KĂ‚inĂ‚tta her şeyin ilĂ‚hî bir kalemin cizgisine gore meydana geldiğine inanmak zarûrîdir. Kader, îmĂ‚nın altı şartından en mucerredi olmasına rağmen, aslında herkesin ittifakla kabullendiği bir gercektir.İnancsız insanlar bile, dĂ‚imĂ‚ kendi guclerinin uzerinde bir kudretin tesirini “alın yazım” diyerek itirazsız kabul ederler. HattĂ‚ inkĂ‚rcıların “şansım yĂ‚ver gitti” yahut “tĂ‚lihim kustu” şeklindeki ifĂ‚deleri, her insanın dolaylı da olsa, şuuraltında kader gerceğini tasdik ettiğini gostermektedir.

100 BİNDE BİR GERCEKLEŞEN HADİSE

Necip FĂ‚zıl ’ın bir piyesinden alınmış olan şu cumleler, mechûl kader gerceğinin, tefekkur eden bir insana kendisini nasıl tasdik ettirdiğini ne guzel ifĂ‚de etmektedir:

“...MeselĂ‚ birgun Eminonu meydanında bir otomobil, bir adamı ciğner. HĂ‚diseden on dakika evveline gidelim. Adam, meselĂ‚ GulhĂ‚ne Parkı ’nın onundedir. Otomobil de faraza Taksim ’den geliyor. Manzarayı goruyor musunuz? Geliyor! Bin otomobil icinde bir otomobil ve yuz bin adam icinde bir adam. Ne adam ciğneneceğini bilir; ne de otomobil ciğneyeceğini... İkisi de bir suru tesĂ‚duflerle(!) bilmeden birbirine doğru yaklaşırlar. MeselĂ‚, adam bir dukkĂ‚nın onunde durur. Bir kutu kibrit alır. Bir-iki adım atar. Bir arkadaşıyla konuşur. Bir vitrini seyreder. Bu mĂ‚sum hareketlerin bile birkac dakika sonra kopacak fĂ‚ciada hisseleri vardır. Butun bu hĂ‚diseler, birbirine esrarlı bir şekilde gece gece nihĂ‚yet o fĂ‚cia Ă‚nını doğururlar. O an, gĂ‚yet basit bir son sebebe dayanır. Bir dalgınlık, bir bilgisizlik, şu, bu... TesĂ‚duflerin(!) kimbilir nasıl ve nereden idĂ‚re edilen son derece girift ve icinden cıkılmaz bir riyĂ‚ziyesi (hesĂ‚bı) vardır.” (Bir Adam Yaratmak, s. 43)

İşte bunun gibi hayattaki hĂ‚diseleri lĂ‚yıkıyla tefekkur edebilen bir insan, kĂ‚inat sahnesinde sergilenen sonsuz sayıdaki senaryoların, ilĂ‚hî bir kalemin cizgileri istikĂ‚metinde zuhûra geldiğine inanmaktan kendini alamaz.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Son Nefes, Erkam Yayınları, 2013
İslam ve İhsan