Yahûdîler, Filistin ’e goc edip yerleşmek gibi ilk nazarda mĂ‚sumĂ‚ne gorunen arzularının Sultan Abdulhamîd tarafından mutlak bir sû­ret­te redde mahkûm olduğunu gordukten sonra, artık o buyuk şahsiyeti bertaraf etmedikce emellerine ulaşamayacaklarını duşunduler.Bundan dolayıdır ki, once İstanbul ’da ve sonra da yahûdî muhiti SelĂ‚nik ’te boy gosteren İttihat ve Terakkî cemiyetini kurdurarak vatanın birtakım bedbaht evlĂ‚tlarını kesif bir propaganda sisinde boğdular. O derecede ki, bu haksız ve mesnedsiz iftiraların tesiri, bircok iyi niyetli kimselere kadar uzandı. Maalesef bircok iyi niyetli kimse dahî, o gunun getirdiği gaflete dûcĂ‚r oldular.
Tehlikeyi goren Sultan Abdulhamîd, yahûdîlerin Filistin ’de toprak satın almalarını yasakladığı gibi, onların bu emellerine muvĂ‚zaa yoluyla ulaşmalarını engellemek icin de, her arĂ‚zisini satmak isteyenin yerini şahsî parasıyla satın alarak “emlĂ‚k-i şĂ‚hĂ‚ne” hĂ‚line getirdi. Filistin CiflikĂ‚t-ı ŞĂ‚hĂ‚nesi boylece vucûda gelmiştir. Sultan Abdulhamîd bunlara ilĂ‚veten oradaki musluman nufusu da artırma yoluna gitmiştir.
O sırada Rus tahrikiyle teşekkul etmiş ceteler, Balkanlar ’ı cadı kazanı hĂ‚line getirmişti. Bunlarla mucĂ‚dele eden birliklerin birtakım subayları, İttihat-Terakkî ve onun arkasındaki yahûdîlerce iğfĂ‚l edilmişlerdi. Bunlar isyĂ‚n ederek Abdulhamîd HĂ‚n ’ı 2. Meşrûtiyet ’in ilĂ‚nına zorladılar.
Abdulhamîd Han, yeni bir kĂ‚nûn-i esĂ‚sî hazırlatıp tatbik etmeyi duşunuyordu. Fakat gĂ‚yet buhranlı ve ihtilĂ‚l hazırlıklarının yapıldığı karışık bir ahvĂ‚l icinde buna fırsat bulamamıştı. Mecbûren eski kĂ‚nûn-i esĂ‚sîyi yururluğe koydu.
Meclis-i MebûsĂ‚n 17 Aralık 1908 ’de toplandı. En azılı Osmanlı duşmanları dahî mebûs secilerek meclise girmişti. HattĂ‚ ne hazindir ki, mecliste azınlıkların tesiri, musluman mebûslardan daha coktu.
İttihat ve Terakkî iktidĂ‚rı, kısa zamanda halkın umûmî sû­ret­te nefretini kazandı. Karşılaştığı tenkitleri şiddetle bastırıyor ve muhĂ‚liflerini gazeteci veya fikir adamı demeden suikastlerle yok ediyordu. Bu durum, ortaya cıkan nefreti had safhaya cıkarınca, kendi iktidarlarını korumak icin sĂ‚dık adamları olarak gordukleri avcı taburlarını Rumeli ’den getirip Taşkışla ’ya yerleştirdiler. Fakat bunların başlarında bulunan subaylar, kısa zamanda Beyoğlu Ă‚lemleriyle siyĂ‚set girdabına suruklendiler ve askerleriyle alĂ‚kalarını kestiler. Serbest kalan avcı taburlarındaki askerler, halkla temas kurma imkĂ‚nı buldular. Boylece İttihat ve Terakkî ’nin irtikĂ‚b ettiği mel ’ûnĂ‚ne zulum ve hıyĂ‚netleri oğrendiler. Bunun uzerine, korumaya me ’mur oldukları bu kadroya karşı ayaklandılar. İstanbul ’da birkac gun teror hĂ‚kim oldu. BĂ‚zı İttihat ve Terakkî milletvekilleri sokak ortasında katledildi. İşte 31 Mart Vak ’ası denilen hĂ‚dise budur.
Kaynak: Abide Şahsiyetleri ve Muesseseleriyle OSMANLI, Osman Nuri Topbaş, Erkam Yayınları, 2013
İslam ve İhsan