Akdeniz'in bir Turk golu haline gelmesini sağlayan Preveze Deniz Savaşı sırasında Hayreddîn Paşa'nın gorduğu ruyÂ, savaşın seyrini değiştirip muzafferiyeti netice verdi.Kanuni Sultan Suleyman, Hayreddîn Paşa'yı Osmanlı donanmasının
kaptan-ı deryÂsı yaptı. Geniş salÂhiyetler verdi. Hayreddîn Paşa da, yeni va­zi­fesine der­hÂl başlayarak donanmayı daha guclu ve teşkilÂtlı bir hÂle getirdi.
Boylece Osmanlı ’nın karada olduğu gibi deryÂda da yegÂne soz sahibi olması is­ti­k­metindeki kudret ve kuvvetini, erişilmez ve karşı durulmaz bir seviyeye ulaştırdı. Bu durumu goren Avrupalılar, buyuk bir telÂşla yeni careler aramaya başladılar.
Papa ’nın da teşvikleriyle
Andrea Doria ’nın amiralliğinde 600 gemilik o ana kadar gorulmemiş guclu bir deniz donanmasıyla buyuk bir
haclı birliği oluşturdular ve Akdeniz ’e saldılar.
KÂnûnî Sultan Suleyman, o sıralarda
Boğdan seferindeydi. Hay­red­dîn Paşa, 120 parca gemisiyle hemen harekete gecerek gÂyet tedbirli ve firÂsetli manevralarla duşmanın uzerine yurudu. İki buyuk donanma
Preveze ’de karşı karşıya geldi. Vakit akşama yaklaşmıştı. Ertesi gun ta­rihin en buyuk deniz muhÂrebesi yapılacaktı. Hayreddîn Paşa, iki rekÂt namaz kıldıktan sonra ellerini yuce dergÂha kaldırdı:
“–AllÂh ’ım! Habîbin Muhammed Mustaf hurmetine bana bu gece ruyÂmda duşmanın uzerine hucûmun mu, yoksa yerimde kal­ma­mın mı daha iyi olacağını mÂlûm eyle! Zaferin yolunu acacak işÃ‚retleri lûtfunla yine goster! Şu vakte kadar nice defa bizlere nusret eyledin ve bu Âciz kullarını zaferlere nÂil kıldın. Bu defa da inÂyet ve hidÂyetinle bizleri muzaffer kıl ey Rabbim!..” diye iltic eyledi.
ZAFERE GOTUREN RUYÂ
Seher vaktinde de arzu ettiği ruy kendisine gosterildi. Şoyle ki:
Hayreddîn Paşa ’nın demirlediği limanın kenarında bircok ufak balık peyd olmuştu. İclerinde iki tanesinin karnı yarık vaziyetteydi. Bu arada birkac kişi yanına geldi ve:
«–Bu balıkları sana PÂdişah Hazretleri gonderdi.» dediler.
Hayreddîn Paşa da, balıkları alıp uyandı. CenÂb-ı Hakk ’a şukretti. RuyÂdaki işÃ‚retleri, vÂkıf olduğu tÂbir ilmiyle isÂbetli bir şekilde cozdu. Bu ruyÂdan KÂnûnî ’nin Boğdan ’ı fethettiğini anlayıp kendisinin de duşmanın uzerine hucûma gecmesinin gerektiği mÂnÂsını cıkardı.
Hayreddîn Paşa, şafağın sokmesiyle birlikte harekete gecerek ev­vel duşman donanmasını Preveze acıklarına cekti. Fakat ruzgÂr, duşman donanmasının lehine olacak bir yonden esmekteydi. Oyle ki bu ruz­gÂrla yelkenleri iyice şişen ağır duşman gemilerinin onunde Paşa ’nın hafif kadırgalarının helÂk olması ihtimali zuhûr etti.
DENİZE BIRAKILAN İKİ ÂYET
Bunun uzerine Hay­reddîn Paşa,
Fetih Sûresi ’nden iki Âyet (Bu Âyet-i kerîmeler, daha sonraki yıllarda Hayreddîn Paşa ’nın sancaklarında yer almıştır. Bunlardan biri hÂlen İstanbul Deniz Muzesi ’nde bulunmaktadır.) yazdırıp gemisinin sağına ve soluna bıraktı. Bir anda o kuvvetli ruzgÂr kesildi ve sut-liman bir hÂle donen dery uzerinde duşman gemileri de birer iskelet gibi karşılarında ka­lakaldı. Paşa, şukurler icinde:
“–İşte ruyÂmda gorduğum balıklar!” deyip hucûma gecti.
Bu hucumla Osmanlı donanması, duşman gemilerini bir bir balık gibi avlamaya başladı. Duşman donanması, gemilerini kurtarmanın derdine duştu. Bunun icin bÂzı kucuk tekneleri gÂzilerimizin onune yem olarak atıp onların ga­ni­met toplamaya başlamasıyla oluşacak bir fırsat aramaya koyuldular. Ancak Hayreddîn Paşa, muhÂrebeden evvel derin tecrube ve t­rihî mÂlûmÂtıyla bunun tedbîrini almış ve leventlerine:
“–GÂzilerim! Sakın ola mal ve esirlere meyletmeyin! Duşman donanmasını tamamen helÂk edip işi sağlama almadan ga­ni­met toplamaya kalkışmayın! Allah zafer muyesser kıla; eğer o takdîr eylemişse mal-mulk zaten sizin onunuze gelir.” demişti.
Leventler de Paşa ’larının bu tÂlimÂtında daha evvelce de şÃ‚hid oldukları gibi bir kerÂmetin gizli olduğu duşunerek boyle bir harekete girişmeyip batırdıkları her geminin ardından «Allah, Allah» nidÂlarıyla buyuk bir şevk ve îman heyecanıyla yeni bir geminin uzerine yuruduler. Paşa da, dilinde:
“YÂ Rab! Din duşmanlarını kahreyleyip İslÂm askerlerine inÂyet eyle!” duÂsı ile oyle hamle ve manevralar yapmaktaydı ki, karşısına cıkan butun duşman gemileri darmadağın vaziyette sulara gomulmekteydi.
NihÂyet o gun ikindiye kadar devam eden bu eşsiz deniz mu­h­re­be­si, Hayreddîn Paşa ’nın kumandasında Osmanlı donanmasının kesin g­libiyetiyle neticelendi. Bu zaferle Hayreddîn Paşa ’nın efsÂnevî kahramanlığı bir kat daha arttı. Fakat o, kazandığı bu misilsiz zaferin CenÂb-ı Hakk ’ın bir lûtfu olduğunun idrÂki icinde ve şukur secdesi hÂlinde mu­te­vÂzı ve sıradan bir gÂzi gibiydi. Gercekten de o, duşman karşısında kukreyen bir arslan, Allah huzûrunda ise, boynu bukuk, gozu yaşlı bir velî idi.
İhtişamla tevÂzû iki zıt mÂhiyet gibi gorunse de, onda mezcolmuş ve tek bir haslet hÂline gelmişti. Nitekim Paşa, esir duşman kadırgalarını peşine takıp İstanbul ’a yoneldiğinde onun ihtişam ve kudretinden dolayı Akdeniz ’de Osmanlı ’nın karşısına cıkabilecek hicbir duşman gemisi kalmamıştı. Koca derya, artık Âdeta bir Turk golu hÂlindeydi.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Âbide Şahsiyetleri ve Muesseseleriyle Osmanlı, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan