Zekat ve ona bağlı diğer maddî yardımlar, guven toplumunun olmazsa olmaz nitelikli erdemi ve ekonomik gereğidir.Yusuf el-KaradÂvî, Onceliklerin Kavranması adlı eserinde ummette gorulen oncelik kaymaları ile ilgili olarak yaptığı tespitler arasında şu cumlelere de yer verir: “Farz ve rukunlerin kimini kiminden fazla onemsediler. Mesela oruc, namazdan daha fazla onemsenmektedir. Yine namaza zekattan daha fazla onem verilmektedir. Halbuki Kur ’an-ı Kerim ’de yirmi sekiz yerde namaz ve zekat birlikte zikredilmiştir.
Birinci halife Hz. Ebubekir de namaz kılıp zekat vermek istemeyenlerle savaşmış ve bu ikisinin arasının ayrılamayacağını ilan etmiştir. Neticede
İslÂm devleti fakirlerin hakkı icin savaşan tarihte ilk devlet olmuştur.1
TARİHİ GERCEK
İslÂm tarihinde ilk defa gorulen ve “ridde olayları” diye bilinen, Hz. Peygamber ’in vefatından sonra bazı Arap kabilelerinin İslÂm ’dan donme girişimleri icinde yer alan herkes aynı goruşleri paylaşmıyordu. Kimileri İslÂm ’ı tamamen reddediyorlardı. Bunların murted olduğunda kimsenin en kucuk bir tereddudu yoktur. Onların iclerinde bazı kimseler de vardı ki, İslÂm ’ı reddetmiyor, hatta namazlarını kılıyorlar, fakat (sadece) zekÂt vermeleri gerekmediğini ileri suruyorlardı. “
Senin dua etmen, onlar icin berekettir [Tevbe sûresi (
9),
103] Âyeti, Hz. Peygamber hakkındadır. Halifesi icin boyle bir ozellik soz konusu olmadığına gore bize de zekÂt vermek gerekmez” diye direniyorlardı.
Halife Hz. Ebûbekir, “
Namaz ile zekatın arasını ayırmak isteyenlerle mutlaka savaşırım. Her ikisi de İslÂm ’ın hakkıdır. Hz. Peygamber ’e zekat olarak verdikleri bir deve yularını (veya keci yavrusunu)
bile vermek istemeyenlere karşı savaş acar ve onu onlardan alırım” kararlılığıyla bu ilk irtica ve irtidad hareketini bastırmıştı. Boylece KaradÂvi ’nin de cok yerinde değerlendirmesinde olduğu gibi
İslÂm hilÂfeti/devleti fakirlerin hakkı icin savaşan tarihte ilk devlet olmuştu.
Hic kuşkusuz bu tarihi gercek, İslÂm Medeniyeti ve yonetimi icin tarihte eşine rastlanamayan bir ayrıcalıktır. Ne var ki bu ayrıcalığa, irtidad olaylarının sancılı havası icerisinde yeteri kadar dikkat cekilememiş, olayın zekat farizasının devlet tarafından tahsilinin onemi uzerinde durulmuş, zekatın her şeyden once fakir-fukara hakkı olduğu gerceğine yeterince vurgu yapılmamıştır. Olayın “
fakirlerin hakkı icin savaş” olduğu bir olcude arka planda kalmıştır.
ZEKAT, FAKİRİN HAKKI
Zekat, mÂlî ibÂdetlerin temsilcisidir. Bu sebeple zekÂt, gercekten toplum kesimleri arasında oluşacak ekonomi kaynaklı kopuklukları giderici ve mali dengesizliklerin olumsuz etkilerini hafifletici hatta sımsıcak duygu ve ilişkiler haline donuşturucu bir etki ve role sahiptir. Zira ekonomik dengesizliklerin, carpık gelir dağılımının beşeri duygularda ve dolayısıyla toplumda meydana getireceği ahlakî yozlaşmaları ve sosyal tufanları ancak zekÂt ile sakinleştirmek, toplumun zengin-fakir kesimleri arasında insanca ilişkileri ancak zekat koprusuyle kurmak mumkun olacaktır.
