Kader, imĂ‚n esaslarımızdan biridir. Rabbimiz ’in ilim ve kudretinin sonsuzluğunun îcĂ‚bı olan kader sırrını akılla idrak ve îzah edemeyiz. Bu noktada, insanın; acziyetini ve hicliğini idrĂ‚k edip teslîmiyetin sukûnuna dalarak, îmĂ‚nın huzuruna ermesi îcĂ‚b eder.Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚, kader sırrının akılla îzĂ‚h ve idrĂ‚kinin imkĂ‚nsızlığını ve bu gizliliğin aslında buyuk bir nîmet olduğunu, Mesnevî ’sinde şu kıssayla ne guzel ifĂ‚de eder:
“Bir adam MûsĂ‚ -aleyhisselam- ’a gelerek:
«−Ey KelîmullĂ‚h! Bana hayvanların dillerini oğret! Onların sozlerini anlayayım da hĂ‚llerinden ibret alayım; azamet-i ilĂ‚hiyyeyi idrĂ‚k edeyim!..» dedi.
Hazret-i MûsĂ‚ ona dedi ki:
«−Sen bu hevesten vazgec; gucunun uzerindekileri oğrenmeye kalkma! Bir karınca, golden, hacminin uzerinde su icmeye kalkarsa, boğulup helĂ‚k olur. YĂ‚ni sana takdîr edilen bilginin otesini zorlama! ZîrĂ‚ bunun bircok tehlikeleri vardır! Sen kĂ‚inattaki ilĂ‚hî saltanattan aklının yettiği kadar ibret almaya bak! Kalbini AllĂ‚h ’a yonelt! Bil ki ilĂ‚hî tecellîlerin sırları selîm bir kalbe Ă‚şikĂ‚r olur!»
Bunun uzerine adam:
«−Hic olmazsa kapı onunde yatıp duran ev bekciliği yapan kopek ile kumes hayvanlarının dillerini oğret!» dedi.
Ne yapsa, adamı istediğinden vazgeciremeyeceğini anlayan MûsĂ‚ -aleyhisselĂ‚m-, onun son talebini kabul etti. Ancak:
«−Aklını başına al; bu sır okyanusunda boğulma!» diye îkazda bulundu.
Adam sabahleyin: «Bakalım sĂ‚hiden şu hayvanların dillerini oğrendim mi?» diye denemek icin kapı eşiğinde durup bekledi.
O sırada hizmetci kadın, sofra ortusunu silkelerken bir parca bayat ekmek yere duştu.
Orada bulunun horoz, bu ekmek parcasını hemen kaptı. Kopek ona:
«−Sen bize zulmettin! Cunku sen buğday tanesi de yiyebilirsin. HĂ‚lbuki ben yiyemem! Nicin benim nasibim olan şu parca ekmeği kapıyorsun?» dedi.
Horoz ise kopeğe:
«−Dert etme! Yarın ev sahibinin atı olecek, sen de doya doya et yersin!» dedi.
Horozun, gĂ‚ibden bir haber verdiğini zanneden ev sahibi bu sozleri duyunca, hemen atını sattı. Horoz da, kopeğe karşı mahcûb oldu.
Horozla kopeğin bu menfaat catışması ardarda uc gun devĂ‚m etti. Birinci gun at, ikinci gun katır ve ucuncu gun kolesinin oleceğini, horozun konuşmasından oğrenen efendi, olmeden evvel atını sattığı gibi, katırını ve kolesini de -uyanıklık yaptığını duşunerek- satıp elinden cıkardı. Boylece kopek, hicbirinden umduğu menfaate kavuşamadı. Horoz her seferinde kopeği kandırmış oldu. Olanlar yuzunden uc defĂ‚ mahcup hĂ‚le duşen horoz, nihĂ‚yet dorduncu gun kopeğe dedi ki:
«–Gercek şu ki, o acıkgoz efendi guyĂ‚ malını kacırdı. Fakat bu davranışı ile kendi kanına girdi. Artık yarın kendisi olecek! Mirascıları da feryĂ‚d u figĂ‚n edecekler. Bir okuz kesilecek, bundan herkes istifĂ‚de edecek; biz de, sen de!..
