BĂ‚yezîd-i Bistami Hazretleri, Allah TeĂ‚lĂ‚ ’yı zikrederken buyuk bir vecd ve istiğrak hĂ‚li yaşardı. Namaz kılarken, Ă‚deta kemiklerinin catırdadığı duyulurdu. Bu hĂ‚l, onun CenĂ‚b-ı Hakk ’a karşı duyduğu haşyetin ve ilĂ‚hî emirlere bağlılığın bir eseri idi.[1]Yalnızken bile Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın huzûrunda olduğunu duşunerek dĂ‚imĂ‚ diz ustu otururdu.[2] Şoyle buyururdu:

“Otuz senedir her namaz kılarken kendimi, nefsĂ‚nî arzularını hakkıyla bertaraf edememiş bir zavallı gibi hissettim.”[3]

İLİM OLARAK İKİ ŞEYİ BİLMELİSİN!

Bir kişi gelip:

“–Bana oyle bir şey oğret ki, kurtuluşuma vesîle olsun!” deyince BĂ‚yezîd-i BistĂ‚mî Hazretleri şoyle buyurdu:

“–Şu iki cumleyi aklında tut, ilim olarak bunu bilmen sana kĂ‚fîdir:

1) Hak TeĂ‚lĂ‚ sana şah damarından daha yakındır, her şeyi bilir ve gorur. [O hĂ‚lde kendini dĂ‚imĂ‚ ilĂ‚hî kameraların altında bil!]

2) Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın senin ameline ihtiyacı yoktur. [Aksine senin O ’na muhtac olduğunun idrĂ‚ki icinde amel-i sĂ‚lih işlemeye bak!][4]

BÂYEZİDİ BİSTAMİ HAZRETLERİNİN GUZEL DAVRANIŞI

BĂ‚yezîd-i BistĂ‚mî Hazretleri bir gun cĂ‚miye gidiyordu. Yağmur yağmış, yollar camur olmuştu. Ayağı kayınca duşmemek icin oradaki duvara tutundu. Bu hengĂ‚mede duvarı kirletmiş oldu. Sonra duşundu ve kendi kendine:

“–Henuz ezana vakit var. Once duvarın sahibine gidip helĂ‚llik alsam daha iyi olacak!” dedi. Gidip duvarın sahibini buldu. Meğer adam mecûsî imiş. Durumu anlatıp helĂ‚llik diledi. Mecûsî hayretle:

“–Dîniniz gercekten bu kadar dikkatli ve ihtiyatlı davranmanızı emrediyor mu?” diye sordu.

“–Evet!” cevĂ‚bını alınca da:

“–O hĂ‚lde ben de AllĂ‚h ’a ve Rasûlu Muhammed MustafĂ‚ -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ’e îmĂ‚n ettim!” dedi. BĂ‚yezîd-i BistĂ‚mî Hazretleri ’nin bu guzel davranışı bereketiyle o evdekilerin hepsi musluman oldu.[5]

BĂ‚yezîd g, mescid ve tekkelerin hĂ‚ricinde hicbir duvara yaslanmazdı. Derdi ki:

“–Hak TeĂ‚lĂ‚ her bir zerrenin hesĂ‚bını soracaktır. Şu (duvara yaslanıp ona zarar vermek ise) zerreden daha buyuk bir haktır!”[6]

Bayram gunleri dışında BĂ‚yezîd Hazretleri ’ni orucsuz goren olmazdı. O, bu hĂ‚lde iken AllĂ‚h ’a kavuşmuştur. Onun buna benzer daha nice fazîlet misalleri eserlerde nakledilmektedir.[7]




[1] CĂ‚mî, NefahĂ‚t, s. 183.

[2] HĂ‚nî, HadĂ‚ik, s. 325.

[3] Kuşeyrî, a.g.e, s. 58.

[4] AttÂr, Tezkire, s. 191.

[5] Sehlegî, a.g.e, s. 93-94; HĂ‚nî, HadĂ‚ik, s. 334.

[6] AttÂr, Tezkire, s. 176.

[7] SerrĂ‚c, Luma ’, s. 385.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan