İnsanda rûhĂ‚niyet ve nefsĂ‚niyet, bir terĂ‚zinin iki kefesine benzer. Biri hafiflediğinde diğeri ağırlık kazanır. Dolayısıyla gonuller, fĂ‚nî hazlardan uzaklaşmadıkca bĂ‚kî lezzetlere kavuşulamaz. Tıpkı cocukların sutten kesilmedikce yuksek gıdĂ‚lara ve hayĂ‚tî lezzetlere eremedikleri gibi.
Bir zaman veya mekĂ‚nda dînî hayatın zayıfladığı, insanların yanlış mecrĂ‚lara kaydığı muşĂ‚hede olunursa, orada tebliğ faĂ‚liyeti îmandan sonra ilk ve en ehemmiyetli bir vazîfe olarak tezĂ‚hur eder. Hakkı ve hayrı tebliğ etme husûsunda bir başarı elde edilmedikce bircok meşrû işin bile meşrûiyeti kaybolur.

Allah yolunda yapılan samimî hizmetlerde buyuk bir sır vardır: Allah TeĂ‚lĂ‚, dînine hizmet eden ve kullarının sıkıntılarıyla meşgul olan kimselerin şahsî sıkıntılarına kefil olur. Butun meşguliyeti, şahsî menfaatinden ve kendi derdinden ibĂ‚ret olan bencil ve egoist kimseleri ise, şahsî dertleriyle baş başa bırakır…

MAHRUMLARIN UZERİMİZDE HAKLARI VAR

Âhiretin unutulduğu, dunyanın nefsĂ‚nî ihtiraslarla kirlendiği, israfın arttığı ve tuketim cılgınlığının had safhada olduğu gunumuzde, AllĂ‚hʼın lûtfettiği nîmet ve imkĂ‚nların mesʼûliyetini ve uhrevî hesĂ‚bını ciddiyetle duşunmek gerekir. Garip, fakir ve muhtacların, servetler icinde ilĂ‚hî tĂ‚yinle belirlenmiş bir haklarının olduğu, hatırdan cıkarılmamalıdır. O hakkın, gonullu infaklarla odenmediği takdirde, turlu musîbet ve felĂ‚ketlerle de elden cıkabileceğini unutmamak îcĂ‚b eder.

Âyet-i kerîmede;

“Onların mallarında, (ihtiyĂ‚cını arz edebilen) sĂ‚ile ve (hĂ‚lini arz edemeyen) mahruma bir hak vardır.” (ez-ZĂ‚riyĂ‚t, 19) buyrulmaktadır. Yani, zekĂ‚t hakları itibariyle fakirler, bir bakıma zenginlerin sermĂ‚yelerine kırkta bir ortak durumundadırlar.

Gozun gorme, kulağın da işitme tĂ‚kati belli bir mesĂ‚feye kadardır. O mesĂ‚feden uzak olanı gormek ve işitmek imkĂ‚nsızdır. Bunun gibi kazĂ‚ ve kaderin de lĂ‚yıkıyla idrĂ‚ki, beşerî tĂ‚katin uzerindedir. Cunku bizler, hĂ‚diseleri sebep ve bahĂ‚nelerle bilip cozmeye calışırız. Onun ardındaki hikmeti ekseriyetle idrĂ‚k edemeyiz.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Genc Dergisi, Nisan 2016, 115. Sayı
İslam ve İhsan