Affetmek; ruhu rahatlatan, gonle ferahlık veren sĂ‚lih bir ameldir. Bircok zulme ve fenalığa maruz kalan Hz. Yusuf, Allah rızası icin affetmenin eşsiz fazîletini sergilemiştir.Hz. Yûsuf- ’un -aleyhisselĂ‚m- kendisini oldurmek icin kuyuya atan kardeşlerini affetmesi dillere destandır. Karanlık bir kuyuya atılan, oradan cıkarılarak kole gibi satılan, daha sonra da zindana kapatılan Hz. Yûsuf -aleyhisselĂ‚m- nihĂ‚yetinde AllĂ‚h ’ın lutfu ile Mısır ’a mĂ‚liye bakanı olmuş, kendisine kotuluk eden kardeşleri de ona muhtac hĂ‚le gelmişlerdi. Hz. Yûsuf -aleyhisselĂ‚m- eline fırsat gectiği hĂ‚lde kardeşlerine hicbir kotuluk duşunmemiş, bilĂ‚kis onları affetmiş, hattĂ‚ mahcup olmamaları icin onlara bĂ‚zı tesellî cumleleri de sarf etmiştir.
GUZEL DAVRANMANIN MUKAFATI
CenĂ‚b-ı Hak, kardeşlerinin Hazret-i Yûsuf ’u tanıdıkları Ă‚nı şoyle anlatır:
“(Kardeşleri):
«–Yoksa sen, gercekten Yûsuf musun?» dediler. O da:
«–(Evet)
ben Yûsuf ’um, bu da kardeşim!.. Allah bize lutuflarda bulundu. Cunku kim Allah ’tan korkar ve (belĂ‚lara katlanıp)
sabrederse, şuphesiz Allah guzel davrananların mukĂ‚fĂ‚tını zĂ‚yî etmez!» dedi.
(Kardeşleri)
dediler ki:
«–AllĂ‚h ’a andolsun ki, hakîkaten Allah Sen ’i bize ustun kılmıştır. Gercekten biz (size yaptıklarımızda)
hatĂ‚ etmişiz.»
(Yûsuf)
dedi ki:
«–Bugun size hicbir başa kakma ve ayıplama yok; Allah sizi affetsin! O, merhametlilerin en merhametlisidir.»” (Yûsuf, 90-92)
Daha sonra ana-babasıyla karşılaştığı manzara da şoyle anlatılır:
“Ana ve babasını tahtının ustune cıkartıp oturttu ve hepsi onun icin (ona kavuştukları icin)
secdeye kapandılar. (Yûsuf)
dedi ki:
«–Ey babacığım! İşte bu, daha once (gorduğum)
ruyĂ‚nın tahakkukudur. Rabbim onu gercekleştirdi. Doğrusu Rabbim bana (cok şey)
lutfetti. Cunku beni zindandan cıkardı ve şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra sizi colden getirdi. Şuphesiz ki Rabbim dilediğine lutfedicidir. Şuphesiz O cok iyi bilendir, hikmet sĂ‚hibidir.»” (Yûsuf, 100)
Bu Ă‚yet-i kerîmeler, aynı zamanda terbiye metotlarının en guzellerinden birine işĂ‚ret etmektedir ki, o da, kotuluğe karşı iyilikle mukĂ‚bele etmektir. ZîrĂ‚ boylesine bir Ă‚licenaplık karşısında ekseriyetle, duşman olanın duşmanlığı son bulur; ne dost ne de duşman olan ortadaki kimse dostluğa meyleder; dost olanın ise muhabbeti artıp daha da yakın hĂ‚le gelir.
Hz. Yûsuf -aleyhisselĂ‚m- kardeşlerine sabah-akşam ziyĂ‚fet veriyordu. Kardeşleri ise daha once ona yaptıklarını hatırlayarak bu izzet u ikrĂ‚m karşısında son derece mahcup oluyorlardı. Hazret-i Yûsuf ’a bir adam gondererek dediler ki:
“–Sen, bizi sabah-akşam ziyĂ‚fete dĂ‚vet ediyorsun! Fakat biz, sana karşı yaptıklarımızdan dolayı utanıyoruz!”
Hz. Yûsuf -aleyhisselĂ‚m- da onların mahcup gonullerini tesellî sadedinde şoyle cevap verdi:
“–Mısırlılar, şimdiye kadar bana hep ilk gordukleri gozle bakıyorlar ve; «Yirmi dirheme satılmış bir koleyi bu mertebeye yukselten AllĂ‚h ’ı tenzîh ederiz!» diyorlardı. Şimdi ise sizin sĂ‚yenizde şeref kazandım. Cunku benim, sizin kardeşiniz ve İbrĂ‚him -aleyhisselĂ‚m- gibi buyuk bir peygamberin torunu olduğumu anladılar.”
Babasına da; “Şeytan, kardeşlerimle benim aramı bozdu.” diyerek kardeşlerinin huznunu hafifletiyordu.
AFFETMENİN FAZİLETİ
Hz. Yûsuf -aleyhisselĂ‚m- kardeşlerine soylediği sozlerini fahretmek icin değil, onların gonlunu almak, onları rahatlatmak ve mahcubiyetlerini hafifletmek icin soyluyordu. Bu hĂ‚l, O ’nun affetme ve ayıp ortme fazîletinin enginliğini ortaya koymaktaydı. Cunku o, kusurları başa kakmak sûretiyle gonul kırmanın değil, kotuluğe bile iyilikle mukĂ‚bele edebilmenin, şahsına yapılan eziyetleri Hakk ’ın rızĂ‚sı uğruna unutuvermenin eşsiz fazîletine nĂ‚il olmuş bir hidĂ‚yet rehberiydi.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 2, Erkam Yayınları
AF VE İHSANIN FAZİLETİ
https://www.islamveihsan.com/af-ve-ihsanin-fazileti.html
İslam ve İhsan