RivĂ‚yetlere gore, Ye ’cûc ve Me ’cûc, kotu ve belĂ‚lı iki millettir. Yuzleri yassı, gozleri kucuk, kulakları cok buyuk, boyları kısa, sayıları coktur. KıyĂ‚mete yakın yeryuzune yayılacaklardır. Ye ’cûc ve Me ’cûc kavminde Ă‚nî doğumlar olacak, boylece birden bire artacaklardır. Nasıl sinekler teressubĂ‚t uzerinde birden coğalıyorlarsa, onlar da oyle coğalacaklardır. Şu an bulundukları yer Hak TeĂ‚lĂ‚ ’nın ilminde gizlidir.
Vakti geldiği zaman, Sedd-i Zulkarneyn dumduz olacak ve bu kavim yeryuzune yayılacaktır. Ancak Mekke-i Mukerreme, Medîne-i Munevvere ve Kudus-i Şerîf ’e giremeyeceklerdir. Bu mubĂ‚rek beldelerin dışındaki her yere gireceklerdir. Gectikleri yerlerde yiyip icip her şeyi kurutacaklar ve etraflarını fesĂ‚da uğratacaklardır. Cekirgeler gibi olacaklar, haşerĂ‚t gibi zulum yapacaklardır. NihĂ‚yet AllĂ‚h onları helĂ‚k edecektir.
YECUC VE MECUC ’UN CIKIŞ ZAMANI
RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- şoyle buyurmuşlardır:
“(Ye ’cûc ve Me ’cûc, Zulkarneyn -aleyhisselĂ‚m- ’ın yaptığı seddi) her gun oyarlar. Tam delecekleri sırada başlarında bulunan reis:
«–Bırakın artık, delme işini yarın yaparsınız.» der. (Onlar bırakıp gidince) AllĂ‚h seddi daha sağlam bir şekilde eski hĂ‚line getirir. Boylece gunler gecer, kendilerine takdîr edilen muddet dolar ve onların insanlara MûsĂ‚llat olmalarının murĂ‚d edildiği vakit gelir. O zaman başlarındaki reis:
«–Haydi donun! Yarın inşĂ‚allĂ‚h seddi deleceksiniz.» der -ve ilk defa inşĂ‚allĂ‚h tĂ‚birini kullanır-.”
RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- devamla şoyle buyurdu:
“O gun donup giderler. Ertesi gun geldikleri vakit seddi ne hĂ‚lde bırakmışlarsa oyle bulurlar ve (o gunku calışma sonunda) delerler. Acılan delikten insanların uzerine boşanırlar. (Onlerine cıkan) suları icip kuruturlar. İnsanlar onlardan korkup kacar. Ye ’cûc ve Me ’cûc goğe bir ok atar. Bu ok kana bulanmış olarak kendilerine geri doner. Bunun uzerine şoyle derler:
«-Yeryuzunde olanları ezim ezim ezdik, semĂ‚da olanları da alcaltıp alt ettik.»
AllĂ‚h onları enselerinden yakalayacak bir kurtcuk gonderir. Bu kurt, onları toptan helĂ‚k edip, herbirini parcalanmış hĂ‚lde yere serer. Muhammed ’in nefsini elinde tutan ZĂ‚t ’a yemin ederim ki, yeryuzunde butun hayvanlar onların etinden yiyerek canlanır, sutlenir ve semirir.” (Tirmizî, Tefsîr, 18/6; İbn-i MĂ‚ce, Fiten, 33/4080)
PEYGAMBERLER KIYAMET GUNUNU MUZAKERE İCİN TOPLANDILAR
AbdullĂ‚h bin Mes ’ûd -radıyallĂ‚hu anh- anlatıyor:
“MîrĂ‚c gecesinde, RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Hazret-i İbrĂ‚hîm, Hazret-i MûsĂ‚ ve Hazret-i ÎsĂ‚ ile karşılaştı. Aralarında kıyĂ‚meti muzĂ‚kere ettiler. Once Hazret-i İbrĂ‚hîm -aleyhisselĂ‚m- ’dan başlayıp ona kıyĂ‚metten sordular. Onun kıyĂ‚met hakkında herhangi bir bilgisi yoktu. Sonra Hazret-i MûsĂ‚ -aleyhisselĂ‚m- ’a sordular. KıyĂ‚met hakkında onun da bir bilgisi yoktu. Soz Hazret-i ÎsĂ‚ -aleyhisselĂ‚m- ’a geldi. O:
«–KıyĂ‚metin kopmasına yakın zuhûr edecek şeyler (alĂ‚metler) hakkında bana bilgi verildi. Ama kıyĂ‚metin kopma vaktini AllĂ‚h ’tan başka hic kimse bilemez.» dedi. Sonra (kıyĂ‚metin alĂ‚metlerinden biri olarak) Deccal ’in cıkmasını anlattı ve şunları soyledi:
«-Sonra ben inip onu oldureceğim ve bundan sonra halk memleketlerine donecek. Bu defa onların karşısına Ye ’cûc ve Me ’cûc cıkacak ve her tepeden hızla hucum edeceklerdir. Onlar giderken rastladıkları her suyu icip tuketecekler ve uğrayacakları her şeyi bozup alt-ust edecekler. Bunun uzerine halk feryat ederek AllĂ‚h ’tan yardım dileyecek. Ben de Ye ’cûc ve Me ’cûc ’u oldurmesi icin AllĂ‚h ’a duĂ‚ edeceğim ve yer onların kokusu ile cok pis kokacak. Ben yine AllĂ‚h ’a duĂ‚ edeceğim. AllĂ‚h TeĂ‚lĂ‚ da bir su gonderecek ve o su, onları taşıyıp denize atacaktır. Daha sonra dağlar ufaltılıp dağıtılacak ve yer, derinin yayılıp genişletildiği gibi yayılıp genişletilecek. İşte soylenen bu hĂ‚l vukû bulunca, kıyĂ‚metin insanlara, tıpkı ne zaman doğum yapacağı bilinemeyen hamile kadının durumu gibi yakın (yĂ‚ni her an başlarına gelmesi muhtemel) olacağı bildirildi.»”
Hadîsin rĂ‚vîlerinden el-AvvĂ‚m, bu hakîkatlerin Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’deki:
“NihĂ‚yet Ye ’cûc ve Me ’cûc (sedleri) acıldığı ve onlar her tepeden akın ettiği zaman...” (el-EnbiyĂ‚, 96) Ă‚yet-i kerîmesiyle de sĂ‚bit olduğunu soylemiştir. (İbn-i MĂ‚ce, Fiten, 33/4081)
İNSANLAR SELAMET BULACAKLAR
RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Ye ’cûc ve Me ’cûc ’un helĂ‚kinden sonra insanların selĂ‚met bulacağını ve ibĂ‚detlerine devam edeceklerini şoyle beyĂ‚n eder:
“Bu Beyt ’e (KĂ‚be ’ye) Ye ’cûc ve Me ’cûc ’den sonra da hac ve umre yapılacaktır.” (BuhĂ‚rî, Hacc, 47)
AllĂ‚h Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- bir diğer hadîs-i şerîflerinde bu zĂ‚lim kavmin cehenneme atılacağını haber vermektedir.
Ebû Saîd -radıyallĂ‚hu anh- ’ın rivĂ‚yetine gore, RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- şoyle buyurdular:
“Azîz ve Celîl olan AllĂ‚h kıyĂ‚met gunu:
«–Ey Âdem!» diye seslenir.
Âdem -aleyhisselĂ‚m-:
«–Buyur Rabbim! Emrindeyim, butun hayırlar Sen ’in elindedir!» der.
Âdem -aleyhisselĂ‚m- ’a şoyle bir nidĂ‚ ulaşır:
«–AllĂ‚h sana, cehennem ehlini cıkarmanı emrediyor!»
Âdem -aleyhisselĂ‚m- sorar:
«–Ey Rabbim! Cehennem ehli ne kadardır?»
«–Her binden dokuzyuz doksandokuzu!»
İşte hamilelerin cocuğunu duşurduğu, cocukların ihtiyarladığı, insanların sarhoş olmadıkları hĂ‚lde azĂ‚bın şiddetinden sarhoşa donduklerini goreceğin zaman bu zamandır.”
Bu haber ashĂ‚b-ı kirĂ‚ma cok ağır geldi. Oyle ki yuzlerinin rengi değişti. Efendimiz şoyle devam etti:
“Ye ’cûc ve Me ’cûc ’dan binde dokuzyuz doksandokuz, sizden ise (binde) bir (cehenneme girecektir). Şunu da bilin ki: Siz insanlar arasında, beyaz bir okuzde siyah bir kıl veya siyah bir okuzde beyaz bir kıl kadarsınız.” (BuhĂ‚rî, Tefsir, 22/1; EnbiyĂ‚ 7)
EFENDİMİZ FİTNEYE KARŞI UYARIYOR!
Fahr-i KĂ‚inĂ‚t -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-, ummetini butun fitnelere karşı uyarmış, husûsiyle de Ye ’cûc ve Me ’cûc belĂ‚sına karşı îkĂ‚z etmiştir.
Zeyneb bint-i Cahş -radıyallĂ‚hu anhumĂ‚- şoyle anlatıyor:
“RasûlullĂ‚h -aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m-, birgun korkulu bir vaziyette odaya girdi. Şoyle diyordu:
«LĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚llĂ‚h, yaklaşan bir belĂ‚dan Arab ’ın vay hĂ‚line! (Baş parmağı ile şehĂ‚det parmağını halka yaparak gosterdi ve

Bugun Ye ’cûc ve Me ’cûc ’un seddinden şoyle bir gedik acıldı.» dedi. Ben:
«–Ey AllĂ‚h ’ın Rasûlu, yĂ‚ni icimizde sĂ‚lih kimseler olduğu hĂ‚lde toptan helĂ‚k mi olacağız?» dedim.
«–Evet, fenĂ‚lıklar artarsa oyle olur!» buyurdu.” (BuhĂ‚rî, EnbiyĂ‚ 7; Muslim, Fiten, 1/2880)
Hadîs-i şerîfte, “Yaklaşan bir belĂ‚dan Arab ’ın vay hĂ‚line!” buyrularak “Arab” isminin zikredilip diğer milletlerin isimlerinin zikredilmemesinin hikmeti, o gun icin muslumanların hemen hemen tamĂ‚mını Araplar ’ın teşkîl etmesi gerceğidir. Bu bakımdan buradaki ifĂ‚de, butun toplulukları icine almaktadır. Bir kısım ulemĂ‚ya gore, “yaklaşan belĂ‚” ifĂ‚desiyle de, Hazret-i Osman -radıyallĂ‚hu anh- ’ın oldurulmesiyle beraber ummet icin başlayacak olan fitneler kastedilmektedir. Ve bu fitneler, Ye ’cûc ile Me ’cûc ’un seddinde maddî ve mĂ‚nevî bir gediğin acılmasına sebep olarak kabûl edilmektedir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi 2, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan