Kudus, Muslumanların ilk kıblesidir!. Kudus, tevhid mucadelesi icin cok kan dokulmuş mahzun şehrimizdir!… Kudus, yeryuzunde ibadet maksadıyla ziyaret edilebilecek uc mescitten birine ev sahipliği yapan, mubĂ‚rek ve mukaddes bir mekĂ‚ndır!.Arapca ’da “el-Kuds”, İbrĂ‚nîce ’de “Yeruşalayım” (Barış Şehri) olarak adlandırılan Kudus, kadîm bir medeniyet ve tarihe sahiptir. Yahudiler, Hristiyanlar ve Muslumanlar icin kutsal ve vazgecilmez olan şehir, aynı zamanda bircok peygamberin doğup buyuduğu, vahiy aldığı ve tevhid mucĂ‚delesini surdurduğu mubarek topraklardır.

Muslumanların “ilk kıblesi”, mûsevîler icin “Tanrı ’nın dunyayı yaratmaya başladığı yer”, hıristiyanlar icin ise, “mahşerdeki dirilişin mekĂ‚nı”dır.

Hristiyan inancına gore, Mesih bu şehre gelecek, Deccal ’in hĂ‚kimiyetine son vererek iyilerle kotulerin savaşına komutanlık edecek ve yeryuzunde bin yıl surecek tanrı krallığını kuracaktır. Yahudiler ise, Suleyman MĂ‚bedi ’ni tekrar inşĂ‚ edip dunyaya hukmedecekleri gunu gozlemektedirler. Bununla birlikte Âlemlerin Rabbi, hicbir din ve insanı ayırt etmeden bu toprakları, “butun insanlar icin bereketli kıldığını” bildirmektedir. Soz konusu Ă‚yetlerden bazıları şoyledir:

Bir gece kendisine Ă‚yetlerimizden bir kısmını gosterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Haram ’dan, cevresini mubĂ‚rek kıldığımız Mescid-i AksĂ‚ ’ya goturen Allah, noksan sıfatlardan munezzehtir. O, gercekten işitendir gorendir.” (el-İsrĂ‚, 1)

Suleyman ’ın emrine de kasırga (gibi esen) ruzgĂ‚rı verdik. Onun emriyle, icinde bereketler yarattığımız yere doğru eserdi. Biz her şeyi hakkıyla biliriz. (el-EnbiyĂ‚, 81)

(Firavun tarafından) hor gorulup ezilmekte olan o kavmi (yahudileri) de icini bereketle doldurduğumuz yerin doğu taraflarına ve batı taraflarına mirascı kıldık…” (el-A ’rĂ‚f, 137)

“Biz onu (İbrahim ’i) de, Lût ’u da kurtararak, Ă‚lemler icinde bereketli kıldığımız yere ulaştırdık.” (el-EnbiyĂ‚, 71)

MUSLUMANLARIN İLK KIBLESİKudus, Muslumanların ilk kıblesi ve yeryuzundeki ikinci Harem Ev ’dir. Peygamber Efendimiz -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-, hicretten bir yıl once “Burak” adı verilen bineğiyle, KĂ‚be ’den alınıp gece yolculuğu sonrası Mescid-i AksĂ‚ ’ya getirilmiş; buradan da MîrĂ‚c ’a -CenĂ‚b-ı Hakk ’ın katına- aracısız konuşmak uzere yukseltilmiştir.

