ZĂ‚riyĂ‚t Suresi 15. ayeti ne anlatıyor? ZĂ‚riyĂ‚t Suresi 15. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...ZĂ‚riyĂ‚t Suresi 15. Ayetinin Arapcası:اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ
ZĂ‚riyĂ‚t Suresi 15. Ayetinin Meali (Anlamı):Gonulleri Allah ’a karşı saygıyla dopdolu olup O ’na itaatsiz­likten sakınan ve gucleri olcusunde O ’nun emirlerini yerine getirmeye calışanlar, cennetlerde ve pınar başlarında olacaklardır.
ZĂ‚riyĂ‚t Suresi 15. Ayetinin Tefsiri:Cennetlerde, pınar başlarında bulunup Rablerinin ihsan ettiği sayısız nimetleri hoşnutlukla kabul edip razı olacak kullar, şu hususiyetlere sahiptirler:
Birincisi; bunlar takvĂ‚ sahipleridir. Allah ’tan korkan, O ’na karşı muhabbete dayalı derin bir saygı duyan, bu sevgi ve saygının sevkiyle ilĂ‚hî emirleri yerine getirip yasaklardan titizlikle kacınan kimselerdir. Onların yaşadıkları bu takvĂ‚ hayatından bir iki misal vermek gerekirse:
İkincisi; onlar dunyada iyilik ve ihsan sahibi idiler. DĂ‚imĂ‚ sĂ‚lih ameller yapar ve yaptıklarını da en guzel şekilde yapmaya calışırlardı. Butun işlerini Allah ’ı gorurcesine yaparlardı. Bu sebeple en guzel mukafata ve sevaba layık olmuşlardır.
Ucuncusu; geceleri pek az uyurlardı.
“Geceleyin kalk, az bir kısmı dışında geceyi ibĂ‚detle gecir!” (Muzzemmil 73/2) Ă‚yetinin mĂ‚nasına gore amel ederlerdi. Allah TeĂ‚lĂ‚ ’ya olan şevk ve muhabbetleri, Ă‚hiretle alakalı korku ve endişeleri sebebiyle gozlerine uyku girmez, ibĂ‚det eder, vazife yaparlardı. Âyette gecen اَلْهُجُوعُ (hucû‘) kelimesi, az uyku, ozellikle gece uykusu demektir. ما (mĂ‚) edatının olumsuzluk icin alınması durumunda Ă‚yet:
“Bazı gece biraz bile uyumazlar, hepsini ihya ederlerdi” (ZĂ‚riyĂ‚t 51/17) mĂ‚nasını taşımaktadır. Seher vakitleri de onlar istiğfar ederlerdi. Geceleri ibĂ‚det etmekle birlikte, sanki gunah ile vakit gecirmiş gibi seher vakitleri de yatmaz, kusurları icin af dilerlerdi.
Resûlullah (s.a.s.), gece ibĂ‚detine teşvik ederek şoyle buyurur:
“Ey insanlar! Birbirinize selam verin, yemek yedirin, akrabanızla ilginizi ve onlara yardımınızı devam ettirin. İnsanlar uyurken geceleyin namaz kılın. Boyle yaparsanız, selĂ‚metle cennete girersiniz.” (Tirmizî, Et‘ime 45; İbn MĂ‚ce, İkĂ‚met 174)
Gecenin sukûn ve bediî manzarasının cĂ‚zibesi ve sırları, onu ibĂ‚det ve tefekkurde derinleşerek gecirenlere Ă‚ittir. Bu sırra sahip olan kulların kalbî Ă‚lemleri, ulvî hasletlerle yerler ve gokler kadar genişleyip nice ilĂ‚hî tecellîlere ma‘kes olur ve mĂ‚rifetullĂ‚h libĂ‚sına burunur.
Hasan Basrî Hazretleri ’ne: “Gece namazı kılanların yuzleri nicin guzel ve nûrlu olur?” diye sordular. Şoyle buyurdu:
“Cunku onlar, RahmĂ‚n ile başbaşa kalmışlardır...”
Bu beraberlik dolayısıyla Ă‚şıklar, gecenin nasıl gectiğini anlayamadan iştiyak ve muhabbetleri artmış bir vaziyette sabaha ulaşırlar.
Veysel Karanî Hazretleri hic uyumazdı. Gecelerini uce taksim etmişti. Bir gece kıyĂ‚m, bir gece rukû, bir gece de secde hĂ‚linde sabahlardı. Sordular:
“–YĂ‚ Veysel! Geceleri aynı hĂ‚l uzere, meselĂ‚ secdede sabaha kadar bir hĂ‚l icinde nasıl gecirebiliyorsun?”
Şoyle cevap verdi:
“–Biliyorsunuz ki secdede uc defa «SubhĂ‚ne Rabbiye ’l-a ’lĂ‚» demek sunnettir. Ben daha bir kere diyemeden sabah oluyor!..”
İmam Rabbani ’nin torunu Şeyh Seyfuddin (r.h.), her gece iki rekat namazda bir hatim indirir ve:
“Ya Rabbi! Geceler ne kadar da kısa. Duzgun bir şekilde iki rekat namaz kılamadan sabah oluyor” derdi.
MevlĂ‚nĂ‚ ’nın DîvĂ‚n-ı Kebîr ’inden nazmen dilimize cevrilen şu ifadeler, Ă‚detĂ‚ Hak Ă‚şıklarının bu hĂ‚line tercuman olmaktadır:
“Doldur o şerĂ‚bdan, yine doldur, yine bir sun,
Dursun gece, ey dost onu durdur, ne olursun!..
Vur uykumu zincirlere vur, gecmesin Ânlar.
Varmaz gecenin farkına, varmaz uyuyanlar...”
Dorduncusu; onların mallarında اَلسَّٓائِلُ (sĂ‚il) ve اَلْمَحْرُومُ (mahrûm) icin odemek mecburiyetinde oldukları bir hak vardır. “SĂ‚il”, ihtiyacını dile getiren, isteyen ve dilenen kimsedir. “Mahrum” ise, iffetinden dolayı zengin zannedildiği icin sadakadan dahi mahrum bulunan muhtac demektir. Nebiyy-i Muhterem (s.a.s.) bu hususta şoyle buyurur:
“Kapı kapı dolaşıp bir iki lokma, bir iki hurma ile savuşturulan kimse yoksul değildir. Asıl yoksul, kendisine yetecek malı bulunmayan, muhtac olduğu bilinip de kendisine sadaka verilmeyen ve kimseden bir şey dilenmeyen kimsedir.” (BuhĂ‚rî, ZekĂ‚t 53; Muslim, ZekĂ‚t 101)
“SĂ‚il”in ihtiyacını dile getiren insanlara, “mahrum”un ise ihtiyac sahibi diğer canlılara işaret ettiği de soylenmiştir. Bu tefsir, insanların yanı sıra diğer canlıların, ozellikle hayvanların haklarını koruma bakımından onem arz etmektedir. Nitekim Allah Resûlu (s.a.s.): “Ciğer taşıyan her canlıdan oturu, ona verilen rızık sebebiyle bir ecir vardır.” (BuhĂ‚rî, MûsĂ‚kĂ‚t 9; Muslim, SelĂ‚m 153)
“Hak” ifadesi zahiren verilecek miktarın vacip olduğunu ifade eder. Bu sebeple bir kısım Ă‚limler bunun zekĂ‚t olduğunu soylerler. Fakat bu sûrenin Mekkî olması, zekĂ‚tın ise Medine ’de farz kılınmış olması dolayısıyla cokları tarafından bu nafile sadaka olarak anlaşılmıştır. Dolayısıyla bu, zekĂ‚ttan ayrı olarak mal sahibi muttakîlerin vermeyi taahhut ettikleri miktardır. Aslında bu ilĂ‚hî buyruğun ozu şudur: Gercekten takvĂ‚ sahibi bir insan hicbir zaman: “ZekĂ‚tımı vermek suretiyle fakirlerin benim malım icinde olan haklarını odedim ve bu mesuliyetten tamamen kurtuldum. Artık her fakirin, ac olanın, felakete uğrayanın yardımına koşmaya mecbur değilim” şeklinde yanlış bir duşunceye saplanamaz. Aksine o, her zaman gucunun yettiği her iyilik icin can u gonulden hazırdır. Hayırlı ve sevaplı bir iş icin kendisine duşen fırsatları hicbir zaman elden kacırmaz. Yapacağı iyiliğe kendisinin daha cok muhtac olduğunu duşunerek butun imkĂ‚nlarını bu yolda seferber eder. Boyle bir anlayışın, İslĂ‚m kardeşliğinin kuvvetlenmesi, ictimĂ‚î nizam ve ahengin sağlanıp toplumun yukselmesi acısından cok buyuk ehemmiyet taşıdığında şuphe yoktur.
Bu gibi salih amellerin uhrevî Ă‚lemde de acılımları şuphesiz muhteşem olacaktır. Bu sebeple soz kıyamete getiriliyor; kıyĂ‚metin, oldukten sonra dirilişin ve hesabın olacağına ve bunun da gerekli olduğuna dair uc alandan deliller arz ediliyor:
ZĂ‚riyĂ‚t Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
ZĂ‚riyĂ‚t Suresi 15. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan