Receb ayının ilk cuma gecesine Regaib gecesi, bu gecenin idrak edilmesine Regaib kandili denir.Sozlukte “kendisine rağbet edilen şey, bol ve değerli bağış” anlamındaki ragībenin coğulu olan regāib kelimesi hadis ve fıkıh literaturunde “bol sevap ve mukĂ‚fat, faziletli amel”, ozellikle MĂ‚likî fıkıh kaynaklarında sunnetin mukabili olarak “mustehap, nĂ‚file ibadet” mĂ‚nalarında kullanıldığı gibi (İbn Ebû Şeybe, II, 49; İbn Abdulber en-Nemerî, I, 127; HattĂ‚b, II, 79) hicrî takvime gore yedinci ay olan recebin ilk perşembesini cumaya bağlayan geceye ad olmuştur (ayrıca bk. KANDİL).
REGAİB GECESİNİN FAZİLETİ
Regaib gecesi, Kur ’an ’da saygı gosterilmesi istenen ve hadislerde -gun belirtilmeden- oruc tutulması tavsiye edilen haram aylardan (el-Bakara 2/217; el-MĂ‚ide 5/2, 97; Ebû DĂ‚vûd, “Śavm”, 55; İbn MĂ‚ce, “ŚıyĂ‚m”, 43) Receb ayında bulunmakla birlikte ozellikle tasavvufî eserlerde yer alan, Hz. Peygamber ’in Regaib gecesinde ana rahmine duştuğu, Receb ayının ilk perşembe gunu oruc tutup gecesinde Regaib namazı adıyla bir namaz kılmanın sevap olduğu ve bu gecenin bircok faziletinin bulunduğu yonundeki rivayetlerin asılsız olduğu hadis Ă‚limlerince belirtilmiştir.
İbnu ’l-Cevzî, Regaib orucu ve namazıyla ilgili hadisin ZĂ‚hid Ebu ’l-Hasan Nûreddin Ali b. Abdullah b. Huseyin b. Cehdam (o. 414/1024) tarafından uydurulduğunu ve hadisin başka hicbir kaynakta gecmediğini belirtir (el-MevżuĂ‚t, II, 47). Ayrıca isrĂ‚ ve mi‘rac olayının Regaib gecesi meydana geldiğine dair rivayetin de aslı bulunmamaktadır (İbn Kesîr, III, 109; Bedreddin el-Aynî, IV, 39).
REGAİB KANDİLİ İLK NE ZAMAN KUTLANDI?
Regaib gecesiyle ilgili ozel ibadet ve kutlamalar IV. (X.) yuzyılda ortaya cıkmış olup bu gecenin ilk defa kandil olarak kutlanmasına Kudus ’te 448 (1056), Bağdat ’ta 480 (1087) yılında başlanmış,
GazzĂ‚lî de butun Kudus halkının bu geceyi ihya ettiğini soylemiştir (İĥyĂ‚, I, 203). Ebû TĂ‚lib el-Mekkî gibi bazı mutasavvıflar Regaib gecesinden soz etmeyip Receb ayının ilk gecesini ihya etmenin mustehap olduğunu belirtseler de (Ķūtu ’l-ķulûb, I, 121) bu geceyle ilgili rivayetlerin cok zayıf ya da uydurma olduğu hadis Ă‚limlerince tesbit edilmiştir.
İslĂ‚m Ă‚limlerinin buyuk bir kısmı Hz. Peygamber, sahĂ‚be ve tĂ‚biîn donemlerinde Regaib kandilinin bilinmediğini, kandil geceleri kutlanmasının diğer dinlerin tesiriyle ortaya cıktığını, dolayısıyla bu gecede ozel bir ibadet yapmanın dinde yeni ibadet ihdası anlamına geleceğini, Resûl-i Ekrem tarafından genel olarak bid‘atların yasaklanmasının yanı sıra (BuhĂ‚rî, “Śulĥ”, 5) cuma gunu ve gecesi ozel bir ibadet yapılmasının da yasaklandığını (Muslim, “ŚıyĂ‚m”, 147, 148), bu sebeple Regaib gunu ve gecesinde muayyen ibadetler yapmanın dinen sakıncalı olduğunu belirtmiştir.
Bir kısım Ă‚limler ise genel anlamda fazileti Ă‚yet ve hadislerde belirtilen Receb ayının bir gecesi olması dolayısıyla Regaib ’in de faziletli gecelerden sayılacağını, namazın en ustun ibadet olup akşamla yatsı arasında nĂ‚file namaz kılmanın fazileti hakkında -zayıf da olsa- hadisler, sahĂ‚bî ve tĂ‚biî sozleri (Tirmizî, “ŚalĂ‚t”, 204; İbn MĂ‚ce, “İķāmetu ’s-śalĂ‚t”, 185; Taberî, XV, 69; XXI, 100) bulunduğunu, Musluman toplumlarda ozel zaman dilimleri olduğuna inanılan, dinî duyguların yoğun bicimde yaşandığı bu geceleri vesile ederek kazĂ‚ ve nĂ‚file namaz kılmanın, Kur ’an okumanın, ceşitli hayırlar yaparak Allah ’a yaklaşmaya calışmanın dinen bir sakıncası olmayacağını ifade etmişlerdir.
EYYUBİ HUKUMDARI REGAİB KANDİLİNİN KUTLANMASINI YASAKLADI
Bu konuda birinci goruşu savunan MĂ‚likî fakihi İzzeddin İbn AbdusselĂ‚m ile ikinci goruşu savunan hadis Ă‚limi İbnu ’s-SalĂ‚h arasında bir munazara gercekleşmiş (munazaranın tam metni icin bk. Sofuoğlu, VII [1992], s. 17-45), Ă‚limlerin bircoğu İbn AbdusselĂ‚m ’a hak vermiş, bunun uzerine Eyyûbî Hukumdarı el-Meliku ’l-KĂ‚mil, Regaib namazının camilerde kılınmasını ve bu gecenin kutlanmasını yasaklamıştır.
Daha sonraki donemlerde de benzer tartışma ve olaylar meydana gelmiştir. Osmanlı devrinde Molla FenĂ‚rî, Regaib gecesi hakkında olumlu goruş belirtmiş, ceşitli donemlerde bu konuda lehte ve aleyhte risĂ‚leler yazılmıştır (Keşfu ’ž-žunûn, bk. bibl.; οÂĥu ’l-meknûn, II, 196).
Farklı goruş ve uygulamalar gunumuzde de varlığını surdurmektedir.
Kaynak: Hamdi Tekeli, Diyanet İslam Ansiklopedisi
İslam ve İhsan