Osmanlı'da nĂ‚il oldukları adĂ‚let sebebiyle hris­ti­yan tebaanın devlete bağlılığını gosteren ibretlik misĂ‚ller...
KĂ‚nûnî ’nin bir Macaristan seferinde bĂ‚zı Macarlar, Alman imparatorunun menfaati istikĂ‚metinde Sul­tĂ‚n ’ı zehirlemek istediler. Sul­tĂ‚n ’ın husûsî aşcısı Ermeni Manuk ’u hris­ti­yanlık adına kandırmaya calıştılar. Ancak Ermeni aşcı, adĂ‚letine ve insĂ‚nî duygularına hayran olduğu KĂ‚nûnî icin yapılan bu cirkin teklifi, buyuk bir sadĂ‚kat orneği gostererek şiddetle reddetti.

Bu misĂ‚llerden kolayca anlaşılacağı gibi KĂ‚nûnî, yalnız musluman tebaasının değil, hris­ti­yan tebaanın da sevgi ve bağlılığını kazanmış, ulu bir sultandı.

İspanya ’daki Endulus muslumanları, onun zamanında da hris­ti­yanların kanlı zulmunden kurtarılıp kuzey Afrika ’ya taşınmaya devam etmiştir.

Osmanlı ’da hic kimseye liyĂ‚kĂ‚t ve istihkĂ‚kı olmayan bir imtiyaz hakkı verilmez; herkes, mevkiini, kafasının ve bileğinin hakkıyla kazanırdı. Akıllı baba vezir, akılsız oğlu copcu olabilirdi. Kole dahî gosterdiği muvaffakıyet ve sadĂ‚kat sebebiyle sadrĂ‚zamlığa kadar yukselebilirdi. Osmanlı şehzĂ‚deleri, buyuk bir dikkat ve liyĂ‚katle devrin en ustun Ă‚lim şahsiyetlerinin terbiyesi altında yetiştirilirdi.

Saray, oraya yeni giren bir cıraktan pĂ‚dişĂ‚ha kadar herkes icin bir mektep va­zi­fesi gorurdu. Herhangi bir me ’muriyet tĂ‚yininde zenginlik, fakirlik, dostluk ve ahbaplık gozetilmez, dĂ‚imĂ‚ liyĂ‚kat on plĂ‚nda tutulurdu.

Zamanın Avusturya sefîri Busberk, bu hakîkati şoyle dile getirir:


“Osmanlı ’da herkes mevkî ve ikbĂ‚linin bĂ‚nîsidir. Turkler meziyetin ırsiyet yolu ile intikĂ‚l ettiğine inanmazlar. NĂ‚mussuz ve tembel olanlar, hicbir zaman yukselemezler, hor ve hakir olarak kenarda kalırlar.”
HattĂ‚ İngiliz kralı Henry, Ă‚nında ve Ă‚dil karar verebilen Osmanlı adliyesini, gonderdiği bir hey ’etle inceletmiş, kendi memleketinde bu tatbikleri ornek alma yoluna gitmiştir.

Kaynak: Abide Şahsiyetleri ve Muesseseleriyle OSMANLI, Osman Nuri Topbaş, Erkam Yayınları, 2013
İslam ve İhsan