızda buyuk bir değeri ve guzel bir yeri vardır.” (SĂ‚d, 39-40)
Ebû Hureyre -radıyallĂ‚hu anh- ’dan rivĂ‚yet edildiğine gore RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- şoyle buyurdular:
“Cinlerden bir ifrit, dun akşam, namazımı bozdurmak icin uzerime atıldı. AllĂ‚h bana imkĂ‚n verdi de onu kıskıvrak yakaladım. HattĂ‚ sabah olunca hepiniz goresiniz diye onu mescidin direklerinden birine bağlamayı arzu ettim. Ancak, kardeşim SuleymĂ‚n -aleyhisselĂ‚m- ’ın şu sozunu hatırladım:
«Rabbim! Beni mağfiret et; bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hukumranlık ver.» (SĂ‚d, 35) AllĂ‚h da onu hor ve hakîr olarak geri cevirdi.” (BuhĂ‚rî, SalĂ‚t 75; EnbiyĂ‚ 40; Muslim, MesĂ‚cid 39/541)
SuleymĂ‚n -aleyhisselĂ‚m- kendisine bu kadar buyuk bir zenginlik ve saltanat lutfedilmiş olmasına rağmen, dĂ‚imĂ‚ huşû, tevĂ‚zû ve vecd icinde bir kulluk hayĂ‚tı yaşayıp kalbini dunyĂ‚dan mustağnî kılmayı bilmiştir. Nitekim O ’nun bu fazîletini beyan sadedinde:
“SuleymĂ‚n -aleyhisselĂ‚m- kendisine bahşedilen mulke rağmen AllĂ‚h ’a duyduğu huşû sebebiyle, olunceye kadar başını semĂ‚ya kaldırmamıştır.” (İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, c. VIII, s. 118) buyrulmuştur.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi-3, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan