Mısır zindanlarını medreseye donuşturen ve zindanda dahi Hakk'ı haykıran bir peygamber...Yûsuf -aleyhisselÂm-, zindana atıldığında faydasız uzuntulerle vaktini zÂyi etmedi. İcinde bulunduğu imkÂnlar dÂhilinde hangi sÂlih ameli işleyebileceğini duşundu. CenÂb-ı Hakk ’ın kendisine lûtfettiği ilmi kullanarak zindan arkadaşlarının hayranlığını kazandı ve onlara tevhîd inancını îzah etmeye başladı.

Zindandaki arkadaşları oldukca garip ruyalar gormuşlerdi. Yûsuf -aleyhisselÂm- bunların tÂbirini bildiğini soyleyerek onların dikkatini cekti. Bunu fırsat bilerek oncelikle tevhîdi anlatmaya başladı. Kendisinin hak din uzere bulunduğunu, sahip olduğu ilmin CenÂb-ı Hak tarafından bahşedildiğini ve Mısırlıların yanlış yolda olduğunu acıkladı. (Bkz. Yûsuf, 36-41)

RivÂyete gore Hazret-i Yûsuf zindanda hastaları ziyaret eder, onları tedÂviye calışır, bakımlarını yapardı. Uzuntu ve kederli olanları tesellî eder, darlığa duşenlerin sıkıntısını giderir, muhtac olanlara yardım ederdi. (Kurtubî, IX, 190)

Burada dikkat ceken bir husus, Hazret-i Yûsuf ’un kullandığı uslûp ve metottaki guzellik ve inceliktir. Diğer bir dikkat ceken husus ise, bir mu ’minin en zor şartlar altında dahî İslÂm ’ı tebliğ edip sÂlih amelleri ihmÂl etmemesi gerektiği hakîkatidir. Yani Allah yolunda hizmet icin uygun şartların oluşmasını pasif bir şekilde oturup beklemek değil, en zor şartlar altında bile elden gelen gayreti gosterip Allah icin yapılabilecek hizmetlerin yollarını araştırmak ve buna imkÂn hazırlamak îcÂb eder.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hakk'a Adanmış Genclik , Erkam Yayınları
İslam ve İhsan