Musluman toplumlar/ummet icinde zekÂt vasıtasıyla oluşturulacak huzurlu ve dengeli sosyal dayanışma ve guven ortamı, aynı anda henuz Musluman olmamış toplumlara yonelik bir İslÂm ol cağrısı idi. Nitekim bu noktaya, Hz. Peygamber ’in, hicretin dokuzuncu yılında Muaz b. Cebel'i (r.a.) Yemen ’e gonderirken verdiği tÂlimat acıkca delÂlet etmektedir. Zira Peygamber Efendimiz, Hz. Muaz ’a, oradaki insanları once imana sonra beş vakit namazı kılmaya sonra da zenginlerinden alınıp fakirlerine dağıtılacak olan zekatı vermeye dÂvet etmesini emretmiştir.2 Yani İslÂm ’a dÂveti, kelime-i şehÂdet, namaz ve zekat ’tan meydana gelen uc aslî unsura dayandırmıştır. Cunku zekat, İslÂm toplumunda zenginlerin malındaki fakir-fukaranın hakkıdır.
SERVETİN VE DUYGULARIN TEMİZLİĞİ
Bu sebeple de zenginin zekat vermesi, malını fakirin hakkından temizlemesi demektir. Nitekim bir Âyet-i kerîmede bu durum şoylece belirlenmiştir:
“Servet sahiplerinin mallarından zekÂt al. Zekat, onların mallarını temizler ve vicdanlarını arıtır.” 3
Zekat alan fakir de, hakkını almış olmanın vicdan rahatlığı icinde hem zengin karşısında ezilmekten hem de servet sahiplerine karşı kıskanclık ve kotu duygular beslemekten kurtulur. “Veren el”in “alan el”den ustunluğu tartışılmaz bir gercektir.4 Ancak zekat, “veren el”e, borcunu verdiğini; “alan el”e de hakkını aldığını bildirmek suretiyle her ikisinin de duygu ve davranış olarak Muslumana yaraşır bir seviye ve olgunluğa erişmelerine vesile olur.
Diğer taraftan Peygamber Efendimiz bir başka hadîs-i şerîflerinde, suyun ateşi sondurduğu gibi, (zekat ve) sadakanın, hatalardan oluşan vicdan azabını sondureceğini, insanların duygular dunyasında sulh ve sukunu sağlayacağını bildirmiştir. Kusurunu anlayıp ondan tevbe eden kimsenin kavuşacağı psikolojik rahatlığın aynısı, zekatı verilen servet sahibi icin de gecerlidir. Servette tevbe, ondaki başkalarına ait hakkın odenmesi yoluyla yerine getirilebilecektir.
OLMAZSA OLMAZ YARDIM
Zekat ve ona bağlı diğer maddî yardımlar, guven toplumunun olmazsa olmaz nitelikli erdemi ve ekonomik gereğidir.
O halde sağlam bir dinî kişilik ve kimlik kazanmak, helal ve haklardan arınmış bir servete sahip olmak icin ele gecen Ramazan gibi ortam ve fırsatları Muslumanca değerlendirmeye bakmak gerekmektedir. Tarihte fakirlerin hakkı icin ilk savaşı gercekleştiren devletin İslÂm devleti olduğu bilinciyle...
Dipnotlar: 1) el-Karadavi, Fi fikhı ’l-evleviyyÂt, s. 8.
2) Bk. BuhÂrî, Zekat 1; Ebû Davûd, ZekÂt 5; NesÂî, ZekÂt 46; İbn MÂce, ZekÂt 1.
3) et-Tevbe (9), l03.
4) Bk. BuhÂrî, Vasay 9; Rikak 11, Zekat 18, NefakÂt 2; Muslim, ZekÂt 94-97, 106, Ebû Davûd, Zekhat 28; Tirmizî, Zekhat 38, Zuhd 32; Muvatta, Sadaka 8; NesÂî, Zekat 52; Ahmed b. Hanbel, Musned, II, 67.
Kaynak: İsmail Lutfi Cakan, Altınoluk Dergisi, Sayı: 376, Haziran 2017
ZEKAT NEDİR, KİMLERE VERİLİR VE NASIL HESAPLANIR?
https://www.islamveihsan.com/zekat-nedir-kimlere-verilir-nasil-hesaplanir.html
İslam ve İhsan