Atın, katırın ve kolenin olumleri, bu ham adamın başına gelecek kotu kazanın siper ve kalkanı idi. Fakat o, malın ziyanından ve zarara uğramak derdinden kactı da kendi kanına girdi.»
Ahmak adam, horozun bu laflarına kulak kabarttı. Duyduğu hakikat karşısında beti-benzi sarardı. İcine muthiş bir kor duştu. Soluğu Hazret-i MûsĂ‚ ’nın yanında aldı ve ona:
«−Ey KelîmullĂ‚h! FeryĂ‚dıma yetiş ve ıztırĂ‚bımı dindir!» diye yalvarmaya başladı.
MûsĂ‚ -aleyhisselĂ‚m- dedi ki:
«−Sen boyunu aşan işlere girdin. Şimdi de cıkmazlarda dolaşıyorsun. Sen o hayvanları satmakla kazanclı cıkacağını mı sanıyordun? Sana kader ve kazĂ‚nın sırrını zorlamamanı ısrarla soylemiştim. Akıllı kişiye, sonda gorulecek şey onceden gorunur; ahmağa da sonunda!.. LĂ‚kin iş işten gecmiş olur. MĂ‚dem ticĂ‚ret ve satış işinde usta oldun; şimdi de canını sat da kurtul!»
Adamın buyuk bir pişmanlıkla yalvarması uzerine Hazret-i MûsĂ‚ -aleyhisselĂ‚m-:
«−Ok yaydan fırlamış artık! Onun geriye donmesine imkan yoktur. Ancak lutuf sahibi Hak ’tan dilerim ki, olurken îmanlı gidesin!» dedi.
MûsĂ‚ -aleyhisselam-, CenĂ‚b-ı Hakk ’a ilticĂ‚ etti. Boylece adamın canı mukabilinde îmanla gocmesi, KelîmullĂ‚h ’ın duĂ‚sı bereketiyle muyesser oldu. Ayrıca AllĂ‚h TeĂ‚lĂ‚, Hazret-i MûsĂ‚ ’ya:
«−YĂ‚ MûsĂ‚! Dilersen onu dirilteyim...» buyurunca Hazret-i MûsĂ‚:
«–YĂ‚ Rab! Sana sonsuz hamd u senĂ‚lar olsun! Sen onu obur dunyada, o aydınlık ve yuce Ă‚lemde dirilt! Cunku orası ebedîdir, kazĂ‚ ve kaderin esrĂ‚rının ortaya cıktığı bir yerdir!» dedi.”
HAKK ’A TESLİM OL
HikĂ‚yeden de anlaşıldığı gibi insan, bazen kendisi icin hayırlı olmayan şeyleri de hırsla ister durur. HĂ‚lbuki arzuladığı şey, belki de kendisini helĂ‚ke goturecektir. Nitekim boyle bir Ă‚kıbete duşen insan, onu gafleten şiddetle istemiş bulunmasına rağmen pişman olmaktan kendini alamayıp feryĂ‚d u figĂ‚n eyler. Bunun icindir ki, dunyada gonul huzuru ve Ă‚hirette ebedî saĂ‚det icin en uygun olan, bu ilĂ‚hî azameti idrak edip tevekkul ve teslîmiyet gosterebilmektir. LĂ‚kin bu da herkesin harcı değildir. Kulun kendi hicliğini kavrayabilmesi, sonsuzluk sermĂ‚yesidir. YĂ‚ni kazĂ‚ ve kader karşısında yegĂ‚ne cĂ‚re Hakk ’a teslîm olmaktır. Cunku tevekkul ve teslîmiyet, kaderi safĂ‚ hĂ‚line getiren bir rahmet kapısıdır.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Son Nefes, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan