Teslîmiyet, lugatte boyun eğmek, başa gelen hĂ‚diseleri îtirazsız kabûllenmek ve selĂ‚mete cıkmaktır. Teslîmiyet, kalbin bir fiili olup AllĂ‚h tarafından haber verilen hususlarla alĂ‚kalı şuphelerden, ilĂ‚hî emirlere ters duşen nefsĂ‚nî arzulardan, ihlĂ‚sla bağdaşmayan isteklerden, ilĂ‚hî takdîre ve şer ’-i şerîfe îtiraz illetinden kurtulmak demektir.
Teslîmiyet hĂ‚li, ancak itmi ’nĂ‚n derecesindeki bir îtimad duygusu sĂ‚yesinde gercekleşebilir. Bu ise îtimĂ‚d edilen varlığın, her yonden kendisine guvenilebilecek bir vasıfta olmasını gerektirir. Dolayısıyla teslîmiyeti yalnız AllĂ‚h ’a hasredebilmek icin oncelikle;
–Butun guc ve kudretin sĂ‚dece AllĂ‚h ’a Ă‚it olduğuna,
–O ’nun izni olmadan hicbir varlığın fayda ya da zarar vermeye guc yetiremeyeceğine,
–Her şeyin fĂ‚nî, ancak O ’nun bĂ‚kî olduğuna,
–Her şeyin O ’na muhtac, O ’nun ise hicbir şeye muhtac olmadığına,
–O ’nun bir benzerinin de bulunmadığına kalben îmĂ‚n etmek ve bu îmĂ‚nı itmi ’nĂ‚n derecesine ulaştırmak gerekmektedir.
Bu sebeple kulun AllĂ‚h ’a teslîmiyeti, AllĂ‚h hakkındaki bilgisi ve O ’na olan îmĂ‚nı nisbetindedir. Teslîmiyet, kulluğun ozunu oluşturması bakımından kalbin AllĂ‚h ’a olan en muhim yonelişidir. Bu yoneliş îmĂ‚nla başlar, mĂ‚rifetullĂ‚h arttıkca o da artarak devĂ‚m eder.
Hakk ’a teslîmiyetin en guzel misĂ‚llerinden birini Hazret-i İbrĂ‚hîm -aleyhisselĂ‚m- sergilemiştir. Nitekim O ’nun kalbinde AllĂ‚h ’tan başka hicbir şeye yer yoktu. Fakat melekler:
“–YĂ‚ Rabbî! İbrĂ‚hîm ’in canı, evlĂ‚dı ve malı var! Sana nasıl «Halîl» (dost) olabilir?!” demişlerdi.
AllĂ‚h TeĂ‚lĂ‚ da, uc yerde O ’nun îtirazsız teslîmiyetini meleklere gostermişti. Bu imtihanlar ve neticeleri, kıyĂ‚mete kadar ummete misĂ‚l olacaktır.
İbrĂ‚hîm -aleyhisselĂ‚m-, ateşe atılacağı zaman melekler yardımına gelmişti. Ancak O:
“–Size ihtiyĂ‚cım yok! Ateşe, yanma gucunu kim vermiştir?” demiş ve
«AllĂ‚h ne guzel vekîldir!» diyerek Rabbine sığınmıştı.
O ’nun bu teslîmiyetinin mukĂ‚fĂ‚tı olarak ateşe:
“–Ey ateş! İbrĂ‚hîm ’e serin ve selĂ‚met ol!” buyrulmuştu.
Yine baba-oğul bir teslîmiyet fezĂ‚sında biri kurban etmeye, diğeri ise kurban edilmeye giderken, Rablerine olan bağlılıklarını bozmaya calışan şeytanı muşterek olarak taşlamışlardı. Boylece onlar, teslîmiyetlerinin en son noktasında iken de ilĂ‚hî lutuf ile cennetten kendilerine koc indirilmişti.
İbrĂ‚hîm -aleyhisselĂ‚m- ’ın malı da, CebrĂ‚îl -aleyhisselĂ‚m- ’ın uc defa zikri karşısında ehemmiyetsiz hĂ‚le gelmiş:
“Al bunları gotur!” demişti.
Ruveym -rahmetullĂ‚hi aleyh-, tasavvufu şoyle tĂ‚rif eder:
“Tasavvuf, nefsi murĂ‚d-ı ilĂ‚hîye teslîm etmektir…”
Kulluk, teslîmiyettir. Cunku AllĂ‚h, kulunun kendisinden başkasına kul ol­masını istemez. HevĂ‚ ve hevesinin pencesinden kurtulmasını arzu eder.
Âyet-i kerîmelerde buyrulur:
“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi kesin bir şekilde emretti…” (el-İsrĂ‚, 23)
“HevĂ‚ ve hevesini ilĂ‚h edinen ve AllĂ‚h ’ın (kendi katındaki)
bir bilgiye gore dalĂ‚lete duşurduğu, kulağını ve kalbini muhurlediği, gozunun ustune de perde cektiği kim­seyi gordun mu? Şimdi onu AllĂ‚h ’tan başka kim hidĂ‚yete erdirebilir? HĂ‚lĂ‚ ibret almayacak mısınız?” (el-CĂ‚siye, 23)
Teslîmiyet, muhabbete dayalı bir itaat işidir. Bu itaat ve teslîmiyet bereketiyle İbrĂ‚hîm -aleyhisselĂ‚m- ’a canı, malı ve evlĂ‚dı, yuce Rabbinin yolunda hicbir engel teşkîl edemedi. Hac ibĂ‚deti de, O ’nun Rabbine tevekkul ve teslîmiyetinin kı­yĂ‚mete kadar devĂ‚m edecek en guzel bir sembolu oldu.
Cunku İbrĂ‚hîm -aleyhisselĂ‚m- ’ın dili kalbine tercumanlık yaparak dĂ‚imĂ‚:
“…Ben Ă‚lemlerin Rabbine teslîm oldum!” (el-Bakara, 131) demekteydi.
HAC NEDİR?
Hazret-i İbrĂ‚hîm ve İsmĂ‚îl -aleyhimesselĂ‚m- ’ın tevekkul ve teslîmiyetlerinin sembolu olan hac, Hakk ’a muhabbetle dolu bir kulluk tezĂ‚hurudur. Beşerî sıfatlardan soyunup teslî­miyet ve tevekkul duyguları ile ilĂ‚hî mağfiret iklîmine giriştir. Hac, altta ve ustte birer havlu ile, baş ve ayak acık, kulun butun dunyevî rutbelerden soyunması ve boylece Rabbine gonulden sığınmasını ifĂ‚de eden tam bir teslîmiyet hĂ‚lidir.
İhramda bir ot bile koparılmayacak, bir kıl duşurulmeyecek ve bir mahlûkat avlanmayacaktır. Bu ibĂ‚detin îfĂ‚sı esnĂ‚sında rafes, fısk ve cidĂ‚l yasaktır. Yalnız Yaratan ’dan dolayı yaratı­lanlara sevgi, merhamet ve nezĂ‚ket vardır.
İşte hac ibĂ‚deti de bizlere gosteriyor ki, gunahların dokuluşu, ancak Hakk ’a yalvarış, tevekkul ve teslîmiyetle yapılan bir ibĂ‚det bereketiyle gercekleşir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan