İslĂ‚m inanışına gore yeryuzunde yapılan ilk mĂ‚bed, Muslumanların kıblesi Kabe'dir. Kabe nedir, nasıl inşa edilmiştir?Sozlukte “dort koşeli veya kup şeklinde olmak” anlamındaki ka‘b (كعب) kokunden gelen ka‘be “kup şeklinde nesne” demektir. Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’de adı iki defa gecen KĂ‚be ’ye (el-MĂ‚ide 5/95, 97) bir kısmı yine Kur ’an ’da yer alan Beyt (el-Bakara 2/125, 127, 158; Âl-i İmrĂ‚n 3/96, 97; el-EnfĂ‚l 8/35; el-Hac 22/26; Kureyş 106/3), Beytullah, el-Beytu ’l-atîk (el-Hac 22/29, 33), el-Beytu ’l-harĂ‚m (el-MĂ‚ide 5/2, 97), el-Beytu ’l-muharrem (İbrĂ‚hîm 14/37), el-Mescidu ’l-harĂ‚m (el-Bakara 2/144, 149, 150; el-MĂ‚ide 5/2; et-Tevbe 9/7, 19, 28), el-Beytu ’l-ma‘mûr (et-Tûr 52/4), el-Meş‘aru ’l-harĂ‚m, Beniyye, DevvĂ‚re, Kādis, Kıble, HamsĂ‚, Muzheb gibi ceşitli isimler de verilmiştir; halk arasında daha cok KĂ‚‘be-i Muazzama tabiri kullanılmaktadır.

KABE'NİN İNŞASI

Mekke şehrinde Mescid-i HarĂ‚m ’ın ortasında bulunan KĂ‚be yaklaşık 1,5 m. genişliğindeki temeller uzerine inşa edilmiştir. Dıştan dışa 10,70 × 12 m. olcusunde ve 15 m. yuksekliğinde olan duvarlar 1,25 m. kalınlığındadır (AbdusselĂ‚m Ahmed Nazîf, s. 170). Temeller, tavaf alanı (metĂ‚f) yuzeyinden 22-27 cm. arasında değişen yukseklikte yukarı cıkmış ve duvarlar 25 cm. kadar iceriden başlatılarak temellerin dışarıda kalan kısmının uzeri 45° meyilli mermer levhalarla kaplanıp duvarlarla birleştirilmiştir. Yanları da mermer kaplama olan ve “şĂ‚zervĂ‚n” adı verilen bu kısma KĂ‚be ortusunu tutturmak icin bakır halkalar konulmuştur. Mekke ’nin cevresindeki dağlardan getirilmiş bazalt parcalarıyla yapılan duvarların dış yuzlerinde değişik boyutlarda 1614 taş yer almaktadır (M. TĂ‚hir el-Kurdî, III, 235).

KĂ‚be ’nin merkezinden dort koşesine (rukn) cekilecek hatlar yaklaşık olarak dort ana coğrafî yonu gosterir. Bunlardan doğu yonunu gosteren koşeye Ruknulhacerulesved, guneyi gosteren koşeye RuknulyemĂ‚nî, batıyı gosteren koşeye Ruknulgarbî, kuzeyi gosteren koşeye de RuknulırĂ‚kī denilir. Bazı kaynaklarda kuzey koşesi, bircoğunda ise batı koşesi ayrıca RuknuşşĂ‚mî diye adlandırılmaktadır. Yine KĂ‚be ’nin merkezinden duvarların ortasına cizilecek dikey cizgiler de yaklaşık olarak kuzeydoğu, kuzeybatı, guneydoğu ve guneybatı yonlerini gosterir. Gerek ana yonler gerekse ara yonlerdeki hafif sapma sebebiyle kaynaklarda Hacerulesved, KĂ‚be kapısı, makām-ı İbrĂ‚him, hicr, altın oluk gibi bolum ve unsurların tanıtımında farklı yon tesbitlerinin yapıldığı gorulmektedir.

Doğu koşesinde yerden 1,5 m. yukseklikte, gumuşten bir mahfaza icinde tavafın başlangıc ve bitiş noktasını belli eden Hacerulesved bulunmaktadır. Kuzeydoğu duvarında Hacerulesved ’e 2 m. mesafede ve yerden 1,92 m. yukseklikte KĂ‚be kapısı, kuzeybatı duvarının onunde de iki ucu RuknuşşĂ‚mî ile RuknulırĂ‚kī ’den 2 m. kadar mesafede olan ve “hatîm” denilen yarım daire şeklinde, 1,31 m. yuksekliğindeki duvarla cevrili hicr yer almaktadır. Hacerulesved ile KĂ‚be kapısı arasında kalan 2 metrelik kısma “multezem”, RuknulyemĂ‚nî ile batı duvarı uzerindeki HaccĂ‚c tarafından kapatılan kapı arasında kalan kısma da “mustecĂ‚r” denilir. Tavafın yapıldığı yer uzerinde ve KĂ‚be kapısının sağ tarafında, yaklaşık doğu duvarının ortasına yakın bir yerde 2 × 1,12 × 0,28 m. boyutlarında “mi‘cen” adı verilen bir cukur vardı. Bu cukur, hacıların tavaf sırasında duşerek sakatlanmalarına yol acması sebebiyle 20 Şubat 1958 tarihinde kapatılmış ve uzerine mermer doşenmiştir.

İci dort koşe bir oda gorunumunde olan KĂ‚be ’nin RuknulırĂ‚kī koşesinde dama cıkılan merdiven ve onunde “tovbe kapısı” denilen bir kapı yer alır. Taban mermer doşeli, duvarlar 2 m. yuksekliğe kadar mermer kaplamalıdır. Yapılan onarım ve yeniden inşalarla ilgili olarak batı duvarına beş, doğu ve kuzey duvarlarına birer kitĂ‚be yerleştirilmiştir (metinleri icin bk. Huseyin Abdullah BĂ‚ SelĂ‚me, s. 138 vd.). Tabanın ortasında, Abdullah b. Zubeyr zamanından kalma guney-kuzey yonunde dizilmiş uc ağac direk ve bunlardan kapının karşısındakinin onunde batı duvarına doğru Hz. Peygamber ’in namaz kıldığı yer bulunmaktadır; burası seccade şeklinde bir mermerle belirtilmiştir. Tavan ve duvarlar, yukarıdan mermer kaplamalara kadar inen cepecevre kırmızı atlastan yapılmış bir perde ile ortuludur. Tavan ile dam arasında 1,33 m. yuksekliğinde bir acıklık vardır.

KABE İLK DEFA NE ZAMAN VE KİM TARAFINDAN YAPILDI?

KĂ‚be ’nin ilk defa ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı hususunda ihtilĂ‚f vardır. Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’de KĂ‚be ile ilgili olarak şu Ă‚yetler yer almaktadır: “Şuphesiz Ă‚lemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar icin kurulan ilk ev -mĂ‚bed- Mekke ’deki -KĂ‚be- ’dir (Âl-i İmrĂ‚n 3/96); “Biz beyti insanlara toplanma mahalli ve guvenli bir yer kıldık. Siz de İbrĂ‚him ’in makamını namaz yeri edinin. Biz İbrĂ‚him ve İsmĂ‚il ’e, ‘Tavaf eden, ibadete kapanan, rukû ve secde edenler icin evimi temiz tutun ’ diye emretmiştik. İbrĂ‚him, ‘Rabbim, burayı emin bir şehir yap! Halkından Allah ’a ve Ă‚hiret gunune iman edenleri ceşitli meyvelerle rızıklandır ’ dediğinde -Allah-, ‘Kim inkĂ‚r ederse onu kısa bir sure -dunyada- faydalandırır, sonra da cehennem azabına suruklerim. O ne kotu bir Ă‚kıbettir! ’ demişti. Bir zamanlar İbrĂ‚him İsmĂ‚il ile beraber evin temellerini yukseltirken, ‘Ey rabbimiz, bizden kabul buyur! Şuphesiz sen işitensin, bilensin, demişlerdi” (el-Bakara 2/125-127); “Bir zamanlar İbrĂ‚him ’e beytin yerini gostermiş -ve şoyle demiştik-: Bana hicbir şeyi ortak koşma; tavaf eden, kıyamda bulunan, rukû ve secde edenlere evimi temiz tut” (el-Hac 22/26); “İnsanlar arasında haccı ilĂ‚n et ki gerek yaya olarak gerekse nice uzak yol ve diyarlardan yorgun argın gelen, zayıf develer uzerinde, kendilerine ait birtakım yararları muşahede etmeleri, Allah ’ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar uzerine belli gunlerde Allah ’ın ismini anmaları -kurban kesmeleri- icin sana -KĂ‚be ’ye- gelsinler. Artık ondan hem kendiniz yiyin hem de fakir ve yoksullara yedirin. Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve eski evi tavaf etsinler. Kim Allah ’ın yasaklarına saygı gosterirse bu, rabbinin katında kendisi icin daha hayırlıdır” (el-Hac 22/27-29).

Bu Ă‚yetlerden KĂ‚be ’nin Hz. İbrĂ‚him ’den once de var olduğu, ancak yıkılıp uzun zaman icinde yerinin kaybolduğu ve İbrĂ‚him tarafından bulunarak yeniden yapıldığı anlaşılmaktadır. Fakat Hz. İbrĂ‚him ’den once kimin tarafından inşa edildiği hususunda Kur ’an ’da herhangi bir bilgi yoktur. Bununla birlikte bazı kaynaklarda ilk yapanların Hz. Âdem yahut oğlu Şît, hatta onlardan daha once melekler olduğuna dair bircoğu İsrĂ‚iliyat kaynaklı, mubalağa ve efsane unsurlarıyla suslu, bir kısmı da sembolik anlamlar taşıyan rivayetler yer almaktadır.

KABE'Yİ ZİYARET

KĂ‚be ’yi ziyaret, Hz. İbrĂ‚him zamanından putperestliğin yayılışına kadar tevhid esaslarına uygun olarak surdurulmuştur. Mekke ’de putperestliğin başlamasıyla muşrikler KĂ‚be ve cevresine cok sayıda put dikerek burayı puthĂ‚neye cevirdiler; ayrıca zaman icerisinde tavafı cıplak yapmaya başladılar. Hz. İbrĂ‚him ’in dinine bağlı Hanîfler gibi bircok kişi ise KĂ‚be ’yi putperest anlayışın dışında ziyarete devam etti. Mekke muşrikleri KĂ‚be ’yi ve etrafını putlarla doldurmalarına rağmen hicbir zaman onu bu putlara nisbet etmemişler, daima Beytullah olarak gormuşlerdir. Fakat kendilerini Allah ’a yaklaştırdığına inandıkları putlara kurban kesip dua etmekten de vazgecmemişlerdir. Muşrikler bir yandan da KĂ‚be ’nin imarına calışır ve hacılara ucretsiz olarak su ve yemek dağıtırlardı.

Ezrakī ’nin rivayetine gore Hz. İbrĂ‚him ile oğlu İsmĂ‚il ’in yaptığı binanın duvarları harcsız olarak ust uste konulan taşlarla orulmuştu ve kuzeydoğu duvarı 32 zirĂ‚, guneybatı duvarı 31 zirĂ‚, guneydoğu duvarı (Hacerulesved ile RuknulyemĂ‚nî arası) 20 zirĂ‚, kuzeybatı duvarı ise (RuknulırĂ‚kī ile RuknuşşĂ‚mî arası) 22 zirĂ‚ uzunluğunda idi. 9 zirĂ‚ yuksekliğindeki binanın biri şimdiki kapının yerinde, diğeri onun karşısında olmak uzere yer hizasında iki kapısı vardı; uzeri acıktı ve icine mahzen olarak bir cukur kazılmıştı (AḫbĂ‚ru Mekke, I, 64). İnanışa gore bugun makām-ı İbrĂ‚him denilen buyuk taş Hz. İbrĂ‚him ’in insanları hacca davet icin uzerine cıktığı taştır. KĂ‚be ’nin Hz. İbrĂ‚him ’den sonra kac defa yeniden yapıldığı hususu da ihtilĂ‚flıdır; genelde benimsenen goruş AmĂ‚lika, Curhum ve daha sonra Hz. Muhammed ’in dedelerinden Kusay b. KilĂ‚b tarafından olmak uzere uc defa inşa edildiği şeklindedir. Kusay, o gune kadar damı bulunmayan KĂ‚be ’nin uzerini hurma dallarıyla ortmuştur. Kureyş ’in 605 yılında yaptığı yeniden inşa sırasında Hz. Muhammed ’in, amcası Abbas ile birlikte taş taşıdığı ve bu arada Hacerulesved ’i yerine koyma şerefini paylaşamayan Kureyş kabileleri arasında cıkması muhtemel bir catışmayı onlediği bilinmektedir.

Kureyşliler, duvarları bir sıra taştan sonra ahşap bir hatıl koymak suretiyle orduler ve yuksekliği 9 arşından 18 arşına cıkardılar; iceriden RuknuşşĂ‚mî tarafına bir merdiven, damın kuzeybatı kenarına da biriken yağmur sularının hicre akması icin bir oluk koydular. Halifeliğini ilĂ‚n eden Abdullah b. Zubeyr, Mekke ’yi kuşatan Emevî ordusunun mancınıklarla attığı taşlar ve bu sırada cıkan yangın yuzunden KĂ‚be ’nin tamamen tahrip edilmesi uzerine duvarların kalan kısımlarını yıktırıp binayı Hz. İbrĂ‚him ’in temellerini esas alarak yeniden yaptırdı ve bu arada guneybatı, kuzeydoğu duvarlarını hatîm ile birleştirerek hicri binaya dahil edip binanın yuksekliğini 27 arşına cıkardı. Eni 2 arşın olan duvarlarda yirmi yedi sıra taş bulunuyordu. Ayrıca İbnu ’z-Zubeyr damın altına uc direk koydu ve 11 arşın boyunda cift kanatlı, iki kapı ile RuknulırĂ‚kī koşesine iceriden dama cıkmak icin ağactan doner bir merdiven yaptırdı. İpekten yeni bir ortu giydirilen binanın etrafı da cepecevre taş doşendi (64/684). 73 (692) yılında Mekke ’ye giren HaccĂ‚c b. Yûsuf es-Sekafî, Halife Abdulmelik b. MervĂ‚n ’ın onayı ile (a.g.e., I, 210) KĂ‚be ’nin kuzeydoğu ve guneybatı duvarlarından 6 ’şar zirĂ‚ 1 ’er karış yıkarak bu taraftaki duvarı Kureyş ’in yaptığı temel uzerine geri cekti ve boylece hatîmi yeniden ihdas edip hicri tekrar binadan ayırdı. Guneybatı duvarı uzerindeki İbnu ’z-Zubeyr ’in actığı ikinci kapıyı taşla orerek kapattı; kuzeydoğu duvarındaki bugun de mevcut olan kapıyı, altını 4 zirĂ‚ 1 karış kadar taşla ormek suretiyle daha once Kureyş ’in yaptığı gibi tekrar yerden yukseltti. İcerideki ağac merdiven yerine taştan yeni bir merdiven yaparak onune bir de kapı taktı. HaccĂ‚c KĂ‚be ’nin diğer taraflarına dokunmadı (a.g.e., I, 210 vd.; Necmeddin İbn Fehd, II, 103); dolayısıyla sadece birtakım tĂ‚dilĂ‚tta bulunmuş, onu yeniden inşa etmemiştir.

KABE'NİN YAPISI

KĂ‚be ’nin yapısı 1040 (1630) yılına kadar herhangi bir değişikliğe uğramadan devam etmiş, bu uzun zaman dilimi icinde yalnız basit onarım ve susleme calışmaları yapılmıştır. XVI. yuzyılın sonlarına doğru kuzeybatı duvarında tehlikeli boyutlarda catlamalar meydana gelmiş, fakat İstanbul ulemĂ‚sı KĂ‚be ’nin yıkılıp yeniden yapılmasının cĂ‚iz olmadığına karar vermişti. Daha sonra I. Ahmed, başmimar Mehmed Ağa ’dan harap durumdaki KĂ‚be ’nin yıkılma tehlikesine karşı onlem alınmasını istemiş, hazineden de gerekli tahsisat ayrılmıştı. Muharrem 1021 ’de (Mart 1612) yapılan ve 80.000 altın harcanan bu tamiratta duvarlar, yıkılmış olan kısımları tamamlandıktan sonra İstanbul ’da hazırlanan altın ve gumuşlerle suslu dort ayak ve on altı kirişten oluşan demir kuşaklarla takviye edilmiş, ahşap catı elden gecirilmiş, eskiyen yağmur oluğu sokulup yerine gumuş kaplama uzerine altın suslemeli yeni bir oluk takılmıştır. Bu arada kapı kemeri yenilenmiş ve uzerindeki gumuş kitĂ‚be levhası alınarak yerine altın bir kitĂ‚be levhası konulmuştur.

IV. Murad zamanında Mekke o gune kadar gorulmemiş şiddette bir fırtına ve sel baskınına mĂ‚ruz kaldı (1039/1630); sular Mescid-i HarĂ‚m ’a girerek KĂ‚be duvarlarının yarısına kadar cıktı ve ertesi gun akşama doğru kuzeybatı duvarı tamamen, kuzeydoğu duvarı kapıya kadar, guneybatı duvarının da altıda bir kadarı yıkıldı. Mekke Emîri Şerîf Mes‘ûd b. İdrîs, ulemĂ‚yı toplayarak ne yapılması gerektiği hususunda fetva aldıktan sonra KĂ‚be ’nin etrafını tahtalarla kapattırıp uzerine yeşil bir ortu ortturdu ve durumu İstanbul ’a bildirdi. Bunun uzerine Mısır ’dan Mimar Rıdvan Ağa ile Medine Kadısı Mehmed Efendi KĂ‚be ’nin yapımına memur edildi. Temmuz 1631 ’e kadar yaklaşık altı bucuk ay suren bu calışmalar sırasında Hacerulesved koşesi haric butun duvarlar temellerine kadar taş taş sokulerek orijinalitesine dokunulmadan yeniden yapıldı ve yıpranmış, harap olmuş kısımlar yenileriyle değiştirildi (IV. Murad ’ın yaptırdığı altın oluğun resmi icin bk. DİA, II, 537). Suûdîler zamanında gercekleştirilen başlıca onarımlar ise 1958 yılında dam ile duvarların ic taraflarında bulunan mermer kaplamaların değiştirilmesi, 1982 ’de zemin mermerlerinin değiştirilmesi ve 1996 ’da duvarların dış yuzlerindeki taşların numaralanıp sokulerek bozulan kısımlarının duzeltilmesi ve direklerle zeminin elden gecirilmesidir.

KĂ‚be Hz. İbrĂ‚him tarafından inşa edildiğinde kapı yeri boş bırakılmıştı; dolayısıyla ilk kapıyı kimin taktığı bilinmemekte, ancak Curhumluler veya Himyerîler ’den Tubba‘ III. Esed olduğuna dair rivayetler bulunmaktadır. Kureyş kabilesi 605 yılında KĂ‚be ’yi yeniden inşa ettiği zaman tek kanatlı bir kapı takmış, Abdullah b. Zubeyr de binayı yenilerken bu kapıyı cift kanatlı kapı ile değiştirmiş ve karşısına aynı şekilde bir kapı yapmıştı. HaccĂ‚c yaptırdığı onarım sırasında yeni bir kapı taktırmış, Halife I. Velîd de bunu altın levhalarla kaplatmıştı (93/711-12). AbbĂ‚sî Halifesi Emîn kapı uzerindeki altın levhaları yenilemiştir. TĂ‚hirîler ’den II. Tahir 219 (834) yılında hacca geldiğinde HaccĂ‚c ’ın yaptırdığı kilidi bir altın kilitle değiştirmiştir. Karmatî lideri Ebû TĂ‚hir el-CennĂ‚bî 317 ’de (930) KĂ‚be ’yi yağmalamış, bu arada kapıyı tahrip etmiş ve Hacerulesved ’i sokerek goturmuştu. Daha sonra Musul Atabegliği vezirlerinden CemĂ‚leddin el-İsfahĂ‚nî, Yemen Resûlî Hukumdarı el-Meliku ’l-Muzaffer Yûsuf b. Mansûr, Memluk sultanları el-Meliku ’n-NĂ‚sır Muhammed b. Kalavun, Hasan b. Muhammed b. Kalavun ile el-Meliku ’l-Eşref Şa‘bĂ‚n, Osmanlı padişahları Kanûnî Sultan Suleyman ile IV. Murad ve Suudi Arabistan kralları Abdulazîz b. Abdurrahman ile HĂ‚lid b. Abdulazîz ’in kapının ya tamamını ya da yalnız kaplamalarını yenilettikleri bilinmektedir.

KĂ‚be ’nin dort duvarı uzerine dıştan ve icten siyah ve kırmızı iki ortu (kisve, sitĂ‚re) asılır. Dıştan dam korkuluğunun kenarlarında bulunan demir halkalarla catıya, şĂ‚zervĂ‚n uzerindeki bakır halkalarla tabana tutturulan kisvenin oluk, Hacerulesved ve kapı hizalarına gelen yerleri kesiktir; kapının ise fevkalĂ‚de işlemeli ayrı bir ortusu vardır. Kisvenin KĂ‚be ’ye CĂ‚hiliye devrinden beri ortulduğu bilinmekle beraber bunun ilk defa ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı hususunda farklı rivayetler bulunmakta, Hz. İsmĂ‚il, Yemen tubba‘larından Es‘ad Ebû Kerb veya AdnĂ‚n ’ın adları zikredilmektedir. CĂ‚hiliye doneminde ortuyu şahıslar veya kabileler yaptırabiliyordu. Aynı şekilde ic ortunun de ilk defa ne zaman takıldığı hususunda kaynaklarda herhangi bir kayıt yoktur. Ancak 761 (1360) yılında Sultan el-Meliku ’s-SĂ‚lih b. el-Meliku ’n-NĂ‚sır ’ın kardeşi Hasan ’ın, 826 ’da (1423) el-Meliku ’l-Eşref Barsbay ’ın ve daha sonraki Memluk sultanlarının tahta gectikleri yıl KĂ‚be ’ye ic ortu gonderdikleri ve bu ortunun guneşte kavrulmadığı icin her yıl değiştirilmediği bilinmektedir. Dış ortu eskiyinceye kadar indirilmeyip yerinde bırakılır, yeni gelen ortu onun ustune asılırdı. Boylece KĂ‚be uzerinde ust uste asılmış pek cok ortu bulunur, bazan bunlar bina icin tehlike arzedecek hale gelirdi. HicĂ‚be hizmetinin Benî Şeybe ’ye intikalinden sonra eski ortuler genellikle parcalara ayrılarak Mekke halkına ve hacılara dağıtılmaya veya satılmaya başlandı.

İslĂ‚mî donemde ortu halife, onemli bir hukumdar veya Mekke valisi tarafından yaptırılırdı; ilk yaptıranlar Hz. Peygamber, Ebû Bekir, Omer ve Osman ’dır. MuĂ‚viye halife olunca ortu sayısını ikiye cıkardı. Bunlardan biri Hz. Omer ’den beri Mısır ’da yaptırılan beyaz keten (kabĂ‚t&#238 ortu, diğeri de kendisinin ihdas ettiği kırmızı ipek ortu idi. Resûl-i Ekrem zamanından itibaren 10 Muharrem Ă‚şûrĂ‚ gunu kırmızı ortu, 27 Ramazan ’da da beyaz ortu asılırdı (Ezrakī, I, 254). MuĂ‚viye doneminde ipek ortuler Dımaşk ’ta, daha sonraları Horasan ’da yapılıyordu. Emevîler devrinde Abdulmelik b. MervĂ‚n ’dan itibaren ipek ortuler once Medîne ’ye gelir, Mescid-i Nebevî ’de bir gun muddetle sergilendikten sonra Mekke ’ye gonderilirdi.

KABE'YE ORTU YAPTIRMA

KĂ‚be ’ye ortu yaptırma gorevi hilĂ‚fetle birlikte Emevîler ’den AbbĂ‚sîler ’e gecti ve yılda iki kisve yapma Ă‚deti 206 (821) yılına kadar surdu. O yılın Ă‚şûrĂ‚ gunu kırmızı ipek ortunun ramazan ayına varmadan eskiyip parcalandığı Halife Me ’mûn ’a bildirildi. Bunun uzerine Me ’mûn beyaz renkli ucuncu bir ipek ortunun hazırlanmasını emretti; boylece ortu bu tarihten itibaren yılda uc defa yenilenmeye başlandı. Bunlardan kırmızı ipek ortu arefe gunu, kabĂ‚tî ortu receb ayı başında, beyaz ipek ortu de ramazanın 27. gunu asılıyordu. Ancak arefe gunu, iki parcadan meydana gelen kırmızı ipek ortunun “kamîs” denilen ust kısmı dikilmeksizin KĂ‚be ’nin uzerine ortulur, “izĂ‚r” denilen alt kısmı ise hacılar tarafından yırtılıp parcalanmasın diye Ă‚şûrĂ‚ gunu onlar gittikten sonra asılırdı (Ezrakī, I, 255). AbbĂ‚sî Halifesi NĂ‚sır-LidînillĂ‚h tarafından gonderilen ortulerin 579 (1183-84) yılına rastlayanı yeşil renkli olup uzerindeki yazılar kırmızıdır (Necmeddin İbn Fehd, II, 551; III, 14); hilĂ‚fetinin sonlarına doğru gonderdiği ortu ise siyah renkli ve sarı yazılıdır. Boylece Me ’mûn ’un getirdiği beyaz ipek ortunun rengi siyaha cevrilmiş ve bu durum zamanımıza kadar devam etmiştir.

AbbĂ‚sîler ’den sonra KĂ‚be ortusu birkac yıl, Yemen ’de hukum suren Resûlîler ’den el-Meliku ’l-Muzaffer Yûsuf tarafından yaptırıldı; I. Baybars ’ın ikinci saltanat yılından (661/1262) itibaren de bu iş Memluk sultanlarının uhdesine gecti (FĂ‚sî, I, 201). Hz. Omer ’le başlayan, KĂ‚be ortusu masraflarının beytulmĂ‚lden karşılanması geleneği onceleri Memluk sultanlarınca da surduruldu. Daha sonra Ebu ’l-FidĂ‚ el-Meliku ’s-SĂ‚lih İsmĂ‚il, Kalyûbiye kasabasına bağlı uc koyu satın alarak KĂ‚be ortusu yapımına vakfetti. Her yıl vakfın parasıyla hazırlanan KĂ‚be ortusu devlet erkĂ‚nı ve halkın katıldığı gorkemli torenlerle, yoksullara dağıtılmak icin yollanan para keselerinin ve ceşitli hediyelerin de konulduğu “mahmil” adı verilen bir mahfe veya sandık icerisinde emîr-i haccın sorumluluğunda Mekke ’ye gonderiliyordu.

1517 yılında Mısır ’ın fethiyle bu gorev Osmanlı padişahlarına gecti ve Yavuz Sultan Selim, KĂ‚be ortulerinin eskiden olduğu gibi yine Mısır ’dan gonderilmesini istedi (Mir ’Ă‚tu ’l-Haremeyn, s. 851). Kanûnî Sultan Suleyman zamanından itibaren KĂ‚be ’nin dış ortusu Mısır ’da, ic ortusu İstanbul ’da hazırlanmaya başlandı; ancak ic ortunun kumaşı yine Mısır ’da dokunuyordu. Nihayet III. Ahmed doneminden itibaren kumaşların tamamının İstanbul ’da dokunması Ă‚det oldu. İc ortu İstanbul ’dan son olarak 1861 ’de, tahta cıkışı munasebetiyle Sultan Abdulaziz tarafından gonderildi ve 1943 yılına kadar kullanıldı. I. Dunya Savaşı sırasında Mekke Emîri Şerif Huseyin Osmanlı Devleti ’ne karşı ayaklanınca ortulerin ikisi de yine Mısır ’dan gonderilmeye başlandı. 1926 ’da Mısır ’la Suudi Arabistan arasındaki siyasî ilişkilerin bozulmasıyla birlikte ortunun gonderilmesi durduruldu. Bunun uzerine Kral Abdulaziz Mekke ’de ozel bir atolye kurdurdu ve 1936 yılında tekrar Mısır ’dan gonderilmeye başlanmasına kadar KĂ‚be ortusu bu atolyede yapıldı. 1962 ’de Mısır ’dan gonderilen ortu Suûdî hukumeti tarafından Cidde ’den geri cevrildi ve Mekke ’de kurulmuş olan ozel KĂ‚be ortusu fabrikası faaliyete gecirildi.

Son zamanlardaki ortuler 14 m. uzunluğunda ve 0,95 m. genişliğinde kırk sekiz parcadan meydana gelir; tamamı 638,4 m2 ’dir. Yukarı kısımdaki KĂ‚be ’nin dort tarafını cevreleyen yazı kuşağı (hizĂ‚m) birbirine eklenmiş on altı parcadan oluşur; uzunluğu 45 m., genişliği 0,95 metredir. Bu kuşağın altında yine on altı parcadan meydana gelmiş, ancak birbirine eklenmeden aralarına iclerinde Ă‚yet ve esmĂ‚-i husnĂ‚ yazılı daireler konmuş ikinci bir kuşak vardır. Ortunun kendisi de kitĂ‚beli olarak dokunmuştur. Birbiri icine giren ucgenler arasında lafza-i celĂ‚l, kelime-i tevhid ve “SubḥĂ‚nallāhi ve bi-ḥamdihî subḥĂ‚nallāhi ’l-ʿaẓîm” ibaresi yazılıdır. Ortunun uzerindeki yazılarda altın ve gumuş teller kullanılmıştır. AbbĂ‚sîler doneminden itibaren devam eden bu yazı geleneğinde ortunun hangi halife veya sultan tarafından nerede ve ne zaman yaptırıldığına dair kayıtlar da bulunmaktadır. Kesin olmamakla birlikte kapının “burku‘” adı verilen ortusunun ilk defa Memlukler ’in kadın hukumdarı Şeceruddur (o. 655/1257) tarafından gonderildiği rivayet edilmektedir; İbn Battûta bu ortuyu gorduğunu soyler (er-Riḥle, I, 155). Memlukler zamanında siyah ve mavi ipekten, Osmanlılar doneminde uzun bir sure yeşil, daha sonra siyah atlastan yapılmıştır. Birbirine tutturulmuş dort parcadan oluşan bugunku kapı ortusu 7,5 × 4 m. ebadında olup uzerinde bazı Kur ’an Ă‚yetleri yer almaktadır.

KABE HİZMETLERİ

KĂ‚be hizmetleri Hz. İbrĂ‚him ve İsmĂ‚il ’in KĂ‚be ’yi yapması ile birlikte başlar (el-Bakara 2/125; el-Hac 22/26) ve bilindiği kadarıyla Mekke ’ye hĂ‚kim olan İsmĂ‚iloğulları, AmĂ‚lika, Curhum ve HuzĂ‚a kabileleri arasında el değiştirdikten sonra nihayet Kusay b. KilĂ‚b zamanında Kureyş kabilesine intikal eder. Kusay, HuzĂ‚a kabilesini Mekke ’den tamamen cıkardı ve sikāye, hicĂ‚be (sidĂ‚ne), imĂ‚re, rifĂ‚de gibi Kureyş icinde cok buyuk şeref ve saygınlık ifade eden vazifeleri uhdesinde topladı. Omrunun sonuna doğru bunları iki oğlu arasında paylaştırdı ve hicĂ‚be, DĂ‚runnedve ve livĂ‚yı buyuk oğlu AbduddĂ‚r ’a; sikāye, rifĂ‚de ve kıyĂ‚deyi diğer oğlu AbdumenĂ‚f ’a verdi. Mekke ’nin fethi sırasında KĂ‚be ’nin hicĂ‚be vazifesi AbduddĂ‚r soyundan Osman b. Talha ’da idi. Hz. Peygamber tavaftan sonra kapıyı Osman b. Talha ’ya actırdı ve KĂ‚be ’nin putlardan temizlenmesinin ardından icinde şukran namazı kılıp dışarı cıkınca anahtarı amcası Abbas ile Hz. Ali ’nin istemesine rağmen yine ona ve sorumluluğunu da onunla birlikte amcasının oğlu Şeybe b. Osman ’a verdi.

Aynı şekilde Resûl-i Ekrem, CĂ‚hiliye doneminin KĂ‚be ’yle ilgili geleneklerine saygı gostererek diğer gorevleri de eskiden beri yuruten ailelerde bıraktı. Hz. Omer bu işler icin butceden tahsisat ayırmaya başladı. MuĂ‚viye ’den itibaren de duzenli hale getirilen KĂ‚be hizmetlerine ozel gorevliler tayin edildi. Daha sonraki donemlerde bu hizmetlere hadım ağalar memur edildi. Osmanlılar zamanında sayıları hayli artan ağaların yerini zamanla bugunku memur ve hademeler aldı. KĂ‚be ’nin kokulandırılması ve tutsulenmesi işi de İslĂ‚m oncesinden beri devam eden hizmetlerdendir. AbduddĂ‚roğulları bu gorevi de yerine getirmekteydiler. MuĂ‚viye, hac mevsimlerinde ve receb aylarında hoş koku ve buhurdanlıklar gondermiş ve ozel gorevliler tayin ederek KĂ‚be ’nin sık sık kokulandırılmasını emretmiştir. Bu gelenek sonraki halifeler tarafından da surdurulmuştur. Hicaz ’ın Osmanlı idaresine girmesinin ardından her yıl bu hizmet icin haremeyn tahsisatından pay ayrılmıştır.

KABE'NİN İCİNİN YIKANMASI

KĂ‚be ’nin icinin yıkanması Hz. Peygamber zamanında başlar. Mekke ’nin fetih gunu bina putlardan temizlendikten sonra icten ve dıştan zemzemle yıkanarak muşriklerin butun izlerinden arındırıldı ve bundan sonra yılda bir veya iki defa yıkanması Ă‚det haline geldi. Hicaz ’ın Suûdîler ’in idaresine gecmesinin ardından onceleri zilkadenin sonu veya zilhiccenin başı ile rebîulevvelin 12. gunu yıkanıyordu; ancak daha sonra zilhiccenin başı ile şĂ‚banın ilk pazartesi gunu yıkanır oldu. Gunumuzde KĂ‚be ’nin yıkanma merasimine kral veya onu temsilen Mekke emîriyle bazı yuksek gorevliler katılır. Zemzemcilerin getirdiği zemzem KĂ‚be hizmetcileri tarafından iceriye alınır ve gul suyu ile karıştırılır. Emîr başta olmak uzere peştamal tutunan davetliler hep birlikte KĂ‚be ’nin taban mermerlerini yıkar ve kurularlar. Ardından duvarların el yetişecek kadar kısmı gul suyu ile silinir, ceşitli parfum ve gulyağı ile duvarlar iyice yağlanır, ayrıca buhurdanlar yakılır.

Kureyşliler ’e itibar ve ticarî avantaj sağlayan KĂ‚be kıskanclık ve duşmanlıkların da odak noktası olmuş, Habeşistan ’ın Yemen valisi Ebrehe Mekke ’yi ele gecirip burayı yıkmak isterken bazı Arap kabileleri de kendilerine yeni kĂ‚beler yapmış ve diğer Araplar ’ın Mekke ’ye gitmesine engel olmaya calışmışlardır. Yeni yapılanlar icinde ozellikle Gatafanlılar ’ın, Becîle, Has‘am, Ezd, HevĂ‚zinliler ’in, TĂ‚ifliler ’in ve NecrĂ‚nlılar ’ın kĂ‚beleri onemliydi. Bunların da aynen Beytullah gibi haremi, nĂ‚zırları, uzerlerinde kisveleri vardı; hatta SafĂ‚ ve Merve gibi sa‘y yapılan yerleri dahi bulunuyordu. Ceşitli kabileler haram aylarda buralara hacca gelirler ve mĂ‚bedi tavaf edip kurban keserlerdi. Hz. Peygamber Mekke ’nin fethinden sonra hepsini yıktırmıştır.

CĂ‚hiliye devrinden itibaren onemli gorulen bazı belgelerin KĂ‚be duvarlarına asıldığı bilinmektedir. Bu donemin yedi meşhur şairinin “el-muallakātu ’s-seb‘a” adı verilen şiirleri, İslĂ‚m ’ın başlangıcında muşriklerin muslumanlara uygulayacakları ambargoya dair aldıkları kararın metniyle HĂ‚rûnurreşîd ’in, oğulları Emîn, Me ’mûn ve Kāsım ’ı veliaht tayin ettiğini bildiren belge bunlar arasındadır. İslĂ‚m doneminde yasaklanmadan once başvurulan nesî ’ uygulaması da (haram ayların yerlerinin değiştirilmesi) KĂ‚be ’de ilĂ‚n edilmekteydi.

Hz. İbrĂ‚him ’in KĂ‚be ’yi inşa ederken icerisine kazdığı mahzen cukuru hazine yeri olarak kullanılmış, hediye edilen altın, gumuş eşya ve guzel koku gibi malzemenin buraya konulması gelenek halini almıştır. Zaman zaman soyulma teşebbuslerine mĂ‚ruz kalan KĂ‚be hazinesi Mekke ’nin fethinden sonra Hz. Peygamber tarafından aynen bırakılmıştır. Hz. Omer bu hazineyi dağıtmak istemişse de sahĂ‚be ile yaptığı istişare sonucunda bundan vazgecmiştir. Daha sonra da halife ve sultanlar KĂ‚be ’ye kıymetli hediyeler gondermeye devam etmişler, ayrıca icinde yer alan direklerle kapı ve oluk gibi kısımlarını da altın veya gumuşle kaplatmışlardır.

Kureyşliler ’den onceki donemde KĂ‚be ’nin hangi gunlerde acıldığına dair kaynaklarda bilgi bulunmamaktadır. Ancak Kureyşliler ’in KĂ‚be ’yi yeniden yapıp kapısını yukselttikten sonra pazartesi ve perşembe (diğer bir rivayette de pazartesi ve cuma) gunleri ziyarete actıkları soylenir (FĂ‚kihî, VI, 233). Saygı gosterisi olarak ayakkabılarını merdivenin onunde cıkardıkları bilinmektedir. İslĂ‚m ’dan sonra da kapının pazartesi ve cuma gunleri acılmasına devam edilmiştir. 579 (1183) yılında Mekke ’ye gelen İbn Cubeyr, KĂ‚be ’nin her pazartesi ve cuma gunu ile receb ayının her gununde acıldığını yazar (er-Riḥle, s. 93). Ancak daha sonraları sadece cuma gunleri acılmıştır. Bunun hangi tarihten itibaren başladığı bilinmemekle beraber İbn Battûta, KĂ‚be ’nin her cuma namazdan sonra, ayrıca Hz. Peygamber ’in doğum gununde (12 Rebîulevvel) acıldığını kaydeder (er-Riḥle, I, 155 vd.). Takıyyuddin el-FĂ‚sî de KĂ‚be ’nin cuma gunleri acıldığını ve pazartesiden vazgecildiğini, fakat 801 (1398-99) yılının Ramazan, Şevval ve Zilkade aylarında pazartesi gunleri de acıldığını ve bunun sadece kadınların ziyaretine tahsis edildiğini soylemektedir (ŞifĂ‚ʾu ’l-ġarĂ‚m, I, 209). Bununla beraber KĂ‚be her yıl rebîulevvelin 12, recebin 29. gunleri sabah erkenden acılır ve bu acılış genellikle kadınlara mahsus olurdu. Ayrıca ramazan bayramı sabahı Ă‚yan icin, zilhiccenin ilk sekiz gecesinde de gorevliler tarafından para karşılığı ziyaret etmek isteyenler icin acılırdı (a.g.e., I, 210). Zamanla cuma gunleri de terkedilerek acılışlar senenin belli gunlerine hasredildi. Gunumuzde sadece yıkandığı gunlerde ve konuk İslĂ‚m devlet ve hukumet başkanlarının ziyaretlerinde acılmaktadır.

Kaynak: TDV İslam Ansiklopedisi
İslam ve İhsan