MucĂ‚dele Suresi 20. ayeti ne anlatıyor? MucĂ‚dele Suresi 20. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...MucĂ‚dele Suresi 20. Ayetinin Arapcası:اِنَّ الَّذ۪ينَ يُحَٓادُّونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُٓ اُو۬لٰٓئِكَ فِي الْاَذَلّ۪ينَ
MucĂ‚dele Suresi 20. Ayetinin Meali (Anlamı):Allah ve Rasûlu ’ne karşı cıkanlar, evet onlar, mağlubiyete uğrayıp en zelîl ve en alcak kimseler arasında olacaklardır.
MucĂ‚dele Suresi 20. Ayetinin Tefsiri: Allah ’a ve Rasûlu ’ne karşı cıkanlar, duşmanlık yapanlar mutlaka ezilecekler, alcalacaklar ve mağlup edileceklerdir. Buna mukĂ‚bil Allah ve peygamberleri, aynı şekilde o peygamberlerin yolundan gidenler hep galip geleceklerdir. Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın ezeli yazgısı boyledir. (bk. SĂ‚ffĂ‚t 37/171-173) Ancak kader planında yazılmış olan bu ilĂ‚hî hukmun beşer planında gercekleşmesi icin mu ’minlere bir kısım vazife ve sorumluluklar terettup eder. Onların, “Allah ’ın taraftarı” olmayı hak edecek iman-ı kĂ‚mil, amel-i sĂ‚lih ve ahlĂ‚k-i hamide sahibi olmaları gerekir. Bunun icin de imanlarına aykırı olan her turlu dostluk, muhabbet, hal ve hareketlerden uzak durmalıdırlar. Bunların başında ise Allah ve Rasûlu ’ne karşı cıkanları sevmemek ve dost edinmemek gelir. Bu kimseler ana-baba, evlat, kardeş ve akraba gibi kişinin en yakınları bile olsa hukum aynıdır. Onlarla da, Allah ve Rasûlu ’ne duşmanlıktan vazgecinceye kadar muhabbet ve dostluk munĂ‚sebetleri askıya alınacaktır. Onlarla bu durumda dostluk yapmak kufre rızĂ‚ gostermektir. Cunku Allah ve Rasûlu ’ne duşmanlık etmek, kufrun en şiddetlisidir. Kufre muhabbet ise iman ile bir arada bulunmaz.
Zunnûn-ı Mısrî (k.s.) şu izahı yapar:
“Allah TeĂ‚lĂ‚ kendi duşmanlarını sevmeyi men ediyorsa, bu O ’nun kıskanclığından değildir. Bu men edişin asıl sebebi; sevdiklerini, Ă‚sî duşmanlarından ayrı tutmaktır. Duşmanlara gelmesi muhtemel felĂ‚ketin dostlarına sıcramasını istememesidir.” (Velîler Ansiklopedisi, I, 233)
Bir bulbule, “Ot!” demişler, otmemiş. “Ot!” demişler, otmemiş. Nihayet, “Seni altın bir kafese kapatırız; lĂ‚kin yanına da bir karga koyarız!..” tehdidinde bulunmuşlar. Bulbul, kafesin altın olmasına mukabil, karga ile beraber bulunmak ızdırĂ‚bmdan korkarak otmeye başlamış...
