BuhûrîzĂ‚de Mustafa Itrî, Osmanlı doneminde yetişmiş en buyuk sanat ve duşunce adamlarından biridir. BestekĂ‚r, hĂ‚nende, şair ve hattattır. İşte mûsiki dehĂ‚sı BuhûrîzĂ‚de Mustafa Itrî ’nin hayatı...Itrî,İstanbul ’da MevlĂ‚nĂ‚kapı civarındaki Yayla (eski adıyla Yaylak) semtinde doğdu. Asıl adı Mustafa olup 1630-40 tarihleri arasında doğduğu tahmin ediliyor. Şiirlerinde kullandığı Itrî mahlası ve BuhûrîzĂ‚de lakabıyla tanındı. Bu lakabın kendisine mi ailesine mi ait olduğu bilinmiyor.
Kırım Hanı I. Selim Giray ’ın Catalca ’da bulunan ciftliğindeki mûsiki toplantılarında buyuk itibar goren Itrî, Sultan IV. Mehmet doneminde (1648-1687) sarayda mûsiki hocası ve hĂ‚nende olarak gorev yaptı. Sultan IV. Mehmet ’in onu sık sık saraya davet ederek bestelediği eserleri bizzat kendisinden dinlediği rivayet edilir.
MÛSİKİ DEHASI Hukumdarın huzurunda icra edilen kume fasıllarına hĂ‚nende olarak katılan BuhûrîzĂ‚de Mustafa Itrî, bu donemde kendi isteği uzerine esirciler kethudĂ‚lığı ile gorevlendirildi. Onun bu gorevi, esirler arasındaki kabiliyetli ve guzel sesli gencleri bulup yetiştirmek ve geldikleri ulkelerin mûsikisi hakkında bilgi edinmek amacıyla istediği rivayet edilir. Şeyhî, SĂ‚lim, SafĂ‚yî gibi tezkire muelliflerine gore bu gorevde iken, bazı kaynaklara gore ise ayrıldıktan bir sure sonra vefat etti.
Vefat tarihi İsmĂ‚il Belîğ, Şeyhî ve SĂ‚lim gibi donemine daha yakın kaynaklarda 1711, Esad Efendi ve MustakimzĂ‚de gibi diğer bazı kaynaklarda 1712 olarak verilir. Itrî Efendi ’nin Yenikapı MevlevîhĂ‚nesi civarına veya Edirnekapı dışındaki Mustafapaşa DergĂ‚hı karşısına defnedildiği rivayet edilmekteyse de bu konuda kesin bilgi bulunmuyor.
MEVLEVÎHÂNEDE NEY UFLEMEYİ OĞRENDİ Turk mûsiki tarihinin en onde gelen birkac simasından biri olan BuhûrîzĂ‚de Mustafa Itrî Efendi hĂ‚nendeliği, şairliği ve hattatlığının yanı sıra ozellikle bestekĂ‚rlığı ile tanındı. Mûsikideki hocaları kesin olarak bilinmemekte, ancak Derviş Omer, Kasımpaşalı Koca Osman, Kucuk İmam Mehmed Efendi ve HĂ‚fız Post gibi ustatlardan faydalanmış olabileceği tahmin ediliyor. İbrahim AlĂ‚eddin Govsa, mûsiki hocasının Vakıf Halhalî diye tanınan Nasrullah Efendi olduğunu soyler. Rauf YektĂ‚ Bey, onun CĂ‚mî Ahmed Dede ’nin şeyhliği esnasında Yenikapı MevlevîhĂ‚nesi ’ne devam ettiğini, Ă‚yinlerden aldığı ruhanî neşeyle Mevlevî olduğunu ve mevlevîhĂ‚neye gelen ustatlardan da faydalandığını, dervişlerden ney uflemeyi oğrendiğini ifade eder.
GUZEL SESLİ BESTEKÂR
Huzûr-ı humĂ‚yun fasıllarına hĂ‚nende olarak katılması, Enderun ’daki hocalığı yanında padişahın onu zaman zaman sadece kendisini dinlemek amacıyla huzura cağırması, sesinin bulunduğu mecliste diğer hĂ‚nendelere ağız actırmayacak derecede guzel olduğunu gosterir.
Sade ve acık ifadelerle yazdığı manzumelerinden Itrî ’nin guclu bir şair olduğu anlaşılıyor. ŞuarĂ‚ tezkirelerinde ve gufte mecmualarında na‘t, gazel, muamma, tahmîs, nazîre, tarih ve kıtalarının yanı sıra hece vezniyle yazılmış turkulerine de rastlanır. Muamma hallinde de ustad olduğu belirtilen Itrî ’nin şairliği uzerinde, manzumelerine tahmîs ve nazîreler yazdığı cağdaşı unlu şair NĂ‚bî ’nin tesiri olduğu kanaati yaygındır.
SOZ SAHİBİ HATTATTIR BuhûrîzĂ‚de Mustafa Itrî Efendi aynı zamanda ta‘lik hattında soz sahibi bir hattattır. Bu sahadaki hocası, ta‘lik ustadı TophĂ‚neli Mahmud Nûri Efendi ’nin talebelerinden SiyĂ‚hî Ahmed Efendi ’dir. Sadettin Nuzhet Ergun, Halil Edhem Arda ’nın ozel kutuphanesinde bulunan HĂ‚fız Post Mecmuası hakkında bilgi verirken bu mecmuaya Itrî ’nin ta‘lik hattıyla yapmış olduğu bazı ilĂ‚velerden bahseder.
Itrî ’nin bir mûsikişinas olarak asıl onemli yonu bestekĂ‚rlığıdır. Turk mûsikisinin cami, tekke ve klasik mûsiki alanlarında peşrev, saz semĂ‚isi, kĂ‚r, beste, semĂ‚i, Ă‚yin, na‘t, durak, tevşîh, tekbir, salĂ‚ ve ilĂ‚hi olmak uzere hemen her formunda eser vermiş nĂ‚dir sanatkĂ‚rlarından olan Itrî ’nin eserleri alışılmışın dışında bir melodi orgusune sahiptir. Coğunlukla Fuzûlî, Nev‘î, Şehrî, NĂ‚bî gibi şairlerin ve arkadaşı Nazîm ’in manzumelerini, nĂ‚dir olarak da kendi guftelerini besteledi.
SEGÂH TEKBİRİ
Dinî eserleri icinde ozellikle cami mûsikisinin şaheserleri arasında bulunan segĂ‚h tekbiri ve salĂ‚t-ı ummiyyesi, kucuk bir ses alanı icerisindeki buyuk ifade gucunun carpıcı orneklerindendir. Ayrıca mevlevîhĂ‚nelerde Ă‚yin-i şeriften once okunan, sozleri MevlĂ‚nĂ‚ CelĂ‚leddîn-i Rûmî ’ye ait olan ve “Na ’t-ı MevlĂ‚nĂ‚” adıyla bilinen rast na‘t sağlam melodik yapının olgun bir gostergesidir. Ote yandan Ă‚henkli bir ses orgusuyle işlenen segĂ‚h Ă‚yini de Mevlevî Ă‚yinlerinin en guzel orneklerindendir. Klasik Turk mûsikisi alanında ise HĂ‚fız-ı ŞîrĂ‚zî ’nin, “Gulbun-i iyş mîdemed sĂ‚kī-i gul‘izĂ‚r kû?” mısraıyla başlayan Farsca gazeli uzerine bestelediği nevĂ‚ makamındaki kĂ‚rı bu formun şĂ‚heserleri arasında yer alır.
KĂ‚rların coğunlukla terennumle başlamasına karşılık burada doğrudan gufteye girilmesi de eserin bir diğer ozelliğidir. Ayrıca “CĂ‚m la‘lindir senin Ă‚yîne rûy-i enverin” mısraıyla başlayan hisar bestesi, “Her gorduğu perîye gonul mubtelĂ‚ olur” mısraıyla başlayan bûselik bestesi, “Gamzen ki ola sĂ‚kī-i ceşm-i siyeh-i mest” mısraıyla başlayan bestenigĂ‚r bestesi, “Dil-i pur ıztırĂ‚bım mevce-i seylĂ‚bdır sensiz” mısraıyla başlayan hisar ağır semĂ‚isi ile Nef‘î ’nin, “Tûtî-i mûcizegûyem ne desem lĂ‚f değil” mısraıyla başlayan guftesine yaptığı segĂ‚h yuruk semĂ‚isi klasik Turk mûsikisinin en seckin eserlerindendir.
UNUTULMUŞ MAKAMLAR
Mehmed Esad Efendi Atrabu ’l-Ă‚sĂ‚r ’da onun binin uzerinde murabba, nakış ve kĂ‚r bestelediğini soyler. Muberka‘, necd, rekb, selmek gibi bugun tamamen unutulmuş makamlardan cok kullanılan meşhur makamlara kadar bestelediği eserlerine ceşitli el yazması gufte mecmualarında rastlanmaktaysa da gunumuze bunlardan cok azı ulaşabildi. Yılmaz Oztuna onun zamanımıza ulaşan kırk iki, Ekrem Karadeniz ise kırk dokuz eserinin listesini verir. Camilerde cumhur muezzinliği cercevesindeki birtakım uygulamaların ve bunların mûsikiyle ilgili duzenlemelerinin, teravih namazı esnasında makam değiştirme kurallarının da Itrî tarafından konulduğu genellikle kabul goren rivayetler arasındadır.
ITRÎ MAHLASI NEREDEN GELİYOR? İstanbul surları dışında oturduğu, cicek ve meyve meraklısı olduğu, bahce işleriyle uğraşmaktan zevk duyduğu icin kendisine Itrî mahlası verildi. “MustĂ‚bey” armudunun da onun tarafından yetiştirildiği kabul edilir. Yahya Kemal Beyatlı “Itrî” adlı şiirinde, onun Turk mûsikisindeki yerini dile getirdi.
Not: Nuri Ozcan ’ın BuhûrîzĂ‚de Mustafa Itrî, DİA eserinden derlenmiştir.

İslam ve İhsan