Uzun su­re hiz­met­te bu­lu­nan bĂ‚­zı şa­hıs­lar­da za­man­la hiz­me­te kar­şı bir doy­gun­luk duy­gu­su olu­şur ki bu du­rum, hiz­met eh­li adı­na bir teh­li­ke baş­lan­gı­cı­dır. “Ar­tık ye­ter” duy­gu­su, ki­şi­yi dun­ya­ya ce­ken bir nefs fı­sıl­tı­sı­dır. Bu vaziyet, insanın kendi eliyle kendisini tehlikeye atma gafletinden başka bir şey değildir.Yukarıda ifade ettiğimiz bu hakîkati ve hizmet heyecanının omur boyu artarak devam etmesi gerektiğini gosteren şu rivĂ‚yet, pek ibretlidir:
Emevîler devrinde, HĂ‚lid bin Velîd ’in oğlu AbdurrahmĂ‚n ’ın komutasındaki İslĂ‚m ordusu, Allah Rasûlu ’nun İstanbul ’un fethiyle ilgili mujde ve iltifĂ‚tına nĂ‚il olmak umîdiyle yola cıkmıştı. Ordunun icinde
Ebû Eyyûb el-EnsĂ‚rî -radıyallĂ‚hu anh- da bulunmaktaydı.
Rumlar arkalarını şehrin surlarına vermiş savaşırken, EnsĂ‚r ’dan bir zĂ‚t, atını Bizanslıların ortasına kadar surdu. Bunu goren mu ’minler;
“Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız!” Ă‚yetini hatırlayarak:
“–LĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚llah! Şuna bakın! Kendini goz gore gore tehlikeye atıyor!” dediler.
Bunun uzerine Ebû Eyyûb el-EnsĂ‚rî Hazretleri şoyle dedi:
“–Ey mu ’minler! Bu Ă‚yet, biz EnsĂ‚r hakkında nĂ‚zil oldu. Allah TeĂ‚lĂ‚, Peygamber ’ine yardım edip dînini gĂ‚lip kıldığında biz,
«Artık biraz da mallarımızın başında durup onların ıslĂ‚hıyla meşgul olalım.» demiştik. Bunun uzerine Allah TeĂ‚lĂ‚, Rasûlu ’ne:
«Allah yolunda infĂ‚k ediniz de, kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız. Bir de ihsanda bulununuz, zira Allah, (iyilikte bulunan ve ihsan şuuru ile yaşayan)
muhsinleri sever.»[1] Ă‚yetini vahyetti.
Bu Ă‚yet-i kerîmedeki, kişinin
«kendi eliyle kendisini tehlikeye atması»ndan maksat, bizim bağ ve bahce gibi dunya malıyla uğraşmaya dalıp, cihĂ‚dı terk ve ihmal etmemizdir.”
Ebû Eyyûb el-EnsĂ‚rî Hazretleri, seksen yaşının uzerinde olmasına rağmen cihĂ‚dı terk etmedi. Şehîd olup İstanbul surlarına yakın bir noktada defnedilinceye kadar Allah yolunda cihĂ‚da devam etti. (Bkz. Ebû DĂ‚vûd, CihĂ‚d, 22/2512; Tirmizî, Tefsîr, 2/2972)
Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz şoyle buyurur:
“Iyne[2] yoluyla alışveriş yaptığınız, okuzlerin kuyruğuna yapıştı­ğınız, ziraatı tercih edip cihĂ‚dı terk ettiğiniz zaman, Allah size oyle bir zillet musallat eder ki, dîninize donunceye kadar onu uzerinizden kaldırmaz.” (Ebû DĂ‚vûd, Buyû, 54/3462)
Omru cihĂ‚d icinde gecmiş olan
Ebû Talha -radıyallĂ‚hu anh- son gunlerinde:
“Ey mu ’minler! Sizler gerek hafif, gerek ağırlıklı olarak hep birlikte seferber olunuz, Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihĂ‚d ediniz! Eğer bilirseniz, bu sizin icin daha hayırlıdır.”[3] Ă‚yet-i kerîmesini okumuştu. Hemen heyecanını tazeleyerek:
“–Allah TeĂ‚lĂ‚ bize gerek yaşlı gerek genc olarak hep birlikte seferber olmamızı emrediyor. Benim savaş malzemelerimi hazırlayın!” dedi.
Cocukları:
“–Biz senin yerine cihĂ‚d ediyoruz!” dedilerse de o ısrar etti. Eşyalarını hazırladılar, o da bir deniz seferine katıldı. Bu sefer esnĂ‚sında vefĂ‚t etti. Cesedini ancak yedi gun sonra toprağa verebildiler. Ancak bu zaman zarfında mubĂ‚rek vucûdunda hicbir bozulma ve kokma olmadı. (İbn-i Hacer, Fethu ’l-BĂ‚rî, CihĂ‚d, 29)
Mu ’mini, ye­gĂ‚­ne kud­ret sahi­bi olan Al­lĂ‚h ’a bağ­la­yan îman, ay­nı za­man­da yuksek bir he­ye­can işidir. Bu he­ye­ca­na lĂ‚yıkıyla sahip olan bir mu ’min hicbir zaman umitsizliğe duşmez, her hĂ‚lukĂ‚rda hizmetini buyuk bir azim ve ibadet vecdiyle îfĂ‚ etmesini bilir. Ni­te­kim Allah Te­Ă‚lĂ‚, îmĂ‚n eden­le­rin hic­bir za­man gev­şek­li­ğe duş­me­me­le­ri­ni şoy­le emir bu­yur­muş­tur:
“(Ey mu ’min­ler!)
Sa­kın gevşeklik gostermeyin, uzuntuye kapılmayın. Eğer ger­cek­ten mu ’min­ler ise­niz, us­tun gelecek olan siz­si­niz.” (Âl-i İm­rĂ‚n, 139)
Hiz­met eh­li, prob­lem ure­ti­ci de­ğil, prob­lem co­zu­cu ol­ma­lı­dır. İşi lĂ‚f ve ten­ki­de do­kup ek­sik ve ge­dik ara­mak ye­ri­ne, hĂ‚­di­se­le­re ya­pı­cı bir ruh­la ve mus­bet bir şekilde yak­la­şa­bil­me­li­ dir.
[1] el-Bakara, 195.
[2]
Iyne; bir kimsenin bir malı belli bir fiyat karşılığında vĂ‚deli olarak satıp, aynı malı peşin parayla sattığı fiyattan daha ucuza geri almasıdır. Boyle bir muĂ‚mele, fĂ‚iz şuphesi sebebiyle cĂ‚iz gorulmemiştir. (H. Yunus Apaydın, “Îne” mad., DiyĂ‚net İslĂ‚m Ansiklopedisi, XXII, 283-284)
[3] et-Tevbe, 41.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hizmet, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan