Hz. Şems soruyor Hz. MevlĂ‚nĂ‚ cevaplıyor. İşte Hz. Şems ve MevlĂ‚nĂ‚'nın konuşması...Esas mevzû, “Şems, MevlĂ‚nĂ‚ ’ya ne verdi, ne oğretti?” sorularının cevĂ‚bıdır. Bu da, Şems ’in ona aklın esĂ‚retinden kurtulmanın yollarını oğretmesidir. Cunku aklın hudûdu muayyendir. Arkası cinnettir. Gonlun hudûdu ise, sonsuzdur. Teskîn noktası da “fenĂ‚ fillĂ‚h”tır.
Şems, CelĂ‚leddîn-i Rûmî ’ye kendi ozunu, sĂ‚hib olduğu değerleri tanıtarak ayağındaki zincirleri kopardı. Cunku MevlĂ‚nĂ‚ ucmaya hazır bir kartaldı. Şems, onun ayağındaki bu bağları cozdu. Ona gonul penceresinden oteleri gosterdi.
Bundan sonra
Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚, ışık etrafındaki pervĂ‚neler gibi Şems ’teki tecellînin cĂ‚zibesine kapılarak yanmaya başladı.
HZ. ŞEMS SORUYOR HZ. MEVLÂNÂ CEVAPLIYOR
Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚, DîvĂ‚n-ı Kebîr ’inde
Şems ’le başlamış olan bu mĂ‚cerĂ‚sını şu şekilde anlatır:
“Şems MevlĂ‚nĂ‚ ’ya:
«–Âlimsin, başsın, rehbersin; saltanat sahibisin!..» dedi.”
“MevlĂ‚nĂ‚ da ona:
«–Bundan sonra zĂ‚hir Ă‚leminin Ă‚limi değilim; başı değilim; rehberi değilim. Senin yaktığın meş ’alenin aydınlattığı akıl ustu bir Ă‚lemde fakir ve garip bir seyyahım!..» dedi.”
“Şems tekrar:
«–Sende hĂ‚lĂ‚ akıl var! Bu sebeple dîvĂ‚ne olamadığın icin bu evin mahremi değilsin!..» dedi.”
“MevlĂ‚nĂ‚ da:
«–Bundan sonra aklıma gonlumle ortu orttum... DîvĂ‚ne oldum. Himmetinle artık bu Ă‚lemin mahremiyim!..» dedi.”
“Şems yine:
«–Sende hesap var!.. Sekr hĂ‚linde değilsin! Bu Ă‚lemin dışındasın!.. Bu Ă‚lemi aydınlatan akıl değil, aşktır. Onunu goremiyorsun!» dedi.”
“MevlĂ‚nĂ‚, Şems ’e:
«–Bundan sonra himmetinle baştanbaşa ateş kesildim. Her yanımı aşk ve sekr kapladı!..» dedi.”
“Şems bu sefer:
«–Sen bir cemaatin meş ’alesisin! Yerin yukseklerde!..» dedi.”
“MevlĂ‚nĂ‚ ise:
«–Bundan sonra artık o meş ’alem sondu. Gozumde onların, ateş boceklerinin yanıp sonen parıltısından bir farkı yok!.. Artık başka meş ’alelerin aydınlığında yuruyorum!» cevĂ‚bını verdi.”
“Şems:
«–Sen olu değilsin; sen zĂ‚hirî diriliğini muhĂ‚faza ediyorsun! Bu kapıdan oteye boyle gecilmez! FĂ‚nî varlığını, butun ihtişam ve debdebesiyle terk etmen gerekir...» dedi.”
“MevlĂ‚nĂ‚:
«–O eskidendi!.. Seni tanıdıktan sonra insanların bildiği mĂ‚nĂ‚da diri değilim... Başka bir dirilikle buluşarak oldum!..» dedi.”
“Şems:
«–HĂ‚lĂ‚ nefsĂ‚nî istinadların var! Makamın mansıbın bĂ‚kî! Bunlardan kurtul!» dedi.”
“MevlĂ‚nĂ‚ da:
«–Bundan boyle senin beni cekip goturduğun ledun Ă‚leminde mevkî ve mansıb aramaktayım. Evvelki varlığıma Ă‚it her şeyi terk ettim; onları aştım!..» dedi.”
“Şems:
«–Kolun, kanadın var! Ben sana kol, kanat veremem!..» dedi.”
“MevlĂ‚nĂ‚:
«–Bundan sonra senin, kolum ve kanadım olman icin, kolumu ve kanadımı kırdım...» dedi.”
Şems de, bu ikrĂ‚r karşısında vazîfesinin bittiğine kanaat getirip ona ilĂ‚hî tecellîler ile dolu ebediyyet ufuklarında yanması icin bir kanat taktı... Cunku onu vuslatın hovardalığından buyuk bir firkate duşurerek hasretin bereketli iklîminde yalnız başına bırakmıştı.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Mesnevî Bahcesinden BİR TESTİ SU, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan
SADIK BİR ALLAH DOSTU MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN-İ RÛMÎ