Mîrac ’tan evvel Peygamber Efendimiz -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- KĂ‚be ’yi onune alarak Mescid-i AksĂ‚ ’ya yonelir ve namazlarını oylece kılardı. Mekke ’de vukû bulan MîrĂ‚c hĂ‚disesini muteĂ‚kiben Muslumanlar beş vakit namazlarını Kudus ’e doğru kılmışlardır. HattĂ‚ bu durum, hicretten sonra da yaklaşık 16 ay boyunca devam etmiştir. Muslumanların dunyanın neresinde olurlarsa olsunlar KĂ‚be ’ye doğru donup namaz kılmalarını emreden Ă‚yetler inince, Peygamber Efendimiz ve ashĂ‚bı, Mescid-i Haram ’ı kıble edinmişlerdir. (Bkz: el-Bakara, 144, 149-150)

Kudus, Hazret-i Omer -radıyallĂ‚hu anh- ’ın emanetidir. Nitekim Ă‚yet-i kerîme ve hadîs-i şeriflerde bildirilen ehemmiyetine binĂ‚en Kudus, ilk kez MilĂ‚dî 638 yılında ikinci halife Hazret-i Omer doneminde sulh yoluyla fethedilmiş ve şehrin anahtarları, Kudus baş patriği Sophronius tarafından bizzat Hazret-i Omer ’e teslim edilmiştir. Hazret-i Omer, şehirde o donemde yaşayan hristiyanlarla tarihe “Omer Sozleşmesi” olarak gececek bir antlaşma imzalamış, onlara İslĂ‚m ’ın şiĂ‚rı olan “can, mal, inanc ve ibadet gibi haklarının koruyacağına dair” bir teminat vermiştir.

KUDUS, TEVHİD DİNİ ’NİN EN ONEMLİ MERKEZLERİNDENDİRHem hukumdar hem peygamber olan Hazret-i Davud -aleyhisselĂ‚m-, İsrailoğullarını kırk yıl adaletle yonetmiş, Kudus ’u fethederek kendisine başkent îlan etmiştir.

Buyuk bir saltanat sahibi olan Hazret-i Suleyman -aleyhisselĂ‚m- da bugunku Filistin ve Urdun ’un tamamı ile Suriye ’nin bir kısmını icine alan geniş bir coğrafyada hukumdarlık yapmıştır. Yonetimi altındaki nufus hızla arttığı icin bu bolgeyi eyaletlere bolerek yonetmiş; memleketin savunması icin cok sayıda eser inşĂ‚ ettirmiştir. En onemli eseri, Siyon Dağı ’na inşa ettirdiği Beytu ’l-Makdis ’tir. Beytu ’l-Makdis, Mescid-i AksĂ‚ veya Suleyman MĂ‚bedi olarak tanınan yapının bugun temel duvarlarından yalnızca bir bolumu kalmıştır. Yahudilerin “Ağlama Duvarı” olarak isimlendirdikleri ve kutsal kabul ettikleri kısım da bu mabeddendir.

Hazret-i MûsĂ‚, Hazret-i Elyesa, Hazret-i Zekeriyya ve Hazret-i Yahya -aleyhimusselĂ‚m- başta olmak uzere bircok peygamberin mezarları burada bulunmaktadır.

Kudus, annesi Hanne ’nin adağı gereği kucuk yaşta mescide verilen ve Hazret-i Zekeriyya ’nın gozetiminde ibadet ve taatle buyuyen Hazret-i Meryem ’in doğup buyuduğu ve oğlu Hazret-i ÎsĂ‚ -aleyhisselĂ‚m- ile birlikte buyuk mucadeleler verdiği topraklardır.

YAHUDİLER İCİN KUDUS ’UN ONEMİYahudiler, Kudus ’u “dunyanın merkezi” ve “Tanrı ’nın sectiği kutsal şehir” olarak kabul ederler. Yahudi dînî metinlerinde Kudus icin, “Tanrı dunyayı yaratırken guzelliği on parcaya taksim etti, bunun dokuzunu Kudus ’e, birini dunyaya verdi!” ifadeleri gecer.

Yahudiler, Kudus ’e hĂ‚kim olmadan, ibadetlerinin yarım kalacağına inanırlar ve yemek dualarında dahî, Kudus ’un yeniden inşĂ‚sı icin duĂ‚ ederler.

Kudus, yahudiler icin kutsal emanetlerin muhafaza edildiği bolgedir. Nitekim Hazret-i DĂ‚vud, yahudileri birleştiren Ahid Sandığı ’nı Kudus ’e getirmiştir. Kutsal ibadet mekĂ‚nları olan “Ağlama Duvarı” burada bulunmaktadır.

HIRİSTİYANLAR İCİN KUDUS ’UN ONEMİHıristiyan inancına gore Kudus, Hazret-i ÎsĂ‚ ’nın yaşadığı, dînini ilk defa tebliğ ettiği, carmıha gerildiği ve tekrar dirilerek semĂ‚ya yukseldiği kutsal şehirdir.

Hazret-i ÎsĂ‚ ’nın doğumu, rivayetlere gore, Beytullahim ’de gercekleşmiş; Hazret-i Meryem onu 12 yaşına gelince Kudus ’e getirmiştir.

BEYTU ’L-MAKDİS - MESCİD-İ AKSÂHazret-i Suleyman -aleyhisselĂ‚m-, babası Hazret-i DĂ‚vûd ’un başlamış olduğu mĂ‚bedi kendi saltanatı sırasında tamamlamıştır. İnsanlar, melekler ve cinlerden oluşan buyuk bir topluluğu bu mescidin inşasına davet etmiş ve yedi yıl, altı ay calışmak sûretiyle M.O. 950 yılında bu mĂ‚bed tamamlanmıştır.

Hazret-i MûsĂ‚ ’ya inen on emrin yazılı bulunduğu “Kutsal Ahid Sandığı”nın da icinde yer aldığı bu mescit, başlangıcta “Beytu ’l-Makdis” olarak bilinmesine rağmen sonradan Mescid-i AksĂ‚ olarak adlandırılmıştır. Yahudi inancına gore, mescidin batı bolumunun inşĂ‚sında fakir ve muhtac kesim calıştığı icin Tanrı bu bolumu beğenmiş ve bu duvarı ebediyyen kutsamıştır. Ayrıca mescidi, Hazret-i Suleyman -aleyhisselĂ‚m- yaptırdığı icin “Suleyman MĂ‚bedi” olarak adlandırmış ve en onemli bir ibadet merkezi olarak kabul etmişlerdir.

Bu duvara sıkıştırılan dilek mektupları, toplanıp Zeytin Dağı ’na, yani Mesih ’in geleceğine inanılan yere gomulur. Mesih inancına gore, Mesih, Zeytin Dağı ’na inecek altın kapıdan gececek ve şehre girip vaat edilmiş kutsal topraklarda Yahudilerin kurtuluşunu başlatıp dunyaya hukmedecektir.

Suleyman MĂ‚bedi, en buyukleri M.O. 387 ’de Babilliler tarafından; M.S.70 yılında Romalılar tarafından olmak uzere defalarca tahrip edilmiştir. 637 yılında Hazret-i Omer ’in Kudus ’u fethetmesiyle Mescid-i AksĂ‚ tamir edilmiş; 691 Emevîler doneminde ise, Halife Abdulmelik tarafından genişletilerek yeniden yapılmıştır. Yanına da Peygamber Efendimiz -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ’in Mîrac ’ta gokyuzune yukselmeden once son ayak bastığı yer kabul edilen Muallak taşının bulunduğu yere “Kubbetu ’s-Sahra” inşa edilmiştir.

Peygamber Efendimiz -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-, Mescid-i AksĂ‚ ’nın fazileti hakkında şoyle buyurmuştur:

“Ziyaretler ancak uc mekĂ‚na yapılır; Mekke ’deki Mescid-i HarĂ‚m ’a, Medine ’deki benim mescidime ve Kudus ’teki Mescid-i AksĂ‚ ’ya.” (BuhĂ‚rî, FedĂ‚ilu ’s-SalĂ‚t, 6; Muslim, Hacc, 288/827)

Bir başka hadîs-i şerîf ise şoyledir:

“Suleyman -aleyhisselĂ‚m-, Mescid-i AksĂ‚ ’nın (Beyt-i Makdis ’in) inşasını bitirince Allah TeĂ‚lĂ‚ ’dan uc dilekte bulunmuştur:

1-AllĂ‚h ’ın hukmune uygun hukum verme guc ve kabiliyeti.

2-Kendisinden sonra hic kimsenin ulaşamayacağı bir mulk ve saltanat.

3-Yalnızca namaz kılmak niyetiyle Mescid-i AksĂ‚ ’ya gelenlerin bağışlanması.”

CenĂ‚b-ı Hak, Suleyman ’a bunlardan ilk ikisini vermiştir. Ucuncu dileğinin de kabul edilmiş olmasını umarım.” (NesĂ‚î, MesĂ‚cid, 6; İbn-i MĂ‚ce, İkametu ’s-SalĂ‚t, 196/1408)

KUBBET ’US SAHRAAvlusunda “Hacer-i Muallak” olarak bilinen mubarek taşın bulunduğu “Kubbetu ’s-Sahra” ortası kubbeli, sekizgen bir yapıdır. Muslumanlar ve yahudiler icin kutsal kabul edilen Hacer-i MuallĂ‚k, 18 metre genişliğindedir ve tek bir koşesinden destek alarak 1,5 metre yukseklikte durmaktadır.

Peygamber Efendimiz ’in MîrĂ‚c ’a cıkarken ustunde durduğu taş olması ve hĂ‚len uzerinde mubarek ayak izlerinin bulunması sebebiyle kutsal kabul edilir.

RivĂ‚yetlere gore, Hazret-i İbrahim -aleyhisselĂ‚m- ’ın oğlu Hazret-i İsmĂ‚il -aleyhisselĂ‚m- ’ı kurban etmek icin yatırdığı taşın bu olduğu, Hazret-i Nûh ’un gemisinin tufandan sonra bu taşın ustune oturduğu da nakledilir. AllĂ‚hu a ’lem.

Yahudiler, burayı “Başlangıc Kayası” olarak kabul ederler. Onlara gore, Kudus mabedinin merkezi bu kayayı cevreleyen binadır. İnanışlarına gore, Mesih dunyaya bu kayanın uzerine cıkarak insanları yonlendirecektir. Hıristiyan inancına gore ise, Hazret-i ÎsĂ‚ Mahşer gunu, adĂ‚let kursusunu bu taşı uzerinde kuracaktır.

MAHZUN KUDUSKudus, 1897 ’de ilk Siyonist kongresinde alınan; “Yahudiler Filistinsiz olmaz: Filistinliler Kudus ’suz olmaz. Kudus de Suleyman Mabetsiz olamaz!” anlayışıyla yıllardır işgal altındadır.

1099 yılında, Haclı seferleri sonrası yakılıp yıkılan Mescid-i AksĂ‚, minaresine can takılarak kiliseye cevrilmiş ve Suleyman Mabedi olarak adlandırılmıştır. O donemde yahudi ve muslumanların şehirde surekli kalmalarına izin verilmemiş; hattĂ‚ şehirdeki tum musluman ve yahudilere, kendi dîninden olanlara yardım ettikleri gerekcesiyle eşi gorulmemiş bir vahşet sergilenmiştir. Haclı Yazarı Aquilesli Raymun, o vahşeti şoyle anlatmaktadır:

“Kentin sokakları, kesilmiş kafalar, eller ve ayaklarla doluydu. Oyle ki yolda takılıp duşmeden yurumek zor hĂ‚le gelmişti. Ama butun bunlar, Suleyman Tapınağı ’nda yapılanlardan daha hafif kalıyordu. Cunku Suleyman Tapınağı ’nda akan kanların yuksekliği adamlarımızın dizlerinin boyunu aşıyordu.”

Uzun yıllar devam eden zulum ve kaos doneminden sonra Selahaddin-i Eyyûbî:

“-Kudus ve Mescid-i AksĂ‚, Haclıların işgali altında bulunduğu surece, ben nasıl olur da yemek yiyebilirim, gulebilirim, yatağıma yatıp uyuyabilirim!” şuur ve idealiyle 1187 yılında Kudus ’u yeniden fethetmiştir.

Kudus, Yavuz Sultan Selim ’in Mısır ’ı fethiyle sulh yoluyla Osmanlı ’ya gecmiş ve 1917 yılına kadar Osmanlı Devleti hĂ‚kimiyetinde kalmıştır. Bu donem zarfında her uc dînin mensupları acısından da barış ve huzurun mekĂ‚nı olmuş, cok kapsamlı bakım ve hizmetler gormuştur. Ozellikle KĂ‚nûnî Sultan Suleyman, 144 donumluk Mescid-i AksĂ‚ ’nın cevresini, 3 km uzunluğunda 24 burca sahip, 12 metrelik surlarla ormuş ve bu buyuk calışma 5 senede tamamlanmıştır. Bugun hĂ‚lĂ‚ ayakta olan surlar, şehrin ayrılmaz bir parcası hĂ‚line gelmiştir. Aynı şekilde KĂ‚nûnî Sultan Suleyman, Kubbetu ’s-Sahra ’nın etrafını da cinilerle ordurmuştur.

1917 yılında İngilizler bolgeyi işgal ve istilĂ‚ etmiş, tam 31 yıl boyunca bolgeyi yeni kurulacak İsrail Devleti ’ne hazırlamışlardır. 1948 yılı itibariyle İsrail ’in kurulmasıyla bolgeden cekilen İngilizler, yonetimi siyonist ablukaya devretmiştir.

O gunden bugune kadar, Filistin toprakları ve Kudus, buyuk bir baskı, zulum, şiddet ve zorbalığa sahne olmuştur. İngilizlerin hĂ‚kimiyetine gecişinin 100. yılında, bu sefer dunyanın bir başka super gucu olan ABD, Kudus ’un İsrail ’in başkenti olduğu iddiĂ‚sını percinlemek uzere, elciliğini buraya taşıyacağını ilan etmiştir.

Butun dunyayı karşısına alacak şekilde pervĂ‚sızca yapılan bu acıklama, sadece Siyonist İsrail ’i memnun etmiştir. Artık gunumuzun acı bir realitesi vardır; Muslumanlar Kudus ’e sahip cıkmadıkca, Kudus ve icindekiler mahzun olmaya devam edecektir.

ZİYARET EDİLECEK UC MESİTTEN BİRİKudus, Muslumanların ilk kıblesidir!.

Kudus, tevhid mucadelesi icin cok kan dokulmuş mahzun şehrimizdir!…

Kudus, yeryuzunde ibadet maksadıyla ziyaret edilebilecek uc mescitten birine ev sahipliği yapan, mubĂ‚rek ve mukaddes bir mekĂ‚ndır!.

Peygamber Efendimiz ’in şu hadîs-i şerîflerini hatırlatarak yazımızı tamamlayalım:

“Mescid-i AksĂ‚ ’ya gidin ve icinde namaz kılın. Eğer oraya gidemez ve icinde namaz kılamazsanız, kandillerinde yakılmak uzere zeytinyağı gonderin!.” (Ebû DĂ‚vûd, KitĂ‚bu ’s-SalĂ‚t, 14)

“Mescid-i AksĂ‚ ’da kılınan bir namaz, Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevî hĂ‚ricindeki mescitlerde kılınan beş yuz namaza denktir.” (Beyhakî, Şuabu ’l-Îman, VI, 41)

Kaynakj: Seher Kucuk, Şebnem Dergisi, Sayı: 158
İslam ve İhsan