Bu darb-ı mesel ile birbiriyle zıt karakterlere sahip ruhların bir arada bulunmasının ne korkunc bir hĂ‚dise olduğu cok guzel ve basitce ifade edilmektedir. LĂ‚kin bundan daha guzelini, Hz. MevlĂ‚nĂ‚ ’nın bir hikĂ‚yesinde muşahede etmekteyiz:
Avcının biri, avladığı ceylanı okuz ve eşeklerle dolu bir ahıra hapsetmişti. Ceylan, ahırda şaşkınlık ve korku icinde bir taraftan diğer tarafa kacıyordu. Avcı, akşamustu gelerek hayvanların onune saman doktu. Eşekler ve okuzler buyuk bir iştĂ‚h ile kapışarak yemeğe başladılar. Ceylan ise, kĂ‚h urktu, kĂ‚h bu samanlardan cıkan toz ve topraktan acıyan gozlerini ovaladı. Boylece o karnı misk kokulu ve zarîf hayvan, ahırda işkence altında kalmıştı. Eşeğin biri, alay ederek yanındaki diğer eşeklere dedi ki:
“-Susun!.. Bu, pĂ‚dişĂ‚hların ve beylerin huyunda bir hayvandır.” Bir başka eşek de şoyle dedi:
“-O halde bu hayvan, nezĂ‚ket ile pĂ‚dişĂ‚hın tahtına cıkıp yaslansın!..” Durumu seyreden başka bir eşek, ceylanı saman yemeğe cağırdı. Ceylan:
“-Hayır, hic iştihĂ‚m yok!” dedi. Eşek cevap verdi:
“-Biliyorum ki nazlanıyorsun!” Ceylan, bu sozlere karşı:
“- Ben, cemenler, akan berrak sular arasında bağ ve bahcelerde gezerdim, ilĂ‚hî nakışları seyrederdim. Kaza ve kader, beni bu azaba duşurmuşse, nasıl olur da birdenbire hĂ‚let-i rû-hiyem değişebilir?!. Ben sunbulu, lĂ‚leyi, reyhanı bile naz ile koklaya koklaya yerdim. Tabiattaki ilĂ‚hî kudret akışlarının Ă‚hengini, hayran hayran seyrederdim. Bu hayranlığı yudumlarken de, avcılar bizleri su başlarında gonlumuz ve gozlerimiz yaşlarla dolu iken avlarlar...” dedi. Bir eşek cevap verdi:
“-Soylen, bakalım.. Nasılsa gurbette yalan soylemesi kolaydır.” Ceylan cevap verdi:
“-Benim karnımdan cıkan misk kokusu, sozlerime şĂ‚hittir. O, misk ve anber neşreder. Sizlerin ise, hĂ‚liniz meydanda. Bu sozler, elbette size yalan gelir. Sizin aranızda hakîkaten garîb, bîkes ve bîcĂ‚re kaldım...” (bk. Mesnevî, 833-861. beyitler)
Hz. MevlĂ‚nĂ‚ (k.s.), insan mufekkiresinin kavramakta gucluk cektiği mucerred hĂ‚diseleri, basit ve muşahhas hikĂ‚yeler icinde sunar. Nitekim bu hikĂ‚yede de zıtların, birbiriyle imtizacının mumkun olmadığını ifade icin, yaratılışları birbirine zıd hayvanlardan misĂ‚l almıştır.
Ceylanlar, yemesi, icmesi, teneffusu, bediî duyguları ve zerĂ‚fetleriyle en hassas hayvanlardır. Avcılar, yeşillikler arasındaki akarsuların kenarlarında bir neyzene ney ufletirler. O muhrik nağmelerin etrafına civardaki ceylanlar toplanır. Gozleri ve gonulleri yaşlarla dolduğu anda zĂ‚lim avcılar onları tuzağa duşurup avlarlar. Karnından cıkan misk kokusundan, derisinden ve etinden oturu o zarîf ve hassas duygulu hayvanları olume mahkûm ederler. Eşek ve okuzler ise, sesleri ile cirkin, duyguları ile buyuk bir nefsĂ‚niyet icinde yaşayan hayvanlardır.
MevlĂ‚nĂ‚ (k.s.), hikĂ‚yesinde zıdlarla bir arada bulunulmasının acı ızdırĂ‚bını misĂ‚lle izah ettikten sonra, Mesnevisi ’ndeki hikmetli beyitlerinde bu zıdlığın elemini şu şekilde ifadelendirir:
“Her kimi ki, kendi zıddıyla bir arada korlar; bu, o kimse icin olum azabıdır. Hakk ’a yakın kişi, bu beden yuzunden azap icindedir. Cunku onun ruh kuşu, kendi cinsinin gayri olan nefsĂ‚niyetle bir araya bağlanmıştır. Ruh, kuşlar arasında bulbul gibidir. Tabiatlar olan nefs ise, kargalardır. O bulbul, kargalardan ve baykuşlardan yaralanır. Bir arada olmaktan dolayı ızdırap duyar. Ruh bulbulu, o hodgĂ‚m nefs kargaları ve kem gozlu nefs baykuşları arasında inim inim inlemektedir.”
Bu hikĂ‚yenin ilham ettiği bir mĂ‚naya gore, ruhun nefse gore bedendeki hĂ‚li ile, ceylanın eşekler ahırındaki durumu aynıdır. Ceylan, yabancıların yanında nasıl garîb ise, ruh da, bu cesedde zor gunlerin garîbliği ve imtihanı icindedir. Ruhun diğergĂ‚mlığı, nefsin hodgĂ‚mlığından rahatsızdır. Bu iki zıd, insanın dunyasında muşterek bir şekilde hayatiyetlerini ve canlılıklarını birbirleriyle mucĂ‚dele hĂ‚linde devam ettirirler.
Bu hikĂ‚yeyi, başka bir gonul penceresinden seyrettiğimiz zamanda, zarîf ve yuksek yaratılışlı kĂ‚mil insanların, cĂ‚hil ve kustahlar icinde olum azabından daha ağır bir ızdırap ile karşı karşıya olduklarını goruruz.
Ancak şunu soylemek gerekir ki, muslumanların gayri muslimlerle olan munĂ‚sebetlerinde, hangi durumda nasıl bir ilişki icinde olmaları gerektiği hususunda İslĂ‚m ’ın hukumlerini belirleyebilmek icin bu konuyu ilgilendiren her bir ayeti diğerlerinden bağımsız olarak ele almak yerine, konuyu ilgilendiren tum Ă‚yet ve hadisleri birlikte değerlendirip cıkarılacak sonuclara bakmak gerekir. Dolayısıyla bu Ă‚yeti izah ederken Âl-i İmrĂ‚n 3/28, Tevbe 9/23-24, LokmĂ‚n 31/14-15, Mumtehene 60/7-9 gibi Ă‚yet-i kerîmeler de goz onunde bulundurulmalıdır.
Allah ve Rasûlu ’nun safında yer alıp onun dĂ‚vasını sahiplenecek ve Allah ve Peygamber ’e duşmanlık edenlerle sonuna kadar cihad edecek gercek mu ’minlerin mumeyyiz ozellikleri şoyle hulĂ‚sa edilir:
› Allah TeĂ‚lĂ‚ onların kalplerine imanı nakşetmiştir. İman sadece dillerinde değil, kalplerine iyice yerleşmiştir.
› Tarafından onları bir ruh ile desteklemektedir. Onları, kalplerine hayat veren ilĂ‚hî bir irfan nûruyla kuvvetlendirmiştir. İlim ve hidĂ‚yet lutfetmiştir. Bu sebeple Allah ’ı hic unutmazlar. Âhiret yolunu gorur, işin neticesinin nereye varacağını bilir, sevilecek ve sevilmeyecek kimseleri cok iyi tanırlar. Allah ve Rasûlu ’ne itaat eder ve Allah yolunda her turlu fedakĂ‚rlığa katlanırlar.
› Boyle yaptıkları icin Allah onları altlarından ırmaklar akan cennetlere yerleştirecek ve orada ebedi kalacaklardır. Bunun otesinde rızĂ‚ makamına yukselecekler; Allah onlardan, onlar da Allah ’tan razı olacaklardır.
› Onlar icin en buyuk şeref ise “Hizbullah”, Allah ’ın taraftarı olmalarıdır. O ebedî ve buyuk kurtuluşa da ancak Allah ’ın taraftarları ereceklerdir!
Ey Rabbimiz! Bizi bu şerefe, bu kurtuluşa eren o bahtiyar kullarından eyle!
Allah ’ın taraftarlarının başarı ve zafere ereceğini bildirerek sona eren MucĂ‚dile sûresini, bu gerceğin yaşanmış acık bir misĂ‚lini vererek başlayan Haşr sûresi izliyor:
MucĂ‚dele Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
MucĂ‚dele Suresi 20. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan