Sultan 2. Murad HĂ‚n ’ın kazandığı en parlak zafer 2. Kosova harbidir. Zira bu harp neticesinde haclıların taarruz irĂ‚de ve kĂ‚biliyeti tamamen kırılmış ve 150 sene yerlerinden kıpırdayamayacak bir hĂ‚le gelmişlerdir.Haclıların, Varna ’nın ocunu almak ve Osmanlı ’yı Avrupa ’dan sokup atmak maksadı ile cıkardıkları 2. Kosova harbi, uc gun uc gece surmuş ve hemen hemen butun haclı ordusu kılıctan gecirilmiştir. Duşmanın unlu kumandanı Jan Hunyad bile, hayatta kalabilen pek az sayıda askeri ile savaş meydanından bir gece yarısı kacarak canını zor kurtarabilmiştir. Bu harbe, aşağı yukarı butun Avrupa devletleri katılmış, ancak Fransızlar ve İngilizler iştirĂ‚k etmemişlerdir. Bunun sebebi ise, Niğbolu ’dan aldıkları ders neticesinde Osmanlı ile harbin, haclılar icin sadece bir mĂ‚cerĂ‚ olduğunu bilmeleri olmuştur.
II. Kosova zaferi, İstanbul ’un fethi icin Balkanlar ’daki emniyeti temin eden son buyuk adım vasfını taşır. Ayrıca bu muhĂ‚rebe, cihan hĂ‚kimiyetini dĂ‚vĂ‚ etmek icin gerekli zemini hazırlamış; bundan sonra Osmanlı, asırlarca dun­yanın en buyuk ve en kuvvetli devleti olma husûsiyetini kazanmış ve muhĂ‚faza etmiştir.
MEMLEKETİ MAMUR ETMEK AHİRET İMARETİNİ MAMUR ETMEKTİR
Sultan Murad, ta­rihcilerin ifĂ‚desiyle cok genc yaşta tahta cıkmış, ancak birtakım cihangirler gibi saltanatı ilerledikce dehĂ‚sını ve tevĂ‚zuunu kaybetmemiştir. O, son derece dindar, İslĂ‚mî vecîbelere riĂ‚yetkĂ‚r, Ă‚dil, doğru sozlu, Ă‚lim, îmarcı bir sultandı. ŞĂ‚ir bir pĂ‚­di­şah olup ulemĂ‚yı ve erbĂ‚b-ı sanatı himĂ‚ye ederdi. Bircok mescid, medrese ve imĂ‚ret yaptırmıştır. Edirne ’deki meş­hur
Uc Şerefeli CĂ‚mî ve Bursa ’daki
MurĂ‚diye kulliyeleri onun eseridir. 2. Murad, dedeleri gibi sahip olduğu buyuk ihtişĂ‚ma rağmen mutevĂ‚zı kalabilen bir pĂ‚­di­şah olduğundan, onların izinde yurudu. O, yuz sene evvel dedesi Orhan GĂ‚zi ’nin yaptığı gibi imĂ‚rethĂ‚nesinde fakirlere bizzat yemek dağıtır, mescidlerin kandillerini yakardı. Zira gĂ‚yesi; memleketi mĂ‚mur etmek kadar Ă‚hi­ret imĂ‚retini de mĂ‚mur etmekti.
Merhametli, muşfik ve Ă‚licenap bir hukumdardı. Onun, on iki yaşında başlayan cihĂ‚d hayatı, vefĂ‚tına kadar devam etti. Ancak hicbir zaman kuru bir cihangirlik niyetiyle harb etmedi. Nitekim Fransız
Betrandon, onun hakkında şu kanĂ‚ati serdeder:
“Bana, onun (omru at ustunde gecmesine rağmen) harbe karşı cok nefret duyduğu soylendi ki, daha doğru gorunuyor. Zira mĂ‚lik olduğu kuvvetleri ve azîm iktisĂ‚dî kaynakları harekete gecirse, o buyuk Sultan, adĂ‚leti dolayısıyla hris­ti­yanlardan da az mukĂ‚vemet goreceği icin hemen hemen butun Avrupa ’yı kolayca fethedebilirdi...”Turk duşmanlığıyla meşhur olan Bizanslı ta­rihci
Dukas da, Sultan Murad Han aleyhine soyleyecek bir soz bulamamış ve onu şoyle anlatmıştır:
“Sultan Murad, duşmanlarına karşı bile bir babadan daha mulĂ‚yim davranır ve kin beslemezdi. Allah bilir ki Murad Han, halka karşı dĂ‚imĂ‚ teveccuhkĂ‚r ve fukarĂ‚ya karşı comert idi. Bu lû­tuf­larını yalnız kendi milletinden ve dîninden olanlara değil, hris­ti­yanlara da gosterirdi. Hris­ti­yanlara karşı yaptığı muĂ‚hedelerin hukumlerine riĂ‚yet ederdi. Murad HĂ‚n ’ın hiddet ve şiddeti cok surmezdi. Muzafferiyetten sonra o, herhangi bir milleti sonuna kadar mahvetmek istemezdi.. AslĂ‚ bizimkiler gibi kindar ve zĂ‚lim değildi...”
Kaynak: Abide Şahsiyetleri ve Muesseseleriyle OSMANLI, Osman Nuri Topbaş, Erkam Yayınları, 2013
İslam ve İhsan